Reklam

Mendil kadar toprak, gökyüzü kadar umuttur

Kırsal nüfusun doğduğu yerde doymasını sağlayan en önemli üretim modeli olan geçimlik tarımın yerini yığınsal üretimin almaya başlamasıyla binlerce yıllık üretim kültürünün kaybolmasının yanında yerel tohumlar da yok oluyor.

Mendil kadar toprak, gökyüzü kadar umuttur

Kırsal nüfusun doğduğu yerde doymasını sağlayan en önemli üretim modeli olan geçimlik tarımın yerini yığınsal üretimin almaya başlamasıyla binlerce yıllık üretim kültürünün kaybolmasının yanında yerel tohumlar da yok oluyor.

Mendil kadar toprak, gökyüzü kadar umuttur
09 Mayıs 2020 - 16:04

 Bu kısır döngü önce vadilerin boşalmasına, ardından da kırsaldaki üretim alanları ve su kaynaklarının büyük şirketlerin denetimine geçmesine neden oluyor. Türkiye hala üretimin nabzının attığı az sayıdaki vadisini hızla korumaya almalı. Çünkü kentlerde herkese yetecek kadar su, ekmek ve temiz hava yok…

Geçimlik tarım Anadolu’nun binlerce yıllık üretim tarihinin çok büyük bir kesitini oluşturuyor. Trakya’dan Doğu Anadolu’ya, Karadeniz’den Akdeniz’e toplam 26 su havzası bulunan Anadolu coğrafyasının dağların arasında kalan vadileri geçimlik tarımın nabzının attığı sıcak üretim noktaları…

 

BAĞIMSIZ ÜRETİMİN YOLU AİLE ÇİFTÇİLİĞİNDEN GEÇİYOR

Orta Anadolu ve Güneydoğu Anadolu dışında topografyası çok hareketli, inişli çıkışlı olan Türkiye’deki tarım arazilerinin önemli bir kısmı dağların eteklerindeki bu hareketli vadilerde yer alıyor. Yığınsal ve tektip üretim modeli desteklenirken, bu küçük ama aile çiftçiliğine uygun, işlenebilirliği kolay üretim alanları ise olumsuzlanıyor. Oysa her çiftçinin yüzlerce dekar arazide üretim yapacak ekonomik gücü ve teknik altyapısı, sermayesi yok. Vadilerdeki tarım modeli bu yüzden çok önemli ve değerli. Binlerce yıldır deneye yanıla süzülmüş bir üretim kültürü gelişmiş çünkü.

TEMİZ VE SAĞLIKLI GIDANIN GÜVENCE KAYNAĞI AİLE ÇİFTÇİLİĞİ

Kırsaldaki insanları yaşadıkları yerde tutmanın en önemli yolarından biri aile çiftçiliğini ayakta tutmak. Bazı yerlerde 200 metrekarelik verimli bir toprak koca bir ailenin ihtiyacını karşılamaya yetecek ürün verebiliyor. Dışarıdan büyük bir desteğe ve mali güce ihtiyaç duymadan kendi toprağında, kendi tohumu ve suyuyla, kendi işgücüyle yapabildiği üretim kırsaldaki çiftçilerin en önemli bağımsızlık kaynağı. Bu aynı zamanda sağlıklı ve temiz gıda güvencesi için de hayati önemde.

 

ALARA VADİSİ YILLARCA BİR SAHİL YERLEŞİMLERİNİ BESLEDİ

Antalya’nın Gündoğmuş ilçesinde bulunan Alara Vadisi’de böylesi üretim alanlarından biri. Alanya’nın sırtını yasladığı dağların arkasındaki vadi, binlerce yıldır bu bölgede yaşamını sürdüren insanları beslemiş. Geçmişte susamdan yer fıstığına, pamuktan ipek böceği yetiştiriciliğine kadar bir çok alanda üretim yapan insanların yaşadığı Alara Vadisindeki irili ufaklı köylerin nehir kıyısındaki verimli arazilerde yetiştirdiği sebze ve meyveler sahil yerleşimlerini de beslemeye yetmiş…

