Reklam

Ayet ve Hadislerle Ramazan-ı Şerif ve Oruç

“Kim, faziletine inanarak ve karşılığını yalnızca Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”

Ayet ve Hadislerle Ramazan-ı Şerif ve Oruç

“Kim, faziletine inanarak ve karşılığını yalnızca Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”

Ayet ve Hadislerle Ramazan-ı Şerif ve Oruç
06 Haziran 2016 - 13:44

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ

عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ

مَنْ صَامَ رَمَضَانَ إِيمَاناً واحْتِسَاباً غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ

* * *

Hazreti Ebu Hureyre (radıyallahü anh), Rasülullah (sallallâhü aleyhi vesellem) Efendimiz’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir:

“Kim, faziletine inanarak ve karşılığını yalnızca Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”

(Buhârî, Îmân, 28, Savm, 6; Müslim, Sıyâm, 203)

Ayet ve Hadislerle

Ramazan-ı Şerif ve Oruç

Mü’minler her türlü ibadet ve salih amelde olduğu gibi Ramazan orucunu da Yüce Allah’ın hakkı ve kulların da vazifesi olarak görür ve edaya çalışırlar. Onlar için bütünüyle Ramazan ayı ve orucu Yüce Yaratan’a yakınlaşmaya en güzel ve bereketli vesilelerden biridir.

Kur’an-ı Kerim’de onbir ayın sultanı Ramazan ve orucu hakkında şöyle buyrulmuştur:

شَهْرُ رَمَضَانَ الَّذِي أُنْزِلَ فِيهِ الْقُرْآنُ هُدًى لِلنَّاسِ وَبَيِّنَاتٍ مِنَ الْهُدَى وَالْفُرْقَانِ

“O Ramazan ayı ki insanlığa bir rehber olan, onları doğru yola götüren ve hakkı batıldan ayıran en açık ve parlak delilleri ihtiva eden Kur’ân o ayda indirildi.” (Bakara Suresi, 2/185)

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ

“Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı. Böylece umulur ki takva dairesine girer, fenalıklardan sakınırsınız.” (Bakara Suresi, 2/183)

Ramazan ve Şeâir-i İslam

Ramazan ayı ve orucu Allah’ın şeâirindendir. Allah’ın şeâiri ise; Allah’a ibadete vesile olan, haklarında saygı göstermeye kulların dâvet edildiği Kur’ân, Kâbe, Peygamber, namaz, oruç, ezan ve mescitler gibi alamet ve eserlerdir. İşte mü’minlerin Ramazan ve oruca saygısı, onlar İslam’ın alametlerinden olduğu için bambaşkadır. Kur’an-ı Kerim’de de;

وَمَنْ يُعَظِّمْ شَعَائِرَ اللهِ فَإِنَّهَا مِنْ تَقْوَى الْقُلُوبِ

“Artık her kim Allah’ın şeâirine hürmet gösterir, onların hukukunu muhafaza ederse şüphe yok ki bu, kalplerin takvâsındandır. (Hac Suresi, 22/32) buyrulmuştur.

 

Ramazan ve Allah Teâla ile İrtibat

Ramazan ayı ve orucu ruh ve beden sağlığına, ferdi ve içtimaî hayata bakan yönleriyle pek çok hikmet ve faydalara sahip olsa da hadis-i şerifte geçtiği üzere mü’minler onu yalnızca Allah’ın emri olduğu ve neticede de o’nun rızasına kavuşturduğu için eda ederler. Nitekim bir kudsî hadiste Efendimiz (aleyhissalatü vesselam) Ramazan orucuyla ilgili olarak Cenab-ı Hakk’ın şöyle buyurduğunu bildirmektedir:

كُلُّ عَمَلِ ابْنِ آدَمَ لَهُ إِلاَّ الصِّيامَ فَإِنَّهُ لي وأَنَا أَجْزِي بِهِ

“Oruç dışında insanoğlunun her ameli kendisi içindir. Oruç ise benim içindir ve mükâfatını da ben vereceğim.” (Buhârî, Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 163)

Resul-i Ekrem (sallallâhü aleyhi vesellem) Efendimiz Ramazan ayı ve orucunun Allah’a yakınlaştırması ve fazileti hakkında ümmetine şöyle seslenmektedir:

للصَّائمِ فَرْحَتَانِ يفْرحُهُما إِذا أَفْطرَ فَرِحَ بفِطْرِهِ وإذَا لَقي ربَّهُ فرِح بِصَوْمِهِ

يتْرُكُ طَعامَهُ وَشَرابَهُ وشَهْوتَهُ مِنْ أَجْلي الصِّيامُ لي وأَنا أَجْزِي بِهِ والحسنَةُ بِعَشْرِ أَمْثَالِهَا

“Oruçlu mü’minin ferahlayıp sevineceği iki an vardır: Birisi iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır.” (Buhârî, Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 163)

والَّذِي نَفْسُ محَمَّدٍ بِيدِهِ لَخُلُوفُ فَمِ الصَّائمِ أَطْيبُ عِنْد اللَّهِ مِنْ رِيحِ المِسْكِ

“Muhammed’in (aleyhissalatü vesselam) canı kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allah katında misk kokusundan daha güzeldir.” (Buhârî, Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 163)

Muhtelif ayet ve hadislerde geçtiği üzere Ramazan ayı, mü’minlerin ibadetlerinin bire on, bire yediyüz ve Allah dilerse sonsuz sevapla mükafatlandırıldığı bir sürprizler ve lütuflar ayıdır.

Ramazan’ın kurbet vesilesi olmasında ihlasın hassasiyetle korunmasına vurguda bulunan Fethullah Gülen Hocaefendi şu noktalara dikkat çekmektedir: “oruçta hulûs çok önemlidir. Kul, oruç tutarken hulûs içinde olmalı, yani onu Cenâb-ı Hakk’ın kendisine armağan etmiş olduğu bir hediye gibi telakki etmeli ve katiyen onun içine Rabbin rızasından başka bir şey karıştırmamalıdır. Dahası, sürekli “Orucumu tam tutamadım, onu hakkıyla eda edemedim, Ramazan’ın hakkını veremedim” mülahazası içinde bulunmalıdır.” (Kırık Testi, Ümit Burcu)

Ramazan ve Azaların orucu

Bütün bir sene ve hatta ömür adına güzel bir örnek olan Ramazan’da mü’minlerden beklenen şey, başta kalb, ruh ve sâir latifeler olarak maddi-manevi bütün sistem ve roganlarıyla oruç tutulmasıdır.

Eller harama uzanmaktan, ayaklar harama yürümekten, dil yalan, gıybet ve dedi-kodudan, kulaklar haramı dinlemekten, gözler harama bakmaktan, zihin haramı tahayyül etmekten ve bunun gibi bütün azalar haramlardan uzak tutularak orucun hakkı verilmeye çalışılmalıdır. Allah Rasülü ve sahabe-i kiramınki gibi hakiki bir oruç ancak bu şekilde gerçekleşecektir. Bu konudaki örnek bir hadis şöyledir:

مَنْ لَمْ يَدَعْ قَوْلَ الزُّورِ والعَمَلَ بِهِ فلَيْسَ لِلَّهِ حَاجَةٌ في أَنْ يَدَعَ طَعامَهُ وشَرَابهُ

“Kim yalan konuşmayı ve yalan-dolanla iş yapmayı terketmezse,  Allah o kimsenin yemesini, içmesini bırakmasına kıymet vermez.” (Buhârî, Savm, 8, Ebû Dâvûd, Savm, 25)

Ramazan-ı Şerif’ten beklenen neticeyi kazanmak ve “yazıklar olsun” itabına maruz kalmamak için yapılması gereken, insanın yeme-içmeden kendisini alıkoyduğu gibi aynı zamanda diğer bütün latife ve organlarını da haramlardan ve yakışıksız şeylerden uzak tutması, beden ve ruhunu Kur’an, sohbet-i Cânân, tefekkür ve ibadetle meşgul etmesidir. Böyle bir oruç, insanı tiryakisi olduğu zararlı alışkanlık ve adetleeden de Allah’ın izniyle muhafaza edecektir.

