Karakter , bir bireyin kendine özgü yapısı, onu başkalarından ayıran temel belirti ve bireyin davranış biçimlerini belirleyen ana özellik şeklinde tanımlanmaktadır.
Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından değerler eğitimi; “ Çocukların ve gençlerin pozitif değerleri keşfedip geliştirmeleri ve kendi potansiyellerine göre ilerlemeleri için yürütülen eğitimsel gayretler” şeklinde tanımlanmaktadır.
Değerler denildiğinde; sevgi, saygı, doğruluk, adalet, sorumluluk, alçakgönüllülük, özgürlük, işbirliği, merhamet, hoşgörü, barış vs. gibi birçok kavramı sıralamak mümkün.
Karakter ve Değer Eğitimi ile; ahlaki değerleri ilke edinmiş, üreten, anlayışlı, kendini her daim geliştiren, bilgili, sahip olduğu kapasiteyi hep daha iyisi için kullanan, doğruluk ve adalet olgusundan asla taviz vermeyen, insana yakışır ve hayatın amacına uygun yaşayan, bilinçli bireylerin yetiştirilmesi ve insanlığa kazandırılması hedeflenir
İnsanın ana vatanı olarak tanımlanan çocukluk, değer eğitiminin verilmesinde potansiyeli yüksek bir dönemdir. Bu konuda özellikle anne-babalar başta olmak üzere çocuğun çevresine sorumluluklar düşmektedir.
Öncelikle, “çocuğun mu var, derdin var” yerine “çocuğun mu var, geleceğin var” anlayışını getirdiğimizde çok daha etkili bir başlangıç yapılacaktır. Böylece bakış açımız, olumlu yöne evrilerek sevgi tohumları ekilmeye başlayacaktır. Unutmayalım ki çocuğun kalbine ekilen her sevginin hasadı; barış, huzur ve mutluluk olurken yine çocuğun kalbine ekilen sevgisizlik ve nefretin hasadı ise savaş ve mutsuzluk olacaktır.
Öyle ki, bir çocuğun hatıratında gülümseyen bir yüz olarak kalmak ne büyük bir saadet ; bir çocuğun yüzündeki gülümsemenin sebebi olmak ise ne büyük bir servettir. Peki ya tam tersi... Bir çocuğun hatıratında, gözündeki yaşın sebebi olmak da çok büyük bir bedbahtlıktır.
Karakter ve Değer Eğitimi dediğimiz kavramın özeti aslında çocuğun terbiyesidir. Gelişen, küreselleşen dünya beraberinde bir şeyleri de götürüyor. Ahlaki yapının bozulması, değerlerin unutulmasıyla beraber karakter oluşumu ve değerler eğitimi gündeme gelmiştir. Her anne-baba çocuğunun sağlam karaktere sahip; değerlerine bağlı, topluma yararlı birey olmasını arzular.
Peygamberimiz (s.a.v) çocuğa iyi bir terbiye ve eğitim verilmesini çocuğun babası üzerindeki hakları arasında saymış; terbiyeyi ana-babanın çocuğuna bırakacağı en güzel miras olarak değerlendirmiştir. (TİRMİZİ, 4, 337)
Bir çocuğun eğitimi çok ince bir sanattır. Bazen bir çocuk öğretilen bir değeri hemen kavrayıp hayatına uygularken öte yandan başka bir çocuğun aynı değeri öğrenip hayatına uygulaması çok daha uzun sürebilir. Bir sera düşünün . İçinde çeşit çeşit renkte ve güzellikte çiçekler var. Hepsinin ortak ismi “çiçek”. Ama her birinin suya ve güneşe olan ihtiyacı, yetişme süreleri farklı. Tıpkı çocuklar gibi. Her çocuk kendine özgüdür, özeldir ve her çocuğun farklı öğrenme biçimleri vardır. Bir şey var ki, çocukluk döneminde her çocuğun muhtaç olduğu, eğitimcilerin “büyüme vitamini” dediği SEVGİdir. İşte sevgi, tüm çocuklara verilmesi gereken bir yaşantıdır.