Alara Vadisi

VADİNİN İNCİR, ÜZÜM VE NARLARI KONYA’YI DA DOYURMUŞ

 

Ama en çok da incir, üzüm ve nar bu vadiye damgasını vurmuş. Alara Çayı’nın iki yanından yükselen karstik yamaçlarda yetiştirilen üzümlerden kazanlar dolusu pekmezler, sepetler dolusu incirler, narlar vadinin bereketini sunmuş insanlara, elbette kurda kuşa. Konya’nın Toroslara yakın yerleşimlerinden katırlarıyla Alara Vadisine gelen insanlar, kendinde olanı vermiş, olmayanı alıp götürmüş. Yıllarca bölgenin çarkını takas ekonomisi döndürmüş.

Kayabükü köylülerinden Mehmet Şahin, HES şirketlerinin yok edeceği arazilerini gösteriyor…

SADECE 50 FİDE DOMATES YETİYOR

Kayabükü köylüleri Alara Çayı’nın kıyısındaki küçük arazilerine 50 adet domates fidesi dikince yıllık domates ihtiyaçlarını karşılayabildiklerini söylüyor. “Her kökten günde bir domates koparınca bir kasayı dolduruyor, hem taze olarak günlük tüket hem de salçanı yap” diyor, köylüler.

Alara Vadisi’ndeki Kayabükü köyünde yazlık sebzelerini eken köylüler, HES projelerinin sularını ve topraklarını ellerinden almaması için 10 yıldır hukuk mücadelesi yürütüyor…

ALARA VADİSİ’NİN SULARINI HES ŞİRKETLERİ ALMAK İSTİYOR

 

Bütün Türkiye’de olduğu gibi Alara Vadisi de modern zamanların göç hastalığına yakalanmış ve köyler birer birer boşalmış… Ancak son yılarda uzaklara giden vadinin canları birer birer eski güzel günleri anımsayıp yeniden geri dönmeye başlamışlar. Bu kez da karşılarına vadiye can veren sularını alıp HES yapmak için kolları sıvayanlar olmuş. Alara Vadisi’nde kaynağından denize kadar 12 ayrı HES projelendirilmiş. Bu kadar verimli ve korunması gereken doğal değerlere sahip bir vadiyi şirketlerin talanına açmak kamu yararı açısından adeta intihar gibi. Ancak vadide yaşayan halk bu konuda oldukça bilinçli.

ALARA VADİSİ YIKIMA KARŞI DİRENİYOR

Her zaman söylediğim gibi coğrafyanın ve mekanın neden kimlik olduğunu Alara Vadisi’nde bir kez daha gördüm. Bu vadinin insanları yaşamın özünü kavramış, sularını ve vadilerini asla vermek istemiyorlar. Bu yüzden de bin bir türlü yalan ve kurnazlık oyunlarıyla 10 yıldır önce akıllarını çelmeye sonra da sularını almaya çalışanlara karşı direniyorlar. Çoğu 60 yaş üstü insanlar atalarının yurt tuttuğu topraklarını ve o toprakların can damarı olan sularını vermemeye kararlılar.

 

MENDİL KADAR TOPRAK, GÖKYÜZÜ KADAR UMUTTUR

İş makineleri, dev kamyonlar ve bütün bunları vadiye güvenli biçimde sokmak için seferber olan kolluk kuvvetlerinin silahlarının karşısına bastonlarıyla çıkacak kadar yürekli olan bu güzel insanlar aynı zamanda yeniden dirilip canlanacak olan Anadolu’daki üretimin ve yaşamın umudunu çoğaltıyorlar. Çünkü bereketli vadilerdeki mendil kadar toprak, gökyüzü kadar umuttur…

Bu haber 2809 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum