11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yeni bir parti kuracağı iddiaları yıllardır gündemden hiç düşmedi. 31 Mart yerel seçimlerinden sonra, daha çok tartışıldığı ve gündemi daha çok meşgul ettiği ortadadır. Güven ve inandırıcılığını kaybeden iktidara karşı böyle bir arayışın normal, belki de gerekli olduğu söylenebilir.
Erdoğan’a alternatif bir lider arayışında olanlar için hiç kuşkusuz Sayın GÜL, -özellikle Cumhurbaşkanlığı döneminde, Sayın Erdoğan'a karşı aşırı tavizkar, pasif ve çekingen tutumu ile eleştirilse de- yarına ilişkin yeni umutlar inşa edebilecek en karizmatik lider olma özelliğini korumaktadır.
Bazı çevrelerin pasif tutumunu "korkaklık" olarak tanımlamasının gerçeği yansıtmadığını, 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde, muhalefetin ortak adayı olarak Erdoğan’a karşı yarışa girebileceğini kabul etmekle göstermiş oldu. Bu tavrı ile iddiaların aksine, söz konusu 'ÜLKE' olunca, gizli-açık her çeşit tehdit ve baskıya rağmen, hem de muhalefetin adayı olarak Erdoğan'a karşı çıkabileceğini, hiçbir tehdide aldırmayacağını cesaretle ortaya koymuştu.
İktidara karşı siyasal duruşunu “pasif” olarak değerlendirdiğimiz Sayın Gül'ü saygın kılan sadece siyasi kişiliği, bilgisi ve temsil ettiği makamlar, ifa ettiği görevler değildir, bunların yanında kendisini saygın ve aranan kılan nezaketi, tevazuu, makuliyeti, siyaset üslubu ve tarzıdır.!
Her ülke ve toplum gibi bizim de, hatalarına rağmen Sayın GÜL gibi makul siyaset ve devlet adamlarına ihtiyacı vardır. Siyasetin öfke ve nefret dili ile toplumumuzu böldüğü, kutuplaştırdığı, düşmanlaştırdığı, ülkeyi felaket eşiğine getirdiği bir dönemde, bu ihtiyacın önemini anlatmak için fazla söze gerek yoktur.!
Bu ihtiyacın farkında olmayanlar, sağduyusunu kaybetmiş toplumlar olarak; kutuplaşmaya, hamaset-cehalet ve kibir içinde çökmeye, bölünmeye, dağılmaya mahkûmdurlar. Çünkü tarih boyunca hiçbir devlet, yönetim ve toplum; bağnazlık, hukuksuzluk, cehalet ve hamasetle bir ilerleme kaydetmemiştir. Aksine daha çok gerilemiş ve sorunları daha çok derinleştirmiştir. Gerçekte siyaset; erdemli olmayı, bilgili ve öngörü sahibi olmayı, adaleti, hukuku gözetmeyi zorunlu kılar. Sağduyu ise siyasetin ve siyaset adamının olmazsa olmaz koşuludur.
Bu özelliklere fazlasıyla sahip olan Sayın GÜL’ün, yeni bir parti kurması durumunda başarılı olacağına da inanıyorum. Türkiye'nin içinde bulunduğu siyasal, toplumsal ve ekonomik krizden çıkması ancak yeni bir parti ve demokratik siyaset ile mümkün olabileceği gayet açıktır. Mevcut partilerle bu krizin aşılayamayacağını, demokrasi, hukuk ve barışın tesis edilemeyeceğini de ifade etmeliyim.
Kuşkusuz yeni bir partinin başında aktif siyasete dönmenin takdir ve tercihi Sayın Gül’ündür ancak Türkiye'de yeterince partiler veya yeni partiler kuracak çok sayıda siyasete hevesli gençler vardır. Onların yolunu açmak, parti kurmaktan çok daha önemlidir.
