Reklam

Hz. Peygamber (sas)’in Rüyada Görülmesi

Hz. Peygamber (sas)’in Rüyada Görülmesi

Hz. Peygamber (sas)’in Rüyada Görülmesi

Hz. Peygamber (sas)’in Rüyada Görülmesi

Hz. Peygamber (sas)’in Rüyada Görülmesi
09 Mayıs 2020 - 02:08

 

Hz. Peygamber (sas)’in Rüyada Görülmesi

Diğer insanlar gibi bir beşer olan Hz. Peygamber (sas)’in rüyada görülmesi gayet normaldir. Ancak manevî büyüklüğü ve şöhretinden ötürü O’nu görme konusu diğer bütün insanlardan daha farklı değerlendirme ve hükümlere neden olduğu gibi O’nu canlı olarak görmeye kıyaslanarak rüyada görmek de büyük bir fazilet olarak görülmüş ve gören kişinin gördüklerine ya da Hz. Peygamber (sas)’in söylediği sözlere büyük önem verilmiş ve buna bazı davranışlar bina etmesine neden olmuştur. Bilindiği gibi O’nu canlı gören kişilere sahabe denmiş ve peygamberlerden sonra en faziletli kişiler olarak görülmüşlerdir. Hatta bazı kişiler daha da ileri giderek hadis-i şeriflerin sıhhatini bu yolla sorguladıklarını belirtmiş ve rüyada ya da yakazada konuyu Hz. Peygamber (sas)’e sorup cevap aldıklarını söylemişlerdir. Bu düşüncelerin elbette bazı sebepleri bulunmaktadır. Meşhur ve sahih olan ve faklı metinleri bulunan hadis-i şerifler meselenin temelini oluşturmuş gibi görünüyor. Biz de bu hadis-i şerifler üzerinden konu hakkında bazı açıklamalarda bulunmak istiyoruz.

Müslim’deki rivayet şu şekildedir:

أَنَّ أَبَا هُرَيْرَةَ، قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ: «مَنْ رَآنِي فِي الْمَنَامِ فَسَيَرَانِي فِي الْيَقَظَةِ، أَوْ لَكَأَنَّمَا رَآنِي فِي الْيَقَظَةِ، لَا يَتَمَثَّلُ الشَّيْطَانُ بِي»

Hz. Ebû Hüreyre, “Hz. Peygamber (sas)’in şöyle dediğini duydum” dedi: “Beni rüyasında gören yakazada (uyanıkken) de görecek ya da sanki beni yakazada görmüş gibidir, şeytan benim şeklimde temessül edemez.” (Müslim, Rüya,1)

İmam Nevevî Sahih-i Müslim şerhinde bu hadis için, hepsinin de sahih olduğunu söylediği, şu farklı metinleri verir:

مَنْ رَآنِي فِي الْمَنَامِ فَقَدْ رَآنِي فَإِنَّ الشَّيْطَانَ لَا يَتَمَثَّلُ بِي وَفِي رِوَايَةٍ مَنْ رَآنِي فِي الْمَنَامِ فَقَدْ رَآنِي فَإِنَّهُ لَا يَنْبَغِي لِلشَّيْطَانِ أَنْ يَتَشَبَّهَ بِي وَفِي رِوَايَةٍ لَا يَنْبَغِي لِلشَّيْطَانِ أَنْ يَتَمَثَّلَ فِي صُورَتِي وَفِي رِوَايَةٍ مَنْ رَآنِي فَقَدْ رَأَى الْحَقَّ وَفِي رِوَايَةٍ من رآني في المنام فسيراني في اليقظة أَوْ لَكَأَنَّمَا رَآنِي فِي الْيَقِظَةِ

“Beni rüyada gören beni görmüştür, çünkü şeytan benim şeklimde temessül edemez.”  “Beni rüyada gören beni görmüştür çünkü şeytan bana benzeyemez” “Şeytan benim şeklimde ortaya çıkamaz (görünemez)” “Beni gören gerçeği görmüştür.” “Beni rüyada gören yakazada da görecek ya da sanki yakazada görmüş gibidir.” (İmam Nevevî, el-Minhâc fî Şerḥi Ṣaḥîḥi Müslim b. Ḥaccâc, 15/24)

