İNSANI GAFLETTEN KORUYAN ZİKİR VE TEFEKKÜRDÜR
Hüseyin Deniz

Hüseyin Deniz

Huzur Köşesi

İNSANI GAFLETTEN KORUYAN ZİKİR VE TEFEKKÜRDÜR

14 Ocak 2025 - 14:20

İNSANI GAFLETTEN KORUYAN  ZİKİR VE TEFEKKÜRDÜR.

Kıymetli takipçilerim: Öncelikle bugünkü sizlerle olan sohbetime bir ayeti kelimenin mealiyle başlamak istiyorum!

"Ey iman edenler! Allah’ı çok çok zikredin.

Sabah akşam O’nu tesbih edin.(Ahzap 41)

İşleyeceğmiz konumuzla alakalı olan ;Zikir ve tefekkür et ve tırnak gibi, birbirine bağlı iki kavramdır. Bizi varlığın anlamı üzerine düşünmeye davet ederler. Yüce Rabbimizi hiç hatırımızdan çıkarmamamızı sağlarlar. Tasavvuf yolu da bunlar üzerine kurulur. Değişik tasavvuf kollarının zikir ve tefekkür usulleri de bizim aralarındaki incelikleri anlamamızı sağlar. Böylece hem hepsinin gayesinin bir olduğunu görürüz hem de neden farklı usuller geliştirdiklerini anlamış oluruz.

Allah’ı zikretmenin büyüklüğüne ve şu üç mertebeye işaret ediliyor.

Birinci mertebe: 

Dil ile yapılan zikir,

İkinci mertebe: Kalple yapılan tefekkür,

Üçüncü mertebe: Ruh ile marifet yani bilmek

Dilin zikri, sahibini kalbi zikre ulaştırır. Ki kalbi zikir, Allah’ın kudretini tefekkürdür.  

Kalbin zikri de kişiyi ruh makamına götürür. Bu makama ulaşan kişi artık, eşyanın hakikatini öğrenir. Allah’ın yaratmasındaki ilahi hikmetleri müşahede eder. Ve bu müşahededen sonra ”Rabbimiz bunu boş yere yaratmadın! ”der. Bu durumda mümine yaraşan sürekli dili ile zikretmektir. Ta ki kalbi zikre; oradan da ruhu zikre ulaşsın, kendisi için yakin ve marifet hâsıl olup cehalet karanlığından kurtularak marifet nuru ile pürnur olsun.

Abdullah ibni Ömer(ra) anlatıyor: ”Hz. Aişe(ranha)ye, Resulullah(sav)’dan gördüğün şeylerin en şaşırtıcısını bana haber ver.”dedim.Bunun üzerine ağladı,uzun bir müddet ağladı da sonra dedi ki:”Onun her işi şaşırtıcı idi. Bir gün bana geldi,yorganıma girdi,hatta cildini cildime dokundurdu,sonra da buyurdu ki,”Ey Aişe,bu gece bana Rabbime ibadet etmek için izin verir misin?”Ben de,”Ey Allah’ın Resulü,ben senin yakınlığını severim,isteklerini de severim,izinlisin.”dedim.Kalktı,odadaki su ibriğine vardı,abdest aldı,suyu çok da dökmedi,sonra namaza durdu,Kur’an okudu ve ağlıyordu.Sonra iki elini kaldırdı yine ağlıyordu.Hatta gözyaşlarının yeri ıslattığını gördüm.Sonra Bilal geldi,kendisine sabah namazını bildiriyordu.Baktı ki ağlıyor,”Ey Allah’ın Resulü,Allah-ü Teala senin geçmiş ve gelecek günahlarını affettiği halde ağlıyor musun?”dedi.”Ey Bilal,şu halde ben şükreden bir kul olmayayım mı? Bundan sonra da buyurdu ki: ”Nasıl ağlamayayım, Allah-ü Teâla bu gece bana şunu indirdi: Göklerin ve yerin yaradılışında… Resulullah(sav) ayet-i kerimeleri okudu, sonra da: ”Vay bunu okuyup da, bu babda düşünmeyene! ”Diğer bir rivayette: ”Bu ayetleri okuduğu halde tefekkür etmeyene yazıklar olsun!”buyurdu.

Tefekkürün önemi nedir?

Biz tefekkür ederek yaratılış gayemizi, Allah'a kulluğun önemini, vaktin kıymetini ve salih amelin değerini idrak ederiz. Kâinattaki eşsiz dengenin ve sayısız nimetin farkına varırız, tefekkür, gafleti izale eder.

Araştırmacı ve ilahiyatçı yazar Hüseyin DENİZ

 

 

Bu yazı 68 defa okunmuştur .