kuzeytv.org
Gençağa Karafazlı- Emre Koç-Özel haber
RİZE-KESK MYK üyesi Varol Öztorun, Selma Atabay SES eş genel başkanı Mesut Balcan Haber Sen genel başkanı ve Eğitim Sen Rize şube başkanı Ercan Özay’ın da aralarında bulunduğu heyet 19 Mart tarihinde Karadeniz illerinin de katılacağı ve Samsun’da gerçekleşecek olan “geçinemiyoruz” mitingi öncesi Artvin ve Rize de çeşitli iş yerleri, siyasi parti STK ve meslek örgütleri ile Çağdaş Gazeteciler Derneği’ni ziyaret ederek mitinge destek çağrısı yaptı.
Heyet Artvin’de gerçekleştirdiği ziyaretin ardından Rize’ye geçti. Fındıklı belediye başkanı Ercüment şahin Cervatoğlu ile yapılan görüşmenin ardından CHP Rize il başkanı Saltuk Deniz ve parti yöneticileriyle bir toplantı gerçekleştiren KESK heyeti Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Rize şubesine ziyarette bulundu.
ÇGD başkanı Gençağa Karafazlı ile görüşen heyet Emek ve demokrasi güçleri çeşitli STK ve sendikaların yanı sıra vatandaşların katılacağı bölge mitingi ile ilgili açıklamalarda bulundu.
KESK olarak Diyarbakır İstanbul’da Ankara ve İzmir’de “Yoksulluğa yolsuzluğa ve zamlara karşı” bölge mitingleri düzenlediklerini belirten KESK MYK Varol Öztorun, yaptıkları bölge mitinglerindeki taleplerinin gerçekleşmediğini ifade etti.
Bölge mitingleri sürecinde toplum genelinde var olan bir rahatsızlık olduğu gibi Samsun ve Karadeniz bölgesinde de bu rahatsızlığın olduğunu dile getiren Öztorun, ayni taleplerle Karadeniz illerini kapsayan bir bölge mitinginin Samsun’da gerçekleştirmeye karar verildiğini kaydederek şu açıklamalarda bulundu;
“HERGEÇEN GÜN DAHA KÖTÜYE GİDEN BİR TÜRKİYE GERÇEĞİ İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
“Bölge mitinglerimizde “Yoksulluğa yolsuzluğa ve zamlara karşı” haykırdığımız taleplerimizin hiçbiri bugüne kadar gerçekleşmedi ve her geçen gün ekonomik olarak daha kötüye giden bir Türkiye gerçeği ile karşı karşıyayız.
Herkesin tanık olduğu gelen zamlara baktığımızda enerji zamlarına baktığımızda günlük olarak fiyat değişimini pazarda markette görüyoruz. Biz diyoruz ki bu yapılan zamların geri alınması yönünde taleplerimiz var.”
“ELEKTİRİK ÖZELLEŞTİRİLMELER SONUCU CENGİZ VE LİMAKA PEŞKEŞ ÇEKİLDİ”
Yaşanan zamlar sonrası televizyonlardan herkesin seyrettiği Kastamonu’da Kaç gün boyunca elektrik kesintisinin nedenin özelleştirme politikaları olduğunu söyleyen Öztorun;
“Devletin bir liraya verdiği elektriği özel şirketler genellikle cengiz ve limak grubuna verilen özelleştirmelerle birlikte şu an bize yedi liraya geliyor. Yani altı lirayı onlar alıyor. Yani biz bu enerjiyi elektriği daha ucuza tüketebiliriz diyoruz. Bu özelleştirmenin iptal edilmesi yönünde talebimiz var. Bakın şu an kâğıdı nerden alıyoruz dışardan alıyoruz. SEKA yı yok pahasına sattılar. Sümerbank’ı Tekel’i yok pahasına sattılar. Sadece oradaki arsa ve içindeki makinelerin o değeri fiyatı çok üzerindeydi Açıkça peşkeş çekildi.”
