MİRAÇ HADİSESİNİ YOK SAYAN, İNKAR EDENLER!
Kıymetli dostlar: Şaşmamak elde değil,gerçekten akıl tutulması bizler bu hale nasıl geldik.
Okumadan alim, yazmadan cahil olanlar, bir de kibiri tavan yapmış enaniyet taşıyan insanların şeytanın görevlerini üstlenmiş olmasından kaynaklanmaktadır.
Sosyal medyada, kendilerini alim ve ulema sanan, gerçekte ilmi ve bilgisi olmayan sadece tribünlere oynayan cahillerin sayesinde Bu din zarar görmektedir. Peygamberimizin İslam’ı tebliğ ettiği dönemde amcası olan ve ve cahillerin babası sayılan Ebu Cehil gibiler, günümüzde var olmaya devam edecektir.
Bugünkü yazımda sizlerle İsra ve miraç hadisesini işleyeceğim.
Miraç, Peygamber Efendimizin (s.a.v) Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya oradan da Allah’ın huzuruna yükseldiği hadiseye denir. Recep ayının 27. gecesine Miraç gecesidir. Miraç kelime anlamı itibariyle göğe çıkma, yükselme anlamlarına gelir. İsra ve Miraç hâdisesi, Peygamber Efendimizin (s.a.v) hicretinden 18 ay evvel vukû bulmuştur.
Hak Teâlâ buyurur:
“Kulunu (Muhammed -aleyhissalâtü vesselâm-’ı) bir gece, Mescid-i Harâm’dan kendisine bâzı âyetlerimizi göstermek için, etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allâh, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilen, hakkıyla görendir.” (İsrâ,1) Âyet-i kerîmede bizlere şöyle buyrulmaktadır.
“And olsun ki (Muhammed Mustafâ), onu (Cebrâîl’i) Sidretü’l-Müntehâ’da bir defâ daha gördü.” (en-Necm, 13-14)
“İnmekte olan yıldıza[1] and olsun.” (en-Necm, 1)
“Sâhibiniz (Muhammed Mustafâ) sapmadı ve bâtıla inanmadı. O, arzûsuna göre de konuşmamaktadır. O’nun konuşması vahiyden başka bir şey değildir. Çünkü (bildirdiklerini) O’na güçlü, kuvvetli ve üstün yaratılışlı biri (olan Cebrâîl, Rabbinin emri üzere) öğretti. Sonra en yüksek ufukta(Sidretü’l-Müntehâ’da) iken asıl şekliyle istivâ etti (doğruldu).” (en-Necm, 2-7)
Necm Sûresi: 9. Ayet Muhammed Mustafâ ile Rabbinin) araları, iki yay arası kadar, ya da daha yakın oldu.” (en-Necm, 9
Âyet-i kerîmedeki: “İki yay arası veya daha az mesâfe” ifâdesi, beşeriyet üstü bir gerçeğin beşer idrâkine sığdırılabilmesi için kullanılmış bir teşbîh ifâdesidir. Oda şöyledir:
İslâm’dan evvel Araplar, bir ittifak kurmak üzere antlaşacakları zaman iki yay çıkarır, birini diğerinin üzerine koyarak ikisinin “kāb”ını (yayın, kabza ile kiriş kısmı olan iki köşe aralığını) birleştirirler, sonra da ikisini berâber çekip onlarla bir ok atarlardı. Bu, onlardan birinin râzı olacağı şeye diğerlerinin de râzı olacağını, birisini gazaplandıran şeyin diğerlerini de gazaplandıracağını ifâde eden bir berâberlik ve bütünlük antlaşmasıydı.
Buna göre “kābe kavseyn”, hem maddî hem de mânevî yakınlığı ihtivâ eden ve beşer idrâkini aşan ulvî bir hakîkattir. Yâni Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bu noktada Rabbine o kadar yaklaştı ki, bütün vâsıtalar kaldırıldı ve doğrudan doğruya:
“Allâh o anda kuluna vahyini bildirdi.” (en-Necm, 10)
a-En ilk ve en başta Miraçta Yetim ve kul hakkı yiyenleri gördü onların dudakları deve dudağı gibidir. Birtakım vazîfeli memurlar da onların dudaklarını kesip ağızlarına taş koyuyor.
b-Gıybet Edenleri gördü ki,Onlar da bakırdan tırnaklarla yüzlerini ve göğüslerini tırmalıyorlardı:
“–Ey Cebrâîl! Bunlar kimlerdir?” diye sordu.
Cebrâîl -aleyhisselâm-:
“–Bunlar, (gıybet etmek sûretiyle) insanların etlerini yiyenler ve onların şeref ve nâmuslarıyla oynayanlardır.” cevâbını verdi.
c- Zinâ Edenleri gördüklerinde,
zinâkârları, leş yiyen bedbahtlar olarak; FAİZ yiyenler, karınları iyice şişmiş ve şeytan çarpmış rezil bir vaziyette; zinâ edip çocuklarını öldüren kadınları da, bir kısmını göğüslerinden, bir kısmını baş aşağı asılı hüsrâna dûçâr olmuş bir hâlde gördü.
d-MİRAÇ HEDİYELERİ:
“Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e (Mîrâc’da)
üç şey verildi:
1-Beş vakit namaz,
2- Bakara Sûresi’nin sonu ve
3-ümmetinden şirke düşmeyenlere büyük günahlarının affedildiği haberi...” (Müslim, Îman, 279
Ey Allahın kulu ve peygamber Ümmetleri!
İbadet yapan, kulluk bilinci ile bu dünyada hayat süren, hayatının ve yaşamanın öfkesine rehber olarak Kur’an-ı Kerim Kerim’i
ve Önder olaraktan Resulullah’ı koyan kişinin allahın rızasına nail olacağını haber vermektedir.
İşte bu yüzdendir ki, İslam dinine zarar vermek isteyen dini gayr’i dine mensup olanların cahillerin babası olan Ebu Cehillerdir.
Allah bunların şerlerinden bizleri korusun
Araştırmacı ve ilahiyatçı yazar Hüseyin DENİZ
YORUMLAR