Millet ittifakını oluşturan 6 partinin mutabakat metnini imzalamalarından sonra artık dikkatler kimin ‘cumhurbaşkanı adayı’ olacağına çevrilmiş durumda.
İttifakın oluşmasında ve bu noktaya taşınmasında kuşkusuz en büyük fedakârlığı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yapmıştır. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener hanımefendi ve Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun İttifakta paylarını ve aldıkları rolü küçüksemek de haksızlık olur.
İttifakın en önemli ve tarihi adımı; 6 partinin ‘Türkiye ortak paydası’ etrafında ortak irade ortaya koymaları ve bunun sonucu olarak mutabakat metnini imza altına almalarıdır.
Böylece seçim ittifakı için en önemli eşiğin atlatıldığını düşünüyorum.
İkinci önemli adım ise ortak bir cumhurbaşkanı adayı çıkarmaktır. İlk bakışta çok zor görünebilir ancak bu eşiğin daha kolay aşılacağına inanıyorum.
Millet ittifakının “seçime ortak girme” iş birliğinden farklı olarak ortak bir aday etrafında yeni bir mutabakatın gerekeceği açıktır. Kimin aday olacağından daha çok söz konusu mutabakatın gereğini bir ‘hakem’ rolüyle yerine getirecek birikim ve tecrübeye sahip bir adaya ihtiyaç vardır.
6 partiye ilave olarak başka partilerin ve farklı kesimlerin katılımıyla ittifakın daha da genişleyerek demokrasi ittifakına dönüşmesi durumunda Türkiye için yeni bir milat olacağı kesindir.
Bunun başarılmaması durumunda Millet ittifakını oluşturan 6 parti başta olmak üzere muhalefetin tamamının çok ağır bir siyasi bedel ödemeleri kaçınılmaz olacaktır. Hiçbir parti bu bedeli göze alamaz/almamalıdır.
Cumhurbaşkanlığı için doğal olarak ilk akla gelen ittifakın öncüsü ve Ana muhalefet Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığıdır. Genel Başkan seçildikten itibaren toplumsal barışı, uzlaşmayı hedefine koyan Kılıçdaroğlu, mütevazi yaşamı, beyefendiliği, çalışkanlığı ve fedakarlığı ile dikkat çekti.
Tahrik, hakaret, tehdit ve inanç kimliğine yönelik ayırımcı söylemlere rağmen kibarlığını bozmamış, üslup ve tarzıyla örnek bir duruş sergilemeye devam etmiştir. “Helalleşme” çıkışıyla da “iktidarlarında yönetim/devlet olarak” muhafazakârlar başta olmak üzere her kesimle barışı gerçekleştireceklerinin taahhüdünü vermiştir.
Aleviliğini, adaylığı için dezavantaj görenlere katılmıyorum. Aksine, Alevi kimliği, özellikle de Dersimli olması, toplumsal barışımız için büyük bir avantaj oluşturacağına inanıyorum. Bu bağlamda kimliğini adaylık önünde engel görenleri yadırgadığımı ve kınadığımı belirtmek istiyorum.
Kanaatime göre adaylığı için en büyük engel ve dezavantajı bir partinin genel başkanı olmasıdır. AK Parti Genel Başkanı R. Tayip Erdoğan’ın parti kimliği ile sergilediği yönetim biçiminden herkesin ve Türkiye’nin bir ders çıkarması gerekir.
Kim olursa olsun, partili bir cumhurbaşkanının yeniden denenmesi ülkemiz için büyük bir risk oluşturacağını ve denenmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Genel başkanlıktan ayrılarak aday olması durumunda Kılıçdaroğlu’nun siyası tıkanıklığı, belirsizliği aşacağına ve bir güven tesis ederek Türkiye’nin önünü açacağına inanıyorum. Aynı başarıyı partili bir cumhurbaşkanı olarak gösterebileceğini zor görüyorum.
Partiler üstü, demokrasi ilkleriyle uyumlu, devlet tecrübesi ve tanınırlığı olan, hukukun üstünlüğüne inanan birsinin aday olması Türkiye için bir tercih değil zorunluluktur. İstifa etmesi durumunda Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu özellikte bir aday olacağını düşünüyorum.
Bu ilklere uygun aday olabilecek çok sayıda devlet ve siyaset insanımız vardır.
Devlet-siyaset ve uluslararası tecrübesi, nezaketi, üslup ve yönetim tarzı ile 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün adaylığını Türkiye için bir ihtiyaç görüyorum. Rövanşizme, yeni kavga ve çatışmalara meydan vermeden parlamenter sistem inşası için etkin bir hakem rolünde en önemli isim olduğuna inanıyorum.
Sayın Gül’ün ilk turda Doğulusu, Batılısıyla ezici bir çoğunluk tarafından seçileceğinden kuşku duymuyorum.
Potansiyel isimler arasında hukuka iman etmiş bir hukuk adamı olarak Yargıtay onursal Başkanı Sami Selçuk, ileri yaşına rağmen ideal bir aday olarak yer alabilir.
Anayasa Mahkemesi eski ancak efsane başkanı Haşim Kılıç en isabetli adaylardan birisi olarak düşünülebilir. Uzun süre Anayasa Mahkemesi üyeliği ve başkanlığı görevinde bulunan Haşim Kılıç, duruşu, ağırlığı, saygınlığı ve verdiği güvenle toplum hafızasında canlılığını korumaktadır. Efsane bir başkan, neden efsane bir cumhurbaşkanı olmasın!
Türkiye’nin yaklaşık son 50 (elli) yılında siyasetin aktif öznelerinden biri olmayı başarmış çok az insandan biri, devlet ve siyaset tecrübesi ve hukuk adamı kimliği ile devamlı gündemde kalmış Ertuğrul Günay, potansiyel adaylardandır. Karadenizli olarak CB Erdoğan’a karşı güçlü bir rakip olacağı kadar diğer altı bölge için de uygun bir aday olduğu kanaatindeyim. Hukuk ve siyaset dilini en iyi kullanan ve entelektüel özelliği ile de temayüz etmiş bir devlet ve siyaset adamıdır.
Merkez siyaset geleneğinin önemli ismi Lütfullah Kayalar, tanınmış siyaset ve devlet adamlarından biridir. Adalet Partisi gençlik kollarında yetişmiş, ANAP’ın ilk kurucuları arasında yer almış, Merhum Özal döneminin en genç bakanlarından birisi olarak Maliye ve Tarım bakanlığı yapmış ve bu geleneğin saygın isimlerinden birisidir. Fazla görünür olmasa da gelişmeleri hep takip eden ve kendisini devamlı yenileyen ender siyasetçilerdendir.
TÜSİAD eski başkanlarından Ümit Nazlı Boyner, hanım efendi kişiliği, iş insanı kimliği, uluslararası ilişkileri, İnsan Hakları duyarlılığı, ekonomist ve demokrat vasıflarıyla fark yaratacak bir aday olabilir.
Bilgi birikimi, mütevazi kişiliği, hak ve özgürlükler inancı, eşitlik felsefesi ile Prof. Dr. Cem Somel neden olmasın? Nezaketi, edebi, asaleti, dürüstlüğü, çevre duyarlılığı, hakkaniyete bağlılığı ile örnek bir cumhurbaşkanı olacağından hiç şüphem yoktur. Bir ‘ahlak abidesi’ olarak tarihe geçeceğine inanıyorum.
İsimleri çoğaltmak mümkündür. Bunların hiçbirisinin benim referansıma ihtiyacı da yoktur. Bilgileri dışında adlarını yazdığımı ve bu nedenle de hoş görülerini beklediğimi belirtmeliyim.
Abdulbaki Erdoğmuş
YORUMLAR