“EMEKÇİDEN VERGİ ALIYOR YANDAŞI CENGİZİN VERİGİSİNİ SIFIRLIYOR”
Ülkede 10 milyonu aşkın işsizin bulunduğunu bunun ise büyük bir rakam olduğu ve her geçen gün işsiz sayınının arttığına dikkat çeken Öztorun;
“Biz taleplerimizi dile getirdikçe onlar “paramız yok” diyor. Biz diyoruz ki Türkiye’nin parası var. Sadece tercihimiz yüzde birden yana mı yüzde doksan dokuzdan yana mı kullanacaksınız?
AKP iktidarı boyunca tercih hep yüzde birden yanadır. Yandaşlarını zengin eden yandaşlarını her zaman ranta rant üzerinden tuttuğu bir şey var. Bu geçmişte de vergilerini sıfırladığı cengiz holding vardır. Bizden kamu emekçilerinden vergileri alırken bir bakıyorsun kendi yandaşlarından vergileri sıfırlamış. Bütün her yerde bunu yapmıştır. Ve maalesef yapmaya da devam ediyor. Bizim itirazımız da bundandır.”
“BUGÜNLERİMİZ İYİ GÜNLERDİR”
Bugünlerin iyi günleri olduğunu söyleyen Öztorun açıklamasını şu sözlerle sürdürdü;
“Mazot 20-23 lirayı buldu. Bu aslında taşın göle atılması gibidir. Dalga dalga. Aslında biz bunun daha iyi günlerimiz olduğunu düşünüyoruz. Şu an çiftçi ne yapıyor. Tohumunu ekebilecek mi? o traktöre mazot koyabilecek mi? Zaten borçluydu zaten bir sürü kredisi vardı. Köylü hayvanını neyle besleyecek, yemesi gerekiyor. Geçen Artvin’de vatandaş diyor ki “300 liralık yeme 50 lira birden zam geldi” Şimdi çiftçi nasıl alıp bunu hayvanına yedirsin? Ve bu zamların büyüyerek ilerleyen zamanda hayatın bütün alanına yayılacağını görüyoruz.
“YANDAŞ MEDYA ZMALARIN UKRAYNA SAVAŞINDAN KAYNAKLANDIĞI YALANINI YAYIYOR”
Şunu doğru bulmuyoruz. Biliyorsunuz ulusal medya bu yandaş medyanın bir söylemi var bu zamların temelinde Ukrayna savaşı. Bu tamamen gerçekçi değil yalan haberlerdir aslında daha öncede de vardı bu zamların gelişi. Geçmişte de vardı şimdi biraz daha derinleşti. Evet, petrol krizi var evet dünyada petrole bir zam geliyor genel olarak ama Türkiye’de daha fazla kat ve kat üstünde.” Diye konuştu.
“GEÇİNEMİYORUZ DİYEN HERKESİ MİTİNGE ÇAĞRIYORUZ”
Emek demokrasi güçleri olarak zamlardan bıkan geçinemiyoruz diyen her kesime çağrıda bulunduklarını ifade eden Öztorun açıklamasını şu sözlerle noktaladı;
“Önceki mitinglerimizi de aynı çerçevede yaptık. Kimseyi yok saymadan bu zamlardan bıkmış olanlar itirazı olanlar geçinemiyoruz diyenlerin hepsini, herkesi mitinge bekliyoruz. Ne kadar güçlü ses çıkarırsak o kadar güçlü bir enerji yayarız. Sesimiz daha gür çıkar diyoruz. Bugünde Rize’deyiz. Halkımızla buluşmak burada çağrı yapmak yarında Samsun’a geçeceğiz. Altı koldan bir örgütlenme yapıyoruz. Gümüşhane’den başladı bir kolumuz diğeri Sinop’tan, Amasya’dan, Çorum’dan bizde Artvin’den başladık ve bu mitingi böyle bölge bölge şehir şehir örerek büyütmeye çalışıyoruz.”
“SEKİZ BİN SAĞLIK EMEKÇİSİ ÜLKEYİ TERK ETTİ”
KESK heyetinde bulunan Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Eş Genel Başkanı Selma Atabay, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın doktorlara yönelik “nereye giderseler gitsinler” sözlerinin hedefinde tüm sağlık emekçileri olduğunu öne sürerek şunları söyledi;
“Erdoğan’ın açıklaması sonrası sadece biz doktorlar gitmiyoruz demedi aslında söz belki hekimleri hedef alan bir cümleydi ama bütün sağlık emekçilerini hedef aldı. Çünkü bütün sağlık emekçileri şu anda ülkeyi terk etmek için ki terk edenler de oldu yaklaşık 8 bin kişilik bir rakamın olduğunu Türk Tabipler Birliğinin ifadesiyle biliyoruz. Bunun yanı sıra diğer sağlık emekçilerinin de yurtdışına çıktığını biliyoruz. Buna hazırlık yapan göç etmek isteyen büyük bir kesimin de olduğunu biliyoruz. Sağlık emekçileri basında Cumhurbaşkanının ifadesi üzerinden sanki sadece sorun ekonomik bir sorunmuş gibi ifade edilse de aslında sağlık alanında sağlıkta dönüşüm programıyla birlikte sağlık emekçilerinin yaşadığı sıkıntılar yıllara dayanıyor. Kovidle birlikte emek sömürü kat ve kat arttı”
“SAĞLIK HİZMETLERİ ALINIP SATILAN BİR METAYA DÖNÜŞTÜRÜLDÜ”
Sağlıkta dönüşüm programı ile birlikte sağlık alanının metalaştığını dile getiren Selma Atabay, sağlığın alınır satılır bir metaya dönüştürüldüğünü bu yüzden sağlık emekçilerinin daha az çalışanla daha fazla kar, Sağlık alanında hizmet alan halkın da sağlığın önündeki erişememe durumlarından dolayı aslında hak ettikleri nitelikli sağlık hizmetine ulaşamama gibi bir sürü sıkıntı ifade edebiliriz diyerek sözlerini şöyle sürdürdü;
“Pandemi dönemde bizim mücadele hattı olarak ördüğümüz ve kimileri için havada kalan cümleler kovid sürecinde çok net anlaşıldı ve sağlık hizmetinde bu engellerin gerekçesi aslında halk tarafından da anlaşıldı. Kovid sürecinde o alanlar terkedilip aslında kapattıkları hastaneleri tekrar açmak zorunda kaldılar. Çünkü sağlık hizmetinin sadece rant alanına dönüştürülen bir noktaya getirdikleri için gelin görün ki kovid sürecinde işte o devasa hastanelere binlerce insanı yığıp sağlık hizmeti vermeye çalışan sağlık emekçilerinin hemen hemen bütünü kovid oldu. Çünkü alınmayan tedbirler var maskeden dahi kovid süreci başladığında itina ettiler. Maskeye dahi ulaşım olmadı. O dönemlerde eylemlerimizin sıklığını arttırdık. Sağlık emekçileri her şeyden önce yaşam hakkından oldu bu kovid sürecinde. Bunun yanı sıra çalışma koşulları ağırlaştı. Kovidin meslek hastalığı olmaması üzerinden biz diğer sağlık meslek örgütleri ile birlikte kovidin dünyada yaklaşık 136 ülkede sağlık emekçileri için meslek hastalığı olarak kabul edilmesine rağmen maalesef ülkemizde bizim eylem etkinliklerimizle birlikte gündeme alındı ama illiyet bağlamı üzerinden sağlık emekçisinin bunu ispatlanması beklendi. Ve şu anda hala biz bu tartışmaları sürdürüyoruz çünkü kovid bitmedi.”
Siyasi iktidarın vatandaşı tedbirler konusunda yalnız bıraktığını vatandaş kendi tedbirini kendisi almaktan başka şansının kalmadığını dile getiren Selma Atabay , Türkiye’de kovide dönük tek bir tedbirin alınmadığını halk bu noktada kendi tedbirini kendisi almak zorunda kaldığını ve bu şekilde de devam ettiğini her ne kadar maske tedbiri ortadan kaldırılmış olsa bile hala insanlar maskelerini takmaya devam ettiklerini belirterek ;
“Vatandaşlar sadece toplu taşıma araçlarında değil. Normal sokakta caddede de maskelerini takmaya devam ediyorlar. Çünkü var olan sistemin kendilerini ve sağlıklarını korumadığının çok iyi farkındalar. Biz sağlık emekçileri olarak bizim kendi çalışma koşullarımızın yoğunluğunun dışında bir de halkın sağlığa erişimi konusunda çok ciddi engeller oluştuğunu ifade ediyoruz. Çünkü biz sadece kendi ekonomik, özlük, demokratik haklarımız için değil halkın sağlığının koruyucusu olarak da ifade ediyoruz. Bu hakkın da en temel en evrensel hak olduğunu ifade ediyoruz. Mücadeleyi oradan doğru büyütmeye çalışıyoruz.” Dedi
Türkiye’de çok ciddi bir ilaç sıkıntısı yaşandığına dikkat çeken Atabay , Normalde eczanede bin kalem ilacın temin edilmesi gerekirken en son şubat aynının ortalarına kadar da 850 ilacın olmadığını , kronik hastalar , kanser hastaları halen ilaçlarına ulaşamama gibi sorunlar yaşadıklarını bunun ise olan politikalardan kaynaklı özellikle ilaç rantı Türkiye ve dünya üzerinde çok büyük bir alana dönüştüğünü metalaştırılan bir sağlık sistemiyle karşı karşıya olduklarını söyledi.
“VATANDAŞLARIMIZDA YETERLİ SAĞLIK HİZMETİ ALAMIYOR”
Metalaştırılan bir sağlık sistemiyle karşı karşıya olduklarını bu nedenle vatandaşlarında yeterli sağlık hizmeti alamadığını belirten Atabay , sözlerine şöyle devam etti;
“Halkımız da sağlık hizmetine erişemiyor. Bunun dışında çok az personelle çok iş üretme kaygısı içerisindeler. Hekimlere beş dakikada bir randevu sistemi getirildi. Yani beş dakikada bir hastanın kendini ifade etmesi, hastalığının tanımlanması bunun üzerinden teşhis konulması tedavisinin yapılması bunun beş dakikada olma olasılığının olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Ve bunun üzerinde çok ciddi itirazlarımız sonucunda şimdi sağlık bakanlığı 81 ile şu bilgiyi gönderdi MHRS sistemini kaldırıyoruz dedi.”
“ERDOĞAN’IN “GİDERSELER GİTSİNLER” DİLİ ŞİDDET İÇEREN BİR DİLDİR”
Erdoğan’ın “giderseler gitsinler” şeklindeki sözleri açık bir şekilde şiddet içeren bir dil olduğunu kaydeden Selma Atabay;
“Iki yıldır sağlıktaki şiddet vahşet düzeyine geldi. Yani İzmir’deki vakalardan haberdarsınız. Son dönemde çok farklı yöntemlerle işte bıçaklanmalar yumruklar hatta kitlesel, bir topluluk halinde saldırmaya başladılar. Geçen bir röportajda görmüştüm sağlıkta şiddete ne diyorsunuz? Hak ediyorlar” diyorlar. Yani bu hak ediyorlar meselesi aslında sağlık sisteminden kaynaklı. Ve biz aralık ayından beridir hem kendi ekonomik özlük haklarımız hem halkın sağlık hakkı için çeşitli tarihlerde 5 gün iş bıraktık. Bu iş bırakmanın karşılığı ne oldu işte geçen hafta “giderlerse gitsinler” üzerinden öfkeli bir dil ile karşılaştık. Aslında şiddet diliydi o sağlık emekçilerine dönük ve var olan iktidarın kullandığı her bu yönelim maalesef sağlık emekçilerine çok farklı biçimlerde şiddet olarak geri dönüyor.
Sağlık emekçilerinin şiddete karşı bir yasa tasarısı talepleri yok sayıldı. Taleplerimizin Gerçekleşmesi için diğer sağlık meslek örgütleri ile birlikte Nisan ayından itibaren süresiz grevleri planlamaya çalışıyoruz. Şu anda tartışma gündemlerimiz bunlar. Çünkü başka şekilde bir sağlık hizmetinin mümkün olacağına inanıyoruz. Bu sağlık sisteminin artık tıkandığını hatta çöktüğünü çok net ifade ediyoruz. Bu noktada mücadelemizi yükseltmeye devam edeceğiz.
Bugüne kadar biz halka kendimizi anlatamıyorduk ve iş bıraktığımızda halkla karşı karşıya geliyorduk ve şiddete maruz kalıyorduk. Şimdi Türkiye’nin birçok kentinde halka dönük çağrımıza cevap bulundu. Bizi anlayan halkımızla birlikte 14 ve 15 Mart’taki grevi örgütledik. Birlikte alanları kullandık diyebiliriz. Bizim asıl anlaşılmamız gereken alan kamuoyuydu ve anlaşıldığımızı düşünüyorum
Açlıkla sınanan bir kesimin sağlık problemleri de olacağını hepimiz biliyoruz. Çünkü beslenme yok. Dengeli bir beslenmeden bahsedemiyoruz. İnsanlar artık süte peynire ulaşmada ciddi sıkıntılar yaşıyor. Halkın hak ettiği sağlık hizmetine erişebilmesi, bizim de hak ettiğimiz çalışma koşullarına erişebilmemiz için bu mücadele bizim açımızdan devam edecek.
Çağrımız tüm halkımızadır artık bu gidişata dur demek için insanca yasabileceğimiz politikaların hayata geçmesi için hep birlikte Samsun’da gerçekleştireceğimiz bölge mitinginde hep birlikte ses olalım diyoruz”
“ALTI MİLYON NÜFÜS ARTTI KURUMA PERSONEL ALINMIYOR”
Haber Sen Genel Başkanı Mesut Balcan KESK heyetinin gerçekleştirdiği ziyarette, Ekonomik krizin toplumun bütün kesimini ilgilendiren bir konu olduğunu ayrıca Karadeniz’ de ekolojik krizin yanında aynı zamanda Samsun’da düzenlenecek olan miting ekonomik krizi tarifleyecek ve bütün toplumu ilgilendiren bir konu olduğuna vurgu yaparak şunları söyledi;
“Bu dönemde biz özellikle posta emekçilerini TRT emekçilerini RTÜK ve Cumhurbaşkanlığı İletişim de örgütlü bir sendikayız. Oralarda da kendine özgün sorunlar var özellikle pandemi döneminde posta emekçilerinin yaşadığı sıkıntılar devasa. Pandemi döneminde toplumun bazı davranışları refleksleri değişti. Ekonomik krizden kaynaklı icra tebligat sayısı arttı. Kredi kartı ihtiyacı arttı bankamatik kartı ihtiyacı arttı. Ama özellikle 2018’den bugüne kadar 6 milyona yakın nüfus artışı olmasına rağmen PTT kurumuna personel alımı gerçekleştirilmiyor. Alınan personel ise güvencesiz personel” Dedi
“KENDİSİNİ CEO GÖREN GENEL MÜDÜRLER VATANDAŞI MÜŞTERİ OLARAK GÖRÜYOR”
2018’den beri personel alımı gerçekleşmemesinden kaynaklı ağırlaşan bir iş yükünün arttığını her personel kendisinin yapabileceği işten üç kat daha fazla iş yaptığını öne süren Balcan yaşananlarla ilgili şunları söyledi;
“PTT A.Ş. olduktan sonra tamamen kamusal hizmet vermeyen kendisini CEO gören genel müdürlerle çalışma sürdürdü. Müdürler kendilerini bir şirketin CEO su olarak tanımlıyorlar. Ve vatandaşı müşteri olarak görüyorlar. Ve kamusal hizmeti de bir kâr zarar üzerinden bir hizmet verme zihniyetine dönüştüğü için, emekçilerin var olan sorunlarını, ihtiyaçlarını gören bir yerden bakmıyorlar. Biz daha önce de sürekli alanlarda ifade ediyoruz, tebligat kanununda tebligatı sadece devlet memuru eliyle yapabilirsiniz. Ya da e devlet üzerinden. Sizin bilgileriniz devlet memurunun güvencesi altında. Eğer bu kurumları siz lav ederseniz ya da işleyişlerini bozarsanız kişilerin kanunda korunması gereken bilgilerini her yere sızdırabilirsiniz. Bu süreç yaşandıktan sonra şu anda telefonla konuştuktan sonra acaba birileri bizi dinliyor mu gibi bir paranoyak topluma dönüştük. Ve nitekim onun için PTT çok önemli.
“EN BÜYÜK SIKINTI PERSONEL EKSİKLİĞİ”
Şu an en büyük sıkıntılardan biri, Rize olsun Artvin olsun dün oraları da gezdik, yani personel çok eksik. Bir ilin nüfusuna göre çok daha az personelle iş görülmeye çalışılıyor. Bu da ister istemez mutsuz bir emekçiyle bizi karşı karşıya bırakıyor. Aynı şekilde TRT de de problemlerimiz çok fazla. Ama bütün emekçilerde ortak olan durum Samsun’ da yapacağımız mitingde hepsinin şu an geçinemeyeceği bir durum. İnsanca geçinebileceği bir ücret almayacağı durumuyla ilgili bir durum. Tebligat kanununda usule göre yapın diyor. Sayı dayatmasının kabul edilmediği, angaryanın suç olduğu iş kanununda tanımlanan şekliyle sözleşmelere göre yasak olan bir durumu şu an devlet eliyle bu kanunları görmeyen, ana yasasızlık haliyle çalışan emekçilere bir dayatma söz konusu. Bunu biz bir genel müdürlüğe iletiyoruz, yazılar yazıyoruz ama tam tersi bu kanunlara göre hareket etmeyen yöneticilerle karşı karşıyayız”
“KAFA KOL İLİŞKİLERİYLE BAŞ MÜDÜRLER ATANIYOR”
Özellikle İstanbul seçimlerinden sonra AKP kaybettikten sonra oradaki belediyedeki oradaki bürokratların hepsini TCDD ve PTT A.Ş. ve Ulaştırma Bakanlığı’na konumlandırıldığını ve buradan doğru inanılmaz bir liyakatsizlik durumu oluştuğunu belirten Mesut Balcan, ;
“Şu an özellikle idari hizmet sözleşmeli istihdam şekli bizde tamamen liyakatsiz kadroların olmasıyla kurumun tamamen kimyasını bozdu. Çünkü bir dağıtıcının hangi görevleri yaptığı, gişe memurunun hangi görevleri yaptığıyla ilgili çok da bilgi sahibi değiller. Veya görevde yükselme sınavları özellikle bizim kurumda kangrenleşmiş bir durumda. Kafa kol ilişkisiyle başmüdürler atanıyor. Örneğin toplu iş sözleşmesinden önce yandaş ve iktidarcı sendikaların yöneticileri bazı illere Antep’ e başmüdür yardımcısı, Manisa’ ya başmüdür yardımcısı başka illere başmüdür olarak atanıyor. Ve özellikle iktidara yakın kişilerin atanmasıyla kurum şu an işleyemez bir hal aldı. Yer yer yolsuzluklar hırsızlıklar dijital arşivle ilgili altın mevzusuyla ilgili 2 milyon doların kaybı söz konusu. Sayıştay’ın raporlarında da yer aldı, PTT Türkiye Varlık Fonuna devredildikten sonra denetlenemeyen bir kurum halini aldı. Tabi buradaki kayıplar ve yolsuzluklar halkın cebinden çıkan ve bugün ki aslında ekonomik krizin nasıl buraya gelindiğiyle ilgili bize ipuçları vermektedir.
Aslında bu liyakatsizlik sadece PTT TRT’ de değil. RTÜK’ de hemen hemen bütün kendisine muhalif olan kanallara her gün ceza yağıyor. Ya da basın ilan kurumu kendisi gibi düşünmeyenlere reklam vermiyor. Sadece yandaşlarını ihya edecek politikalar yürütüyorlar. Biz de sendika olarak bazı görevlerimiz var. Özellikle bu bildiğimiz konuları kamuoyunun gündemine sokmak. Ve aynı zamanda toplumsallaştırmak. Ondan sonra diğer hukuki olsun mali sosyal özlük hakları olsun zaten ekonomiyle ilgili olan durumu biz Samsun’da bütün Rize halkını Karadeniz halkını oraya davet ediyoruz ve onun için buradayız.” Dedi
kuzeytv.org
YORUMLAR