TÜRKİYE;
81 milyon nüfusu olan ve bu nüfusun yaklaşık %30 'unun (25 milyon ) profesyonel olarak futbol oynama çağındaki gençlerin oluşturduğu bir ülkedir.15-30 yaş grubundaki bu genç nüfusun yaklaşık yarısını erkek olarak kabul edersek 12-13 milyon civarında futbol oynayabilecek erkek genç potansiyelin olduğunu görebiliriz. Dünyada hızla gelişen kız futbol takımları da değerlendirildiğinde toplam genç nüfusumuzun ülkemizin bu konudaki en önemli avantajı olduğu görülecektir.
Futbolda ilerlemiş bir çok ülkenin toplam nüfusu kadar 15-35 yaş gurubu nüfusa sahip olmamız iyi değerlendirildiği takdirde ,her alanda olduğu gibi FUTBOLda da bizi çok ileri noktalara taşıyabilecek ciddi bir hazinedir.
Ancak şu anki tablo hiç de iç açıcı değildir,Şöyle ki;
17 milyon nüfuslu Hollanda'da 1 milyon,
67 milyon nüfuslu Fransa'da 2 milyon,
82 milyon nüfuslu Almanya'da 7 milyon lisanslı futbolcu bulunurken;
81 milyon nüfuslu Türkiye'de 400.000 civarında lisanslı futbolcu vardır.Ve yine ülkemizdeki 127 profesyonel ve 350 BAL takımı vardır ki; bu sayılar diğer ülkelere göre komik sayılacak şekilde küçüktür.
Son yıllarda,özellikle süper lig takımı olan şehirlerde ve diğer merkezlerde yapılan tesis ve saha yatırımları ise, önemli olsa da ileri ülkelerle rekabetimiz açısından oldukça yetersizdir. Hele hele okul ve futbol eğitim çağlarının çakışmasını da dikkate alırsak, çocuklarımız gelecekleri konusunda tereddütleri gereği genelde okullarında ki müfredat konusunda gayret göstermekte, spor ve futbol konusu artan zamanların eğlencesi haline gelmektedir. Ve yine çok önem arz eden "okulda spor ve futbol ''konusu ise, okullarımızda ki tesis noksanlığı (saha-spor salonu) öğretmen - hoca yetersizliği nedeniyle samimi gayretleri de sonuçsuz bırakmatadır. Profesyonel takımların alt yapıları ise bir kaç istisna olmakla birlikte arzu edilen hedeflerden uzaktır. Çünkü her takım bulunduğu yeri kaybetmemek için amansız bir şekilde mücadele etmekte, alt yapıya ise ne yeterli kaynak ne de yeterli zaman ayıramamaktadır.
Hal böyleyken,
Ülkemizdeki profesyonel futbol öz kaynaktan beslenmekten uzakken , Süper Lig ve PTT 1.liginde mücadele eden takımlarımız bütçe imkanlarının çok üstünde paralar harcayarak- daha doğrusu borçlanarak rekabet etmeye çalışmakta ve ne zaman iflas edeceklerini beklemektedirler.
Sadece Süper Lig takımlarının toplam borcunun 10 milyar TL, yine Süper Lig takımlarının yıllık gelirlerinin yaklaşık 3 milyar TL olduğunu düşünürsek tablonun vahameti ortaya çıkacaktır. Bu toplam borcun %84'ü ise şampiyonluk yaşamış 5 kulübümüze aittir ve bu veride sportif başarı sağlasanız da ancak borcunuzun artmasına vesile olursunuz gibi bir algıyı oluşturmaktadır. Yani başarılı olsanız da , ligden düşseniz de bu politika ve yöntemlerle ileriye umutla bakmak imkansızdır. Önceki yıllarda futbolda söz sahibi olan ve yaklaşık 40 milyon toplam nüfusumuzu temsil eden şehir takımlarının şu anda alt liglerdeki konumlarını düşündüğümüzde sonucu sadece kötü yönetenlere ve şansızlıklara bağlamamamız gerekir kanaatindeyim.
FİFA dünya sıralamasında 38-40. sıralarında dolaşan futbol milli takımımızın teknik direktörüne Dünyada ilk 5.sıradaki takım hocalarının maaşını verirsek, kulüp teknik direktörlerimiz, ilk 3.000 içinde 60,140,150,300 gibi sıraları aldıkları halde sıralamanın ilk 10 sırasındaki hocalar kadar ücret alırsa ve gelirlerimiz ise ülke olarak ta , takımlarımız olarak ta yaklaşmaya çalıştığımız ülkelerin çok gerisinde olursa bu çıkmaz sokağın bir gün biteceğini tahmin etmek hiçte zor olmayacaktır.
Oyuncuların başka ülkelerde oynadığı ücretin 4-5 katından aşağıya ülkemizi tercih etmeyişleri ve vergilerini de kulüplerimize yüklemeleri , Türkiye'yi , Çin, Katar gibi ülkelerin kategorisine koymaları çok üzücüdür. Bu izahları yaparken ülkemizde çalışan yerli - yabancı teknik adamların veya oyuncuların bu ücretlerini hak etmediklerini söylemiyorum. Onlar daha üst düzey kazançta hak edebilirler. Ancak milli takımı 38.sırada, kulüp takımlarının saman alevi gibi parlayan kısmı başarılarının olduğu ve Dünya sıralamalarında ilk 100-200'lerin konuşulduğu ortamda Türkiye'de bu ücretlerin ödenmemesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorum.
Bu konu dikkate alınmayacak, ertelenecek bir husus değildir.
Ve yine bu çarpıklığın düzeltilmesi işi de, sadece kulüplerin münferiden yapabileceği bir şey olmaktan çıkmıştır. Çünkü amansız bir rekabet vardır ve siz mevcut düzende başka yöntemlerle (doğru olsa da ) mücadele etmeye kalkarsanız ya sonuç alamaz veya ligden düşerek kulübünüzün hepten sonunu getirmiş olursunuz.
Kimseyi kırmamak adına başkanı olduğum KAYSERİSPORumuzdan örnek verecek olursak; kulübümüzün yıllık geliri, (ligde kalıp, 7-8.sırada bitirirsek) sponsorlarla birlikte 70 milyon TL civarındadır. 140-150 milyon TL civarında geçmiş yıllardan gelen borç mevcuttur. Benim bu durumda gelirimin yarısını 1 sezonluk futbol takımı giderlerine ayırıp, kalanı da geçmiş borç , faiz , döviz kuru farkı ve diğer giderlere ayırmam gerekmektedir. Ekonomik olarak sürdürebilecek mantık bunu gerektirir. Yani Futbol takımı ve teknik heyete harcayabileceğimiz normal total rakam en fazla 25-30 milyon TL ( 5-6 milyon Euro ) olmalıdır. Halbuki süper ligin en ucuz kadrosuna sahip olmamıza rağmen takıma yıllık harcamamız 14-15 milyon Euro'yu bulmaktadır. Aslında Kayserispor 'dan toplam 14-15 milyon Euro kazanan teknik heyet ve futbol takımı ülkemizde her takımda bu rakamın birazda fazlasını kazanabilirler. Ancak yakalamaya çalıştığımız Avrupa veya ileri liglerde alabilecekleri ücret bizdekinin 1/3 , 1/4'ü kadardır. Diğer takımların ise durumu daha da vahim olup , iddia ediyorum ki şu anda Türkiye'de futbol oynayan veya takım çalıştıran yerli - yabancı oyuncu ve hocalar bu ücretleri futbolda çok geri kalmış petrol zengini ülkeler veya çok özel projelerle yola çıkan futbolu tanıtmak isteyen ülkeler hariç hiçbir ülkede alamazlar.
Kimsenin aldığını , kazandığını sorgulamak istemeyiz ancak deniz bitmek üzeredir. Eğer bir takım iki yıl üst üste Süper Lig şampiyonu oluyor, şampiyonlar liginden her yıl 50 milyon Euro kasasına koyuyor. Stadı dolu , ciddi sponsorluklar var ve ürün satışı rekor seviyede olmasına rağmen borcu 2 yılda 250 trilyon artıyorsa birilerinin bu gidişe '' DUR '' demesi gerekmektedir.
Bu konuların tamamını irdeleyen , aksaklık ve çözüm yolları konusunda kaygı taşıyan birisi olarak diyorum ki;
1 ) Acilen Kulüpler Yasası çıkmalı ve dernek,şirket,borsa v.s farklılıkları ortadan kaldırılıp yönetici sorumluluklarının da içine konduğu bir kulüp yapısı geliştirilmelidir.
2 ) Kulüplerin harcamalarına belli kıstaslar getirilmeli, borçlanmalar ve futbol ailesine yapılacak ödemeler kulüp gelirlerinin ( belirli bir kısmı borçlar için mahsup edildikten sonra ) belirlenen bir oranı kadar olmalıdır. ( Örneğin yıllık gelirini en fazla % 30-40'ı futbol ailesine harcanabilir.)
3 ) Lisanslama ve kurallara uyum konusunda UEFA kriterleri esas alınmalı ve kısa bir geçiş dönemini müteakiben tavizsiz uygulanmalıdır.
4 ) Bütün bu uygulamaları takip, denetim ve gerçekleştirmek adına yetkili olmak üzere ( Süper Lig Birliği ) acilen kurulup , kanunla yetkilendirilmelidir. Futbolda öncü ve önde 10 ülkede olduğu gibi halen TFF nezdinde olan bir çok yetki ve sorumluluk işin gerçek sahibi Süper Lig takımlarının oluşturduğu kuruma verilmeli , TFF ise alt ligler, milli takım ve futbolla ilgili diğer konularda faaliyetine devam etmelidir. Aynı zamanda '' Süper Lig Birliği '' faaliyetlerini de denetleme görevi olabilmelidir.
Sonuç olarak ;
Yukarıda izah etmeye çalışılan ancak detayların izahına imkan olmayan görüş ve öneriler uygulamaya geçtiğinde inanıyorum ki;
1- Üst düzey takımlar çok acil olarak alt yapıya yöneleceklerdir.
2- Alt liglerdeki takım oyuncularının Süper Ligde oynaması için şevk , heyecan ve imkanı artacaktır.
3- Çokluğundan yakındığımız (son derbide bir takımımız 11 yabancıyla çıkmıştı) yabancı oyuncu sayısı da kendiliğinden azalacaktır.
4- Futbol , toplumsal bir kucaklama ile her eve her mahalleye girecektir.Kurallar her kulüp için geçerli olduğu için haksız rekabette ortadan kalkacaktır.
5- Çok şişirme ücretler kısa bir zaman diliminde normale inecek, ülkemizin ve takımlarımızın binibir zorlukla ödemeye çalıştığı ve nihayet batma noktasına geldiği düzen değişecektir.
6- Daha az harcamayla, daha güvenli ve daha denetlenebilir kulüp yapıları oluşacak, beraberinde sportif olarak daha başarılı kulüp ve milli takımlarımız ortaya çıkacaktır.
Gerçekleşmesi umuduyla saygılarımla......
Dr. Erol BEDİR
KAYSERİSPOR BAŞKANI
YORUMLAR