Korona salgını üstünden iktidar partisi ve yandaşları müthiş bir propaganda kampanyası yürütüyor. Öldürücü salgını bile siyasi propaganda malzemesi olarak kullanıyorlar:
“Son birkaç haftadır dünya medyasında...‘Türkiye’nin olağanüstü başarısı’ başlıklı haberlerde, hem sağlık sistemimize hem de sağlık çalışanlarımıza övgü üstüne övgü yağdırılıyor. Önümde Fransızca, Almanca, İngilizce yayınlar var. Hepsi ‘Türkiye bunu nasıl başardı’ sorusunun cevabını arıyor.”
“Sağlık altyapısında dünyanın en iyisi olduğunu gösterdi. Sağlık sisteminden tedavi yöntemine, dünyanın gıpta ile baktığı ülke oldu.”
Dünyanın hemen her yerinde olduğu gibi büyük özveriyle çalışan sağlık personelimize yönelik haklı takdir dışında, bu kaba propagandanın gerçeklerle ilgisi yok.
Yabancı medyayı iki dilde doğrudan okuyorum. Ayrıca Arapça ve Rusça dahil değişik dillerdeki dünya medyasını, geniş özetler derleyip sunan servislerin abonesi olarak izliyorum. “Aaa, Türkiye bunu nasıl başardı” diyen yok.
Propaganda yapanlar sadece iktidara bağlı yerli medyanın yabancı dildeki yayınları. Bir de, Ankara’yla lobicilik ilişkilerine girmiş bazı yabancı kalemlerin, Batı’da etkisi zayıf medyada çıkan bir kaç yazı var.
Beceriksizce yapılan propaganda siyasi iktidara puan kazandırmıyor, tersine daha çok sorgulanmasına yol açıyor.
Avrupa’nın uzak köşesi İrlanda’da Irish Times, AKP iktidarının Türkiye’yi korona mücadelesinde dünyanın en başarılı ülkelerinden biri göstermek için çok dikkatli bir propaganda kampanyası planladığını ve her türlü enformasyonu sıkı şekilde kontrol altına aldığını vurguladıktan sonra şunları yazdı (21.4.2020):
“Hastanelerden, mezarlıklardan ve yas tutan ailelerden gelen haberlerin neredeyse tamamının ortadan kaldırılması sağlandı. Sosyal medyada konuşan doktorlar uyarılıp azarlanıyor. Mart ayında 410 kişi ‘tahrik edici ve fitneci’ mesaj yayınladığı gerekçesiyle gözaltına alındı.”
En etkili yabancı medyada, resmi verilerin saydamlığını ve güvenilirliğini sorgulayan yayınlar ağırlıkta. New York Times (20.4.2020) ve Financial Times (7.5.2020) örneklerinde olduğu gibi.
Hemen ilave edelim, korona salgınıyla ilgili verileri tartışılan tek ülke Türkiye değil. Rusya ve Meksika gibi kamu yönetimi saydam olmayan başka ülkelerle ilgili benzer yayınlara sıkça rastlanıyor. Dünya artık küçük bir köy.
Türkiye’nin korona mücadelesiyle ilgili ikna edici olmayan değerlendirmeler sadece yandaş medyadan gelmiyor. Bunu bir örneği, tarafsızlığı konusunda kuşku nedeni bulunmayan iki akademisyen Evren Balta ve Soli Özel’in T24’de yayınlanan makalesi. (Tartışmalı sayılar: Türkiye’nin düşük ölüm oranlarına dair, 9.5.2020).
Balta ve Özel’in görüşü şöyle: “Türkiye, benzer sayılara sahip Avrupa ülkelerine kıyasla Covid19’a bağlı ölümler konusunda daha olumlu bir tablo sunuyor… örneğin düşük ölüm oranıyla dikkat çeken Almanya’nın önünde… Bu yazıyı yazmamıza neden olan unsurlardan birisi de Almanya’nın aksine Türkiye’nin düşük ölüm oranlarına pek taktirle karşılanmamasıydı.”
Türkiye’nin korona kaynaklı ölüm oranlarını beş büyük Batı Avrupa ülkesiyle kıyaslamışlar. Türkiye’deki ölüm oranlarının Almanya’nın yaklaşık yarısı kadar olduğu görülüyor.
Yazarlar kullandıkları Worldometer verilerini daha dikkatli inceleseydi, belki daha farklı sonuçlara varabilirdi. Türkiye’yi Avrupa’yla kıyaslamak istiyorsanız, bunu Doğu Avrupa’yı da kapsayacak şekilde yapmak gerekir. Avrupa, Batı Avrupa’dan ibaret değil.
Aşağıda aynı kaynaktan derlediğim iki liste veriyorum. Birincisinde, en büyük nüfuslu olanlar dahil toplam 10 Batı Avrupa ülkesi ve Türkiye için bir milyon nüfus başına korona kaynaklı ölüm vakası sayıları var.
İkinci listede aynı veriler, yine en büyük nüfuslu olanlar dahil 10 Doğu Avrupa ülkesi ve Türkiye için veriliyor. Bu listeye bir milyon nüfus başına 400’den daha az korona vakası olan ülkeler alınmadı. (Veri tarihi: 20.5.2020).
