Cumhurbaşkanı seçimi kadar önümüzdeki milletvekili genel seçimleri de önemlidir. Ancak mevcut sistemin değişiminde cumhurbaşkanlığı seçimi ve kimin cumhurbaşkanı olacağı, Türkiye’nin geleceği açısından çok daha önemlidir.
Türkiye, sadece otoriter bir cumhurbaşkanı tarafından yönetilmiyor, ceberut bir yönetim sistemine mahkûm edilmiş durumdadır. Ülkemizin ve insanımızın geleceği, söz konusu sistemin tehdidi ve baskısı altındadır.
Mevcut sistem nedeniyle Türkiye’nin kronik sorunları giderek daha da derinleşmekte, medeni dünyadan daha çok uzaklaşmakta ve Ortadoğu karanlığına doğru hızla yaklaşmaktadır.
Ülkenin bu gidişatını görmezden gelmek ve karanlık gelecekten endişelenmemek hiçbir duyarlı insan için söz konusu olamaz.
Özellikle iktidar bloğunu oluşturan Cumhur İttifakının mevcut sistemde ısrarlı olması, bizim gibi insanların endişesini artırmakla kalmıyor, gerçekten de dehşete düşürüyor.
Ortadoğu ülkesi olmaktan endişe duymayan, korkmayan ve dehşete düşmeyen kesimleri anlamakta çok zorlanıyorum.
Esas sorunumuz AK Parti ve Erdoğan değil, elbette seçimle gelen seçimle de gönderilecektir. Yoksulluk, işsizlik, açlık ve her gün artan zamlar yanında hukuksuzluk, keyfilik, adaletsizlik ve ayırımcılık gibi olumsuzluklarla anılan bir iktidarın normal koşullarda seçim kazanması düşünülemeyeceğine göre mevcut iktidarın da sayılı günleri kaldığı açıktır.
Esas sorun Türkiye rotasının Ortadoğu’ya çevrilmesidir. Kuruluşunda rotasını Avrupa ve medeni dünyaya çeviren bir partinin “U” dönüşü yaparak inşa ettiği otoriter sistemle Türkiye’yi sürüklediği karanlık dünyaya itiraz etmemek bir toplum için ancak akıl tutulmasıyla açıklanabilir.
Türkiye’nin mevcut gidişatı ve siyasal düzeni karşısında suskun kalmak, itiraz etmemek, eleştirmemek, sivil ve siyasal mücadele vermemek bizler için artık kabul edilemez. Hiçbir gerekçe ve mazeret bizi haklı çıkarmaya yetmeyecektir.
Seçimler kadar siyasal sistem sorununu da tartışmak ve gündemde tutmak zorundayız. Kimin cumhurbaşkanı olacağından daha çok nasıl bir sisteme ihtiyacımız olduğu konusunda öncelikle mutabakat sağlamak gerekir.
“Yeni bir sistem inşa etme” hedefiyle kurulacak ittifakları, milletvekili seçimi ittifaklarından ayrı tutmak zorundayız. Milletvekili seçimlerinde partiler, ittifak hususunda serbesttirler. Hiçbir parti bir başkasıyla ittifak yapmaya zorlanamaz ve bundan dolayı da yadırganamaz.
Sistem inşasında ise durum farklıdır. Demokratik bir sistem kurulacaksa, partilere göre değil, ilkelere göre davranılması gerekir ve bu durumda ‘demokraside ittifak’ zorunlu hale gelir.
Demokrasi tercihinde parti kimlikleri değil, demokrasi ilkeleri belirleyicidir. Parti kimlikleri gerekçe yapılarak uzlaşma ve anlaşmalardan kaçmak otoriter sisteme ve ceberut yönetime taraf olmak anlamına gelecektir.
Altını çizerek belirtmeliyim ki önümüzdeki seçimlerde Türkiye, demokrasi ile otokrasi arasında bir tercih yapacaktır. Partiler de bu tercihe göre konumlarını belirleyeceklerdir.
Yüz yıl gibi uzun bir zaman diliminde cumhuriyeti demokrasi ile taçlandıramamak bir eksiklik ve zafiyet değil, bütün partilerin, siyaset ve yönetimlerin ayıbı ve utancıdır.
Muhalefet partilerinin ve yurttaşların artık bu utanç yükünü taşımamaları gerekir. Partilerin demokrasi iddiaları bu yükü kaldıracak kadar güçlü olmasa da değişim ve demokrasi iddialarına destek vermek dışında başka seçeneğimiz yoktur.
Başka türlü toplumsal barışı, eşit yurttaşlığı, muasırlaşmayı ve kalkınmayı nasıl gerçekleştirebiliriz?
İddiası demokrasi ve muasırlaşmak olan siyasi partilerin, kitle kuruluşların ve geniş halk kesimlerinin aynı amaç etrafında yan yana gelmeleri gerekmez mi?
Siyasetten uzak durarak gelişmeleri izlemekle sorumluluktan kurtulmak mümkün olmayacağına göre ceberut yönetime ve otoriter sisteme karşı safları sıklaştırmak zorundayız.
Partilerle uyumlu ancak demokratik sistemin inşasında yetkilerini kullanabilecek partisiz bir cumhurbaşkanı adayı etrafında toplumsal birliğin sağlanacağına inanıyorum.
Bunu başaramayan partilerin, siyasetin ve toplumun bir geleceği de söz konusu değildir.
Öncelikle muhalefet partileri çok iyi bilmeliler ki değişmeyen, yenilenmeyen, özgürleşmeyen ve geleceği öngörmeyen bir siyaset, ülke ve toplum için sağlıklı çözümler ve planlar üretemez, hele demokrasiyi asla inşa edemez.
Unutmayalım demokrasi ve muasır değerlerle ancak sorunları aşmamız mümkün olacaktır. Bunu da ancak hep birlikte siyaset ve seçimle başarabiliriz.
Abdulbaki Erdoğmuş
YORUMLAR