Ramazan ve Nefis Terbiyesi

Ramazan orucu inasana sabır ve tahammülü öğretir, nefsinin acziyet ve fakriyetini ihtar eder. Oruç, nefsi disiplin altına alıp  iradeyi kuvvetlendirir. Kalb, ruh ve diğer manevi latifeler oruç vesilesiyle arınıp kuvvetlenir.

Ramazan ayı yeme, içme, uyuma gibi nefsin arzu ettiği şeylere karşı tavır belirleme, nefsanî isteklere karşı, kalb, ruh ve vicdan atmosferine sığınarak sürekli istikamet üzere hareket etmeyi öğretir.

İki Cihan Serveri Efendimiz (sallallâhü aleyhi vesellem) orucun kötülüklere karşı muhafazasını ve oruçlu kimseden beklenen tavrı ümmetine şöyle haber verir:

والصِّيامُ جُنَّةٌ فَإِذا كَانَ يوْمُ صوْمِ أَحدِكُمْ فَلَا يرْفُثْ ولا يَصْخَبْ

فَإِنْ سَابَّهُ أَحدٌ أَوْ قاتَلَهُ فَلْيقُلْ إِنِّي صَائمٌ

 “Oruç günahlara karşı bir kalkandır. Sizden biriniz oruç tuttuğu zaman kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da sataşırsa: ‘Ben oruçluyum’ desin.” (Buhârî, Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 163)

Orucun nefis terbiyesine yardımcı olmasıyla ilgili olarak Bediüzzaman Hazretleri’nin Mektubat’ındaki bir örnek şöyledir:

“Ramazan-ı Şerifin orucu, doğrudan doğruya nefsin mevhum rububiyetini kırmak ve aczini göstermekle ubudiyetini bildirmek cihetindeki hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki: Nefis, Rabbini tanımak istemiyor; firavunâne kendi rububiyet istiyor. Ne kadar azaplar çektirilse, o damar onda kalır. Fakat açlıkla o damarı kırılır. İşte, Ramazan-ı Şerifteki oruç, doğrudan doğruya nefsin firavunluk cephesine darbe vurur, kırar. Aczini, zaafını, fakrını gösterir, abd olduğunu bildirir.

Hadis rivayetlerinde vardır ki: Cenâb-ı Hak nefse demiş ki: “Ben neyim, sen nesin?” Nefis demiş: “Ben benim, Sen Sen’sin.” Azap vermiş, Cehenneme atmış, yine sormuş. Yine demiş: “Ene ene, ente ente.” Hangi nevi azâbı vermiş, enâniyetten vazgeçmemiş. Sonra açlıkla azap vermiş. Yani aç bırakmış. Yine sormuş: “Men ene? Ve mâ ente?” Nefis demiş: “Ente Rabbiye’r-Rahîm., Ve ene abdüke’l-âciz.” Yani, “Sen benim Rabb-i Rahîmimsin. Ben ise Sen’in âciz bir kulunum.”

Ramazan ve Şükür

Oruç, nimetlerin kadrini bilmeye ve onlara şükretmeye sevkeder. Gündüz yemeklere el uzatamayan oruçlu kimse, bu nimetlerin hakiki sahibi olmadığını ve onları kendisne nasip edenin Allah Teâlâ olduğunu yakınen anlar ve bu sayede bir şükr-ü mânevî de bulunmuş olur. Böylece oruçlu kimseye şükür kapıları açılır.

مَا يَفْعَلُ اللهُ بِعَذَابِكُمْ إِنْ شَكَرْتُمْ وَآمَنْتُمْ وَكَانَ اللهُ شَاكِرًا عَلِيمًا

“Siz şükredip iman ettikten sonra Allah ne diye sizi cezalandırsın ki? Gerçekten Allah şükredenlerin mükâfatlarını bol bol verir ve her şeyi hakkıyla bilir.” (Nisa Suresi, 4/147)

Ramazan ve Bağışlanma Atmosferi

Ramazan mağfiret ve rahmet ayıdır. “Ramazan’ın başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennemden kurtuluştur.” (İbn-i Ebid-Dünya) Allah rızası için oruç tutan bahtiyar Müslümanlara Allah Teâlâ ekstra lütuflarda bulunur. Buna işaret eden bazı hadis-i şeriflerde Allah Rasülü (sallallâhü aleyhi vesellem) Efendimiz şöyle buyururlar:

