ZAN-YALAN-İFTİRA VE GIYBET GİBİ HASLETLER.
Zan: Elde somut veriler olmamasına karşın, birisi ya da bir olay hakkında hükme varmak ya da sonuca ulaşmak demektir.
Yalan:Gerçeği gizlemek”, “birini aldatmak amacıyla bilerek gerçeğe aykırı söz söylemek” demektir.
İftira; Haksız yere birine suç isnat etmek anlamına gelmektedir.
Gıybet: Bir insanı gıyabında eleştirmek, çekiştirmek ve hoşlanmayacağı sözler söylemektir.
Başlıkların anlamlarını sırasıyla tarif ettikten sonra, hayret ediyorum, dindar görünümlü ve ifadeli insanlar tam bir cehalet sergileyerek bir paragraf içinde değinilen dört beş haramı birden işleyebiliyorlar.
Bu her alanda olmasına karşın en acımasızı sosyal medya aracılığı yapılmaktadır.
“Sosyal Medyada özel hayattır ve alandır”
Hiç kimsenin başka birinin hakkına tecavüz etmesi doğru bir şey olmakla birlikte, kul hakkına girilmektedir ve bunun hesabı elbetteki ahirette görülecektir.
İlmi kanaatimize göre Facebook Instagram, YouTube ve X’ gibi sayfalarda kişilerin Hayatı, mahrumiyet ve özel alanıdır.
Mesela “Ali Rıza Demircan
Bu sosyal alanlar, iyi yönde kullanılırsa elbetteki insanda faydası dokunur. Ancak… kötü yolda kullanıldığı takdirde, önü alınması mümkün olmayan hakaret ve tehditlere varan, durumlar yaşanmaktadır.
Ancak…Burada saygılı bir dille ilmi ve dini Bilgiler paylaşılabilir itirazlar yapılabilir, eleştiriler getirilebilir. Buraya kadar tamam.
Sosyal medya sayfalarına yerici ve suçlayıcı ifadelerle girmek kötü zan, gıybet ve iftira olma yanı sıra Nur Suresinin 27. âyetine göre konut dokunulmazlığını ihlâl olarak da haramdır.
Pekiştirmek için bir daha değineyim. Kesin bilgiye değil de zanna dayalı olarak sosyal medyada konuşmak ve yazmak su-izandır ve haramdır. İnsanların yüzüne söyleyemeyeceğinizi söylemek gibi yazmak da gıybettir ve haramdır.
Kişi hakkında bilmediklerimizi kanıtlı bilgiye sahipmişiz gibi yazmak da iftiradır ve haramdır. (Hucurat 12) Bir de fahişe yani çirkinlik olarak nitelenebilecek şeyleri yazarak yayılmasına sebebiyet vermek de Nur 19’a göre haramdır; dünyada cezalandırılacak suç ahirette azaba vesile olacak günahtır.
Hayret Ediyorum,dindar görünümlü ve ifadeli insanlar tam bir cehalet sergileyerek bir paragraf içinde değinilen dört beş haramı birden işleyebiliyorlar. Üstelik sosyal medyada işlenen haramlar daha büyük günahtır ve helâllik alınması da oldukça zordur.
İslam dışı İletişim,konuşma, karşılıklı, belden aşağı konuşmalar, ilmi bilgisi olmadığı halde, ipsiz sapsız insanlar tarafından bir şeyler paylaşımlar yaptıklarına şahit oluyoruz.
Şahıs olarak Kur’ân ve Sünnet Çizgisinden bu zamana kadar şaşmadım, böyle sapık ipsiz sapsız insanları da cevapsız bırakmadım.
Hiçbir fert ve kurum ve cemaatla çıkar ilişkisi içinde olmamış ve hür bir insanım.
Elhamdülillah.. Uzman emekli bir din gönüllüsü olarak da, ulusalda ve yerelde devamlı yazmaktayım.
Bir insan olarak İhtiyaç duyulabilecek her şeyede çok şükür sahibim.Şükrüm Rabbimedir.
Açık ve net söylüyorum söylüyorum!
Öncelikle kaynağım,Kur’an ve sünnettir.
İndirilen dine tabiyim, Rabbim bizleri uydurulan dinden uzak eylesin.
Hiçbir cemaate, tarikata, inanç ekolü ve siyasi kuruma bağlı değilim. İslâmî çizgide olan bütün mümin kardeşlerimi severim. Onları ismen ve alenen eleştirmemek de ilkemdir.
Yazılarım konuşmalarım ve cevaplarımda Kur’an ve Sünnet’e aykırı en ufak bir nokta tespit edebilen ehli ilim kardeşlerimden ricam, samimi ve saygılı bir tavırla ve ilmî bir dille beni uyarmalarıdır. Alınmam, üstelik duacı da olurum.
Hiçbir zaman kaleme aldığım yazılarımda reyting için değil, yüce Allah’ın rızası önceliğimdir.
Ahlakı olmayanın dinide olmaz, Ahlak ve edep kuralları yine ön plandadır.
Kesinlikle.. Yazılarımda kırıcı bir üslup kullanmam ve her şeyin bir zekâtının olduğu gibi,bu uğurda sahip olduğum ilmimin zekatını, her alanda olduğu gibi, yine gazete köşelerinde kalemimi hareket ettirerek yazmaya ve bu uğurda emek harcamaktayım..
Hz.Ali’nin buyurduğu gibi, Hakkı rıza gösterir ve haddimi bilerek hak ihlal edenlere karşın,onlara haddini bildirmekte benim elbette ki görevimdir.
Yüce Rabbimden tek dileğim, ilmi ile amele eden kullarından eylesin.
Günümüzün en büyük sorunudur!
Tebliğciler,insanlara tebliğ ettiklerini, kürsüden anlattıklarını yaşamamalarıdır.
Araştırmacı ve ilahiyatçı yazar Hüseyin Deniz