“Sevgi dediğimiz bir çiçek
Yüreğimizde yeşerecek
Sevgi dediğimiz bir ırmak
Dağlar, denizler onunla aşılacak
Sevgi dediğimiz bir ışık
Dünyamız onunla aydınlanacak
Sevgi dediğimiz bir güvercin
İnsanlara barış getirecek
Ece Hanife Kaban Aksoy
Çocuktan sosyal, başarılı, değerlerini bilen ve yaşayan, iyi karakterli olması istenmektedir. Tüm bunlardan önce çocuğun ailede duygusal açlığının doyurulması lazım gelmektedir. Çocuğun sevilmesi ve sevildiğinin ise hissettirilmesi oldukça önemlidir. Çocuğu sevmenin, ona sevgi ve saygıyı göstermenin en güzel örneği Kainatın Efendisi Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) ve kızı Hz. Fatıma(r.a) arasında geçen olaylarda sergilenmektedir. Peygamberimiz(s.a.v) kızı geldiğinde ayağa kalkarak kızı Hz. Fatıma’yı karşılıyor, ellerinden tutup alnından öpüyor ve sırtındaki hırkasını serip kızını oturtuyor. Sevgi ve saygının önce büyükten gelmesi gerektiğinin en çarpıcı örneği.
Pek çok ailenin çocuk şımarmasın diye ya da sevgiyi göstermeyi bilmedikleri için çocuklarını sevgiden mahrum ettikleri de acı bir gerçek.
Bir çocuğun karakterinin sağlam temellere dayandırılmasının ilk şartı koşulsuz sevgidir. Sevgisiz yetişen çocuk, temeli olmayan bina misali yıkılımaya mahkumdur.
Karakter ve Değer Eğitimiyle -iyi insan- hedeflenmektedir. Bu yolda yapılabileceklerin başında yukarıda da ifade ettiğimiz gibi sevgi olmazsa olmaz koşuldur. Çünkü sevgi ile öğretilenler kalıcı olacaktır. Eğitim, evde yani ailede başladığına göre anne-babanın da iyi bir rol-model olması için kendilerindeki eksiklikleri tamamlamaları gerekmektedir. Çocuğa yalan söylememe değerini anlatan bir anne, yalan söylüyorsa bu değer çocukta tesir etmeyecektir.
Bir çocuk kelebek etkisi oluşturabilir. Kelebek etkisi, bir sistem üzerindeki verilerde meydana gelen küçük değişikliklerin, zaman içerisinde çok daha büyük sonuçlar doğurmasıdır. Örneğin, herhangi bir etki veya sebep üzerinden Amazon ormanlarındaki bir kelebeğin kanat çırpması, ABD’de fırtına koparacak bir sonuç doğurabilir. Bazen bir çocuk da yetişkin olduğunda insanlık üzerinde fırtınalar koparırken , başka bir çocuk da insanlığın güneşi, aydınlığı olabilir.
O halde iyi karakterli, değerlerini bilen ve yaşayan çocuklar yetiştirmek için sadece kendi çocuğumuza değil tüm çocuklara sevgi dolu olmalıyız. Biz insanlar ne zaman ‘ben’ yerine ‘biz’ ; ‘benim çocuğum’ yerine ‘hepimizin çocuğu’ demeyi başarabilirsek işte orada toplum adına, insanlık adına güzel işler inşa edebileceğiz demektir. Çocuklara –gelecek- gözüyle bakıldığında da farkındalığı yüksek bireyler yetiştirilecektir.
Öğretelim çocuklara sevgiyi, saygıyı, sabrı, dayanışmayı, okumayı ve daha nice erdem ve değeri. Ama hepsini yaşayarak, örnek olarak öğretelim ki çocuk üzerinde etkili öğrenme gerçekleşsin.
Çocuklara bir şeyler öğretirken, hatıratlarında mutluluklar, güzellikler bırakalım. Çünkü insanda bir yere gitmeyen dönemdir, çocukluk.
“…Yüzümden bir şeyler aktı aktı
İçim de menekşelendi Hilmi Bey
Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk
Hiçbir yere gitmiyor…”
Edip Cansever dizelerinde öyle yalın ve güzel bir şekilde ifade etmiş ki çocukluğu, nasıl ki gökyüzü yerinden gitmiyorsa, insanın ana vatanı olan çocukluk da anılardan gitmez.
Çocuklarımıza parıldayan gökyüzü gibi bir çocukluk bırakmak ve en güzel şekilde yetiştirebilmek umuduyla…