Reklam

ULUBEY'DEN YETİŞEN EFSANE FUTBOLCU ERTAN KALAY'I RAHMETLE ANIYORUZ.

Ordu futbol tarihinde unutulmaz isimlerden biride, Sarı Kırmızı forması ve attığı sert şutlarla kalecilerin korkulu rüyası olan Karadeniz İdmanyurduspor Kulübü’nün ele avuca sığmaz hırçın futbolcusu 1945 Ordu doğumlu Ertan Kalay.

ULUBEY'DEN YETİŞEN EFSANE FUTBOLCU ERTAN KALAY'I RAHMETLE ANIYORUZ.

Ordu futbol tarihinde unutulmaz isimlerden biride, Sarı Kırmızı forması ve attığı sert şutlarla kalecilerin korkulu rüyası olan Karadeniz İdmanyurduspor Kulübü’nün ele avuca sığmaz hırçın futbolcusu 1945 Ordu doğumlu Ertan Kalay.

ULUBEY'DEN YETİŞEN EFSANE FUTBOLCU ERTAN KALAY'I RAHMETLE ANIYORUZ.
29 Ocak 2021 - 21:33

 
 
     Ordu futbol tarihinde unutulmaz isimlerden biride, Sarı Kırmızı forması ve attığı sert şutlarla kalecilerin korkulu rüyası olan Karadeniz İdmanyurduspor Kulübü’nün ele avuca sığmaz hırçın futbolcusu 1945 Ordu doğumlu Ertan Kalay.
 
 
 
    Babası Akçaabat’tan çok önceleri gelen, Kalaycıoğullarından Ormancı Kara Hakkı’nın oğlu Bilal Kalay. Baba Bilal, 9 yaşında Gürgentepe’den Atlarla kömür taşımaya, daha sonrada Tokat’tan Ulubey’e, Ordu’ya ticaret yapıp, küçük yaşta hayat mücadelesine başlamış. Akranlarına göre çok güçlü olan Bilal Kalay o yılların en gözde sporu olan Pehlivanlığa merak sarmış.
 
 Bilal Kalay. 1962-1970 Yılları Ulubey Belediye Başkanı.
 
     Şuayip düzünde, çevre köy düğünlerinde Ulubey’de yapılan güreşlerde kendisini ispatlamış, kısa zamanda Başpehlivanlığa yükselmiş. Güreş deyince akla gelen isimlerden olmuş. Kolu kırılınca güreşi bırakmak zorunda kalmış ama güreş sevdası bitmemiş. Güreş organize etmeye başlamış. 1938 yılında ehliyet alınca önce bir taksi alıp taksicilik yapmış. Daha sonra 1948 yılında kamyon alıp nakliyecilik yapmış. Ulubey’de bir fırın açıp fırın işletmeye başlamış. Sonra Ustaoğullarından Gürsoy kızı Nuriye hanımla evlenmiş. Üç erkek, bir kız çocuk sahibi olmuşlar: Ertan-Şahin-Remziye ve Yusuf.  
 
Ulubey halkı tarafından çok sevilen Bilal Kalay 1962-1970 yılları arasında Ulubey Belediye Başkanlığı yapmış.
 
       Ertan Kalay kardeşleriyle
 
    Karadeniz idmanyurdu’nda futbol oynarken gür sesi ile sahanın her yerindeki arkadaşlarına bağıran motive eden, hakemlerin verdiği aleyhte kararları kabul etmeyip itirazda bulunan Ertan abi ile 1976 Yılında Ankara Gazi Eğitim Beden Eğitim bölümünde okuduğumuz yıllarda tanıştım. Kardeşi Yusuf’la Bahçelievler mahallesinde bekâr evinde kalıyorduk. Ertan Abi’de asker sporcu olarak Ankara’ya gelmişti hafta sonları rahmetli Yuğla Berat’la birlikte bizim eve evci çıkıyorlardı. 
 
