-İLK BÖLÜM-
Turan ATEŞ kimdir?....Azda olsa Kendimi tanıtmaya çalışacağım...
TC Kimlik kaydıma göre 02.02.1948 Tarihinde, Kırşehir ili,Mucur ilçesi KURUGÖL Köyünde Dünyaya gelmişim...
Merhum Annemin anlatımı ile; Merhum Babam eve biraz uzakta olan bahçemizde patates hasadı yapıyor...
Annem de o gün için bir testinin suyu ile Hamur yogurmuş....Yufka ekmek yapacak....Testi suyu ölçüdür. Kısa bir süre sonra Doğum Sancıları başlamış...Köyümüzün yaşlı ve deneyimli kadınları; DOĞUMU Çözümlemişler...
Annemin anlatımına göre de; Merhum GÜL Teyzem; HASANOĞLAN KÖY ENSTÜTÜSÜNDEN İzne gelmiş ve yufka ekmeğin kalanını da tandırda saç üzerinde pişirmiş ve biraz da becerememiş...
Adımız konmuş...Daha önce bir erkek ve bir kız doğum sonrası ölmüş...Adımızın da DURAN olması kararlaştırılmış...(Biz 2005 yılında) Mahkeme Kalemindeki Personelimin telkinleri ile Mahkeme de TURAN olarak değiştirdik....Yani -D- hafi -T- oldu.
Çocukluğumuz hayvan otlatmak ve bahçe işlerini gücümüz oranında yapmakla geçti.
Şair CAN YÜCEL bir ŞİİRİNDE ;
"Ben hayatta en fazla babamı sevdim...
Uzun boylu, yakışıklı ve mavi gözlü...
ÇAĞIN en modern MAARİF MÜFETTİŞİ......
.............................................................................."
Ben de Yaşamımda en çok Babamı sevdim...Babam eski üç yıllık İlk Mektep mezunu... TCK.Yollarında vasıfsız ve mevsimlik işçi....
Babam; 4 tane koyun sattı ve EVİMİZE 6 lambalı SİERA marka Radyo aldı. Eski siyah- beyaz Tv. büyüklüğndeydi... Akrabalar, Babama kızdılar ve ayıpladılar..."Çocuklarının SÜT-YOĞURT veren hayvanlarını sattı keyfi içinde radyo aldı..."
Merhum babam," radyoda gerekli ...."dedi... Ben Haberleri ve Yorumları dinliyorum. Gelen Büyüklerime yorum yapıyorum.... Merhum MENDERES'in Londra'daki UÇAK Kazası Haberlerini dinliyorum ve büyüklerime anlatıyorum...
Söz konusu RADYO eve ve bana bir ENSTÜTÜ oldu...
Köy İlkokulu 4.sınıf öğrencisiyim.4-5 Sınılar Birleştirilmiş sınıf konumunda. Merhum Fatma SARAÇ Öğretmenimiz. Biz 4. sınıfa sessiz Okuma dersi verdi. 5. Sınıflarla da Tarih Dersinde 1.ve 2. İNÖNÜ Savaşlarını ve Sakarya Meydan Savaşını anlatıyorlar...
Öğretmen; 1.ve 2. İNÖNÜ Savaşlarını kasderek; " YUNANLILARI İKİ KEZ YENDİĞMİZİ Gören FRANSIZLAR , Bizimle Ne Yapmak İstediler?"
Sorusunu yönetti...5. Sınıf arkadaşlardan bir ses yok...Ben hemen atladım..."BİZİMLE BARIŞMAK İSTEDİLER..."
Öğretmenimiz," Sen bunları nereden öğreniyorsun?"
Sorusunu yöneti bana...Ve Mucur ilkokulunda Okunan DERGİLERİ Bana okumam için özel olarak getirip verdi...Farklı bir Öğrenci oldum....