Buhari’nin rivayetinde ise ilgili hadis şöyledir:

تَسَمَّوْا بِاسْمِي وَلاَ تَكْتَنُوا بِكُنْيَتِي، وَمَنْ رَآنِي فِي المَنَامِ فَقَدْ رَآنِي، فَإِنَّ الشَّيْطَانَ لاَ يَتَمَثَّلُ فِي صُورَتِي، وَمَنْ كَذَبَ عَلَيَّ مُتَعَمِّدًا فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ

“Benim ismimle isimlenin (çocuklarınıza ismimi verin) ama künyemi vermeyin. Beni rüyasında gören gerçekten görmüştür çünkü şeytan benim şeklimde temessül edemez, (görünemez). Söylemediğim bir şeyi ben söylemişim gibi bilerek bana isnat eden cehennemdeki yerini hazırlasın.” (Buharî, İlim, 38)

Öyle anlaşılıyor ki Hz. Peygamber (sas)’e yapmadığı bir işi ya da söylemediği bir sözü isnat etmek nasıl ki cehenneme götürecek ciddi bir günah ise O’nu görmediği halde rüyasında gördüğünü söylemek de aynı şekilde günahtır. Zira Buhari’de geçen başka bir hadis-i şerifte buyurduğu gibi, söylemediği veya yapmadığı bir şeyi O’na isnat etmek başkasına isnat etmek gibi değildir. (إِنَّ كَذِبًا عَلَيَّ لَيْسَ كَكَذِبٍ عَلَى أَحَدٍ) (Buharî, Cenaiz, 24)

Şarihlerin bu hadisler üzerinde yaptıkları açıklamaları şöyle özetlemek mümkündür:

El-Mazirî (536/1141)’ye göre hadisleri zahirine göre anlamaya yani Hz. Peygamber (sas)’in bizzat rüyada görülmesine bir engel bulunmuyor, aklen de muhal değildir. Hz. Peygamber (sas)’i bilinen özelliklerinden farklı görenler, O’nun şahsında değil sıfatlarında yanılmışlardır. Özelliklerini yanlış bildiklerinden ya da yanlış hayal ettiklerinden farklı görmüşlerdir ancak mübarek zatı bizzat görülmüştür. İdrak için görme duyusu olan gözle görmek şart olmadığı gibi farklı iki mekânda görmeye de bir engel bulunmuyor, O’nun var olması, yaşamış olması yeterlidir. Üstelik peygamberlerin bedenleri de çürümemekte ve (farklı bir hayat mertebesinde) yaşamaktadırlar. Mesela haksız yere birisini öldürmeyi emretmişse bu zatında değil sıfatlarında bir yanlışlıktır.” (Nevevî, 15/24)

İbn Bakillanî (402/1013) şu açıklamayı yapıyor: “Beni görmüştür” sözü “rüyası sadık ve sahih rüyadır, adğas u ahlam türünden olmadığı gibi şeytandan da değildir. Nitekim sahih hadiste “gördüğü haktır, gerçeği görmüştür” ifadesi buna işaret etmektedir. Bazı kişiler O’nu anlatılan özellikleri dışında da görmektedir, mesela sakalı tamamıyla beyazlamış olarak gördüğü gibi farklı kişiler aynı anda görebilmektedir. Öyle ise hadis-i şerif zahirî anlamına alınmamalıdır.”