2020 yılının virüs yüzünden dünyayı eve kapattığı bu günlerde telefon açarak Ordu tarihini, çocukluk, gençlik ve sporculuk yıllarını sordum. Telefonun öbür ucunda Ankara’da olmasına rağmen sanki yanımdaymış gibi gür sesi ile anlattı:
 
“1945 doğumluyum. Önceleri Düz mahallede oturuyorduk. Mahmut Çol’ların evinin yanında. Evin en büyük çocuğuydum. Müdürlüğünü Kemal Top’un yaptığı Güzelordu ilkokulunda okula başladım. Okul sonrası Millet Düzü’nde mile oynayıp, maç yapan abileri izlerdik. Biraz daha büyüyünce kasabın Yılmaz’ın bisikletlerine binmeye başladık. Mahalle aralarında çift kale maçlar yapardık. Babam Ulubey’e şimdiki evimizi yaptırınca 1956 Ulubey’e taşındık. İlkokulu Ulubey’de bitirdikten sonra Orta Okul ve Liseyi Ordu’da okudum. O yılların en sevilen oyunu futboldu. Bulduğumuz her şeyi top yapıp oynuyorduk. 
 
 
 
   1963 Ordu Lisesi futbol takımı: Beden Eğitimi Öğretmeni , Yılmaz, Ahmet, Uğur, Çanga, Hayri, Mehmet, Ertan, Yener, Şuayip, Rahmi Odabaş. Oturanlar: Dursun, ?.Vedat, Ali, Öner, Atanur.
 
      Orta Okulda okuduğum yıllarda futbol ile daha fazla ilgilenmeye başladım. Bizim Sarı Onur ve Orhan Tokcan da babalarının görevleri icabı Ulubey’e gelmişlerdi. Hafta sonları ve tatillerde bir araya gelip maç yapıyorduk. Okulun bahçesi için ormandan kestiğimiz ağaçlardan kale direkleri yaptık. Memesi içine sokulan meşinden iyide bir topumuz vardı. Kafa vurduğun zaman acıtan cinsten. Maç sonunda iddialaşarak kale direklerine uzaktan şut çekiyorduk. Zamanla her şutumuz direkte patlıyordu. Kim direği sallayacak, kim direkleri devirecek atışı yapıyorduk. Bacaklarımız çok güçlenmişti. Bunun faydasını daha sonra gördük.
 
Liseye geçtiğimiz yıl Okul takımına seçildim. İyi bir takımımız vardı Liseler arası Ordu İl birincisi olduk. Bayramda merasim geçişinde Okulun önünde bizi yürüterek alkışlatmışlardı.
 
 
 
 1962 Yılı Ordu Lisesi futbol takımı ile merasim geçişi.
 
      Yaramaz bir çocuk olduğumu söylerler. Lisede altı yıl çift dikiş okudum. Her senede Okul takımı ile şampiyon oluyorduk. Bir Erkek Sanat Okulu maçında attığım gol sonrası, daha önceden planladığımız bir taktikle orta sahada oyunu başlatan rakipten, Üstün topu kapıp bana uzun pas attı. Ben sol açıkta topu aldım. Sert bir şutla golü attım. Bir dakika içinde iki gol atmıştım.
 
Zamanın Ulusal gazetelerinden Cumhuriyet gazetesine haber olmuştu. Rahmetli Ali Ataoğlu Beni yanına çağırdı. Bölge genç takımına aldı. Ordu’yu temsilen farklı illerde grup maçlarına katıldık. Eski Esnaf Kefalet Kooperatifi Başkanı Çöllü Cemil vardı. Futbol hastasıydı. Antrenmanlarımıza gelip zevkli hale gelmesini sağlardı. Antrenmanda kısa ve uzun koşuları yaptırır bizi yarıştırırdı. Arkadaşlar arasında beni kimse geçemezdi 100 metreyi 10.90 da koşuyordum. Engelli atlama ve 1500 metre koşu yapıyorduk. Futbolculuğuma çok faydası olan çalışmalardı.
 
Rize’ye guruba giden takımlar kadroya beni muhakkak alıyorlardı. Rize’ye gittiğimiz bir gurup maçını unutamıyorum. 0-0 biten maçtı. Yer toprak zemin ve şakır, şakır yağmur yağıyor. Ayakkabılarımızda yarımşar kilo çamurla koşmaya çalışıyorduk. Duran her topu çekmek için arkadaşlar beni çağırıyorlardı. Topun ağırlığını düşünün. Kimse kafa vuramıyordu. O maç sonrası federasyon temsilcisi Ali Abinin yanına gelip: ‘Ertan’ın genç milli takıma alınması için federasyona bildireceğim’ demiş. Maç sonu yanıma gelen Ali abi: ‘Boğam benim’ Diyerek beni kucaklamaya başladı. Bu olayı espriye dönüştüren Hikmet Bacınoğlu Malağım benim diyerek taklit edince; malak lakabı ikiye bölündü. Asıl lakap rahmetli kalecimiz Yener’in idi. Bizim kuşak bunu hep böyle bilir.
 
