15 Temmuz darbesinden sonra oluşturulan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile siyaset kilitlenmiş ve partiler bulanık bir girdap içerisinde bazen birbirlerine sarılarak, bazen de birbirlerinin üzerine çıkarak boğulmamaya gayret ediyor.
Muhalefet için hazırlanan girdabın içine iktidar partisi ve müttefiklerinin de düştüğünü belirtmeliyim. Çözüm bulunmazsa sadece iktidar ve muhalefet partileri değil Türkiye siyaseti bu girdapta derinlere gömülebilir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Adalet yürüyüşü”, “Helalleşme”, “Muhafazakâr açılımı” gibi önemli ve samimi çabaları söz konusu girdaptan çıkmaya tek başına yeterli olmayacağı gözükmektedir.
Partilerin katı ideolojik yaklaşımları siyaseti de çözümü de kilitlemektedir.
İktidar partisi kadar CHP-İYİ Parti-HDP ve diğer muhalefet partilerinin de ideolojik tutumları siyasi açılımın önünde en büyük engel olarak durmaktadır.
Değişim; zihniyet, söylem ve siyasi açılım ile başlar. Genel Başkanların samimiyeti bazen yeterli olmayabilir.
AK Parti, merkez ve makul siyasetin önünü tıkamakla kalmamış, siyaseti militarize ederek partiler arasında ideolojik gerilime ve kavgalara yol açmıştır. Değişimi önleyen faktörlerden birisinin de bu tutumun olduğunu düşünüyorum.
İktidarda ve ittifak içinde oldukları ve mevcut sisteme bağlı kaldıkları sürece AK Parti ve MHP’de bir değişim ve dönüşüm beklenemez.
Altılı Masa ise ideolojik ve otoriter iktidarın alternatifi olabilir ancak ideolojik tutumu ile mevcut sistemin alternatifi olması mümkün görünmüyor.
İdeolojik sistemin alternatifi ideolojik siyaset değildir.
İdeolojik tutum başta olmak üzere gerilim, düşmanlık, kutuplaşma, ötekileştirme ve hamasete dayalı politikalar uzun vadede toplumu yorar ve siyaseti kilitler.
Diyalog, uzlaşma ve siyasi açılımlar gerçekleşmeyince siyaset iç ve dış müdahalelere açık hale gelir.
Partilerde ideolojik değişim mümkün gözükmediğine göre ideolojiler üstü bir siyaset geliştirmek gerekiyor.
Siyasetin anahtarı akıldır.
Tıkanıklığı ve çözümsüzlüğü akıl anahtarı ile açmak gerekir.
Bu nedenle ‘makuliyet’, alternatif siyaset olarak öne çıkmaktadır.
--
Esas olarak AK Parti ve MHP’nin zincirlediği ve siyasi açılım yapmasına izin vermediği kilit iki parti HDP ve İYİ Parti’dir.
Biliyoruz ki bu iki partide açılım ve değişimin gerçekleşmesi durumunda sadece iktidar değişimi değil, siyaset ve sistem değişimi de mümkün hale gelecektir.
İYİ Parti’yi radikal milliyetçiliğe, HDP’yi de Abdullah Öcalan’a mahkûm ve mecbur bırakarak siyasi açılımı engellemeğe çalıştılar.
Eş Başkan Mithat Sancar başta olmak üzere çok sayıda makul siyasetçiler olsa da Başkan Salahattin Demirtaş içeride tutulduğu sürece HDP’de bir açılımın gerçekleşmesi mümkün görünmüyor.
Umut verici bir gelişme İYİ Parti’de yaşanmaktadır. Genel Başkan Meral Akşener’in çözüm olarak makul siyaseti benimsediği, ideolojik siyasete alternatif olarak makuliyeti öne çıkaracağı anlaşılıyor.
Hatırlayalım, 19 Eylül Pazartesi günü, esnaf ziyareti için gittiği Ankara-Etimesgut'ta önemli değerlendirmelerde bulundu.
Önce, “Milliyetçiliğimden şüpheniz var mı?” diyerek durduğu yeri hatırlattı ve devam etti:
“Bu can, bu bedende durdukça, bizi Kürtlerle düşman edemeyecekler. Kürtlere yanlış bir kelime söylemeyeceğiz, söyletmeyeceğiz…”
Can alıcı bir sorunla ilgili söylenen bu sözlerin, makuliyetin ve makul siyasetin habercisi olduğunu düşünüyorum.
Devlet Bahçeli ve MHP’nin de ülkücülüğü ve milliyetçiliğinden şüphe etmediği Başkan Yardımcısı Eski Bakan Koray Aydın’ı da yanına alarak bu açıklamayı yapması, söylemlerini daha anlamlı kılmaktadır.
Daha önce de bir TV programında "Biz Kürtleri incitmeyiz, incitilmesine de müsaade etmiyoruz” demişti.
Kürtleri “incitmemek” üzere oluşan bir siyaset tarzı, ideolojik bir siyasetle sürdürülemeyeceği açıktır.
Bu durumda Meral Akşener’in milliyetçilik ve milliyetçilerden vaz geçmeden yeni bir yol haritası çizdiğini düşünebiliriz.
Sağ veya merkez iddiası söz konusu olmadığına göre yeni siyaseti “makuliyet” veya “makul siyaset” olarak tanımlamak mümkündür.
Bu bağlamda Türkiye siyaseti açısından umut verici bir gelişme olarak değerlendiriyorum.
--
Meral Akşener’in çıkışını; “Kürt Açılımı” veya “merkeze açılım” olarak değerlendirmek mümkün olsa da makul siyasetin gereği olan “Türkiye Açılımı” olarak tanımlamanın daha doğru ve gerçekçi olacağı kanaatindeyim.
Açıklamalarını, Kürt sorunu ve HDP bağlamında yeterli görmeyip kendisine yöneltilen eleştirilere de katılmıyorum.
Yasal ve meşru ve de parlamentoda temsil edilen bir partiyi yok saymak, görmezden gelmek elbette doğru değildir.
Ancak Kürtleri incitmemek için HDP ile kol kola girmek mi gerekiyor?
Kürt Sorunun çözümünde HDP’nin “Öcalan ve PKK’yi adres” göstermesini, İYİ Parti neden kabul etsin?
Makul siyaset arayışında böyle bir talebin makuliyeti savunulabilir mi?
--
Ceberut yönetimin baskısını, Tek Adam otoritesini ve siyasete vurulmuş zincirleri kırmak için makuliyet ve makul siyasetten başka bir yol yoktur.
Meral Akşener’in bu cesur adımlarının devam etmesi durumunda İYİ Parti’nin de siyasetin de önü büyük ölçüde açılacak ve karanlık tablo ortadan kalkacaktır.
Makuliyet esas alındığında Altılı Masa’nın ve HDP’nin ortak bir cumhurbaşkanı adayını desteklemesi hususunda ortak hareket etmelerinin de mümkün olacağına inanıyorum.
Sayın Akşener’in kilidi açmak ve siyaset ürerindeki ideolojik kuşatmayı kaldırmak için attığını düşündüğüm bu adımlar, sadece cesurca değil çok da akıllıcadır. Başarması durumunda hedeflediği başbakanlığa ulaşması hiç de zor olmayacaktır.
Hangi gerekçeyle yapılırsa yapılsın İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in açıklamalarını anlamlı ve çok önemli bulduğumu belirtmeliyim.
Bugün ihtiyacımız olan, siyasi alanda makuliyet adımlarının atılmasıdır. Bu adımların başında da üslup ve dil gelmektedir. Söylemler makulleştikçe diyalog yolları da açılır.
Diyalog, uzlaşma ve birlikte hareket etmeyi kolaylaştıracak makul bir siyasal zeminini hep birlikte oluşturmak gerekir.
Atılan bu cesur adımların demokrasi-eşit yurttaşlık-hak ve hürriyetler ve hukuk ihtiyacı için de devam etmesi durumunda siyasal tıkanıklığın ve ideolojik kavgaların aşılmasında önemli mesafeler alınacağına inanıyorum.
İktidar ve MHP baskısına rağmen İYİ Parti yetkili kurullarının ve tabanının söz konusu söylemlerin arkasında duracağını umuyorum. Makul milliyetçiliğin gereği de budur.
Ülkemiz, siyasetimiz ve hepimiz için öncelikli ihtiyaç makuliyettir, birbirimizi incitmemektir ve birbirimizi doğru anlamaktır.
İncitmeyeni incitmemek irfan ve örfümüzün de gereğidir.
Abdulbaki Erdoğmuş
YORUMLAR