Bu alternatif tedavi yöntemleri, bilimsel olarak birçok bakımdan test edilmiş ve kanıta dayalı olarak kabul edilse de hâlâ bazı önemli tereddütleri içermektedir ve birçok yönüyle yetersiz kalmaları nedeniyle uygulayıcıları ve hastaları tam olarak rahatlatamamaktadırlar.
Dünya Sağlık Örgütü onaylı akupunktur
Alternatif tıp uygulamalarının ne kadar işe yaradığı ile ilgili hâlâ çok sayıda belirsizlik olması nedeniyle bilim insanları tarafından kabul edilmeleri zor olmaktadır. İş böyle olunca da tamamiyle olmasa da bu alan yetkisiz, bilgisiz, belki art niyetli kişilerin eline terk edilmiş durumdadır. Hukuki alt yapısı yeteri kadar oturmadığı için bu durumun doğurduğu toplumsal sorunun, sorunun kendisinden daha büyük olduğu bir gerçektir.
Bilimsel temelli alternatif tıp yöntemleri olarak aşağıdaki bazı örnekleri verebiliriz.
Nöral Terapi, Hipnoz, Akupunktur, Refleksoloji, Mezoterapi, Manyetik Alan Tedavisi, Manuel Terapi, Kinezioloji, Fitoterapi, Homeopati, Oksijen, solunum ve ozon terapisi. Her biri bilimsel olarak tam açıklanamamış farklı çalışma prensibine dayandırılmaktadır. Bazılarının çalışma prensibi şu şekilde ifade edilmeye çalışılmıştır.
Akupunktur: Vücutta anatomik karşılığı da olan noktalara batırılan iğnelerle bedenin enerji akışını düzenler. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bir çok hastalıkta kullanılabilirliğini kabul etmiştir.
Nöral terapi: Nöral terapinin ise cilde yapılan kısa etkili lokal anestezik iğnelerin bedenin birbiriyle iletişim halinde olan sistemini düzelttiğine inanılır. Bilimsel olarak ispatlanmamıştır ancak beyin tabanlı bir düzenleyici mekanizmayı içerdiği düşünülmektedir.
Fitoterapi: Binlerce yıllık deneyimle biriktirilen bilgiler ışığında insanların kullandığı bitkilerin, bilimsel düzeyde etkilerinin tanımlanarak tedaviye dahil olmasıdır. Günümüzde popülaritesi gittikçe artmaktadır. Ancak doğal ürünlerle tedavi konusu bilim insanları ve geleneksel tedavi ile uğraşanları karşı karşıya getiren bir konu olmaya devam etmektedir. Bu sorunun kökünden çözülmesinde üniversitelerin önemli bir görevi olduğunu düşünmekteyiz.
Doğal ürünler zararsız mı?
Tarihten gelen tedavi edici bilgiler modern tıbbın gelişmesiyle tamamıyla bir kenara bırakılmasa da son on yıllara kadar bilim insanlarının fazlaca ilgi alanına girmemiştir. Ancak modern tıptan beklediğini bulamayan insanlık, son zamanlarda alternatif tedavi yöntemlerine ve doğal ürünlere ilgiyi artırmış ve bu sektör büyük bir ekonomik pazar haline gelmiştir. Bir kısım insanlar doğal ürünlerle tedaviyi modern tedaviye alternatif olarak kullanmakta beis görmemektedir.
Geleneksel yöntemde doğal ürünün kendisi veya ekstraktları tedavi amaçlı kullanılırken modern teknoloji, ilaçları tek molekül düzeyine indirmiş ve standart bir üretim ve hedefe yönelik tedavi imkânı sağlayabilmiştir. Ancak özellikle kemoterapötik ilaçların yan etkilerinin fazla oluşu insanlarda doğal ürünlere olan ilgiyi canlı tutmaktadır. Bu şekilde halkta doğal ürünler zararsız, ilaçlar ise zararlıdır şeklinde doğru olmayan düşünceyi oluşturmuştur.
Modern deneylerle test şart!
Uzun deneyimler sonucu elde edilmiş bilgilerin bilim insanları tarafından modern deneylerle test edilmesi gerekmektedir. Toksik özellikleri araştırılmamış, optimizasyonu yapılmamış bitkisel ürünlerin doğal ürün adı altında sanki zararsızmış gibi gösterilip halk tarafından mucizevi bir karışım olarak kullanılması sağlık başta olmak üzere maddi ve manevi bir çok problemi de beraberinde getirdiği bir gerçektir.
Bu tür ürünlerin yaygınlaşması maalesef bilimle uğraşanların kontrolü dışındadır ve maddi ve manevi suistimale açık bir alandır. Özellikle modern tıp tedavilerinin yetersiz kaldığı kanserin ilerlemiş evrelerinde ve umutsuz hastalıklarda insanlar bu ürünlere kurtarıcı olarak sarılmaktadır. Bu ürünlerin daha yaygın kullanım alanı bulmadan biyo özelliklerinin, toksisitesinin (zehir özellikler) belirlenmesi ve bilimsel özelliklerinin araştırılması biz bilim insanlarına düşmektedir.
Bu amaçla etik kurul onayı alarak daha önce yaptığımız bir hayvan deneyinde (yayımlanmamış) farelerde kanser oluşturduktan sonra piyasada kanser tedavisinde çok etkili olduğuna inanılan bir doğal ekstrakt kullanılmış ve belirgin bir düzelme sağlamadığı görülmüştür.
Sadece kanserde değil, birçok endikasyonlar belirlenip bunlara etkili olabilecek bitkisel ekstraktlar test edilmelidir.
İnsan kullanımına faz çalışmalarından sonra sunulmalı
Bitkisel kaynaklı ürünlerin özellikle doğu ülkelerinde yaygın kullanıldığı ve hatta dünyanın her yerinden bilimsel çalışmaların yapıldığı ve dergilerde yayımlandığı görülmektedir. Ancak bu çalışmalar büyük oranda invitro (laboratuvar ortamında) çalışmalar olup deney hayvanlarında ve insanda yapılan çalışma sayısı oldukça azdır. Üstelik bu çalışmalar bilimsel etkisi yüksek dergilerde yayımlanma imkânı bulamamaktadır.
Her şeyden önce bu formüller önce canlı dışında (invitro) test edilmeli ve iyi sonuç alınması durumunda hayvan deneyleri yapılmalıdır. Daha sonra insan kullanımına faz çalışmalarından sonra sunulmalıdır.
İlaç üretiminin bir çok basamağı olduğu bilinen bir gerçektir ve bu tür ürünleri üretenlerin bu yollardan haberi olmadığı gibi maddi olarak da buna imkanları yetmemektedir. Üstelik bunu yapabilme bilgi, beceri ve yetkinlikten de uzaktırlar.
Piyasada satılan bir çok ürünün Sağlık Bakanlığı’ndan izinli laboratuvarlarda toksisite çalışmaları yapılmaktadır, ancak bu çalışmaların dahi ürünlerin güvenli kullanımını sağlayamayacağı bir gerçektir. Birkaç çalışma ile ürünlerin ilaç gibi kullanılması söz konusu olmamalıdır.
Modern tıp kontrolü ele almalı
Bu amaçla birçok üniversitede araştırma laboratuvarı kurulmuş ve bitkisel ürünler araştırılmaktadır. İlaca dönüşme sürecinin bazı mevzuatlar gereği de zor olduğu göz önünde bulundurulursa, bu tür karışımların optimizasyon ve endikasyon çalışmalarının yapıldıktan sonra ilaca giden yolda diğer çalışmalarının yapılması daha uygun gözükmektedir. Ancak bu yollar da büsbütün kapalı değildir.
Sonuç olarak modern tıbbın alternatif tedavi yöntemleriyle barışması söz konusu mu, sorusuna “Evet” demek durumundayız. Modern tıp, kontrolü eline almalı ve bu alanı yetersiz ve ard niyetli kişilere bırakmamalıdır. Bu şekilde geleneksel yöntemlerin modern tedavi yöntemleri ile karşılaştırmalı test edilmesi ile, yeni ve doğal ilaçların kullanıma sunulabileceğini düşünmekteyiz.
Doç. Dr. Ahmet Midi
Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi
Bu yazı HBT'nin 84. sayısında yayınlanmıştır.
YORUMLAR