Londra’da yaşamını sürdüren eski sendikacı ve program yapımcısı, Fatsalı yazar eleştirmen Abdullah Nihat Yılmaz 1 Ocak saat 10’da tedavi gördüğü Whittington Hastanesi’nde yaşamını yitirdi.
30 Mart 1972’de Kızıldere’de katledilen abisi Nihat Yılmaz’ın adını da adına ekleyen Yılmaz, 12 Eylül 1980 darbesinin ardından geldiği Londra’da toplumsal çalışmalarıyla da tanınmıştı.
Açık Gazete'de yer alan habere göre hastanede korona tedavisi gören Yılmaz akçiğer yetmezliğinden yaşamını yitirdi. Cenaze ile ilgili bilgi daha sonra açıklanacak.
Gazeteci Faruk Eskioğlu’nun Londra’da Bizim’Kiler kitabında toplumda iz bırakan 100 isim arasında yer alan Abdullah Nihat Yılmaz şöyle tanıtılmıştı:
“Eski sendikacı, yazar ve eleştirmen…
Abdullah Nihat Yılmaz, Londra’da kendine münhasır bir renk… Türkiye’nin darbe tarihinin en yakın tanıklarından ve gerçek mağdurlarından. 1982’den buyana yaşadığı Londra’da toplumsal çalışmalarıyla da tanınıyor. Bir edebiyatçı, bir yazar ve herşeyden önce sol memenin altındaki cevahiri kararmamış birisi…
Yılmaz’ın Hollywood filmlerini andıran öyküsü 1941’de Fatsa Bozdağı Köyü’nde başlamış. Yıllar sonra adını adına ekleyeceği Nihat abisi ve kızkardeşleri Leyla ve Necla ile yetim bir yaşamları olmuş. Nihat abi “kasaba” ya da “çarşı” diye adlandırılan Fatsa’da ilkokula gitmek için dayısında kalırken küçük Abdullah ailenin erkeği olarak köyün tarlalarında imece usulü çalışmış.
İlkokulun ilk yılını köy camisinde okur. Sonra köy enstitülü öğretmen Avni Mutlu’nun öğrenci işçisi olarak ilkokul inşaatına katılır. “Hayatın gerçekliğini” öğrendim dediği ve harcında küçük ellerinin emeği olan o ilkokulu bitirdikten sonra, ortaokul için “Kasaba”ya gider. Okul’daki köylü-kasabalı tartışmasından hayatının ilk sürgününü yer ve 3’ncü sınıfı Ünye’de devam eder.
Yılmaz 1957’de Kuleli Askeri Lisesini kazanır. 27 mayıs 1960 darbesinde kapıları dış dünyaya kapatılan Kuleli’de öğrencidir. “27 mayıs hareketine sahip çıkmak” amacıyla ordu içinde Silahlı Kuvvetler Birliği oluşur.
Anayasa’nın 1961 Eylülü’nde halk oylamasında kabülünün hemen ardından yapılan seçimde CHP aradığını bulamaz. Ve 22 Şubat 1962’de Talat Aydemir darbe girişiminde bulunur. Yılmaz, Ankara’da Kara Harb Okulu son sınıfındadır ve “Aydemirci”dir… Aydemir ve yakın arkadaşları ordudan emekliye sevkedilir. Yılmaz, İstanbul Tuzla Piyade Atış Okulu’ndan kıtaya çıkar. Ankara Toplu Motorlu Jandarma Birliği’ne atanmıştır.
