Yaklaşan seçimlerde en belirleyici etken ekonomi olacaksa, ikinci sırada göçmen sorunu geliyor. İkisi de Suriye’yle yakından ilgili.
Ekonomiyi sarsan esas neden akıl dışı faiz politikası ama, Suriye’den gelen yük de devasa boyutlarda. Cumhurbaşkanının açıklamasına göre sığınmacılar için yapılan harcama üç yıl önce 40 milyar dolara ulaşmıştı. Sınır dışı operasyonların maliyeti bir tahmine göre yılda iki milyar dolar, muhtemelen daha fazla.
Bu büyüklükler, medyada AKP’nin seçimi kazanmak için bulmaya çalıştığı ileri sürülen 55 milyar dolarla kıyaslanabilir.
Göçmen sorunda birinci neden Suriye savaşı. Ülkede geçici koruma altında 3,7 milyon, toplam 5 milyondan fazla Suriyeli göçmen yaşıyor.
Anketlerde göründüğü gibi AKP seçimi kaybederse, Suriye’de yapılan vahim yanlışların bu sonuçta büyük payı olacak.
Temmuz içinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan birkaç kez Suriye’ye her an yeni bir askeri harekât yapılabileceğini açıkladı. Ama ABD ve Rusya’dan yeşil ışık gelmedi.
Hemen ardından ağustos ayında, Erdoğan dahil AKP’li üst düzey sözcüler, ardı ardına, Esed rejimiyle uzlaşma aradıklarını söylediler.
Hukuken Esed yönetiminin egemenliği altındaki topraklara askeri harekât düzenlemekten sadece haftalar içinde o yönetimle işbirliği arayışına savrulmak, AKP’nin Suriye’de ne kadar sürdürülemez konumda olduğunun göstergesi.
Kısa sürede böylesine çelişkili iki pozisyona kaymak, aynı zamanda iktidarın bir Suriye politikası olmadığını gösteriyor. Esasen 2011’den bu yana AKP’nin tutarlı bir Suriye politikası hiç olmadı.
AKP şimdi Esed rejimiyle uzlaşarak krizi çözebilir mi? Çok zor.
Hele seçimden önce bazı olumlu sonuçlar elde edebilmesi neredeyse imkansız.
Ankara ve Şam ne istiyor?
Bir süredir Şam ve Ankara arasında, özellikle istihbarat başkanları düzeyinde değişik temasların yapıldığı biliniyor.
Londra’da yayınlanan Asharq Al Awsat gazetesinin kıdemli editörü İbrahim Hamidi, birkaç gün önce Şam ve Ankara’nın taleplerini ayrıntılı şekilde özetledi.
Hamidi’nin haberine göre:
Şam, Türkiye’nin kontrol ettiği yaklaşık iki Lübnan büyüklüğündeki Suriye topraklarından çekilmesini istiyor. Türkiye’nin ‘ayrılıkçı örgütleri’ desteklemekten vazgeçmesini talep ediyor (Şam’ın kastettiğinin Özgür Suriye Ordusu ve İdlip’teki radikal örgütler olduğu biliniyor).
Ayrıca, ABD ve AB’nin uyguladığı yaptırımlara karşı destek, Suriye’nin yeniden inşasına yardım, Akdeniz’den Irak sınırına kadar uzanan M4 karayolundan ve İdlip’ten TSK güçlerinin çekilmesini talep ediyor (genel çekilmeye ilaveten ayrıca yapılan vurgulamadan, bu ikisinin Şam için öncelikli olduğu anlaşılıyor).
Ankara, PYD ve PKK’ya karşı işbirliği ve eyleme geçilmesini, Türkiye’nin desteklediği muhalif gruplarla Şam’ın müzakere etmesini ve uzlaşmasını istiyor (Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ayrıca, Şam’ın muhalif gruplarla Kürtlere karşı işbirliği yapmasını istediklerini açıkladı). Göçmenlerin dönmesini talep ediyor. Kuzey Suriye’de 30 km derinliğe kadar güvenli bölge kurulmasını istiyor.
Görüşmelerin büyük ölçüde Rusya’nın sürekli gayreti ve arabuluculuğu sayesinde mümkün olabildiği, Moskova’nın şimdi iki tarafın farklılıklarını bağdaştırmayı amaçlayan bir “eylem planı” üzerinde çalıştığı anlaşılıyor. Rusya’ya göre Türkiye Suriye’den çekilecek ama bu bir zaman meselesi, esas önemeli konular Kürtler ve ayrılıkçı grupların durumu.
Suriye’de nasıl bir çözüm?
AKP iktidarının yıllar boyu üst üste yaptığı yanlışlar nedeniyle olağanüstü zor ve karmaşık hale gelen Suriye krizinde, Türkiye aşağıdaki gibi bir yol haritası izlemeli.
Her şeyden önce, Şam yönetimiyle doğrudan, yakın, kapsamlı ve sürekli bir diplomatik müzakere süreci başlatılmalı. Karşılıklı güven, sürecin temelini oluşturmalıdır.