Benim esas olarak dikkat çekmeye çalıştığım husus; ülkemizin, çok daha ciddi tehdit ve tehlikelerle yüzleşmekte olmasıdır.!
Ülkede yangın var! Ülke yanıyor!
Toplum bölünmüş, birleştirici değerler, hukuk ve adalet tamamıyla yok olmuştur.!
İktidar eliyle hak ihlalleri, hak tecavüzleri, hak gaspı yaşanıyor.!
Türkiye karanlığa gömülmek üzere.! Yeterince karanlık ve kaos ülkeyi sarmış durumda.!
Basiret körlüğü ve ihtiras nedeniyle yöneticiler, siyasetçiler ya tehlikenin, karanlığın farkında değiller ya da ülkeyi, PUT edindikleri/kutsadıkları menfaatlerine bile bile feda ediyorlar.! Cehalete dalmış, haramla yoğrulmuş yığınlar ise din, medya ve politika şarlatanları eliyle oluşturulan algı sonucu yapılanların bir siyaset oyunu olduğuna inanıyorlar.!
Oysa siyaset kapısına kilit vurulmuş, demokrasi penceresi kapatılmış, hukuk ilkeleri rafa kaldırılmış, hiçbir yasal gerekçe gösterilmeden seçim sandıklarına darbe yapılmıştır. Cebren ve kasten siyaset katledilmiştir.!
Fransız düşünür Alain Badiou ”Siyaset üzerine düşünmek zorundayız. Eğer bunu yapmazsak bir gün zalimce cezalandırılırız.” diyor. Bizler de bugün, siyaset üzerine düşünmezsek, sandık darbesine itirazımızı ve tepkimizi yüksek sesle ortaya koyamazsak, yarın yönetime yönelik darbelere, iç çatışmalara, dış müdahalelere karşı koyacak mecalimiz de, yüzümüz de olmaz.!
Siyasal ve toplumsal krizleri yönetecek, öngörü ve yeterli birikime, tecrübeye sahip siyaset adamlarımız ya köşelerine çekilmiş veya korkudan sinmiş durumdalar. Bunlara diyecek sözüm yok, çünkü korkaklar zaten tarih yazamazlar!
Ne yazık ki bu alanda Kat-i rical dönemi yaşıyoruz. Tam da bu noktada, deneyimli, bilgili ve öngörülü bir siyaset ve devlet adamı olarak Sayın GÜL’ün, ülkesi için tarihi bir sorumluluk ve risk alması gerektiğine inanıyorum. Anti demokratik, otoriter ve ceberut sisteme karşı demokratik bir siyasal sistem mücadelesi, toplumsal barış ve hukukun hakimiyeti için siyasal bir duruş sergilemesini bekliyorum.!
Sayın Gül’e düşen; kendi dahli olmasa da, kurucu Genel Başkanı olduğu partisinin neden olduğu bu kötü gidişata DUR! demektir. Yeni ve medeni bir siyasetin inşasında ve toplumsal barışın tesisinde partiler üstü aktif bir öncü rol almaktır.! Karanlığı, demokrasi ve hukuk ile aydınlatacak bir ülke inşası için cesur bir liderlik yapmaktır.!
Kimse kusura bakmasın, bunu telafi etme sorumluluğu öncelikle Sayın Gül’ündür.! İktidarda partisinin olması veya ülkeyi yönetenlerin yol arkadaşları olması bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz..!
Demokrasi krizinin Batı’da dahi yaşandığı bir dönemde, ortaya konacak böyle bir siyasal evrensel duruş, yalnız Türkiye için değil, savaş ve baskıdan bunalmış coğrafyamızın birçok yerinde yeni bir umudun yeşermesine yol açacaktır. Evet…!
Yeni bir demokratik parti mutlaka kurulmalıdır ancak Sayın GÜL, partiler üstü evrensel bir siyasetin ve yeni umudun mutlaka öncüsü olmalıdır.!
Abdulbaki Erdoğmuş
YORUMLAR