إِذا جَاءَ رَمَضَانُ فُتِّحَتْ أَبْوَابُ الجنَّةِ وغُلِّقَتْ أَبْوَابُ النَّارِ وصُفِّدَتِ الشياطِينُ

“Ramazan ayı girdiğinde cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır ve şeytanlar zincirlere vurulur.” (Buhârî, Savm 5; Müslim, Sıyâm, 1-5)

مَا مِنْ عبْدٍ يصُومُ يَوماً في سَبِيلِ اللَّه إِلاَّ باعَدَ اللَّه بِذلك اليَومِ وَجْهَهُ عَن النَّارِ سَبْعِينَ خَرِيفاً

“Allah, rızası uğrunda bir gün oruç tutan bir kulunu cehennemden yetmiş mevsimlik mesafe uzaklaştırır.” (Buhârî, Cihâd, 36; Müslim, Sıyâm,167-168)

Bu ay öylesine bereketli ve ilahi lütuflara açıktır ki günahlardan kaçınma ve hayırlara yönelme adına harekete geçen ve bu yolda irade cehdi sergileye herkes affolunur. Nitekim bu konudaki çarpıcı bir hadiste bildirildiğine göre Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır: “Cebrâil aleyhisselam geldi ve ‘Ramazana yetişmiş, Ramazanı idrak etmiş olduğu halde Allah’ın mağfiretini kazanamamış, afv ü mağfiret bulamamış kimseye de yazıklar olsun, rahmetten uzak olsun o!’ dedi, ben de ‘amin’ dedim.” Bu aya erişip de kendini affettirme gayretine girmeme büyük bir kayıptır.

Ramazan ve Kur’an

Ramazan-ı Şerif’i değerler üstü kıymete ulaştıran nokta onda Allah kelamı Kur’an’ın indirlmiş olmasıdır. Ramazan, Kur’an ayıdır. Efendimiz (sallallâhü aleyhi vesellem) en çok bu ayda Kuran okumuştur. Öyleyse ümmeti olarak bize düşen de Kur’an- Kerim’i anlamını düşünerek, tefekkürle okumaktır. Allah dostları Kur’an’la iştigal ederken, bizzat Efendimiz (aleyhissalati veselam)’dan alıyormuş ve hatta  ayetler bize o an yeni nazil oluyormuş gibi dikkat ve saygıyla okumaya ve dinlemeye çalışmamızı tavsiye etmişlerdir.

Hadislerde nakledildiğine göre Allah Rasülü (sallallahu aleyhi ve sellem) ve Hazreti Cibrîl (aleyhisselam) Ramazan’da Kur’an-ı Kerim’i karşılıklı olarak mukabele suretinde okurlardı.

Hazreti Cebrîl (aleyhisselam) her sene Ramazan ayında, bir rivayete göre de Ramazan ayının her gecesinde, Allah Rasülü (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’e gelirdi. Allah Rasûlü (aleyhi ekmelüttehâya) Kur’an âyetlerini Cibrîl Aleyhisselam’a okurdu ve sonra da onun okuyuşunu dinlerdi.

Kur’an’ın Ramazan’da inmesi ve özellikle bu ayda Kur’an okumanın kat kat mükâfatlandırılacağının müjdelenmesi sebebiyle, mü’minler Ramazan boyunca camilerde ve evlerde “mukabele” okumayı ve hatimler yapmayı güzel bir adet haline getirmişlerdir. Selef-i salihîn efendilerimiz, Kur’an’ı her ay bir defa hatmetmeyi ona karşı vefanın alt sınırı kabul etmiştir.

