Reklam

KÖFTECİ NURİ’NİN ANISINA : FAKİRLİK BİR YANA, BİR DE ÜVEYLİK OLMASAYDI

GURBETLERİ ORDU OLDU Fakirlik bir yana bir de üveylik vardı. Yediğin içtiğin göze batar çocuk olsan da…

KÖFTECİ NURİ’NİN ANISINA : FAKİRLİK BİR YANA, BİR DE ÜVEYLİK OLMASAYDI

GURBETLERİ ORDU OLDU Fakirlik bir yana bir de üveylik vardı. Yediğin içtiğin göze batar çocuk olsan da…

KÖFTECİ NURİ’NİN ANISINA : FAKİRLİK BİR YANA, BİR DE ÜVEYLİK OLMASAYDI
05 Ocak 2021 - 23:29

* Erol Karaer
 
Geçtiğimiz günlerde yakalandığı amansız hastalık sonucunda hayatını kaybeden Orduspor Büfesi sahiplerinden Köfteci Osman Nuri Yılmaz ile yaptığım ve 29 Nisan 2012 günü gazetede yayınlanan söyleşiyi onun aziz hatırası nedeniyle bir kez daha paylaşmak istedim.
Ruhu şad olsun, hakkını helal et Nuri ağbi…
 
FAKİRLİK BİR YANA, BİR DE ÜVEYLİK OLMASAYDI
 
 
GURBETLERİ ORDU OLDU
Fakirlik bir yana bir de üveylik vardı. 
Yediğin içtiğin göze batar çocuk olsan da…
Kaçıp gitmeyi becerebilsen memleketin olacaktır orası..
Bilemezsin kahır dolu bir yaşam çobanlık, rençperlik veya pisi pisine ölüm…
Ya fakirlik bir yana dostum, bir de üveylik olmasaydı….
…….
Böyle giriş yaptım yazıya… İçimden öyle geldi.
Ordu’yu gurbet eyleyenlerden sonrada memleket diyenlerden birisi ile konuşalım istedim bu hafta.
Her işi yaparım ağbi diyenler vardır ya…
O zamanlar şartlar onu gerektiriyormuş zaten. Bu günde öyle aradığınızda kalifiye elaman bulamıyorsunuz.
Her işi yaparım ağbi diyenler zaten yokluktan, yoksulluktan fakirlikten gelmelidir.
Bu hikayenin bu kadar acıklı boyutu yok.
Biraz edebiyat yapıyoruz o kadar. Ama o günkü şartlardan bu günkü şartlara baktınız da pastacılıktan köfteciliğe terfi etmek kolay değildir hani!!!
Bunu terfi sayarsanız tabi…
BİR NURİ YILMAZ HİKAYESİ
Yıl 1962…
Giresun’un Bulancak ilçesi Küçükada köyünde bir genç delikanlı.
Şartlar onu o günlerde Bulancak ilçesine tek başına getirmesi ile başlıyor hikayesi.
Bir lokantada bulaşıkçılık, aşçı yardımcılığı derken bir sene sonra bir arkadaşının vasıtası ile Ordu’ya gelip o zamanın meşhur pasta fırını Güzel Ordu’ya çıkar olarak giriyor. Merkez Polis karakolu karşısında uzun süre hizmet verdi.
Bizim de iyi tanıdığımız merhum Kadir Yazar amcanın fırınında başlıyor işe. 
…..
17 yıl bu fırında bir fiil çalıştım. Pasta, börek, ne varsa öğrendim… O zamanlar kendime ev tutana kadar fırında yattım. Kadir amcanın yine o zamanlar şekerleme fabrikası da vardı. Oralara da gidip geliyor bakıyordum…
Tabi bu arada askere gittim geldim tekrar bu fırında çalışmaya başladık. Toplam 17 yılım burada geçti.
Tabi Ordu’ya gelene kadar köyde çobanlık yaptım, çiftçilik yaptım sonrada üvey kalınca yaşam süreci başladı.
Ordu’ya beni getiren Şakir Kabakçı adlı arkadaşım oldu.
KENDİ İŞİMİ KURDUM
Bir ara İstanbul serüvenim oldu. Çeşitli yerlerde işçilik yaptım tekrar Ordu’ya dönünce Kömürpazarı’nda kendime bir pasta fırını açtım. Orda da buna benzer pasta, sandviç, simit üretip sattım. 5 yıl sonra mal sahibi iş yapacağını gerekçe göstererek beni sıkıştırınca işi kapatmak zorunda kaldım.
EVLENME OLAYI
Tabi ben bazı şeyleri bildiğim için olayı bir sıraya sokmakta zorlanıyorum. Bunun öncesinde Nuri Yılmaz’ın evlilik hikayesini de yazayım da eksik kalmasın.
Rahmet kadir Yazar’ın şekerleme fabrikasından bahsetmiştik. Buraya gidip gelirken bu fabrikada çalışan Ayten yengemizle tanışıyor. Elde avuçta yok ki şöyle düğün dernek kursun. O da anlaşarak kaçıp evleniyorlar.
Bir süre sonra rahmetli kayınpederi Öceli köyünde kendilerini bir arsa verince oraya bir ev yapıp o gündür bugündür orada kalıyor.
ORDUSPOR BÜFESİ
O zamanlar adı Orduspor büfesi değildi. Eski Orduspor kulübü binası yanında ki alanda küçük bir yerdi.
Buraya gelişi ve köfteciliğini de yine Yılmaz’ın ağzından dinleyelim.