Sürecin esası, Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına saygı olmalıdır; sadece sözde değil, aynı zamanda uygulamada. Türkiye’nin güvenliğine dönük açık ve yakın tehdit dışında, Türkiye bu ilkelere özenle uymalıdır.
Ana hedeflerden biri TSK güçlerinin Suriye topraklarından çekilmesi olmalıdır. Çekilme birden değil, mutabakata bağlanacak bir zaman programı doğrultusunda, adım adım ve tarafların karşılıklı taahhütlerini yerine getirmesi çerçevesinde ilerlemelidir. Ancak çekilmenin uzun zamana yayılması Türkiye’nin çıkarına değildir.
Bir başka ana hedef, Suriyeli göçmenlerin olabildiğince büyük kısmının geri dönüşünün sağlanmasıdır. Yeniden inşa ve gelişme yoluna girmek için Suriye’nin kendi yurttaşlarına ihtiyacı vardır. Bu konuda Türkiye’nin yapabileceği pek çok katkı olabilir.
Gelelim zurnanın zırt dediği yere. Kürtlerin statüsü ne olmalıdır? Sorun, Şam yönetimi ve Kürtler arasındaki müzakerelerle çözülmelidir.
AKP iktidarı 2011’den bu yana öylesine ağır yanlışlar yaptı ki, bu konuda Türkiye’nin müdahalesi bir yana, arabuluculuk yapması dahi mevcut koşullarda zor. Arabuluculuğu Rusya yapmalıdır.
Ankara, Şam ve Suriye Kürtlerinin oluşturduğu üçlüden hiçbiri diğeriyle sıcak dostluk ilişkisi içinde bulunmuyor. Anca AKP’nin yanlışları nedeniyle bugün gelinen noktada üçlü içinde diğer ikisiyle en kötü ilişkiye sahip olan taraf maalesef açık ara Türkiye’dir. Şam’ın bakış açısına göre Ankara, Suriye Kürtlerinden daha büyük hasımdır. Suriye Kürtlerine göre Ankara, Şam’dan daha büyük hasımdır.
Bu bakış açıları değişmeden Ankara’nın müdahale veya arabuluculuk şansı pek yoktur (açık ve yakın tehdit dışında). Müdahaleler uzun vadede büyük olasılıkla amaçlanın tersi sonuçlar doğuracaktır.
Kürtlerin elbette belli bir hukuki statüsü olmalıdır. Ancak güvene dayalı yakın işbirliği kurulursa ve Türkiye müdahaleden kaçınırsa, Şam’ın Suriye’de herhangi bir dini, mezhebi ve etnik grup için federe veya özerk yapılanma kabul etmesi hayli uzak ihtimaldir.
Son husus, ABD etkisinin güçlü olduğu Fırat’ın doğusu için farklı yaklaşım gereğidir. Burada ayrıntıya giremeyeceğiz.
AKP niçin sonuç alamaz?
AKP’nin taleplerini ve buna karşılık Türkiye’nin yapması gerekenleri yukarıda özetledik. İkisi arasındaki büyük fark, AKP iktidarının Suriye’de sonuç almasının çok zor olduğunu gösteriyor.
Biraz daha yakından bakalım.
AKP’nin yaptığı pek çok yanlış, şimdi ayağına dolanmış durumda. Kendi yarattığı sorunları çözmek zorunda kalmanın sıkıntısını yaşıyor. Bu gerçek Türkiye’nin çıkarlarına zarar vermeye devam ediyor.
AKP mesela Şam’ın, Özgür Suriye Ordusu ve İdlip’teki aşırı yapılarla (Şam’ın ifadesiyle ‘ayrılıkçı örgütler’) uzlaşmasını istiyor. Gerçekleşmesi zor bir beklenti ve muhtemel çözümü uzatıyor. Hele Şam’ın bu örgütlerle işbirliği yaparak Kürtlerle mücadele etmesi, tam bir hayal.
İkinci olarak, AKP iktidarının tutarlı bir Suriye politikası yok.
Üçüncü olarak, Şam’ın ve Ankara’nın talepleri arasında uçurum büyük. Mesela, kimin terörist olduğu konusunda görüşler zıt. Uzlaşma zor ve en iyi ihtimalle uzun zaman alacak. Ancak uzlaşma ne kadar uzarsa, Suriyeli göçmenlerin geri dönüşü oranı o kadar azalacak.
Dördüncü olarak, Şam ve Ankara arasında güven bunalımı var. Güven olmadan herhangi bir uzlaşmada operasyonel başarı hiç kolay değildir.
Son olarak, Şam yönetimi AKP’nin seçim öncesinde ne kadar zor durumda olduğunu elbet görüyor. Esed’in AKP iktidarının seçim başarısına katkı yapmak istemesi herhalde beklenemez.
AKP’nin büyük ölçüde kendi yanlışlarıyla yarattığı Suriye krizini, Türkiye’nin çıkarlarının gerektirdiği doğrultuda makul bir süre içinde çözebilmesi çok zor görünüyor.
Seçimlerden önce bazı kısmi başarıların elde edebilmesi ise neredeyse imkansız.
YORUMLAR