Etimolojik olarak Bayram, Farsça’da beẕrem/beẕrâm “sevinç ve eğlence günü”, Arapça’da ise “âdet halini alan sevinç ve keder; bir araya toplanma günü” anlamlarına gelen îddir (el-ʿıyd/). (TDV)
Başlangıç tarihi bilinmese de Bayramların insanların hayatında hep var olduğu söylenebilir. Olağan günlerden farklı olarak bazı günlerin “özel” kabul edildiği ve kutlandığı bilinmektedir.
Mezopotamya ve Asya toplumlarının büyük bir coşku ile ilk baharın başlangıcı olarak kutladıkları NEWROZ Bayramı bunların başında gelmektedir.
Günümüzde de çeşitli karnavallar, yerel ve milli bayramlar kutlanmaktadır. Bu nedenle Bayramları dini ve sosyal olarak ikiye ayırmak gerekir.
Sosyal Bayramlar, coğrafyalara, ülkelere ve toplumlara göre farklı gün ve biçimlerde kutlanırken dini bayramlar, coğrafyalar ve toplumların farklılıklarına rağmen aynı takvimlerde ve benzer biçimde kutlanmaktadır.
Sosyal bayramlar gibi dini bayramlar da sadece bizim coğrafyamıza veya Müslümanlara ait değildir.
Yahudiler, yılın belli takvimlerinde dini inançlarının gereği olarak yedi bayram kutlaması yaparlar.
Mısır esaretinden kurtuluşun yıl dönümünde kutladıkları Pesah (hamursuz), Yahudi toplumu için bayramların en büyüğüdür.
Tûrisînâ’da Hz. Mûsâ’ya on emrin verilişinin yıl dönümünde Şavuot, ‘mağfiret’ anlamına gelen yıllık amellerin muhasebesinin yapıldığı Roş-ha-şanah (yılbaşı), yılbaşından on gün sonra tövbe ve af günü olarak kabul edilen Yom Kipur (kefâret günü), Hag-ha-sukkot (çardak bayramı), Purim (kurtuluş günü), Hanukkah (ışıklar bayramı) olmak üzere kutsiyet atfettikleri yedi bayramdır.
Hıristiyan Bayramlarının başında Noel bayramı gelmektedir. Hz. Îsâ’nın doğum yıl dönümü nedeniyle aralık ayı sonunda kutlanmaktadır.
Hz. Îsâ’nın ölümünden üç gün sonra dirilmesinin hâtırası olarak Paskalya Yortusu kutlanmaktadır. Ağustos ayının ortalarında pazar günü kutlanan Meryem Ana günü ve Eylül ayında kutlanan Haç Yortusu gibi bayramlardan söz edilebilir.
Başka dinlerde de benzer bayramlar var.
Hindularda on iki yılda bir, ocak ayında kutlanan Mahà Kumbh Mela bayramı büyük bir önem arz eder. Hindistan’da neredeyse her aya denk gelen birçok bayram vardır.
Budistlerde ilk akla gelen ve her toplumda farklı kutlanan Ruhlar Bayramıdır. Çeşitli etkinliklerle ve dualarla kutlanır. Ölmüş aile büyüklerine, atalarına sembolik kurbanlar sundukları Mezar Süpürme Bayramı da Budistlerin hayatında önemli bir yer almaktadır.
Ezidi toplumunda her yıl 6-12 Ekim tarihlerinde Cema (Toplanma) Bayramı kutlanmaktadır. Hac mevsimi olarak kabul ettikleri bugünlerde binlerce Ezidi, Kürdistan’ın Duhok kentindeki Laleş Tapınağı’na giderek inançlarının gereği olan ibadetlerini yaparlar.
Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bütün bu bayramlarda ortak payda inançlarının gereği olan ortak sevinç, coşku ve barıştır.
Müslümanlar için Ramazan ve Kurban olmak üzere iki dini bayram vardır. Resul-ü Ekrem döneminde bu iki bayram dışında dini bir vecibe olarak kutlanan bir bayram yoktur.
Bu dönemde Bayram namazı için kadın-erkek, genç-yaşlı sağlığı el veren herkes ‘musallâ’ adı verilen geniş bir alanda toplanır ve Hz. Peygamberin kıldırdığı namazdan sonra coşku ve sevinç içerisinde birbirleriyle bayramlaşırdı.
Tarih içinde Müslümanlar da diğer din mensupları gibi bazı önemli gün ve geceleri bayram olarak kutlamaya başlamışlardır ancak bunların hiçbirinin dini dayanağı yoktur.
Gelenekselleşmiş veya modern çağın kutlamalarından esinlenmiş etkinlikleri dini bir vecibe olarak görmek ve kutlamak doğru değildir. Ancak sosyal bir etkinlik olarak bazı gün ve gecelerin kutlanmasında bir mahzur yoktur.
Müslümanlar için dini bayramları gereği gibi kutlamak, sevinç ve coşku içerisinde bir araya gelmek, barış ve dayanışmaya vesile kılmak dini bir gerekliliktir.
Tarih içerisinde İbn-i Teymiye başta olmak üzere bazı mezhep alimlerinin Gayr-i Müslüm unsurların dini bayramlarına katılmayı caiz görmemelerini tarihsel ve bölgesel anlayıştan kaynaklandığını düşünüyorum.
Gayr-i Müslimlerin dini mahiyetteki bayramlarına saygı göstermek, bayramlarını tebrik etmek, coşkularını ve sevinçlerini paylaşmak insani ve medeni bir davranışın gereğidir.
Hangi dine ve topluma ait olursa olsun her bayramı, bir sevinç, diyalog ve barışa vesile kılmalıyız.
Kutuplaşma, ayrışma ve düşmanlıkların giderek derinleştiği ülkemizde bayramların bizim için her zamankinden daha büyük önem taşıdığı çok açıktır.
Bayramlaşmak için konuşmak, uzlaşmak, barışmak zorunda olduğumuzu unutmayalım.
Toplumsal barışımıza vesile olması niyazıyla iyi Bayramlar diliyorum.
Abdulbaki Erdoğmuş
YORUMLAR