27. Mayıs 1960 İhtilali oldu...Merhum TÜRKEŞ'in sesi ile uyandık.
27 Mayısın oluşumunu ve tüm olayları Radyodan dinliyorum...Akşam saat 21.00 den sonraki YASSI ADA Duruşmasını dinliyorum..Mahkeme Başkanı Merhum SALİM BAŞOL'u ve Yargı mensuplarını tanıdım...
Merhum BAYAR'ın KÖPEK DAVASINI.....Merhum MENDERES'in BEBEK DAVASINI dinliyorum. Sonra 1956 yılında KIRŞEHİR'in İlçe yapılmasını ve yeniden İL Yapılması olayı ile ilgili haber ve yorumları izliyorum....
En Nihayet!....YENİ ANAYASA Yapacak olan KURUCU MECLİSİN açılışını ve ÜYELERİN YEMİNLERİNİ izliyorum...
Radyo başında dinlerken bir kaç yaşlı Amcalarımızı işletmeye başladılar...Bu yapılan YEMİN Değil...Yemin olsa; "ANAM ÖLSÜN...BABAM ÖLSÜN...VALLAHA BİLLAHA ..." derler.
İhtiyarlar dinliyorlar ve "gerçekten YEMİN DEĞİL...." diyorlar...bana da işaret ediyorlar...Sesini çıkarma...Birisi; "Turan bunları götür GÖLETE At ve gel..." diyorlar...
Evet.... 27.Mayıs 1961 yıl dönümü yaklaştı...O dönem; Muhtarlardan mühürleri aldılar, Okulun Başöğretmenlerine-Müdür- verdiler. Bizim Başöğretmen Askere gitti. Diğer Öğretmenlerimizde Bayan...Muhtar olarak da; Bizim Amcazadelerden saygı ile andığım ve Osman BÖLÜKBAŞI Hastası olan Yusuf KIVRAK' a verildi.
10. Mayısta okullar kapandı. 15 Mayısta da biz 5. sınıflar mezun olduk...
Muhtar amcazade bana; "Kaymakamlıkta yazı geldi...27 Mayıs 1961 günü Köyde BAYRAM Yapacağız. Sende bir Şiir hazırla okursun ..." dedi...
Ama ben KONUŞMA Hazırladım...
Yalnız; Askeri Müdahaleler; Perşembeyi- Cumaya bağlayan gece olur.
27 Mayısın Bir yıl sonrası da; CUMARTESİ GÜNÜNE Dek geldi. MUCUR İlçemizin PAZARI...Köyden kimse kalmaz ve herkes 5 km. uzaklıktaki ilçeye gider.
Akşam Karar verildi...Ben MUCUR'da BAYRAM TÖRENİNDE Konuşacağım...
Bizim çocukluğumuzda; Eylül Ayı içinde her yıl SOGUKKUYU tabir edilen KÖROĞLU Markası olan Lastik ayakkabılar alır babalarımız...Kışın ilkbahara kadar giyeriz...Ayakkabının arkası ve kenarları kırılır-yırtılır TERLİK konumuna geçer...Benim ayağımda bu ayakkabı kalıntısı...İlkokul önlüğü üzerimde...Bir saat yayan yol yürüdük ve MUCUR İlçesine geldik.
Kaymakam Beyin makamındayız. Beni merhum OKUL Müdürü olan ve proğram sorumlusu BAHA Beye yönlendirdi.
BAHA Bey beni konuşturdu...Kayamakam Beye olumlu rapor...Fısıltı Gazetesi; " KÖYDEN de bir ÇOCUK varmış ve Konuşacakmış..."
Hemen dedikodular ve Halka ulaştırılmış... Köyden de bir ÇOCUK da konuşacakmış...
Tören Alanı yeni yapılmakta olan PARK...Ortaokul-İlkokullar Tören alanında...Protokol yerini aldı...Biz KONUŞMACILAR; hemen protokolun yanındayız...
Kaymakam Bey, kısa bir konuşma yaptı...Hatta bir söylenti yayılmış...Kaymakam Konuşma sırasını köyden gelen çocuğa bırakmış...
As. Şb. Bşk. Albay konuştu...Bir Okul Müdürü konuştu...Bir sıra yok...Ben kürsüye yürüdüm ve mikrofonu aldım...Ama, bir deneyimim de yok...Önceki konuşmacılardan gördüklerimi yaptım...
Önce protkolu, ve çevreyi selamladım...
Heyecan dorukta...İLÇENİN PAZARI...Tüm Köyler ilçede...İzleyici çok ...6.000 nufuslu İlçede O gün 15.000 civarında İnsan var...
Ben; " Sayın Dinleyiciler...
27 Mayıs sabahı; TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ eski İdarecileri başından uzaklaştırdı. Yerine MİLLİ BİRLİK KOMİTESİNİ getirdi...Bu bir İNKILAPTIR...
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Ders verirken merhum Ord. Prf. Dr. SIDDIK SAMİ ONAR'ın anfiden Polislerce yaka-paca dışarı çıkarıldığını ve yerlerden sürüklendiğini...hakaretler edildiğini...
Anakara' iki Fakültenin yan yana olduğunu; Birisinin Hukuk Fakültesi olduğunu, Hakim-Savclar ve Avukatların yetiştirildiğini...Diğerinin ise SİYASAL BİLGİLER Fakültesi olduğunıu, ÜLKEYE Kaymakam , Vali ve Hariciyeci yetirtirdiğini....Atlı POLİSLERLE Girildiğini Öğrencilerin dövüldüğünü...Prf.ların azarlanıp, tehdit edildiklerini...
"Olur mu böyle olur mu?...
Kardeş kardeşi vurur mu?
Kahrolası Diktatörler,
Bu Dünya Size kalır mı?..."
Bu dünya SULTAN SÜLEYMAN'a kalmamış!...
KONYA'da MEVLANA'da CUMA NAMAZI KILAN!....
ANKARA BAĞRINDA ÇIPLAK KADIN OYNATAN....
Bu KATİLLERE Mİ KALACAK?....
Miting alanı köyden gelen Yurttaşlarca Alkışlar ve tezahüratlarla yıkılıyor......
Hemşerilerim;
ADAPAZARI Şeker Fabrikası 25 Milyona malolmuş...(17 Ağustos 1999 DEPREM SÜRECİNDE de Misafirhanesinde Sakarya Adalet Kom. Başk. ve Hakimi olarak kaldım.)
Ankara'ya ŞEKER FABRİKASI Yapılmak için 58 Milyon lira harcanmış....FABRİKA DEĞİL; TEMELİ YOK.....
Peki...Bu Paralar nereye gitmiş? HANLAR...HAMAMLAR....SARAYLAR...KÖŞKLER...Yapılmış...
BU PARALAR!....SİZİN ÖKÜZÜN PEŞİNDE KAZANDIĞINIZ PARALAR !...."
BÜYÜK BİR TEZAHÜRAT....
Kazanın Hakimi, gözyaşlarına boğulmuş ve beni merak etmiş...Muhtar amcazadeye; Babamı hemen yanına getirmesini istemiş..
Muhtar; babamın TC Karayollarında İşçi olduğunu ve Yol boylarında olduğunu...
Söylemesine rağmen , Muhtara kızmış...
Ben; ABD.den satın alınan Gemilerin boş gelmemesi için ZEYTİN Yağ alındığını...Oysaki Ülkemizde yeterli Zeytinyağı üretildiğini açıkladım...
Sonra; Merhum Hemşerimiz, OSMAN BÖLÜKBAŞI'nın Tutuklanmasına ve KIRŞEHİR'in İLÇE Yapılarak; Yeni İl yapılan NEVŞEHİR'e bağlanması olayına geçtim...
Muhtarımızdan işaret geldi.
" DURAN...Tamam kes konuşmayı..."
Selam ve saygılar sunarak; kürsüden indim...