Ramazan ve Dua Dinamiği

Kur’an-ı Kerim’de Ramazan ayı ve orucunun anlatıldığı yerde dikketmizi çeken husulardan birisi de Ramazan’la ilgili ayetlerin nihayetinde duanın anlatılmasıdır. Burada Allah Teâlâ mü’minlere Ramazan ve orucu bildirdikten sonra şöyle seslenir:

وَإِذَا سَأَلَكَ عِبَادِي عَنِّي فَإِنِّي قَرِيبٌ أُجِيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ إِذَا دَعَانِ

فَلْيَسْتَجِيبُوا لِي وَلْيُؤْمِنُوا بِي لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ

“Kullarım Ben’i senden soracak olurlarsa, bilsinler ki Ben pek yakınım. Bana dua edenin duasına icabet ederim. Öyleyse onlar da dâvetime icabet ve Bana hakkıyla inanıp tasdik etsinler ki doğru yolda yürüyerek selâmete ersinler.” (Bakara Suresi, 2/185)

Öyleyse biz de ellerimizi açıp sürekli O’na dua etmeliyiz. Dua ederken de, himmetimizi âlî tutmalı; yakın çevremizden başlayarak inananların ve bütün insanlığın hayır ve saadetini istemeliyiz. Bu mevzudaki hadis-i şeriflerde şöyle buyurulmuştur: “Allah (azze ve celle) Ramazan’ın her gecesinde üç defa şöyle buyurur: Bir isteği için dua eden yok mu ona isteğini vereyim. Tevbe eden yok mu tevbesini kabul edeyim.” (Beyhakî)

“Allah Teâlâ, Ramazan’ın her gün ve gecesinde cehennemi hak eden bir kısım kimseleri bağışlar. Bir de ramazan’ın her gün ve gecesinde her müslümanın kabul edilecek bir duası vardır.” (Müsned-i Bezzâr)

Ramazan ve Teravih İklimi

Rasûl-ü Ekrem (aleyhissalatu vesselâm) Efendimiz, bir hadis-i şeriflerinde teravih namazı kılmanın önemini şöyle ifade buyurmuşlardır:

منْ قَامَ رَمَضَانَ إِيماناً واحْتِساباً غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ

“Kim inanarak ve sevabını Allah’tan umarak Ramazan namazını (teravihi) ikâme ederse onun geçmiş günahları bağışlanır.” (Sahih-i Buhari, Sahih-i Müslim)

Teravih namazı Hanefî, Şafiî, Hanbelî mezheplerine göre yirmi rekâttır. Malikî mezhebinde ise yirmi ve otuz altı rekât olduğu şeklinde iki görüş vardır. Gücü ve kuvveti yerinde olan mü’minler teravih namazını mutlaka yirmi rekat olarak ikâme etmeye çalışmalıdırlar.

İslam alimleri, teravih namazını Kur’an-ı Kerîm’i en az bir kere hatmederek kılmanın sünnet, birden fazla hatimle ikâme etmenin ise bir fazilet olduğunu belirtmişlerdir. Teravih namazı kılınırken, ayetlerin tertil üzere okunması ve namazda tadil-i erkana riayet edilmesi çok önemlidir.

Çocuklar da teravih namazından mahrum bırakılmamalıdır. Onlar da mutlaka camiye götürülmeli fakat ibadet huzur ve edebini ihlal etmelerine de müsaade edilmemlidir.

Ramazan ve Kadir Gecesi

Ramazan’ın bütün geceleri değerli olmakla birlikte son on günün yeri ayrıdır. Hazret-i Âişe annemizin bildirdiğine göre Efendimiz (aleyhi ekmelüttehâya) Ramazan’ın son on gününe ayrı bir önem verirdi:

كَانَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم إِذَا دَخَلَ العَشْرُ أَحْيَى اللَّيْلَ وَأَيْقَظَ أَهْلَهُ وَشَدَّ المِئْزَرَ 

“Ramazan ayının son on gününde Rasülullah (sallallahu aleyhi ve selem) geceleri  ihyâ eder, ev halkını uyandırır, kendisini tamamen ibadete adardı. (Buhârî, Leyletül-Kadr, 5;  Müslim, İtikaf, 7)

Hadislerde geçtiğine göre Kadir gecesini Ramazan’ın son on gecesinde, bir rivayette de son onun tek gecelerinde aramamız tavsiye edilmiştir. Bin daha hayırlı olan Kadir gecesine nâil olmaya çalışmak, bütün inananların hedefidir.

لَيْلَةُ الْقَدْرِ خَيْرٌ مِنْ أَلْفِ شَهْرٍ

“Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır.” (Kadr Suresi, 97/3)

Allah dostları da bütün bir Ramazan’ı hatta bütün bir senenin gecelerini Kadir gecesi olabilir diye değerlendirenlerin bu geceye erişeceğini söylemişlerdir.

Hazret-i Âişe annemiz, Allah Rasülü Efendimiz’e “Yâ Rasülallah! Kadis gecesini idrak edersem nasıl dua edeyim” diye sormuş, Efendimiz de (aleyhissalati vesselam) şu cevabı vermişlerdir:

اللَّهُمَّ إِنَّكَ عَفُوٌّ تُحِبُّ العفْوَ فاعْفُ عنِّي

“Allah’ım! Sen çokça affedicisin, affı seversin, beni de affet.” (Sünen-i Tirmizi)

Biz bu ve benzeri duaları, bütün ümmet-i Muhammed’in ve insanlığın hayır ve hidayetini niyet ederek yapmalıyız.

 Ramazan ve Reyyân Kapısı

Hadis-i şeriflerde, Cennet’in sekiz kapısından bahsedilmekte ve mü’minlerin farklı farklı kapılardan Cennet’e girecekleri belirtilmektedir.

إِنَّ فِي الجَنَّة باباً يُقَالُ لَهُ الرَّيَّانُ يدْخُلُ مِنْهُ الصَّائمونَ يومَ القِيامةِ لا يَدْخُلُ مِنْهُ أَحَدٌ غَيرهُم

“Cennette reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyamet günü oradan ancak oruçlular girecek, onlardan başka kimse giremeyecektir.” (Buhârî, Savm, 4; Müslim, Sıyâm, 166)

Ramazan ve Hayır Faaliyetleri (İçtimai Hayat)

Sosyal hayat adına da Ramazan’ın yeri bambaşkadır. Ramazan vesilesiyle dargınlık ve kırgınlıklara son verilir. Mü’minler birbirlerini ve özellikle de fakirler ve talebeleri iftar ve sahur soflarına davet ederler.

كَانَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم ، أَجْوَدَ النَّاسِ وَكَانَ أَجْوَدُ مَا يَكُونُ في رَمَضَانَ حِينَ يَلْقَاهُ جِبْرِيلُ وَكَانَ جِبْرِيلُ يَلْقَاهُ في كُلِّ لَيْلَةٍ مِنْ رَمَضَانَ فَيُدَارِسُهُ القُرْآنَ فَلَرَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّم حِينَ يَلْقَاهُ جِبْرِيلُ أَجْوَدُ بِالخَيْرِ مِنَ الرِّيحِ المُرْسَلَةِ

“Rasüllullah (sallallahu aleyhi ve sellem) insanların en cömerdi idi. Onun en cömert olduğu anlar da Ramazan’da Hazret-i Cibrîl’in, onunla buluştuğu zamanlardı. Cibrîl (aleyhisselâm), Ramazan’ın her gecesinde Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) ile buluşur, karşılıklı Kur’an okurlardı. Bundan dolayı Rasülullah (aleyhissalatü vesselam) Hazret-i Cibrîl ile buluştuğunda, hayır getiren bereketli rüzgârdan daha cömert davranırdı.” (Buhârî, Savm, 7; Müslim, Fezâil, 48, 50)

Mü’minler de çoğunlukla zekatlarını bu ayda verir, Allah yolundaki himmet ve sadakalarında Allah Rasülü’nü örnek alırlar.

Ramazan ve Oruçluya İftar Ettirmenin Fazileti

Ramazan’ın hayır vesilesi olmasının ayrı bir ünvanı da iftar davetleridir. Efendimiz (sallallahu aleyhi ve selem) ve shabe-i kiramın sofraları misafirsiz kalmamıştır. Hatta misafirsiz yemek yemeyen hanelerin sayısı hiç de az değildir.

مَنْ فَطَّرَ صَائماً كانَ لَهُ مِثْلُ أَجْرِهِ غَيْرَ أَنَّهُ لا يَنْقُصُ مِنْ أجْر الصَّائمِ شيءٍ

 “Kim bir oruçluyu iftar ettirirse, oruçlu kadar sevap kazanır. Oruçlunun  sevabından da hiçbir şey eksilmez.” (Tirmizî, Savm, 82. Ayrıca bk. Nesâî, Cihâd, 44; İbni Mâce, Sıyâm, 45)

أَفْطَرَ عِندكُمْ الصَّائمونَ ، وأَكَلَ طَعَامَكُمْ الأَبْرَارُ وَصَلَّتْ عَلَيْكُمُ المَلائِكَةُ

Bir hadiste bildirildiğine göre de Allah Rasülü (sallallahu aleyhi ve selem), bir gün Hz. Sa’d İbni Ubâde’nin yanına geldi. Hz. Sa’d derhal bir parça ekmek ve zeytin çıkarıp Rasülullah’a ikram etti. Efendimiz (aleyhi ekmelüttehâyâ) bunları yedikten sonra ona şöyle dua etti:

“Evinizde hep oruçlular iftar etsin, yemeğinizi  iyiler yesin, melekler de duacınız olsun.” (Ebû Dâvûd, Et’ime, 54. Ayrıca bk. İbni Mâce, Sıyâm, 45)

Ramazan ve Sahur

Ramazan orucunu sahur yaparak tutmak sünnettir. Çocuklar da mutlaka sahur ve iftarlara iştirak ettirilmeli, oruç tutamayacak kadar küçük olsalar bile iftar ve sahurun manevi havasını onlara da teneffüs ettirmelidir.

تَسَحَّرُوا فَإِنَّ في السّحُورِ بَركَةً

“Sahur yapınız, zira sahurda bolluk-bereket vardır.” (Buhârî, Savm, 20; Müslim, Sıyâm, 45)

فَضْلُ ما بيْنَ صِيَامِنَا وَصِيامِ أَهْل الكتاب أَكْلَةُ السَّحَرِ

“Bizim orucumuz ile Ehl-i kitabın orucu arasındaki en önemli fark sahur yemeğidir.” Müslim, Sıyâm, 46)

Ramazan ve İtikaf

Kendini Allah’a ibadete adamanın ünvanı olan itikaf, Efendimiz (sallallahu aleyhi ve selem)’in ömrünün sonuna değin devam ettiği bir sünnetidir. Hadiste şöyle rivayet edilmiştir:

كَانَ رسولُ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَعتَكِفُ العَشْرَ الأَوَاخِرَ مِنْ رَمَضَانَ

“Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ramazanın son on gününde itikâfa çekilirdi.” (Buhârî, İtikâf 1, 6; Müslim, İtikâf, 1-4)

Netice olarak

Her şeyiyle tamamen hayır, bereket ve rahmet olan Ramazan ayı ve oruç ibadeti bütün sene için de en güzel bir örnek ve talimdir.  Allah Teâlâ dileseydi oniki ay oruç tutmamızı emir buyururdu ve bu O’nun hakkıdır. Fakat O, diğer ibadetlerde de olduğu gibi kullarına rahmetiyle muamele de bulunmuş ve Ramazan’dan sonra da aynı ruh ve intizamın korunması murad buyurmuştur. Ramazn ayı ve orucunun anlatıldığı ayetlerde şöyle buyrulmuştur:

يُرِيدُ اللهُ بِكُمُ الْيُسْرَ وَلاَ يُرِيدُ بِكُمُ الْعُسْرَ

“Allah Teâlâ siz kulları için kolaylık murad eder, zorluk değil.” (Bakara Suresi, 2/185)

Allah’ım! Biz aciz ve Sana muhtaç kullarına Ramazan’ın ruhunu duyur ve bu vesileyle bizlere mağfiret ve merhamet buyur. Amin.

 

اَللَّهُمَّ صَلِّ وَسَلِّمْ وَبَارِكْ عَلٰى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ

وَعَلٰى اٰلِه وَأَصْحَابِهِ أَجْمَعِينْ

وَسَلَامٌ عَلَى الْمُرْسَلِينَ

 وَالْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

 

Bu haber 1400 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum