Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun adıyla özdeşleşen Bilim ve Sanat Vakfı'nın kurduğu İstanbul Şehir Üniversitesi'nin faaliyet izni kaldırıldı.
Üniversite ilgili yaşanan kriz, Ahmet Davutoğlu ve Recep Tayyip Erdoğan gerilimin arttığı bir dönemde derinleşmişti.
Peki, 2008 yılında muhafazakâr camianın prestijli bir eğitim kurumu olarak yola çıkan üniversitenin yükseliş ve düşüş süreci neden ve nasıl yaşandı?
Muhafazakâr camianın prestijli üniversite projesi
Ahmet Davutoğlu'nun kurucularından olduğu, 1986 yılında bir grup muhafazakâr aydın öncülüğünde faaliyetlerine başlayan Bilim ve Sanat Vakfı, 2008 yılında İstanbul Şehir Üniversitesi'ni hayata geçirdi.
Üniversitenin kurulduğu dönem, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 2007 seçimleri ardından yeniden tek başına kurduğu yeni hükümetin ilk yıllarına denk geliyordu.
Adı, muhafazakâr camiada ve akademide bu vakıfla ve 'Stratejik Derinlik' kitabıyla özdeşleşmiş olan Ahmet Davutoğlu, bu yıllarda, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın danışmanlarındandı.
Üniversite kurulduğunda, muhafazakâr camiada ciddi bir heyecan yaratmıştı.
Yine liberal olarak tanımlanan entelektüel çevreden de üniversiteye önemli bir ilgi vardı.
Üniversitenin kadrosunda ise çok farklı siyasi görüşlerden akademisyenler de yer alıyordu.
'Şehir', ululararası standartlarda bir eğitim kurumu olma yolunda iddialı olduğu yönünde mesajlar veriyordu.
Erdoğan, Gül ve Davutoğlu ile açılış
Üniversitenin ilk akademik yıl açılışı, 2010 yılında yapıldı.
İstanbul, Altunizade'deki akademik yıl açılış töreninde dönemin Başbakanı Erdoğan, dönemin Başbakan danışmanı Davutoğlu ve dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hazır bulundu.
Hatta bu üç isim, bazı aile üyelerini de yanlarına alarak, Şehir Hatırası yazısının önünde toplu fotoğraf çektirdi.
Dragos'taki Tekel arazisiyle ilgili tartışmalar
Şehir Üniversitesi'nin Kartal, Dragos'taki eski TEKEL arazisine geçiş planları ise en başında itibaren kamuoyunda tartışma yarattı.
TEKEL, 2001 yılında özelleştirme kapsamına alınmıştı. TEKEL'in bu arazisi de Özelleştirme İdaresi'ne geçmişti.
Üniversite 2008'de, Dragos'taki arazinin 49 yıllığına kullanım hakkı için harekete geçti.
Bu süreçte, arazinin tahsis edilmemesi için hem eylemler hem de yıllara yayılacak bir davalar süreci başladı.
2009'da Cevizli Tekel Dayanışması adlı kampanya grubu kuruldu.
Davaların arkasındaki en önemli kurum ise Mimarlar Odası'ydı.
Arazinin kullanım hakkı girişimi davalara takıldı.
Özelleştirme Yüksek Kurulu 2015'te araziyi bedelsiz olarak üniversiteye devretti.
Sadece eğitim faaliyetleri için kullanılacağı şerhinin düşüldüğü kararda dönemin Başbakanı Davutoğlu ile dönemin Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in de ismi vardı.
Üniversite bunun ardından Halkbank'tan aldığı yatırım kredilerini de kullanarak arazide bir kampüs kurdu ve 2017'de buraya taşındı.
Ancak bu sırada davalar devam ediyordu.
Danıştay'ın dönüm noktası niteliğindeki kararı
Mimarlar Odası'nın arazinin bedelsiz devir edildiği gerekçesiyle açtığı davada Danıştay, 2018'de bu suçlamayı haklı buldu.
Danıştay, arazideki en büyük parselle ilgili açılan bu davada devir kararını iptal etti.
Üniversite, Halkbank'tan kredi alırken bu araziyi teminat göstermişti.
Halkbank ise Danıştay'ın kararını da gerekçe göstererek, üniversiteye verdiği kredi limitlerinin kullanımını durdurdu sonra da tüm bankalardaki varlıklarına tedbir koydu.
Bu dönemde üniversite yönetimi bu gelişmeleri eleştiriyor, birçok akademisyen ve öğrenci de yaşananlara tepki gösteriyordu.
Davutoğlu - Erdoğan geriliminin sonucu mu?
Danıştay'ın bu kararının eski yol arkadaşları Erdoğan ile Davutoğlu'nun rakip haline dönüştüğü bir döneme denk gelmesi, kararın siyasi olduğu yönünde yorumlara neden oldu.
Yıllar içinde başbakan danışmanlığından dışişlerine bakanlığına, oradan da başbakanlığa geçiş yapan Davutoğlu ile Erdoğan'ın arası, 2015 yılında açılmaya başlamış, Davutoğlu 2016'da başbakanlıktan istifa etmiş, 2019'da ise partisinden istifa edip Gelecek Partisi'ni kurmuştu.
'Şehir krizi' derinleşirken Erdoğan ve Davutoğlu arasındaki suçlamalar da sertleşmeye başladı.
Aralık 2019'daki bir konuşmasında Şehir Üniversitesi'nin tahsisini kendisinin yaptığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Malum zat başbakan olunca mülkiyet devrine dönüştürmüştür. Türkiye'de hiçbir üniversitede böyle bir şey olmamıştır" dedi.
Bu konuşmasında Davutoğlu'ndan birkaç kez "malum zat" olarak bahseden Erdoğan, "Bunlar Halkbank'ı dolandırmaya çalışıyorlar" ifadelerini kullandı.
Bu sözlere cevaben Davutoğlu, "Ekonomik servet oluşturma bakımından kimlerin nasıl statü değiştirdiklerini milletimiz çok iyi bilmektedir" dedi.
Davutoğlu, "yaşayan bütün Cumhurbaşkanları" ifadesini de kullanarak, "cumhurbaşkanları, başbakanlar ile birinci ve ikinci dereceden akrabalarının mal varlıklarındaki değişimin araştırılması" önerisini yaptı.
Davanın arkasındaki Mimarlar Odası ise ortadaki siyasi anlaşmazlıklarla ilgilerinin olmadığını, amaçlarının bir arazinin kamusal niteliğini korumak olduğunu belirtiyordu.
Marmara Üniversitesi'ne devir
Erdoğan ve Davutoğlu arasındaki karşılıkları suçlamalardan günler sonra üniversitenin faaliyet izni, "mevcut mali durumunun eğitim öğretim faaliyetini sürdürümeyecek hale geldiği; öğrencilerin, akademik ve idari personelin mağduriyetini büyüteceği ve eğitim-öğretim faaliyetlerinin aksamasının artık kaçınılmaz hale geldiği" gerekçesiyle geçici olarak durdurduldu.
İdaresi ise garantör üniversite olarak belirlenen Marmara Üniversitesi'ne devredildi.
Bunun ardından Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün, kayyum atanıncaya kadar Bilim ve Sanat Vakfı'nın yönetimini geçici olarak devraldığı da açıklandı.
Cumhurbaşkanlığı'ndan 'Şehir'i tarihten silen karar
Sürecin sonunda, gelinen aşamada ise üniversitenin tamamen kapatılmasına karar verildi.
30 Haziran tarihli Cumhurbaşkanı kararında, "garantör üniversitesi tarafından yapılan denetimler sonucunda mevcut mal varlığıyla eğitim ve öğretim faaliyetlerini sürdüremeyeceği tespit edilen ve bu durumu Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) tarafından onaylanan üniversitenin faaliyet izninin kaldırılmasına karar verildiği" duyuruldu.
Üniversitenin 2008 yılında başlayan tarihi böylece 12 yıl sonra sona ermiş oluyordu.
YÖK tarafından yapılan açıklamada da, kararın gerekçesi anlatıldı ve "öğrencilerin herhangi bir mağduriyet yaşamaması için azami hassasiyet gösterileceği" belirtildi.
AKP'nin içinden doğan Gelecek Partisi ve Deva Partisi kararın hukuki değil siyasi olduğunu belirterek sert tepki gösterdi.
Her ne kadar süreç boyunca AKP'den gelen açıklamalarda üniversite ile ilgili gelişmelerin hukukla ilgili olduğu belirtilmiş olsa da, üniversitenin kapatılması ağırlıklı olarak siyasi açıdan tartışılmaya devam edecek gibi duruyor.
Muhafazakâr camianın prestijli bir eğitim kurumu olarak yola çıkan üniversitenin yine aynı camia içindeki gerilimler üzerinden tartışılması ise yıllarca dikkat çekebilir gibi görünüyor.
YORUMLAR