İLÇE Kaymakamı SEZAİ TAŞKELİ; Ağlıyarak bana sarıldı...Tüm Protokola katılan Kamu Görevlilerinin ağlayarak beni kuçaklamaları hala gözlerimin önünde gitmez...
Sonra ilkokul Öğretmenim; bir apt. balkonunda bazı hanımlarla oturuyor ve beni izlemiş...Balkona ulaştım...Ellerini öptüm...Beni tebrik etti...Diğer yaşlı Hanımlarında ellerini öptüm...Bir yaşlı annenin bana; "BENİM OĞLUM SUBAY!....OĞLUM; SENDE HAKİM OL!..."önerisi hala kulaklarımda....
Resmi Geçit başlayacak ve Alan Geçiş güzegahı Yurttaşlara kapatıldı...Görevli bir J. Eri; bana; " SEN SERBESTSİN...BU YOLLAR SANA FEDA OLSUN...DİĞERLERİ KAĞITTAN OKUYARAK KONUŞTU...SEN KAFADAN KONUŞTUN..."
En çok da;diikkati Benim KONUŞMAM YAZILI DEĞİLDİ...Kafadan konuştum...
Diğer Konuşmacıları kızdırmaya başlamışlar..."Siz kağıttan okudunuz...KURUGÖLLÜ Çocuk kafadan konuştu!..."
MUCUR'da geziyorum....Herkes bana bakıyor ve gülümsüyor...Bazı kişiler hakkımda bilgi istiyorlar....Muhtar Amcazadeye; " Elimiz yakanda ...Bu çocuğu okutun..."
xxxxxxxx
1961 yılı Eylül Ayı ortaları....Mucur Ortaokulu öğrencisiyim...Okulun bitişiğinde bulunan Pansiyonda kaldım...Bazı giderlerim-kitaplarım başta olmak üzere Mucur Bürokrasisince giderildi.
1964-1965 Döneminde ORTAOKUL bitti...
O Dönemlerde LİSELERDE Sınavla Öğrenci almaya başladı. Kırşehir Lisesinin Öğrenci KONTENJANI 120 kişilik...
180. Soruluk TEST Sınavından geçtik...140 soruyu doğru çözümlediğimiz için Giriş yaptık, Liseye...
Sonra KIRŞEHİR YATILI İLKÖĞRETMEN OKULU Sınavını da 11. olarak başardık ve YATILI OKUL Yaşamı başladı...
Daha önceleri; Pansiyonda kaldığım için; yatılı okul yaşamı bana sıkıcı olmadı...
Okul Müdürmüz Saygı ile andığım ve Ülke düzeyinde DİVAN EDEBİYATI Üstatlarından Merhum HALİT AKARCA....Müdür Yarddımcılarımız HACI UYSAL, İSMET ÖZPINAR ve MAHMUT SARAL....
Matematik Derslerinde başarılı bir konumum vardı.
Cebir-Geometri Derslerimize merhum CEVDET TÜRKEROĞLU gelirdi...
CEBİR Dersindeki İŞLEMLERDE;
(+rakamı ile + rakamının ÇARPIMI + oluyor...)
(- rakamı ile - rakamının ÇARPIMI + oluyor...)
(+ rakamı ile - rakamının çarpımı - oluyor )
(- rakamı ile + rakamının çarpımı - oluyor....)
Ben o zamanlar, kafamda bir şey ürettim...+ işaretini DOST... - işaretini de DÜŞMAN kabül ettim...
(+ işaretili sayı ile + işaretli sayının çarpımı, + olacağı için ; "DOSTUMUZUN DOSTU = DOSTUMUZ...Olur...)
( - işareti sayı için; - nin Çarpımı + olacağı içinde;
DÜŞMANIMIZIN DOSTU= DOSTUMUZ olur...)
( + işaretli sayı ile - işaretli sayının çarpımı ; - olacağı için; DOSTUMUZUN DÜŞMANI ; = DÜŞMANIMIZ olur...)
( - işaretli sayı ile + işaretli sayının çarpımı içinde; DÜŞMANIMIZIN DOSTU= DÜŞMANIMIZ olur...)
Adı geçen Hocamdan azar işittiğim gibi; sınıfta alenende sopa yedim...
2. Sınıf Öğrencisi iken de KİTAPLIK KOLU Başkanı seçildim...
Seçim Süreci; Bizim için o çağlarda ; Demokrasinin ilk aşaması idi.....Arkadaşlar arasında; Öğrenci Örgütü Olağan Kurultayında 7 kişilik Seçim Kurulu seçilirdi.Okul Başkanlığı, çeşitli Kol Başkanlıkları seçimi yapılırdı... Akşam Yemek saatinde Bizlere Seçim Kurulumuz 5 er dakika konuşma olanağı verirdi...
Okul Hoporlerinde yayınlanırdı...Afişler asardık, yapacağımız ve vaat ettiğimiz işler için...Pazar Günü Sandık Kurulur ve bazı Öğretmenlerimiz de OY KULLANIRLARDI...Seçim Süreci iki Hafta sürerdi. Propoğanda amaçlı Konuşmalar yapardık...
İştee BEN ; DEMOKRASİYİ O Çağlarda 15-16 yaşlarında özümsemiştim...
OKUL Kütüphanesi bana teslim ve 5.000 nin üzerinde Kitaplar...
Derslerimle fazla ilgilenemedim... Bir yıl Kaybettim....Ama; çok şeyler öğrendim...Dünya Edebiyatını....Yazarları, Filozofları, Feylezofları tanıdım....Edebiyatı - Sanatı -Yazarı ve Sanatçıyı tanıdım...
Neden tüm Peygamberlerin ve Dinlerin Ortadoğu da geliştiğini inceledim...Fransız Yazar VOLTER'i inceledim...ERNEST RENAN'ın BİLİMİN GELECEĞİ Adlı seri eserlerini okudum ve düşünceler oluşturdum...Monteskio'yu ve JEAN LACE RUSSO'nun EMİL adlı eserini inceledim....Meşhur Rus Yazarlarını ve Kitaplarını inceledim...HARP ve SULH...NATAŞA'nın Yaşamını inceledim...CERVANTES ve DON KİŞOTU inceledim...
Doğu ve Orta Doğu Ülkelerinde; Bilime ve Sanata dayalı bir Düşünür ve Sanatçı göremedim....Ama; Hurafeci ve Akıl-Bilimdışı sözde Bilgin-Alim-Ulema çok....
Kısacası; Kabuğumu kırdım....Fransız İhtilali yanında; ROMA ve ATİNA'daki SİTE YÖNETİMLERİNİ; Seçimlerini ve görevlerini inceledim...ROMA'da; neden ROMALILAR Gibi yaşamanın gerekli olduğunu irdeledim...
Okul Bünyesinde MÜNAZARALAR-Tartışmalar Yapılırdı... "SANATÇI TOPLUMU MU ETKİLER? ...TOPLUM MU SANATÇIYI ETKİLER?...." Şimdiki açık oturumlar gibi.... "EĞİTİMDE; METOT MU ÖNEMLİ? YOKSA ŞAHSİYET Mİ ÖNEMLİ?" bunları Münazaralar yaparak tartışırdık...
Anadolu Köylüsüne ve ÇOCUKLARINA...." BEKLEYİNİZ..... GELİYORUZ....SİZE UMUDUZ ....Beraber çözümleyceğiz Sorunlarınızı..." diyorduk...
APOLLALARIN...SOYUZLARIN....Uzay Boşluğunda gezen Astronotları ve Kozmonatları izliyor ve yorumlar yapıyorduk.
1967 li Yıllar... Şubat Tatilinde köyüme gittim...
Belirli Ailelerin HARİCİ tabir edilen ODALARI olur. Çevre halkının ileri gelenleri ve köye gelen yabancı kişiler bu evlerde Konuk olarak kalırlar...
Odaların girişinde kare şeklinde Mabeyn denen bir yer olur. Oradan da Dikdörtgen şeklindeki Oturma Odasına geçilir.
Köy odasında oturuyoruz. Bir soru soru yönetildi bana;
" Turan efendi...Bu Gavurlar bizi kandırıyorlar...Yüksek bir dağa çıkıyorlar...Uzaydaki Boşlukta gezdiklerini söylüyorlar....Bunlar yalan..."
Eyvah....Bu soruya nasıl cevap vereceğim...
1940 lı yılların öncesi; ASKERLİĞİNİ ÇAVUŞ olarak Yapanları Milli Eğitim Bakanlığı Belirli Bölgelerde belirli Süreli KURSLARA almış ve Bunlara EĞİTMEN SERTİFAKASI vermiş. Genel olarakda kendi yörlerine atama yapmışlar...Köylüye ve Köy Çocuklarına Okuma -Yazma öğretecekler...
Kulakları biraz büyük olduğu için; KULAKLI olarak anılan Merhum OSMAN Amcamız; bana " Bir dakika Turan Efendi.." dedi ve devam etti...
" Odayı gösterek, Odanın bir köşesine bir RADYO...Karşı Köşesine de aynı Radyodan bir RADYO Koyalım...Yani KÖŞEGEN şeklinde...
Her iki radyoyu da aynı ayarda açalım...ODANIN TAM ORTASINI BULALIM...İki radyonun da SESİNİ Net duyamayız...Bunak bir ses gelir ve anlaşılmaz...Ortadan biraz hangi Radyonun olduğu tarafa kayarsak, o Radyoyu duyarız. Karşısındaki yani öbür köşedeki radyonun sesini duyamayız...
Bu kez, öbür radyo içinde aynısı yapalım ve aynı durum olur...
İşte; AY ile DÜNYA ARASINDA BOŞLUK OLAN BİR YER VAR...BUNLAR O BOŞLUK KISMINDAN GEZİYORLAR...O BOŞLUK ALANDAN, DÜNYANIN ÇEKİM ALANINA GİRERLERSE DÜNYAYA DÜŞERLER...
AYIN ÇEKİM ALANINA GİRERLERSE AYA DÜŞERLER..." dedi...
Hayranlıkla dinlediğim bir anlatım...İnsanlara, verdiği bilgi...
Akranları biraz espiri yaparak kızdırdılar...
Merhum Osman Amca; "SİZE ŞU DERSİ ÜNİVERSİTEDEN ANLATAMAZLAR!..." dedi...
Çok DOĞRU...
İşte KÖY ENSTÜTÜLERİ Böyle bir Kaynaktan doğmuştur. YAPARAK-YAŞAYARAK ÖĞRENME ve ÖĞRETME....
1967 Yılı Ekim Ayı...DEMİREL ve Partisi Adalet Partisi İktidar.
Kısmi C.SENATO ve YEREL Yönetim Seçimleri süreci içindeyiz.
AP. Milletvekili ve genel Başkan Yardımcısı merhum ve Hukukçu olan TALAT ASAL Bey Kırşehir'e geldiler.
Merhum TALAT ASAL Bey; " Muhterem Kırşehirliler....İKTİDARIZ...Millet Bize İKTİDARI Verdi...Yarin de MUHALEFETİ Verebilir. İKTİDAR KADAR; MUHALEFETTE ŞEREFLİDİR. Şerefimiz ile Muhalefette kalırız ve İktidara Eleştirilerimizle yol gösteriz.
Ben Demokrasiyi, Kurumlarını ve Kurallarını öğrenmiş oldum...
xxxx
Kişisel bir anımı da paylaşmak gereğini duyuyorum...Son Sınıf Bitirme Sınavlarında BEDEN EĞİTİM Dersinden EYLÜL Dönemine BIRAKILDIM...