Kadı İyaz (544/1149)’ın izahı ise şöyledir: Hz. Peygamber (sas)’in “beni gerçekten görmüştür” veya “gerçeği görmüştür” şeklindeki ifadeleri, O’nu bilinen özellikleriyle görmesi şartıyladır, farklı özelliklerde görmüşse o rüya zahirine göre ele alınmamalı, tevil edilmelidir. Kadı İyaz, ismini vermediği bir alimden şu açıklamayı da aktarmaktadır: “Hz. Peygamber (sas)’in rüyada görülmesinin gerçek olması, o rüyanın sahih olması ve şeytanın O’nun şekline girememesi Cenab-ı Hakk’ın Hz. Peygamber’e has bir ikramıdır, ta ki şeytan rüyada bile O’nun adına bir yalan uyduramasın. Nitekim Allah peygamberler eliyle mucizeler yaratmış, uyanıkken de şeytanın onların şeklinde temessül etmesine ve yalan şeyler söylemesine engel olmuştur. Aksi olsaydı hak ve batıl birbirine karışacak ve doğru olan tesbit edilemeyecekti. Allah böylece peygamberlere vahyettiği hakkı şeytanın vesvese, yanlış duygu ve dürtülerinden muhafaza etmiştir. Bu durum rüyada da devam etmektedir.” Bu ifadelerden şeytanın diğer peygamberler ve melekler şeklinde de temessül edemeyeceği anlaşılmaktadır. (Aynî, Umdetu’l-Kari, 2/156)

“Beni uyanıkken (yakazada) görecektir ya da uyanıkken görmüş gibidir” ifadesi üç anlamda yorumlanmıştır: 1. Bundan murat kendi asrında yaşayan kişilerdir, O’nu rüyasında gören daha hicret etmemişse buna muvaffak olup uyanıkken de görecektir. 2. Ahirette O’nu görecek ve bu rüyanın gerçekliği ortaya çıkacaktır, nitekim bütün müminler O’nu ahirette göreceklerdir. 3. Ahirette daha özel ve yakın bir şekilde görecektir. İmam Nevevî birinci ve üçüncü maddelere katılmakta ve şu eklemeleri yapmaktadır: “İkincisi: Gerçek hayatta bu rüyanın tevilini ve gerçekliğini görecektir. Ahirette göreceğine dair yorum uygun değildir zira O’nu rüyada gören ve görmeyen her mümin ahirette görecektir.”

Karafî (684/1285) şu yorumu yapmaktadır: Sahih bir şekilde iki gurup insan Hz. Peygamber (sas)’i rüyada görebilir: 1. Sahabe: Onu gerçek özellikleriyle tanıdığı için rüyada gördüğünün Hz. Peygamber olduğuna hükmedilir. 2. O’nun özelliklerini çokça duyduğu ve şemail kitaplarından okuyup öğrendiği için bu özellikler adeta kendisinde iz bırakan kişinin de gördüğü yine sahih bir şekilde Hz. Peygamberdir. Bu iki gurubun dışında görenlerin kesin O olduğuna hükmedilemez; misalini görmeleri mümkün olduğu gibi şeytan o şekilde hayal kurdurmuş da olabilir. Görülen kişinin “ben Allah Resulüyüm” demesi veya orada bulunan birinin “bu Allah Resulüdür” demesi bir şey değiştirmez. Zira şeytan her türlü yalanı söyler. (Karafî, el-Furûk, 4/244) 

İbn Ebi Cemre (675/1276) ve diğer bazı kişiler konuyu daha farklı yorumlamakta ve şöyle demektedirler: Hz. Peygamber (sas)’i rüyada gören kişilerin tamamı değil ama bazı hak dostları O’nu yakazada, berzah aleminde, özellikle de vefata yakın anlarda göreceklerdir. Bu onlara has bir keramettir ki birçok hak dostu veli zatlar gördüklerini söylemişlerdir. Bunun mümkün olduğunu İmam Gazalî, Kadı Ebû Bekir b. Arabî, İzz b. Abdisselam, İbn el-Hacc ve Yafii söylemişlerdir. Bu konuda özel kitaplar telif edenler de olmuştur. (Aynî, Umdetu’l-Kari, 2/154) Mesela İmam Suyutî Tenvir’u-l Helek fi İmkân-i Ru’yeti el-Nebi ve’l-Melek adlı eserinde Hz. Peygamber ve meleklerin, rüyanın yanı sıra dünyada yakazada da görülebileceğini birçok misal vererek anlatmıştır. Şa’ranî el-Mizan aldı eserinde, İbn Hacer el-Heytemî de el-Fetava el-Hadisiyye adlı eserinde bu konuyu ele almış, caiz ve mümkün olduğunu söylemişlerdir.

