KURAN-I KERİM’İ HERKES ANLAYAMAZ
Günün konusu çok hassas ve çok önemli olmasının yanında,aynı zamanda herkesinde bu konu hakkında bilgi sahibi olması gerekiyor.
Kur’an-ı kerim, Türkçeye değil, hiçbir dile hakkıyla çevrilemez.
Doktorların yazdığı reçeteyi bizler anlamıyoruz ama eczacı onu hemen anlıyor öyle değil mi?
allahın kelami Kur’an-ı Kerim de işte böyledir.
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim i Allah Resulü‘ne indirmiş ve kur’an-ı kerim’i tam ve eksiksiz yalnız Resulullah anlamıştır. Çünkü Kur’an’ın muhatabı O’dur. Kur’an Allah tarafından O’na gelmiştir. O’ndan başkası tam olarak anlayamaz. Onun için Allahü teâlâ buyuruyor ki (İnsanlara açıkla diye Kur’anı sana indirdik.) [Nahl 44]
Kur’an-ı Kerim i açıklamak, âyet-i kerimeleri, başka kelimelerle ve başka suretle anlatmak demektir. Bırakın bizleri, ümmetin âlimleri de, âyetleri anlayabilselerdi ve kapalı olanları açıklayabilselerdi, Allahü teâlâ Peygamberine, sana vahy olunanları tebliğ et der, açıklamasını emretmezdi. Bu ve benzeri âyetlere rağmen, (Resulullah Kur’anı getirmekle işi bitmiştir, o bir postacı idi) diyen mezhepsiz türediler vardır. Eshabı kiram, ana dilleri Arapça olduğu halde, bazı âyetleri anlayamayıp, Peygamber efendimize sorarlardı. Resulullah, Kur’an-ı kerimin tefsirini Eshabına bildirmiştir. Eshab-ı kiramın bildirdiğinden başka türlü söyleyenler, dalalete, hatta küfre düşerler.Tefsir, yoruma değil, nakle dayanır. Yani burada Kur’an-ı Kerim ‘’in direk karşılığı Türkçeyle eşleştirilemez eksik olur.
Efendim herkes kendi dili ve lisanı ile okusa iyi olmaz mı diyenlere cevap Kur’an bir rehberdir, kılavuzdur, zikirdir kitabıdır.Hadîs-i şerîfte: “Allah -celle celâlühû- ile konuşmak isteyen Kur’ân-ı Kerîm okusun.” buyruluyor.
Kur'ân-ı Kerîm'i okumak ibadet olduğu gibi onu dinlemek de farz-ı kifâye olarak nitelenen bir ibadettir (İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtâr, 1/545). Çünkü Yüce Allah, “Kur'ân okunduğu zaman onu dinleyin ve sessiz durun ki rahmete nail olasınız.” (buyurmaktadır (A'râf, 7/204)
Buradaki okuma şekline dikkat ederseniz Kur’an-ı Kerim ‘in laf üzerine beyan edilmiş bir durumdur herhangi başka bir lisan veya Türkçe değildir.Hangi tercüme olursa olsun, hiçbir Kur’an tercümesinden din öğrenilemez. Dinini öğrenmesi için bir kimsenin eline, en uygun tercümeyi vermek, okyanus ortasında bulunan insana bir tahta parçası vermekten daha kötüdür. Çünkü bu tahta parçası ile insan sahile çıkamayacağı için ölür, imanlı ise Cennete gider. Fakat tercüme ile din öğrenmeye kalkışan, imanını kaybedip Cehenneme düşebilir.
Kaldı ki; bir müslüman ben Kur’an’ı Türkçesinden anlarım bilirim ona göre amele ederim diyenler olduklarına şahit olmaktayız ama bunu kesinlikle ve kesinlikle anlayamayacaklarını Allah Resul’ünün şu ifadelerini ile beyan etmiş olalım.
Bir gün Peygamber efendimiz, Hazret-i Ebu Bekir’e ince marifetleri, onun seviyesine göre anlatıyordu. Yanlarına Hazret-i Ömer gelince, konuşma üslubunu onun da anlayacağı şekilde değiştirdi. Hazret-i Osman gelince, yine konuşma tarzını değiştirdi. Hazret-i Ali de gelince konuşmasını, hepsinin anlayacağı tarzda değiştirdi. Resulullahın her defasında konuşma üslubunu değiştirmesi, oradaki zatların istidatlarının farklı oluşlarından meydana gelmiştir. (1/59)
Hz Osman ben ilmin şehriyim Ali ise kapısıdır dediği halde Allah Resul’ünün anlattığı şekliyle anlayamamışlardır.
Peki günümüzdeki insanlar ben Kur’an‘ın mahalinden öğrenirim beni diğerleri bağlamaz diyenler peki bunu nasıl anlayacaklardır.
Bir de Kur’an-ı Kerim’in ayetleri iki şekildedir: Muhkem manası kolaylıkla anlaşılabilen, müteşabih ise manasını sadece Allah' ın bildiği ayetlerdir. 2- Muhkem, manası rahatlıkla anlaşılabilen, müteşabih ise manası kapalı olan ve anlaşılması için incelemeye, araştırmaya ihtiyaç duyulan ayetlerdir.
Kur’an-ı Kerim i laf öğrenmek hüküm olarak sünnettir. Herkes öğrenmek zorundamıdır diyenler mutlaka olacaktır bu sorunun cevabı hayır.
Yani bir Müslümanın hiç olmazsa namazda okuyacak kadarıyla öğrenmesi gerekir. Hayır efendim ben illede Türkçe ibadet ederim diyenler olacaktır, onlara karşı verilecek cevabımız ise kesinlikle hayırdır.
Nedenine gelince: Kur’an-ı Kerim’i kafzıyla okumak ibadettir. İster İster ister hatim niyetine, ister zikir niyetine, isterse namazda olsun lafsıyla okumak ibadettir. Şahsi görüşe göre fikir ortaya sürmenin ve tefsir yapmanın büyük zararını iyi bilen Hazret-i Ebu Bekir, (Kur’an-ı kerimi kendi görüşümle tefsire kalkarsam, beni hangi yer taşır, hangi gök gölgeler) buyurmuştur. Kur’an-ı kerimi, Arapça bilen de tam anlayamaz. Dil bilmek ayrı, ilim bilmek ayrıdır. Türkçe bilen, Edebiyat,tıp, hukuk, fen bilgisini anlayabilir mi? tabii ki anlayamazlar. Kur’an-ı kerim çok veciz olup, bitmez tükenmez manalarının bulunduğu, bütün manaları bildirilse bile, yazmak için kağıt ve mürekkep bulunamayacağı şöyle bildirilmektedir:
(De ki, Rabbimin [hikmetli] sözleri için, denizler mürekkep olsa, bir o kadar daha deniz ilave edilse, denizler tükenir, Rabbimin sözleri tükenmez.)[Kehf 109] Kur’an ilmi, içinde şaşılacak, akıllara durgunluk verecek, sayısız acayip haller bulunan engin bir denizdir. Ondaki her ilmi öğrenmek, sırrına erişmek imkansızdır.)
Son olarak özetlersek: İnsanların yazdığı anayasayı bile anlamak için hukukçulara gidiliyor. Bir kanundan bile herkes aynı şeyi anlamazken, Allah’ın kelamını nasıl anlayabilirler ve bu konuda hala ısrar edenleri anlayabilmiş değilim.
İlahiyatçı ✍️ yazar Hüseyin DENİZ