O yıl apandisit ameliyatı oldum. Genç milli takım kampı da yattı.
 
             1960-61.Bir Lise maçı arasında Limon yerken.
 
        Amatör maçlar başlayınca Ali Ataoğlu bana lisans çıkarttı. Artık Karadeniz İdman Yurdu’nun lisanslı futbolcusuydum. Takımda abi kardeş ilişkisi ve iyi bir arkadaşlık vardı. Bir Ocak İdman Yurdu maçı öncesi Ayvaz abi ile sahayı gezerken Ocak’tan Dabrik Cevat. Ayvaz abiye seslendi: ‘Ayvaz sahanın etrafına kazılan hendeklere iyi bak o hendeğe maçta seni atacağım haberin olsun’ Dedi. Ayvaz abi de gülerek: )Kim kimi atacak görürüz’ Dedi. Dabrik Cevat Ocak’ta sağ bek, Ayvaz abide bizde sol bek oynuyordu. Ertesi gün maçın 20. dakikasında Ayvaz abi hendekten sesleniyordu. ‘Ulan Cevat senin (… ).’
 
 
 
Karadeniz İdmanyurdu: Ahmet Karlıbel-Yener Yücel- Fikret- Hasan Bacınoğlu- Erol Aydoğdu(Pele)-Seyfi Odabaş-Ertan Kalay. Oturanlar:Rahmi/Cengiz/Vedat Güler-Fahri Kılıç(Ayvaz)
 
     Antrenmanlar zevkli geçerdi. Çift kale maç yapardık. Serbest kalıp kaleci ile karşı karşıya geldiğim zaman sert şutumdan çekindiği için rahmetli Malak Yener kaleden kaçardı. Ordu’da satılan Futbol ayakkabıları piyasa işi ucuz ayakkabılardı. İki üç giymede altındaki çivilerin başları ayakkabı içinde ayaklarımıza batıyordu. Ben İstanbul’da ermeni bir ustanın imalatını yaptığı Dinyakos marka ayakkabıyı 16 lira 25 kuruşa almıştım. Maçlarda onu giyiyordum onun için korkusuzca ala kik vuruyordum. Ayakkabımın da kıymetini biliyordum. Nizam abilerin kasap dükkânından iç yağ alıp akşamları temizliğini yaptıktan sonra derisini yağlayıp karyolamın altına koyuyordum.
 
 
 
1966 Karadeniz İdmanyurdu. Dursun(Rado)-Fikret-Seyfi Odabaş-Ertan Kalay-Pele Erol-Ayvaz-Oturanlar Cengiz-A.Karlıbel,-Muzaffer-Rahmi-Vedat Güler.
 
 
 
   Karadeniz İdman Yurdu kalite bir takımdı. Her futbolcunun maçlara gelirken malzemelerini koyabileceği bir çantası vardı. Bir seferinde Gruplara giderken bütün takıma tek tip takım elbise yaptırılmıştı. Özel antrenman pek yapmazdık. Zaten biz her fırsatta aramızda maç yapardık. Okul düzünde, kumlukta, stadyumun arkasında. Kahve alışkanlığım hiç olmadı. Yalı caminin karşısında bahçeli gazino vardı. Biz oranın bahçesinde oturur, çay içer, sahil turları yapardık. Ordu zaten Rıhtım ve köprübaşı arasıydı.
 
 
 
 
 
    Unutamadığım öylesine anılar var ki gelince sohbet ederiz. Futbolu sevdiren çok renkli insanlar vardı. Alano Murat bunlardan birisiydi. Ordu’da yapılan bir grup maçında Rize ile oynuyoruz yağmurlu bir gün, topu kaptım son sürat sürüp kaleye yöneldim. Kalecide ceza sahası dışına çıktı. Ona da çalım atıp topu kaleye çektim. Gol sevinci için eski tribünlere koşarken duvarın üstünde oturan Alano Murat gür sesiyle: ‘Ertan Dön geri gol olmadı top çamurda takıldı’ Diye bağırmasını hep hatırlarım.
 
Yine bir grup maçı için Samsun’da otelde 21 oynayıp 890 kuruş kazanmıştım. Ali abi bizi yakalayıp paraya el koydu. O parayla ertesi gün Otel parasını verdi. Kahvaltı yaptık. Artan parayı 150 kuruşu da bana vermişti.
 
Samsun’da son anda elendiğimiz bir grup dönüşü Ordu’ya motorla geldik. Ali abi güvertede masa kurmuş efkâr dağıtıp, maçta yapılan hataları anlatıyordu. Öylesine kızmış ki bir an başından fötr şapkasını eline alıp denize fırlatmıştı. Yine Ayvaz abinin Rize’de, Rizeli Ayvazla karşı karşıya kalınca topu alıp topuk pası yaparak rakibi madara etmesiyle seyircinin şaşkınlığından çıkan uğultu. Karadağ ile yaptığımız bir maçta karşımda rakip sol bekte berber Yavuz vardı. Her zaman sağından atıp solundan geçiyordum. Ama şortun lastiği gevşekti bir elimde şortumdaydı. Zamanın Valisi Nusret Budunç 1962. Maç sonunda beni yanına çağırdı. Oğlu futbol hastasıydı, ben de boş zamanlarımda oğluyla ilgileniyordum. Aramız iyiydi: ‘Ertan yarın bir uğrayın da takıma şort yaptıralım’ demesi o günkü futbolu yeterince anlatması açısından unutulmaz bir anıdır.
 
 
 
Ordu halkı futbol tutkunuydu. Saha içi dışı, evlerin çatısı her yer seyirci doluydu.
 
    Futbolun yanı sıra her fırsatta voleybol maçları da yapardık. Yazları turnuvalar düzenlerdik. Genelde organize işleri bana yıkılırdı. Amatör futbol hayatımızda her maç bir olaydı. Hepsi unutulmaz anılarla dolu, anlatsam kitaplar yazılır. Galip geldiğimizde hamam ve lokanta ödül olurdu o bize yeterdi. Boklu dereden ilerde ev yoktu. Şehirde tur atmak bize yetmiyordu. Ordu o yıllar ufaktı. Herkes birbirini tanırdı.
 
 
 
Karadeniz İdman Yurdu Futbol takımı: Nadir Furtun-Ahmet Karlıbel-Rahmi-Toto Uğur-Canga-Hikmet Bacınoğlu. Oturanlar: Vedat Güler-Ertan Kalay- Höllük Mehmet-Taner-Nizam Çimentepe
 
        Nihat Özel, Kuru Kenan, Şıpıdık Yılmazlar çok iddialı bir takım kuruyorlardı. İsmi Yolaç olan bu takıma ben de katıldım. 1966 yılı Samsun’da yapılan grup maçlarında Yolspor’la oynadığımız final maçı berabere bitmişti. Sağ bekten defalarca aldığım topu Seyfi’ye hep gollük pas vermiştim. Gününde olmayan arkadaşım hiç birini değerlendiremedi ve maç berabere bitti. O yıllarda berabere biten final maçlarının sonucu yazı tura atılarak belirleniyordu. Yazı tura atmak için santrada toplandık. Santraf Dayı Feyzi vardı: ‘Yazı da bizim tura da’ Dedi. Maçı kazandılar. Amasya’ya gidemedik. O maçta beni izleyen Gençlerbirliği yöneticileri transfer teklifi yaptılar. Ben de Ankara’da Süleyman Demirel’in kardeşi Şevket Demirel’in üniversitesine inşaat mühendisliği bölümüne kayıt yaptırıp Gençlerbirliği takımının teklifini kabul ettim.
 
İlk zamanlar 1967-68. Fikret ve Yüksellerin bekâr evinde kaldım. Antrenör Yüksel Doğanay’dı. Çok ağır çalıştırma stili vardı antrenman sonrası fenalık geçirenler oluyordu. Alışmam baya zor oldu. İyi oynadığım maçlar da oldu, on bire giremediğim de. Benim yerimde Rüzgârın oğlu lakaplı Zeynel vardı. Yine çok tempolu geçen bir antrenman sonrası ana lifim attı uzun bir süre tedavi gördüm. İki sene kaldım. Sonra hem üniversiteyi hem de Gençlerbirliği’ni bırakıp Orduya döndüm, 1969.
 
  1969 Orduspor.
 
     Orduspor’da oynayanların yarısı daha önce beraber futbol oynadığım arkadaşlarımdı. Kaldığımız yerden devam ettik. Seyirci ile bütünleştiğimiz Güven Önüt’lü güzel günlerdi. O sene Milli eğitimden Üniversite terkler için bir fırsat açıklaması yapıldı. Yener, Seyfi ve ben kursa katılıp öğretmenlik diplomasını aldık. Bir antrenman sonrası, Kulüp binası penceresinden bakarken görüp etkilendiğim hayat arkadaşım Zeynep Yılmaz ile evlendim.
 
 
 
     1970 Zeynep ve Ertan Kalay.
 
Milli eğitimden Üniversite terkler için bir fırsat açıklaması yaptı. Yener, Seyfi ve Ben kursa katılıp Öğretmenlik diplomasını aldık. O sene bana uğurlu gelmişti. Bir Gün Kulüp binası penceresinden bakarken görüp beğendiğim hayat arkadaşım Zeynep Yılmaz ile evlendim.
 
 
 
   1970-71 Ordu Spor sezon açılışı.
 
1974-75 Yılı Lefter’le anlaşamayıp askerlik kararı aldım. Bana Beton Mustafa derdi. Otuz yaşında askerdim. İlk acemiliğim Mardin’e çıktı. İyi kötü günler geçti Futbolcu olduğumu bildirmiştim dağıtımım Ankara Jandarma birliği olarak çıkmıştı. Üst kademede hemşehrilerimiz de vardı. Jandarma Gücü futbol takımının olduğu gibi; içlerinde şampiyon güreşçilerin, boksörlerin de olduğu, farklı spor takımlarından 90 kişinin Güç kaptanlığını yapıyordum.
 
Jandarma Gücü Futbol takımı.
 
       Dağıtıma gelen Ordulu sporculardan Yuğla Berat, Altın Diş Osman ile Kaleci Osman Çol’u da takıma aldım. Jandarma gücü ile güzel maçlar çıkarttık. Asker sonrası futbola devam etmedim. Futboldan da hiç kopmadım. Eski arkadaşlarla her fırsatta bir araya geliyor, halı saha ve stadyum arkasında maçlar yapıyorduk. Belediyenin halı sahasında yaptığımız maçlar seyirci rekoru kırıyordu.
 
Zamanın valisi Sami Seçkin de futbol hastası kapalı spor salonunda daire müdürleriyle maç yapıyor fakat zevk alamıyormuş. Bizim yaptığımız maçları bir akşam seyir edince bir akşam eşofmanlarını giyip aramıza katıldı. Biz bu durumdan rahatsız olduk. Arkadaşlar bana Ertan: ‘Sen konuş bize uyum sağlarsa oynasın yoksa oynayamayız’ Dediler. Sayın Valim hoş geldiniz aramıza. Ama bakın biz burada eski futbolcular hep birbirimizi biliriz, sert oynarız göze parmak hariç her türlü hergeleliği yaparız. Bu size gelir darılmaca, kızmaca yok, Dedim. Vali: ‘Benim de istediğim bu’ Dedi, bizimle bir iki ay denk gelince maçlarımıza katıldı.
 
Şimdi o heyecan yok Ordu’da. Bizim kuşak gibi futboldan zevk alan kimseleri göremiyorum.
 
 
 
1985 Ali Ataoğlu futbol turnuvası Şampiyonu olduk.
 
     Futbolu bıraktıktan sonra Bulancak vergi dairesinde çalışan eşimin de tayinini Ankara’ya yaptırıp, orada ticarete başladım. Emekli olana kadar devam ettim. Şimdi her işi bıraktım Çocuklarla Torunlarla günlerimizi değerlendiriyoruz.
 
Futbol geçmişim ve yaşantımda hep istediğim sevdiğim şeyleri yaptım. Ordu sevdası her zaman içimde oldu. Ankara’da olsam bile Ordu ile olan ilişkimiz halen devam ediyor. Her fırsatta Ordu’ya, Ulubey’e geliriz. Sporsever Ordululara selam ve sevgiler gönderiyoruz.”
----‐---------------
Kaynak: Ordu Hayat Gazetesi

Bu haber 1567 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 1 Yorum
  • Yavuz Kalyoncu
    3 yıl önce
    Araştırma yaparak yazan gazeteci arkadaşın ismini yazmanız zor gelmiş anlaşılan.