Okul düzeyinde de Atletizim takımındayım...Çok moralim bozuldu...Konu Üzerinde durdum...Beden Eğittim Öğretmenim saf ve temiz bir iNSAN...Ancak sonradan bilincine varmış...Beden Eğitimi ile ilgisi olmayan ve şu anda da Hayatta olmayan bir Öğretmenin kasıtlı yaptığı işlem olduğu öğrendim ve herkeste bunu kabüllendi. Eylül Dönemindeki Sınav Komisyonuna da bu Öğretmen alınmadı...
Sınavda; OKUL Müdürü ve bazı Öğretmenler benim sınav sürecimi izlediler...Özelliklede Meslek Dersleri Öğretmenim, Sayın M. DANIŞMAN...
Tüm Jimnastik hareketlerin,i başarı ile yaptım...Voleybol Filesinin yerden yüksekliği soruldu...Ben de 2.metre 40 santim olduğunu söyledim...2 santim eksik olduğunu ilettiler. Köyde ben çocuklara bunu öğretmeyeceğimi söyledim..
Beden EĞİTİMİ Öğretmenim," Turan bir soru yöneteceğim...Samimi cevap verecek misin? " dedi...Bende, soruya bağlı olduğunu söyledim...
Soru; Bir öğrenci bir dersten kalmış...Öğrenci Hocam ben bunu güzel yaptım neden bırakıldım?...Veli de Hoca bzim çocuk bunu iyi bilirdi, nasıl bıraktınız? Diye Hak iddia ediyor...Böyle bir durum ile karşılaşsanız, siz ne yaparsınız?
"Soruyu ve amacınızı anladım...O Öğretmeni yetiştiren Öğretmenleri, o öğretmene yapmışlarsa; O Öğretmen de öğrencisine yapar.." dedim...Hoca bu kez, "Bir Öğretmen bunu yapar mı?" dedi.
Cevabımda; " Sorunun amacını anlıyorum...Ben bu okula ham madde olarak geldim...Beni işlediniz...Başaım ve başarısızlığım size aittir."Okul Müdürü sinirlendi ve siğarsını yakarak komisyonu terk etti...
Beden Eğitimi Hocası ve kendisi gibi Beden EĞİTİMİ Hocası olan eşi de üzüldüler...
Benim bu SINAV Yaşamım Okul Bünyesinde çok tartışıldı...
Sonra ; Atama dilekçemde Değişiklik yaptım...Görevli Müdür Yardımcısına götürdüm. Kendisi hayatta değil ve Haziran Sınavında ; Beden Eğitimi dersinde; 3 alan Eylül sınavında 8 alan Öğrencisini bırakan Öğretmen...
Olmaz..Yatılı okudun ...gibi sözler sarf etti...Kapıyı kapattım..." Sen ne demek istiyorsun?...." Diyerek üzerine yürüdüm ve yakasını toplamak zorunda kaldım...Ama, bende üzüldüm ve her şeye rağmen de YAPMAMAM Gerekirdi!.....
Bu Hocam ile ilgili daha sonraları ilginç görüşmelerimiz oldu...İleri safhadan da bu konuyu kaleme de alacağım...
xxxx
Bir süre sonra KIRŞEHİR İli KAMAN İlçesi AKPINAR BUCAĞI, PEKMEZCİ KÖYÜ... 1969 Eylül Ayı sonu Göreve başladım ve ilk Maaşım - Ekim 1969 yılı 513,40 tl....
4.ve 5. Sınıf Öğrencilerinin Öğretmeniyim...
-devam edeceğim-
YAŞAMIMIN ÖYKÜSÜ ve UNUTAMADIĞIM ANILARIM.....
Sn Turan Ateş bey 'in hayatını anlattığı BİYOGRAFİ yazı dizisinin 1. Bölümünü siz değerli okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.
25 Haziran 2023 - 20:00
Bu haber 798 defa okunmuştur.
YORUMLAR