Haluk Özdalga
Hafta sonunda bir araya gelen altı muhalefet partisi genel başkanı, seçim sonrası için ‘geçiş süreci yol haritası’ hazırlayıp kamuoyuna duyuracaklarını açıkladı. Ayrıca anlaşılan, ortak Cumhurbaşkanı adayının açıklanması son aşamaya bırakılacak, şimdilik sadece ilkeler konuşulacak.
Her iki yaklaşım da isabetli. Peki, nasıl bir aday ve geçiş süreci?
CB adayı partisiz ve bağımsız olmalı. Ayrıca devleti ve siyaseti bilen deneyimli, daha önce yaptığı işlerle demokrat ve dürüstlüğü kanıtlanmış bir isim olması gerekiyor.
Böylece dört özellik ön plana çıkıyor: Partisiz/bağımsız, demokrat, dürüst ve deneyimli.
Yeni CB, dört yıllık bir geçiş ve yeniden yapılandırma süreci boyunca görev yapmalı.
* * *
Tayyip Erdoğan’ın partili Cumhurbaşkanı olmasını haklı ve yoğun şekilde eleştiren muhalefetin, seçmen karşısına partili bir adayla çıkması her şeyden önce tutarsızlık görüntüsü doğurur.
Ama belki daha önemlisi, muhalefetin içinde bulunduğu koşullar nedeniyle, partili adayın seçim kazanma şansı önemli ölçüde zayıflayacaktır. Ortak muhalefet şimdilik birbirinden hayli farklı siyasi çizgide altı partiden oluşuyor.
Ayrıca, kapatılsın veya kapatılmasın, HDP’in belirleyici büyüklükte seçmeni var. CB adayının birinci planda oy almaya çalışacağı seçmen kitlesi, siyasi tercihleri açısından birbirine pek benzemiyor ve son derece heterojen. Muhalefet partilerinden herhangi birine mensup ve partili kimliği güçlü bir adayın, çok farklı siyasi doğrultuları paylaşan bu seçmen kitlesinde firesi önemli ölçüde yüksek olabilir.
Oy kullanan insanların büyük kısmı ‘kemik seçmen’ değildir, her koşulda devamlı aynı partiye oy vermez. Tercihleri kolayca değişebilir. Seçimlerin sonucunu genellikle bu kitle belirler.
CB seçiminde, kendisine en yakın partinin genel merkezi desteklediği için onaylamadığı partinin kimliğini taşıyan bir adaya oy verenler, daha çok kemik seçmenler olacaktır.
Birbirinden hayli farklı ideolojik çizgiyi temsil eden çok sayıda muhalefet partisinin seçmen kitlesi karşısında, partili kimliği ağır basan adayın firesi seçimin kaybedilmesi sonucunu doğuracak kadar yüksek olabilir.
Seçim sonucunu etkileyecek bir başka ağırlıklı kitle karasız seçmenler. Güvenilir anketlere göre son yedi sekiz ayda %20 – %26 gibi yüksek oranlar arasında değişen (Metropoll) kararsızların büyük çoğunluğunu, iki iktidar partisinden kopanlar oluşturuyor. Özellikle iktidarın temsil ettiği siyasi çizgiye açık şekilde ters düşecek partili kimliği taşıyan bir aday, kararsızların büyük çoğunluğunun tekrar eski partilerine dönmesine neden olabilir.
Önemli bir husus, konuştuklarımızın hukuki konular değil tamamen seçmen algılamalarıyla ilgili olmasıdır. Bu çerçevede, adaylık aşamasında partisinden istifa edecek bir siyasetçinin seçmen tarafından bağımsız/partisiz bir aday gibi algılanması zor olacaktır. Hele o kişi partisinde üst düzey görevler yaparken adaylık için istifa edecek birisi olursa, arzu edilen algılamanın gerçekleşmesi daha da zordur.
* * *
Muhalefet partileri geçiş süreci için nasıl bir yol haritası hazırlayacak, göreceğiz. Ancak yol haritası için belirlenmesi gereken ilk değişkenlerden biri, yeni CB’nin görev süresidir.