Yılmaz, Aydemir’in 21 Mayıs 1963’deki ikinci darbe girişiminde de görev alır. Girişim yine başarısız olunca darbecilere cezaevi yolu gözükür. Aydemir ve Fethi Gürcan idam edilir. Yılmaz ise 15 yıl hapis ve sonrasında 5 yıl sürgün cezasına çarptırılır. “Benim üniversitelerim orasıydı” dediği Ankara Mamak’ta kısa bir süre, sonra da Adana Kapalı Cezaevi’nde tam 3.5 yıl yatar… Cezaevinde boş durmaz hep okur. Küresel düşünmeyi öğrenir ve ilk kez Marksizm Leninizm ile tanışır…
Türkiye ise siyasi olarak hâlâ yönünü bulamamıştır… “Demirel Affı” ile cezaevi çıkışında bir hemşehrisi aracılığıyla İller Bankası’nda işe girer. 18 ay sonra da TRT’de radyo program yapımcısı sınavlarına girer ve jürideki Turgut Özakman dediği gibi tankla giremediği TRT’ye kalemle girmeyi başarır… “O dönemde devlet henüz kilitlenmemişti. Farklı düşünenenlere de iş veriliyordu” diyen Yılmaz’ın yaptığı “Moskova’nın Sesi” diye de adlandırılan köy programları ilgi çeker. Boraks madenlerine devletin sahip çıkıp kamulaştırılma isteğini dile getiren radyo programı yargılanıp hüküm giyer. Karar, “Sanık Abdullah Yılmaz’ın dosya münderecatında emperyalizmi kötüleme gayretinde bulunduğu sabit olmuştur” gerekçesine dayandırılır. Kara mizahı andıran bu gerekçe başta gazeteci Uğur Mumcu olmak üzere basanın alay konusu olur… Yılmaz TRT’de çalışırken 1969’da Fatma Hanım ile evlenir.
Yılmaz 30 Mart 1972’de kara bir haber alır. THKP-C lideri Mahir Çayan ile yoldaşları Kızıldere’de kıstırılmış ve Ertuğrul Kürkçü dışında 10’u yaşamını yitirmiştir. Vurulanlar arasında Nihat abisi de vardır… Kızıldere bağı ve THKP-C’nin kurucularından amcasının oğlu Ziya Yılmaz ile 12 Mart 1972’deki Fatsa buluşmasından dolayı bu ez 2.5 yıl İstanbul Selimiye’de hapis yatar.
1975’te “Ecevit Affı” ile çıktığında DİSK’e bağlı Sosyal İş sendikasına eğitim uzmanı olarak işe başlar. Türkiye Maden İş’in Ankara Bölge Temsilcisi olur. 12 Eylül 1980’de darbe olur. Bu kez işçi sınıfının örgütlü mücadelesini “düşman” olarak gören 12 Eylül yönetiminin “sendikacı ve TKP üyesi olarak” arananlar listesine girer… Kaçak dönemi başlar… Önce Bulgaristan sonra Almanya derken Londra’ya “politik sığınmacı” olarak gelir… Bir roman serüveniyle de eşi ve çocuklarını Londra’ya getirmeyi başarır…
Türk Eğitim Birliği’nin cumartesi okullarında uzun yıllar gönüllü öğretmenlik yapar. Eşiyle birlikte işçi lokantası “Ankara Restoran”ı açar… Türk Eğitim Birliği’nin 1987-92 arasında başkanlığını üslenir. Sanatçılarla sanatseverleri buluşturmayı amaçlayan RenkArt’ın kurucu üyesi, başkanı ve onursal başkanı olur. İngiltere Atatürkçü Düşünce Derneği’ne omuz verir.
Türkiye’deki ciddi edebiyat dergilerinde makaleleri, toplum gazetelerinde köşeleri yayınlanan Yılmaz’ın Şapkasız Teğmen (2002) ve Sıcak Nevale (2014) başlıklı kitapları bulunuyor.
“Hayatımın her döneminde taraf oldum. Ne iş yaptıysam onun namusunu korudum” diyen Yılmaz, gençlere de duyarlı olmalarını ve haksızlığa karşı mutlaka seslerini yükseltmelerini öneriyor. Bir de “Okusunlar… Araştırsınlar… Daha iyi bir dünya için eleştirel baksınlar…” diyor…
Yılmaz’ın Ateş (1970) ve Nihat (1976) adlı oğulları bulunuyor… Türkiye’deki darbelerin ve Londra’daki toplum tarihinin en önemli tanıklarından Abdullah Nihat Yılmaz, (siyasi düşüncelerine katılalım ya da katılmayalım) yeni kuşağın abisi…”
Kaynak: Birgün Gazetesi
YORUMLAR