Liste 1
İspanya… 596
İtalya… 535
İngiltere… 526
Fransa… 431
İsveç… 380
Hollanda.. 336
İrlanda… 319
İsviçre… 219
Portekiz…124
Almanya… 98
Türkiye…. 50
Liste 2
Romanya….. 60
Makedonya .. 53
Türkiye……..50
Bosna……… 41
Sırbistan…… 27
Polonya……. 25
Hırvatistan… 23
Litvanya…… 22
Rusya……... 20
Belarus……. 19
Ukrayna…… 13
Doğu ve Batı Avrupa ülkelerinde farklı etkenlerin söz konusu olduğu görülüyor. Sadece bu sayılardan hareketle Doğu Avrupa ülkelerinin Batı Avrupa ülkelerinin önünde olduğunu söylemek çok anlamlı değil.
Aksi takdirde Türkiye’nin, Doğu Avrupa ülkelerinin büyük çoğunluğunun gerisinde olduğunu söylemek gerekir. Ama böyle bir yorum da anlamlı olmaz. İşaret edelim ki, Türkiye’nin verileri bu listede görünmeyen Bulgaristan ve Yunanistan gibi yakın komşulardan da daha kötü.
Özetle, Türkiye’nin Avrupa’da en başarılı ülkelerden biri olduğu iddiasını somut veriler doğrulamıyor.
Peki, Doğu ve Batı Avrupa ülkeleri arasındaki büyük fark nereden kaynaklanıyor?
Cevap için tek tek her ülkenin durumunu etkileyen çok sayıda faktörün incelenmesi gerekir. O da bu yazının konusu değil. Burada sadece açıklanan çıplak ölüm oranlarının ülke performansını “takdir etmek” için yeterli olmadığını vurgulamak istiyorum. O nedenle, sadece Türkiye ve Almanya’nın durumunu, sadece iki kıstas açısından ele alacağım.
Türkiye’de açıklanan verilerin güvenilirliği Almanya’ya göre daha az. Balta ve Özel, Türkiye’de gerçek ölüm oranının %20 - %35 daha fazla olabileceği iddialarına işaret etmiş. Makul bir hata payı içinde gerçek ölüm oranını bilmek ancak sağlıklı ve saydam işleyen bir kayıt sistemiyle mümkün.
İkincisi ve önemli bir neden demografi. Kovid-19’dan ölenlerin yaklaşık %70-75’i, yaşı 65’in üzerindeki riskli grup. Almanya’da her milyon nüfus içinde 209,000 kişi 65’in üzerinde. Türkiye’de bu sayı 66,000. Fark üç mislinden fazla.
Yaşı 80’in üzerindekiler ağır riskli grubu oluşturuyor. Burada fark daha da açılıyor. Her milyon nüfus içinde Almanya’da 73,000 kişi ağır riskli grup içinde. Türkiye’de bu sayı sadece 17,000. Fark 4,3 kat. (kaynak: Nationmaster).
Balta ve Özel yaşlılara bakım konusunu doğru ve ayrıntılı şekilde incelemiş, ama çok daha önemli faktör olan demografik yapıyı hiç dikkate almamış.
Ülkelerin Korona-19 ölümleri açısından performansını görmek için, değişik yaş dilimlerindeki nüfusları ve her dilim için farklı ölüm risklerini dikkate alarak hesap yapmak gerekir.
Türkiye - Almanya kıyaslaması için basit bir hesap yaptım. Eğer nüfus dağılımı aynen Türkiye’deki gibi olsaydı, Almanya’da ölüm oranı ne olacaktı? Sonuç, %69 azalma olacağını ve oranın 98’den 30’a ineceğini gösteriyor.
Verilerdeki hata payını da hesaba katarsak, sadece iki kıstasın dikkate alınması sonunda dahi Almanya’nın performansı Türkiye’den en az iki kat daha önde oluyor. Bu değerlendirme, Türkiye’nin 1. Listedeki yerinin de gerçekte en önlerde olmadığını gösteriyor.
Bir başka önemli konu ülkelerin aldığı farklı önlemler. Ancak en akılcı önlemleri hangi ülkelerin aldığını değerlendirmek için henüz erken. Salgının ne zaman bitecek ve kaç dalga yaşanacak henüz belli değil.
Türkiye’deki sağlık sisteminin avantajı, çok sayıda yoğun bakım ünitesi (YBÜ) olmasıydı. Türkiye’de Avrupa ülkelerinin hepsinden daha çok YBÜ var. YBÜ yetersizliği nedeniyle ölüm olmadı.
Bazı Avrupa ülkeleri kriz başında YBÜ sayılarını hızla yükseltti, mesela İsveç iki katına çıkarttı. Ama yine de bölgesel olarak ve pik dönemlerde ciddi YBÜ sıkıntısı çekildi. Mart sonu-Nisan başında Kuzey İtalya’da olduğu gibi. Elimizde henüz somut veriler olmasa da, o bölgelerde ölüm sayılarının olumsuz etkilendiği muhakkak.
Bunun ötesinde Türkiye, sağlık hizmetlerinde temel gösterge kabul edilen her alanda en arkalarda. Mesela 37 OECD ülkesi içinde:
Hasta yatağı sayısında 29. sırada.
Çocuk ölümlerinde 33. sırada.
Doktor sayısında sonuncu.
Hemşire ve ebe sayısında sonuncu.
Milli gelirden sağlığa ayırdığı payda sonuncu.
Yandaş medyanın “sağlık altyapısında dünyanın en iyisi” diye üfürdüğü işte bu.
Ayrıca Türkiye, sağlık hizmetlerinin egemen sınıflar ve dar gelirliler arasında en adaletsiz dağıtıldığı ülkelerden biri.
Bunları birilerinin topluma anlatması gerekiyor. Ama kim
YORUMLAR