Ayrıca, meclis hükümeti sistemine dönüş yeterli değildir. Türkiye için hükümet sistemi ötesinde yeni ve ikna edici bir vizyonun yol haritasında öne çıkması gerekir.
Kamuoyuna yansıdığı kadar muhalefet partileri daha çok, Cumhurbaşkanlığı kazanılırsa, yeni anayasa hazırlandıktan sonra olabildiğince kısa sürede tekrar genel seçimlere gitmeyi düşünüyor. Bir veya bir buçuk yıl gibi süreler konuşuluyor.
Bu yaklaşım Türkiye gerçekleri açısından en uygun yol değil. Ülkenin koşulları ağır ve bekleyecek fazla zaman yok. Gerçek anlamda kapsamlı bir yeniden yapılandırma ve inşa süreci hemen başlamalı, hızla iş yapılmalı, yol alınmalı.
Yeniden inşa sürecinde mevcut anayasada CB’nın sahip olduğu yetkilerin kullanılması, çok daha hızlı ve kolay sonuç alınmasını sağlayacaktır.
Buna karşılık anayasa değişikliğinden hemen sonra yeni seçimlere gidilmesi, partilerin kaçınılmaz olarak yeni seçimlere yoğunlaşması ve çözüm bekleyen pek çok acil görevin ertelenmesi veya ihmal edilmesi sonucunu doğuracaktır.
O nedenle yeni CB dört yıl görev yapmalıdır.
Mevcut anayasada öngörülen süre beş yıl da olsa, CB adayı dört yıllık takvimle yeniden yapılandırma sürecini tamamlayıp seçime gidileceğini ve tekrar aday olmayacağını baştan taahhüt edebilir.
Birinci yıl yapılacak işler hızla ekonomi yönetiminin düzeltilmesi, hukuk devletinin işler hale getirilmesi, acil kurumsal reformlar, yeni anayasa ve ikinci-üçüncü yılların ayrıntılı planlanması olabilir. Sadece bu bile olağanüstü yoğun bir programdır ve hepsinin tamamlanması ilk yılı aşabilir.
Yeni anayasa elbette mecliste yeterli çoğunluk sağlanırsa mümkündür. O durumda, yeni anayasanın değişik kısımları dört yıllık takvime uygun değişik tarihlerde yürürlüğe girebilir.
İkinci ve üçüncü yıl yapılacak işlerden büyük kısmının ayrıntılı planlaması için öncelikle devletin elindeki bilgilere ulaşabilmek, daha sonra elde edilecek sonuçlara göre ittifak partileri arasında uygulama mutabakatı sağlamak gerekir.
Misal, değişik yöntemlere göre yapılan yüksek bedelli ihaleler hakkındaki yolsuzluk iddialarının araştırılması ve doğru kararların verilmesi için, o işlerle ilgili sözleşme ve diğer dosyalar incelenmelidir. Benzer durum, kamu yönetiminde ve özellikle üst düzeyde yapılmış olabilecek yasayı ihlal niteliğindeki fiillerin açığa kavuşturulması için de geçerlidir.
Dördüncü yıl ittifak partileri herhalde yaklaşan seçimlere yoğunlaşacaktır. O dönemde, meclis hükümeti sistemine geçmeden önce son reformlar ve üç yıllık uygulama sonuçları dikkate alınarak revizyonlar yapılabilir.
Muhalefet ittifakı Cumhurbaşkanlığını kazansa bile, mecliste anayasa değişikliği için gereken asgari sayı 360’ı bulamayabilir. Hatta çok uzak ihtimalle de olsa, basit çoğunluğu elde edemeyebilir.
O durumda çok sayıda farklı senaryo mümkündür. Yukarıda önerilen programı olabildiği kadarıyla uygulamak ve anayasa değişikliği için mecliste yeni dengelerin oluşmasını beklemek gerekecektir.
Türkiye çok partili dönemin en çetin krizini yaşıyor ve işin sonu nereye varacak belli değil. Hızla değişen uluslararası ortam riskleri artırıyor. Karar vericilerin sorumluluğu büyük. Başarısızlığın sonuçları sadece karar noktasındaki siyasetçiler değil, onların partileri ve ülke için de ağır olabilir.
YORUMLAR