"Halep'te iki dükkânımız vardı, bombalandı. Onlar yıkılınca bir şeyimiz kalmadı."
Doğma büyüme Halepli Yaman Khoraki, ülkesi Suriye'de savaş başladığında Lazkiye'de tıp öğrencisiydi. Ailesinin Halep’te oturduğu ev, çatışmaların ortasında kalınca ve çarşıdaki dükkânları da yerle bir olunca başka çare kalmamıştı. Halep'i terk ettiler.
Ancak Lazkiye'de okuyan Yaman, üçüncü sınıfın bitmesini bekledi. Ailesinden altı ay sonra Türkiye'ye gitti. Aslında bir süre sonra fakülteyi bitirmek için dönmek vardı aklında ama savaş şiddetlenince ailesinin endişesini görmezden gelemedi. Türkiye'de kaldı.
Gaziantep, Ankara ve İstanbul'da tıp fakültelerine başvurdu. Tek arzusu, eğitimini tamamlamaktı. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden kabul aldı.
Dr Yaman tıp eğitimini Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde tamamladı.
2014 yılında burada okumaya başladı. Genç doktor, adaptasyon sürecinin zorluğuna rağmen hiçbir dersten kalmadığını tebessüm ederek gururla söylüyor. Özellikle dil sebebiyle birinci sınıfta okurken zorlandığı doğru ama bu zorluğun altından da başarıyla kalkmış. Türkiye'ye geldiğinde tek kelime bile Türkçe bilmeyen 27 yaşındaki Dr. Yaman şu an çok iyi Türkçe konuşuyor.
"Dedem de İstanbul Tıp Fakültesi'nde okumuştu"
Dr. Yaman'ın amcası gibi dedesi Muhammed Ali Khoraki de doktormuş. Hatta, 1960 yılında İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi'nden mezun olmuş. Ancak ne yazık ki torununun, Cerrahpaşa'dan kabul aldığı haberini alamadan bir hafta önce hayata veda etmiş. Uzun yıllar Halep'te dahiliye uzmanı olarak çalışan dedesine bu mutlu haberi verememiş olmaktan dolayı biraz buruk.
2017'de mezun olduktan sonra ihtisasını ABD'de yapmak istemiş ve uzmanlık sınavını kazanmış da. Ancak bu da ABD Başkanı Donald Trump'ın Müslümanlara vize verilmeyeceğini açıkladığı günlere denk gelmiş. Bu nedenle Türkiye'ye dönmek durumunda kalmış.
Uzmanlık sınavını kazanmış ve ilk tercihine girmiş. Yani mezun olduğu Cerrahpaşa'ya geçen sene asistan olarak dönmüş. Şimdi göğüs cerrahisinde ihtisas yapan Dr. Yaman Khoraki, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde COVID-19 hastalarına bakıyor. Acil olmayan cerrahi operasyonların durdurulduğu göğüs servisinin ameliyathanesi yoğun bakıma çevrilmiş. Burada hastalara bakarken ara sıra aklına Suriye'de COVID-19 vakalarının artması durumunda yaşanabilecek kaos düştüğünü anlatıyor:
"Çok şükür Suriye'de vaka az ama tabii test çok yapılmıyor, bundan dolayı da az olabilir. Vakalar artarsa çok zor durumda kalacaklar, onu düşünüyorum. Sağlık sistemi buradaki gibi değil. Malzeme de doktor sayısı da kısıtlı…"
"Bombalar altında insan hayatı kurtarmaya çalışıyorsunuz"
Suriye'deki savaş nedeniyle tıp eğitimi yarıda kalanlardan biri de, Hamza. Halep'te tıp okuduğu sırada savaşın içine düşen Hamza’nın mezun olacağı sene hayatı değişmiş. 2012 yılında ülkesini terk ederek Mısır'a gitmek zorunda kaldığını anlatıyor.
Ardından kısa süreliğine Türkiye'ye gitmiş ancak aklı Suriye'de kalınca Türkiye sınırına yakın Atme kasabasına doktor olarak dönmüş. Atme’de bir buçuk sene ateş altında hekimlik yaptıktan sonra giderek daha tehlikeli bir hale gelen kasabadan ayrılarak eğitimini tamamlamak istemiş.
Suriye'de eğitimini tamamlaması için son bir sınava girmesi gerektigini ancak Halep'e dönmesi durumunda tutuklanma ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyor.
Türkiye'deki tıp fakültelerine başvurabileceğini düşünüyor. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne kabul alınca dördüncü sınıftan başlayarak okumaya başlamış ve geçen sene diplomasını almış.
Dr Hamza savaşta doktor olarak görev yapmış olmanın kendisini güçlendirdiğini düşünüyor
Dr. Hamza, savaşta üç kuzenini kaybetmiş. Ailesine ait üç evin ikisi bombalanmış, arabaları yakılmış. "Her şeyi geride bırakıp burada sıfırdan başladık" diyen 31 yaşındaki doktor, savaşta doktor olarak görev yapmış olmanın kendisini güçlendirdiğini düşünüyor:
"Acil servis doktoru olarak çalıştım Atme'de. İnanılmaz bir tecrübe tabii. Ve çok zor… Bombalar altında insan hayatı kurtarmaya çalışıyorsunuz. Neyin nereden geleceğini bilemiyorsun. Hiçbir yer güvenli değildi."
"Hastayla kurulan bağ, doktorluğun özü"
Cerrahpaşa'ya başladığında Türkçe bilmediği için başta endişelenmiş ancak Arapça ve İngilizce bilmesi büyük avantaj sağlamış. Fakülte son sınıfta biraz zorlanmış olsa da hem girdiği hastane ortamlarındaki meslektaşlarının hem de hastaların cana yakın tavrı bu kaygılarını boşa çıkarmış. Cerrahpaşa'da okurken son sınıfta yollarının kesiştiği bir hastayı unutamıyor:
"Her sabah odasında ziyaret ederek selam verdiğim, hatırını sorduğum bir hastamız vardı. Bir süre sonra arkadaş olduk. O servisteki son günümde ‘Sana bir hediyemiz var' dediler. ‘Çok nazik davrandınız bize' diyerek hediyeyi uzattılar."
Dr. Hamza'ya göre, doktor olmanın sihri, hekimlerin insanlarla kurdukları bağda. Öyle ki, doktor olmak istemesinde hastalarla zaman içinde kurulan bağın etkisi büyük:
"Herkes çocukken doktor olmak ister, ben de öyleydim. İnsanın doktor olunca, başka bir insanla kurduğu ilişki beni çok etkiler. Bu bağ, başka hiçbir yerde bulunamayacak bir mutluluk veriyor insana… Bence doktorluğun özü de budur."
"Salgın savaştan daha zor, şimdi bir ailem var"
Dr. Hamza şu an İstanbul'da bir eğitim-araştırma hastanesinde acil servis doktoru olarak görev yapıyor. COVID-19 hastalarına bakıyor. COVID-19 ile mücadele etmek, savaş deneyimleyen bir hekim olmasına rağmen onun için bile zor:
"En zor görevlerden biri diyebilirim. Salgın öncesinde de yoruluyorduk. Doktorlar olarak her zaman stres ve baskı altında çalışıyoruz ama bu kez fiziksel yorgunluğumuza bir de psikolojik yorgunluk eklendi."
Ona, bu günlerin neredeyse savaş zamanında hekim olmaktan daha zor olduğunu düşündürten, artık tek tabanca olmaması. Bir ailesi var. Onun da diğer sağlık çalışanları gibi en büyük korkusu, virüsü eşine ve küçük kızına bulaştırmak.
"Suriye'de yaralıları tedavi ederken tektim, başka kimseyi düşünmem gerekmiyordu. Şimdi ailemi düşünmek zorundayım. Bu da işleri değiştiriyor.”
Dr. Hamza bir yandan uzmanlık sınavına hazırlanıyor. Çatışmalı günleri geride bıraktığı gibi, salgının da bir an önce bitmesini dört gözle bekliyor.
Burcu Karakaş
© Deutsche Welle Türkçe
YORUMLAR