….
Yaklaşık 25 yıl önce Erzincanlı iki arkadaşın çalıştırdığı büfeyi kaynım Fikret Ekici ile birlikte alarak işletmeye başladık. O zaman sadece tost , köfte ve tekel ürünleri satıyorduk. Sonra çay ocağını da kurduk.
KÖFTECİLİK NEREDEN GELDİ
Şimdi uzun yıllar pastacılık yapan biri olarak ayrıca lokantaca çalışmışlığım olduğu için merakım vardı elimde yatkındı.
Köfte yapıp ızgarada pişirip satmaya da başladık. Tutuldu bizim köftemiz.
O zamanlar esnaflar şehir içinde idi sanayiye taşınınca işler biraz düştü. Kapalı çarşıda kalkınca iyice düştü işler.
GÜNDE 20 KİLO 
Zamanında 20 kilo köfte yapıp satardık. Müşterimiz de iyi yaptığımız için bizi tercih ederdi.
Temiz olurduk, etin iyisini seçer iyi malzeme kullanırdık.
Şimdilerde ise bizi bilen bilip geliyor. Eski müşterilerimiz uğruyor. Tost işinde de iyi olduğumuz için geçinebildiğimiz kadar iş yapmaya çalışıyoruz.
Hazır yemekçiler, tavuk dönerciler çoğalınca bizim işlerde azaldı. Dediğim gibi bilen geliyor.
STADYUMUN ETKİSİ NASIL
Tabi stadyumun etkisi maçın oynanacağı saate göre oluyor. Her zaman ayni iş olmuyor. Bazen maç oluyor 5 porsiyon bile köfte satamıyoruz. Tost olayında kolay ve çabuk olduğu için buraya gelenler tercih ediyor.
Şunu da belirtmekte fayda var Orduspor ve belediyemizin sayesinde kendi işimizi daha düzene sokup güzelleştirdik. Daha sonra bulunduğumuz yer Gençlik ev Spor İl müdürlüğüne geçti bizde tekrar ihale yoluyla aldık.
Buraya bilen geliyor. Birde öyle maç için veya başka bir şey için bölgede olanlar uğruyor.
Köftenin sırır sadece iyi et seçmek iyi malzeme kullanmak. ( Bazen köftenin tuzunu kaçırsa da bunu da yaşlılığı bağlayıp işin içinden çıkıyor. E.K.)
MUTLULUK NEDİR?
Sürekli bitkilik halinde olan ve zaman zaman uykuda yakaladığımız Nuri Yılmaz’a mutluluğu soruyoruz.
Yılmaz ‘Köfteyi çık sattığımda müşteri memnun olduğunda mutlu oluyorum& diyor.
Hayatı Öceli ile büfe arasında geçiyor ( Öyle diyor ama ben iyi biliyorum ki boş zamanlarını kahvede aznif okey peşinde geçiriyor. Eski model bir renosu ile uğraşıp duruyor. Satmaya kıyamadığı ve haftada bir sanayiye götürmek olduğu renosu ile…)
ALMANYA’DAN KÖFTE ŞİPARİŞİ
Yıllar önce Nuri Yılmaz’ın köftesinden yiyerek tadına doyamayanlarında hikayesini anlatıyor …
Vallahi ta Almanya’lardan köfte siparişi verenler oluyor. Burada yapıp yoğurup Almanya’ya gönderiyorum. Yine yıllar önce il dışına gitmiş olan ve iznini geçirmek için Ordu’ya gelenlerde yine bana uğrayınca onlara da köfte yapıp vermek zorunda kalıyorum. Kimi oturup yaptırıp evine götürüyor porsiyon porsiyon kimide çiğ olarak alıp kendi yapmaya götürüyor.
DAHA NE KADAR YAPARIM BİLEMEM
Zaten ekonomik şartlar iyice ağırlaştı. Yaşta gelip geçiyor. Daha ne kadar yaparım bilemem ama herhalde ölene kadar yapmak zorunda kalacağız.
Çünkü bizim ekonomik şartlarımızda iyi değil.. Emekli maaşı ile geçinmek mümkün mü ? ……
Unutamadığın anın var mı diye lafa giriyorum. Nuri Yılmaz tıkanıyor.
Anıları var elbette ama anlatmak istemiyor.
Vallahi ben sabah 5 gelip akşam 8’de eve gidiyorum. Bir şeyden haberim yok diyor. Birde hafızam yeterli değil diyor.
Konuyu buraya getirince kızıyor ( Ne olum hafızamla ne alakası var ) diyerek tepki gösteriyor.
……
Dip not: Bu söyleşiyi Pazar günü yapıyor bizimle, öyle randevu veriyor. Çünkü Nuri Yılmaz Pazar günleri köfte ocağını yakmıyor. Pazar günü haricinde konuşsa köfte yapmak zorunda kalacak bizde getir de resimleyeceğiz diyeceğiz!!! Yukarıda ki resim daha önceden çekilmiştir... Sizin anlayacağınız esnaf bu ekonomik şartlarda kurnazlığı bile önceden planlıyor. ( Ama çayımızı ısmarlamak zorunda kalıyor)
Neyse Nuri’nin köftesi herhalde o oldukça keyifle ve lezzetle yenmeye devam edecek… 

Bu haber 1406 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum