Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Celal Tekinbaş ve ekibi, nefes borusunda darlık oluşması sonucu solunum sıkıntısı çeken hastalara yönelik yeni ameliyat yöntemi geliştirdi.
Prof. Dr. Tekinbaş, beraberindeki Prof. Dr. Atilla Türkyılmaz, Prof. Dr. Bekir Sami Karapolat ve ekibince geliştirilen yöntemle, bu ameliyatlardan sonra hastaların çenesinin, göğsün "iman tahtası" diye tabir edilen kısmına dikilerek başlarının bir süre göğüslerine yapışık bırakılmasının önüne geçildi.
Tekinbaş ve ekibinin başarısı, uluslararası bilimsel tıp dergisinde yayımlandı.
- "Yeni yöntemi 20 hastaya başarılı şekilde uyguladık"
AA muhabirine açıklamada bulunan Tekinbaş, ana nefes borusunda herhangi nedenle darlıklar oluşabileceğini söyledi.
Buna bağlı olarak da hastaların bazı sorunlar yaşayabileceğini anlatan Tekinbaş, şöyle devam etti:
"Bunun çözüm yöntemleri var ama en önemli çözüm noktası, nefes borusunun darlık olan tarafının kesilip çıkarılması, kalan kısmın birbirine dikilmesi. Dünyada şu anda uygulanan yöntem, ameliyattan sonra çenenin 'iman tahtası'nın üstünde, göğüs duvarında cilde dikilmesi. En az bir hafta hastanın başı o şekilde göğsünün ön tarafına dikili kalıyor. Çünkü nefes borusunun bir kısmı çıkarıldığından dikiş hattı ve oradaki dikiş materyaline olan basınç oldukça fazla olabiliyor. O dikiş hattı açılabiliyor. Dikiş kopabiliyor. Kopunca da buradan enfeksiyon kalbin ve büyük damarların etrafına gidip ciddi sonuçlarla neden olabiliyor."
Bu yöntemin hastanın konforunu da olumsuz etkilediğine dikkati çeken Tekinbaş, bu yöntemin aynı zamanda yeni ve riskli bir operasyonu da beraberinde getirebildiğini ifade etti.
Tekinbaş, bu kapsamda hastaları rahat ettirmeye yönelik yeni bir ameliyat yöntemi geliştirdiklerini, bunu şu ana kadar 20 hastaya başarılı şekilde uyguladıklarını vurguladı.
- "Bu yöntem ülkemiz açısından da tıp açısından da önemli"
Ameliyatın teknikleri hakkında bilgi veren Prof. Dr. Tekinbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Nefes borusunun ortasını, çekip çıkardığımız kısmın dışında kalan üst ve alttaki kısmını birbirine dikiyoruz. Sonra nefes borusunda kıkırdaklar var, bunları almak kaydıyla her iki yana dikişler atıyoruz ve o dikişleri birbirine bağlıyoruz. Dolayısıyla onu biraz gergin bağladığımızdan, dikiş hattına yansıyacak o kuvveti, gerilimi ekstra attığımız dikişler alıyor. Dolayısıyla anastomoz hattımızda herhangi gerilme meydana gelmiyor. Dolayısıyla da hastanın çenesini göğüs ön duvarına dikme gibi bir ihtiyacımız olmuyor."
Tekinbaş, hastaların ameliyat sonrası gayet rahat yatabildiğini belirterek, "Hastalarımız ameliyat sonrası boynunu hareket ettirebiliyor, yemesini, içmesini, tükürüğünü rahatlıkla yutabiliyor. Aynı zamanda hastanın dikişleri de açılmamış oluyor. Dolayısıyla ekstra bir ameliyat yükü ve hastanın kaybıyla sonuçlanabilecek olumsuzluk oluşmuyor." dedi.
Geliştirdikleri yöntemin ekip çalışmasının ürünü olduğuna dikkati çeken Tekinbaş, şunları kaydetti:
"Bu yöntem ülkemiz açısından da tıp açısından da önemli. Bu yöntemin hakikaten dünyada uygulanması bizleri daha mutlu edecektir. Bu yöntem dünya tıp literatürüne geçtiğinden artık bütün bilim insanları bu yöntemi biliyor, okuyor ve farkında oluyor. Türkiye'den çıkan bu yeni yöntemin dünyada yaygın kullanıma geçeceğine, dolayısıyla ülkemiz, bölgemiz ve bizim için de gurur verici sonuçları olacağına inanıyoruz."
- "Büyük bir mucize, mutluyum"
Ameliyat olan 56 yaşındaki Veli Bakan da geçirdiği bir operasyon sonrası nefes darlığı şikayetiyle hastaneye başvurduğunu söyledi.
Zor günler geçirdiğini anlatan Bakan, şöyle konuştu:
"Nefes darlığı, yutkunma, uyuma sorunu oluyordu. Nefes darlığı nedeniyle boğulacak dereceye geliyordum. Balgam atamıyordum. Öksürdükçe kasıklarım patlayacak gibi oluyordu. Allah razı olsun, ülkemizde böyle bir değer yetişmiş ve yöntem geliştirmiş bir insan var. Daha önceki yöntemi anlatıyor. Bir hafta insanın boynunun öyle kalması ne demek? Ben ilk günden itibaren yemek yemeye başladım. Büyük bir mucize, mutluyum. Tıp tarihinde çığır açmış insanlara sahip çıkmamız lazım."