ÇAĞDAŞLIĞIN GETİRDİĞİ GİRDAP VE DÜNYEVİLEŞMEK
Reklam
Hüseyin Deniz

Hüseyin Deniz

Huzur Köşesi

ÇAĞDAŞLIĞIN GETİRDİĞİ GİRDAP VE DÜNYEVİLEŞMEK

29 Eylül 2024 - 12:09

 

İnsanlık hüsrânın tüm boyutlarını yaşıyor. Şirkin zulmü globalleşiyor. Çağ imaj, kandırma, vitrin, reklam, tüketme ve tükenme çağı. Çılgınlık, azgınlık ve isyan hiçbir sınır tanımıyor. Nice insan, İslâm'ı mükemmel yaşayanlara şâhit olamadığı için İslâm'ın dışında kalıyor; hatta görmediğine, bilmediğine düşman oluyor. Müslümanların da önemli bir kesimi Müslümanlığı doğru şekilde bilmiyor. Bilenlerin de yapabileceklerinin tümünü yaptıklarını iddia etmek zor. Bu ortamda, teknik imkânlarla donanan, devle(tle)şen, küreselleşen fitne, sadece yapanları değil; tüm insanlığı kemiriyor. Ülkeler, sokaklar, evler, beyinler, gönüller işgâle uğramış durumda. Müslüman olduğunu iddia edenlerin de büyük bölümü bilinçsizce şirkin kucağına atılıyor, kurtuluşu zâlimlerin safında arayıp ifsâdı ıslah zannediyor. 

Batılı bâtılın şoförlüğünde helâke doğru son sürat sürülen dünya arabasının tek kurtuluş şansı vardır. Tüm birikimlerini harcayan, bütün umutlarını yitiren çağdaş insanının tek umudu kalmıştır. O da Kur'an'ın gönüllere, zihinlere, sokaklara, okullara, toplum hayatına ve devlete hâkim olması. Kur'an'ın istediği gibi inanıp Müslümanca yaşayan canlı Kur'anlar göremediği, o boy aynasında boyunun ölçüsünü alıp kendine bakamadığı için insanlık, kendi yanlışlarının farkına varamamaktadır.  

"Başınıza gelen her musîbet, kendi ellerinizle işledikleriniz (günahlar) yüzündendir. (Bununla beraber) Allah, çoğunu da affeder."1"Kim Benim zikrimden (Kur'an'dan, namazdan, Allah'ı hatırlayıp anmaktan) yüz çevirirse, şüphesiz onun için dar bir hayat, geçim sıkıntısı vardır."(Tâhâ, 110)

Midelerin açlığı önemli olsa da, gönüllerin gıdasızlığı çok daha mühimdir. Esas tehlike, âhiret azâbıdır. Dünyadaki sıkıntıların bir kısmı, zaten imtihan gereğidir. "Andolsun ki sizi biraz korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azalma (fakirlik) ile imtihan eder, deneriz. Sen sabırlı davrananları müjdele."(Bakara, 155)

Esas kriz, iman ve ahlâk krizidir. Bunun da günümüz Müslümanları açısından temel sebebi, âhiretten fazla dünyaya önem vermek, dünya-âhiret dengesini bozmak, yani dünyevîleşmektir. 

Allah, merhametini göstererek ikaz etmekte, dünyanın aldatıcılığını hatırlatmaktadır: "Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Babanın evlâdı, evlâdın da babası nâmına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah'ın affına güvendirerek sizi kandırmasın."(Lokman, 33)

Akıllı insan, Allah sevgisi ile gönlü arasına girerek perde ve engel olabilecek bu imtihan dünyasına dikkat etmeli, aldanmamalı; onu kulluk bilinciyle değerlendirmelidir. Dünyada ekilenin orada biçileceğine göre, bu dünya hayatını âhiret bilinciyle yaşamalı, dünyadaki görevlerimizi yaparak, orası için hazırlanmalıdır.

Dünya bir aynadır. Aynanın rengi, büyüklüğü, çukur ve tümsekliğine, arkasındaki sırların dökülüp dökülmediğine göre şekil aldığı/yansıdığı, görüntüleri farklılaştırdığı görülür. Dünya, Allah'ın imtihan alanı olarak yarattığı ve nice muhteşem sanatlarını sergilediği bir alan olduğu gibi; insanın da halifesi olduğu, sınav yeri olan, helâl nimetlerinden istifade edileceği, imar ederek gelişme ve kalkınmalarda bulunulacağı bir yerdir. Dolayısıyla kötü ve değersiz değildir. Dünyayı değerlendirmede âhiret inancı temel ölçüdür. O yüzden âhirete inanmayanlar, onu başka bir şeyle karşılaştırma imkânından mahrum oldukları için veya yoklukla (ölüm, onlar için yok olmaktır) karşılaştırdıklarında çok câzip gelmekte ve dünyayı yalancı cennet gibi kabul etmektedirler. 

Dün, en sevdiğimiz gıdaları yemiş, eğlenmiş, günümüzü zevkle geçirmiş olsaydık, bugüne kalan hiçbir şey olmayacaktı, gafletle geçirilen, dolayısıyla kaybedilen zamandan başka. Hele o zevk ve eğlenmelerde ölçüye dikkat etmediysek, bugüne ve yarına kalacak olan sadece günah yükü olacaktı. Yok, dünü zorluk ve sıkıntılarla geçirmiş isek de bugün için pek bir şey değişmeyecek, hatta bu gün daha az sıkıntı içinde isek, dünle karşılaştırdığımızda bu, mutluluk sebebi olacaktı. Ve eğer o sıkıntılar Allah için idiyse ve sabrettiysek, bugüne ve yarınlara taşınacak olan bizimle kalan şey, sevaplar olacaktı. Hayat, dünler, bugünler ve yarınlardan ibaret olduğuna göre; dün geçmiştir, yok hükmündedir. Yarın yaşayacağımız meçhuldür, bugünü değerlendirmek ve âhirete azık hazırlamak en akıllı yol olsa gerektir. 

Bize verilen her şeyin emânet olduğunu ve bunlarla sınava çekildiğimiz şuuru. Müslüman olduğumuzu hiçbir zaman unutmamak ve Allah'ın bizi devamlı gördüğü şuurunda yaşamak. Allah'ın hudûdunu çiğneyerek dünyevîleşenlere şunu sormak lâzım: "Kendisine isyan ettiğin hallerde bile rızkını kesmeyen Allah Teâlâ, kendisine itaat edip O'nun rızâsı istikametinde dâvâ adamı olarak yaşadığında mı rızkını vermeyip kesecek?"

Bazıları 'dünyada mekân, âhirette iman' der; ama doğrusu şöyle olmalı: 'Dünyada sağlam iman, Âhirette cennet gibi mekân.' Kim Allah'a sahip o neden mahrum? Kim Allah'tan mahrum o neye sahip? İki dünyalılara, iki dünyası arasında denge kuranlara, âhiretini dünya karşılığında satmayan akıllı müslümanlara ne mutlu! 

İki yol var: Biri dünyevîleşme, dünyayı âhirete tercih; ikincisi ise dünyayı ebedî hayatın kapısı yapmak. Bugün yol ayrımındayız: Ya nefsimizin hevâsı veya Rabbimiz. Ya geçici menfaat veya dâvâ. Ya fâni olan, ya bâki olan. Tercih bize kalmış. Tercihini Allah'tan yana yapanlara selâm olsun!

Araştırmacı ve İlahiyatçı yazar Hüseyin DENİZ 

Bu yazı 197 defa okunmuştur .