HATA KUL İÇİNDİR, KUL HATASIZ OLMAZ
İnsan beşerdir, yanılıp hata yapabilir.
Ancak hataların telafisi için o kişi bu yolda uğraşı veriyorsa, bunu kabullenmek gerekir, topluma o kişinin kazandırılması için Erdem’li bir insanın hoşgörüyle karşılaması ve onu affetmesi gerekir.
İşte bunun için Türk arabesk müziğini en güzel şekilde yorumlayan, Orhan Gencebay’ın şu sözleri çokluk halkın inanç ve değerleri ile örtüşüyordu (Fevkalâde kabul görmesinin sebeplerinden biri de budur). Yazımıza başlık olarak seçtiğimiz unutulmuş parça bunlardan biridir. Bir atasözü yani. Her insanın bir eksiği, noksanı vardır. Her insan hata işleyebilir. Kusuru ve ayıbı yüzünden bir insana fazla yüklenmemek lazımdır. Hata ve kusurdan uzak olan yalnızca Cenab-ı Hak’tır.
Hz. Peygamber bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor: “Kim bir Müslüman kardeşinin ayıbını araştırır, kusurunu ortaya koyarsa, kıyamet gününde Allah onun ayıbını ortaya koyar. Kim bu dünyada bir Müslüman kardeşinin ayıbını örterse Allah da kıyamet günü onun ayıbını örter.”
Hatasız kul olmaz, hatamla sev beni
Dermansız dert olmaz, dermana sal beni
Kaybettim kendimi, ne olur bul beni
Yoruldum halim yok, sen gel de al beni.
Biz, iman edip dünya ve âhirete yararlı işler yapanların (önceki) kötülüklerini mutlaka sileriz ve onları yaptıklarının daha güzeliyle ödüllendiririz.(Ankebût-7)
İnsanın inanç yönünden ne kadar yanlış, işleri varsa ne kadar kötülükleri olursa olsun, onun için kurtuluş kapısı pişmanlık duyarak yaptığı bir tevbeye bakar.
Günahkar kulları için Yüce Allah’ın daima tevbe kapısı açıktır.
İnsan bir kere içtenlikle pişmanlık duyarak Allah’a dönüp bu kapıdan girdikten, yani istikametini düzeltip Allah’ın istediği ruh temizliğini gerçekleştirdikten, kalbini imanla ve hayatını güzel işlerle donattıktan sonra artık günahları anlamını kaybedecek ve tamamıyla silinip yok edilecek; o insan tertemiz bir mümin olarak hayata yeniden başlamış sayılacaktır.
Allah böyle insanları, yaptıkları iyi işleri sayesinde hak ettiklerinden daha güzeliyle ödüllendirecektir. Bu ödüllendirme hem dünya hem ahiret içindir.
Buna göre kısaca eğer insanlar iman edip güzel işler yaparlarsa, Allah da onları eskiden yaptıkları kötü işlerin zararlı sonuçlarından kurtarır; bundan böyle yapacakları ibadet ve kulluğunun yanında hayri güzel işlerinden dolayı sonuçlarının daha da güzel olmasını sağlar ve o kişinin işlemiş olduğu bu güzel amellerinden dolayı Rabbi razı olduğu kullar arasına kadar.
Hayatımda ve yaşamında başarı sağlar,mutlu ve huzurlu olmalarına etki eder.
Kişinin işlemiş olduğu sâlih amelleri dolayısıyla Allah okulunun bütün yaptıkları ve işlemiş oldukları amellerini, ecir ve sevaplarını Allah vadettiği cennet karşılığında satın almıştır.
Bu da ayette şu şekilde geçer;”Hiç şüphesiz Allah, -karşılığında onlara mutlaka cenneti vermek üzere- mü’minlerden, canlarını ve mallarını satın almıştır…O halde O'nunla yapmış olduğunuz bu alış verişinizden dolayı sevinin. İşte bu, (gerçekten) büyük kazançtır. (Tevbe 111)
Kötülükle her zaman bir Müslüman savaşması gerekir mücadele etmesi gerekir, hiçbir şey kendiliğinden düzelmez.
Haramdan ve kötü işlerden uzaklaşmak da bir ibadet şeklidir.
”Allah’ın rızâsına ve yoluna uymayan her türlü kötülüklerle mücadelede noktasında,Allah’ın böylesi kullarını bu ödüllendirme vaadi, kötülüklerle mücadelede noktasında başarıyı yakalamak fırsatı tanır ve toplum arasında dolayısıyla erdemli bir kişilik oluşur ve yine Erdemli bir toplum oluşması için katkı sunmuş olur.
Allah Resulü bir hadis sen de şöyle buyurmaktadır,” insanların en hayırlısı, en üstünü, en şereflisi, insanlığa ve insanlık için yararlı olan, faydası dokunan kişidir.
Allah cümlemizi,vatanına milletine ecdadını ,yaşadığı toplumuna faydalı olan katkı sunulan kul olmayı nasip eylesin.
Araştırmacı ve ilahiyatçı yazar Hüseyin DENİZ