Kurtubî (671/1273) gibi bazı alimler rüyada görülen şeylerin bizzat kendileri olmayıp “misalleri” olduğunu, bu misalin bazen ilgili şeyin gerçeğiyle mutabık, bazen farklı göründüğünü söyleyerek bu durumun Hz. Peygamber için de söz konusu olduğunu beyan etmişledir. Nitekim Hz. Peygamber (sas) de فَإِن الشَّيْطَان لَا يتَمَثَّل بِي “şeytan benim şeklimde temessül edemez, benim misalim olamaz” buyurmuştur.

İmam Gazalî de böyle düşünenlerdendir. O şöyle diyor: “Beni görmüştür…” ifadesi bizzat bedenimi, cismimi aynıyla görmüştür demek değildir. “Bedenimi hatırlatacak, ona işaret edecek, onu idrak ettirecek bir misal/örnek” görmüştür demektir. Aslında yakazada görülen beden bile bizzat kendisi değildir, O’nun, peygamberlik hakikatine mahal olan mübarek ruhuna araç olan bir misaldir, O’nun mübarek ruhu, şahsiyeti veya hakikati değildir, sadece hakikate araç olan bir misaldir.”

Yukarıdaki ifadelerden biri dar biri daha geniş iki yorum olduğu anlaşılmaktadır:

1. Dar görüşe göre “Hz. Peygamber (sas)’i rüyamda gördüm” diyenin rüyası, bize aktarılan hilyesine ve şemailine uygunsa bu rüyası aynıyla ve tevile gerek olmadan sahihtir, değilse tevil edilmelidir. Genç olarak gördüyse gençlik hilyesi ve şemaili, yaşlı şekliyle gördüyse vefatına yakın olan şemaili ile görmesi gerekir. Ancak bu görüş azınlıkta kalan bir gurup alimin görüşüdür.

2. Geniş olarak konuyu ele alanlar ise şöyle derler: Hz. Peygamber, hangi şekil ve şemaille görülürse görülsün sahih olarak görülmüştür. Çünkü şeytan O’nun şeklinde görünemez, temessül edemez. Nitekim “zayıf” kaydıyla aktarılan bir hadiste “ben her şekilde görünürüm” فإني أرى في كل صورة buyurmuştur. (Bkz: İbn Hacer, Fethu’l-Barî, 12/384) Hatta sakalsız, beyaz sakallı vs. şekilde de görülse bile fark etmez. Önemli olan gören kişinin gördüğü kişiyi Hz. Peygamber olarak algılaması ve anlamasıdır. Mesela şemailinden haberi olmayan bir kişi de O’nu görebilir ve büyük ihtimalle bu kişi kendi dönemindeki veya duyduğu ya da tanıdığı en salih ve muttaki kişiler şeklinde görünecektir ki bu muttaki kişi mesela sakalsız da olabilir. Bu rüya sahihtir ve görülen Hz. Peygamberdir. Nitekim bu şekilde birçok rüya aktarılmaktadır.

İki görüşü cemedenler ise şu açıklamayı yaparlar: Hz. Peygamber (sas)’i şemailde yazılı olduğu gibi gören kişi O’nun zatını görmüştür, farklı gören kişi O’nun timsalini görmüştür. Şeytan ne zatının ne timsalinin şekline giremeyeceği için rüya sahihtir ve Hz. Peygamber (sas) o rüyada görülmüştür. İki durumda da rüyayı gören kişi bu rüyayı ihmal etmemeli, ilgilisine yorumlatmalı ve dersler çıkarmalıdır; dünyası veya ahireti için ya müjdeli bir haber verilmiştir ya dikkat etmesi gereken bir şeye işaret edilmiştir.

Bazı alimler Hz. Peygamber (sas)’i karşısındakini eksiksiz bir şekilde aksatan çok parlak ve tam cilalı manevî bir ayna gibi değerlendirdiği için rüyada O’na yakışan ve hoş olan bir şekilde görülmüşse gören kişinin dine bağlılığı, bolluk, bereket, Müslümanların galibiyeti, rahmet ve insanlığın yaygınlığı vs. şeklinde; Hz. Peygambere yakışmayan ve hoş olmayan bir şekilde görülmüşse bu durum gören kişinin veya o dönemin eksikliği, dindeki ihmaller, bid’atların çoğalması, kıtlık vs. olarak yorumlanmıştır. Mesela O’nu İngiliz şapkasıyla gören kişinin rüyası, görenin Hristiyan adetlerine olan ilgisi şeklinde yorumlanmıştır. Ancak görüşleri aktarılan iki gurup da rüyada Hz. Peygamberden duyulan sözlerin ve görülen davranışların şer’î ahkama uygun olması gerektiği, aksi takdirde ya uyulmaması ya da tevil edilmesi gerektiği noktasında ittifak etmişlerdir. (Bkz: Muhammed Enver Şah, Feyzu’l-Bari Ala Sahihi’l-Buhari, 1/290, es-Sehârenfûrî, Bezlu’l-Mechûd, 13/420)

Hz. Peygamber (sas)’i rüyada görmek adeta yakazada görmek anlamında yorumlansa bile bazı hususiyetler bu rüya ile gerçekleşmez. Mesela: 1. O’nu rüyada gören ‘sahabi‘ sayılmaz. 2. Her ne kadar İbn Arabî başta olmak üzere bazı tasavvuf ehli zatlar ilham, keşf ve rüya yoluyla hadis tashihinin caiz ve mümkün olduğunu söylemişlerse de rüyada Hz. Peygamber (sas)’den duyulan sözlerin hadis-i şerif sayılmayacağı ve bu yollarla hadis tashihinin yeterli ve mümkün olmayacağı konusunda hadis alimleri görüş birliğine sahiptir. 3. Rüyada Hz. Peygamber (sas)’den duyulan sözler, emirler ve görülen davranışlar şer’î delil olmazlar; rüya için verilen genel hüküm burada da geçerlidir. Yani onlarla amel etmek mecburiyeti yoktur, zira zanna dayalı görüntü ve sözlerdir, ancak objektif şer’î delilleri destekler mahiyette onlardan istifade edilebilir. Getirdiği dine ve sünnetine uygun olmayan söz ve davranışlar, rüyayı görenin eksik veya yanlış duymasına ve görmesine hamledilir veya rüya tabir ve te’vil edilir.

Hz. Peygamber (sas)’i Rüyada Görmenin Faydası

Efendimizi rüyasında gören kişi ciddi bir ferahlık ve sevinç hisseder, bu rüyayı Hz. Peygamber (sas)’i sevdiğine, getirdiği dine ve sünnetine bağlılığına yorar. Eğer rüyada kendisine güzel, müjdeli sözler söylemiş veya buna işaret eden davranışlarda bulunmuşsa bu sevinç daha da artar ve belki de bir ömür bunun müsbet etkisiyle yaşar. Böyle bir rüya gören kişi bazı kötü davranış ve alışkanlıklarından vazgeçebilir, eksik ibadetleri varsa onları eda edebilir, daha müstakim bir hayat yaşama gayreti içine girebilir. Ciddi şekilde günahkâr olduğu için ümitsizlik eşiğine gelmişse hayatını düzene koymak için bunu bir işaret, ikaz ve fırsat olarak değerlendirebilir.

Bir kısım insanlar nefislerine sahip olamayarak bununla övünebilirler, farklı bir eda ile etraflarına anlatırlar ki bu ucub sayılabileceği için doğru bir davranış değildir.

Hz. Peygamber (sas)’i rüyada görmeyi “din ve şeriat” olarak yorumlayan dolayısıyla kâmil ve olumlu bir görme ise görenin dininin kemaline, eksik ve hoş olmayan bir görme ise dininin eksikliğine yoran alimler de olmuştur. (İbn Hacer, Fethu’l-Bari, 12/386)

Yakaza Hali

Yazıda sık sık geçen yakaza hali her ne kadar “uyanık olmak, uykuda olmamak” anlamında ise de zaman içinde özellikle tasavvuf ehli tarafından farklı anlamlarda da kullanılmıştır ve “sâlikin kalbinin Hak’tan gelen bir uyarıyla uyanıklık haline (teyakkuz) kavuşması” anlamı verilmiştir. Gaflet uykusundan uyanan sâlik günahlarından tövbe eder ve Hakk’a yakınlaşmak için gayret gösterir.

Ayrıca yakaza uyku ile uyanıklık arası ve şuurlu yaşanan bir hal olarak da tarif edilmiştir. Bunun zirve şekli “gözlerim uyusa da kalbim uyumaz” (Buhari, Menakıp, 24) buyuran Hz. Peygamber (sas)’in halidir. İmam Suyûtî ve İbn Arabî gibi bazı hal ehli alim zatlar birçok defa yakazada Hz. Peygamber (sas)’i görüp konuştuklarını beyan etmişlerdir. Tabi yakazada görülen sadece Hz. Peygamber de değildir, başka kişiler de görülebilirler.

Günümüzde tartışmalı ve henüz yeterli bilimsel veriler olmasa da yakaza hakkında şu şekilde açıklamalar yapılmaktadır: “Uyku-uyanıklık arası, tam uyanmadan önceki (hipnopompik) ve aynı zamanda, uykuya dalmadan önceki (hipnogojik) yarı uyku hali olup, ayırt edici özellikleri, beyindeki neo-korteks tabakalarının etkin olmaması, yani duyu organlarından bilgi gelmemesi ve beynin alfa dalgaları yayınlamasıdır.

Uyku-uyanıklık arası denilen bu yarı uyku hali doğal olarak meydana geldiği gibi, çeşitli yöntemlerle yapay olarak da oluşturulabilir. Uyku-uyanıklık arası halinde, göz kapakları kapalıyken gözyuvarların hareket etmeleri söz konusu olabilir ki, bu göz hareketleri rüya görüldüğünü gösterirler. Kimi zaman paranormal algılamaların meydana geldiği rüyalarda imaj ve seslerin duyusal (beş duyu yoluyla) değil, zihinsel algılanması söz konusudur. Uyku-uyanıklık arası, şuuraltı kapısının açıldığı hal olarak da belirtilir. (….)

Uyku-uyanıklık halindeyken elde edilen paranormal algılamalar, dinsel ve ruhçulukla ilgili alanlardaki bazı kişilerin yaşamlarında önemli bir yer tutar. Ruhçuluk alanında bu algılamaları yaşayanlar genellikle medyumlar ve benzeri özellikteki ruhçulukla yakından ilgisi bulunan bazı kişilerdir. Dinsel alandaki bu türden kişilere ise keramet sahibi evliyalar gözüyle bakılır. Birçoklarınca paranormal algılamaları olan bu tür kişiler peygamber olarak sayılmamakla birlikte, Tanrı katından ilhamlar aldığı düşünülen, keramet sahibi yüce insanlar olarak görülürler.[1] (Bkz: https://tr.wikipedia.org/wiki/Uyku-uyan)

Bu anlamıyla yakaza hali hem uyanıklıktan hem de rüyadan faklı üçüncü bir hal anlamına gelmektedir. Bu durum şayet bilimsel çalışmalarla da desteklenirse Hz. Peygamber (sas) başta olmak üzere, yakazada görülen kişilerin söz ve davranışları konusunda daha ciddi ve titiz yorumlar yapılması icap edecektir.

Sonuç

Hz. Peygamber (sas)’in rüyada görülmesi hakkındaki yukarıda verilen hadis-i şerif ve şerhlerinden özet olarak şu sonuçları çıkarmak mümkündür:

  1. Her varlık gibi Hz. Peygamber (sas)’in de rüyada görülmesi gayet tabiidir. Ancak bu tür rüyaların çok nadir oldukları unutulmamalıdır.
  2. O’nu görmediği halde “gördüm” demek caiz olmadığı gibi hem yalan hem de O’na büyük bir iftira sayılır, zira müminler sorgulamaksızın buna inanırlar, anlatılanlara değer verirler ve bazı kişiler rüyada da olsa O’ndan aktarılan sözleri emir gibi telakki edip hemen uygulamak isteyebilirler. Buhari’de geçen bir hadis-i şerifte bizzat kendisi konunun hassasiyetine işaret ederek “söylemediğim veya yapmadığım bir şeyi bana yalandan isnat etmek başkasına isnat etmek gibi değildir” buyurmuştur.
  3. Rüyaların bir kısmı şeytanın verdiği dürtü ve vesveseler neticesi oluşur ve şeytan rüyada farklı kişilerin şeklinde görünebilir. Bazı rüyalar da günlük olay, sıkıntı ve geçmişte bastırılmış duyguların tesiri ile meydana gelir ki bunlara Kur’an “adğas u ahlam” adını verir. İşte Hz. Peygamber (sas) bu iki şekilde de görülmez. Yani ne şeytan O’nun şeklinde temessül edebilir ne de O’nun görüldüğü rüyalara adğas u ahlam denilebilir. Görüldüğü rüya sahihtir, bizzat veya temsil şeklinde görülmüştür, zira şeytan O’nun temsili olarak da görülemez.
  4. Hz. Peygamber (sas)’i rüyasında gören kişinin O’nu şemail kitaplarında tasvir edilen özellikleriyle görmesi mümkün olduğu gibi bilgi, hayal, tasvir, şekil, görüntü, temsil vb. hususların rüyayı etkilemesi ve şekillendirmesi söz konusu olduğundan, farklı şekillerde görmesi de mümkündür. Hangi şekilde görülürse görülsün bu rüya sahihtir ve şeytan O’nun şekline giremediği için her durumda görülen yine Hz. Peygamberdir. Önemli olan gören kişinin gördüğü kişiyi Hz. Peygamber olarak algılaması ve anlamasıdır. Kişi kafasında oluşan profil ve gördüklerinin etkisi ile kendi döneminin en salih ve muttaki zatları şeklinde O’nu görebilir ki bu zatlar mesela sakalsız, beyaz sakallı, takım elbiseli veya farklı kıyafet ve görünüşlere sahip olabilirler.
  5. Şemail kitaplarında bize anlatılan şekilde görülebilmesi için Hz. Peygamber (sas)’in filmlerde, tiyatro sahnelerinde vs. bir şahıs tarafından temsil edilmesi, resminin çizilmesi, karikatürünün yapılması vs. uygun olmadığı gibi (caiz değildir de denilebilir) kişilerin kendi düşünce, hayal ve dönemlerine göre O’nu rastgele tavsif etmesi, giydiği kıyafet, saç ve sakal şekli vb. görünüşlerini olduğundan farklı anlatması da uygun değildir. Zira bunlar zihinde iz bırakmakta ve rüyada o şekilde görülmesine neden olabilme ihtimali artmaktadır.
  6. O’nu rüyada gören ‘sahabi‘ sayılmaz.
  7. Rüyada Hz. Peygamber (sas)’den duyulan sözlerin hadis-i şerif sayılmayacağı ve bu yolla hadis tashihinin yeterli ve mümkün olmayacağı konusunda hadis alimleri görüş birliğine sahiptir.
  8. Rüyada O’ndan duyulan sözler, emirler ve görülen davranışlar şer’î delil olmazlar; rüya için verilen genel hüküm burada da geçerlidir. Yani onlarla amel etmek mecburiyeti yoktur, zira zanna dayalı görüntü ve sözlerdir, ancak objektif şer’î delilleri destekler mahiyette onlardan istifade edilebilir. Getirdiği dine ve sünnetine uygun olmayan söz ve davranışlar, rüyayı görenin eksik veya yanlış duymasına ve görmesine hamledilir veya o rüya şer’î ahkama ve ilmî verilere göre tabir ve te’vil edilir.
  9. Genel olarak rüya ve özel olarak da Hz. Peygamber (sas)’in rüyada görülmesi bazı kişi ve guruplar tarafından istismar edildiğinden bu konuda daha dikkatli olunmalı ve şer’i ahkama, bilime, ahlak prensiplerine, akla ve insanlığın ortak tecrübesine aykırı hususlar kabul edilmemeli, onlara kanmamalı, uygulanmamalı ve kişi ve olaylar, büyük ihtimalle çokları uydurma olan veya tevil gerektiren, bu tür rüyalarla değerlendirilmemelidir.

[1] Bkz: https://tr.wikipedia.org/wiki/Uyku-uyan%C4%B1kl%C4%B1k_aras%C4%B1 (06.05.2020.)

Bu haber 1588 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum