Reklam

Henüz kundakta olan bir bebeği düşünün

Henüz kundakta olan bir bebeği düşünün: Doğduğu köy evinde, isli gaz lambasına ulaşmak için, eliyle koluyla çaba sarf edip, can atarmış. Işığa yaklaştırılınca da çığlıklar atar sevinirmiş.

Henüz kundakta olan bir bebeği düşünün

Henüz kundakta olan bir bebeği düşünün: Doğduğu köy evinde, isli gaz lambasına ulaşmak için, eliyle koluyla çaba sarf edip, can atarmış. Işığa yaklaştırılınca da çığlıklar atar sevinirmiş.

Henüz kundakta olan bir bebeği düşünün
25 Nisan 2020 - 14:29



Aydınlanmaya, öğrenmeye, eğitilmeye can atan o küçük bebek gün gelir yarım yamalak bir ayakla kilometrelerce yol yürüyerek ilkokul dördüncü sınıfa kayıt olmak için (okul kapısından dilenci sanısıyla kovulmasına rağmen) mücadele etmekten vazgeçmez. Ve bu kararlı mücadele O’nu Cilavuz Köy Enstitüsü’ne oradan da Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü'ne taşır.

Ülkemizin pek çok şehrinde öğretmenlik görevinden sonra, 1965 yılında da Türkiye Öğretmen Sendikası (TÖS) kurucuları arasında yer alır. 1976 yılından başlayarak Cumhuriyet, Milliyet, Akşam, Vatan gazetelerinde art arda yazılar yazar. Yazdıkça da pek çok önemli ödüller gelir yazdığı eserlere.

1964 Analar Ve Çocuklar (Röportaj) - 1963 Karacan Armağanı

1975 Haley (Öykü) / Antalya Altın Portakal Ödülü

1975 Kanlıdere'nin Kurtları (Roman) - 1976 Türk Dil Kurumu Roman Armağanı

Arkasından yayına başlayan Demokrat Gazetesi'nin sahipliğini ve yazarlığını üstlenir.

‘’Kafdağı’nın ardından çarıklarıyla gelip yalınayak giden’’ çok özel değerimiz Dursun Akçam’ın izinden iz sürme çabasındayken, bize bu konuda yol gösterici olan Değerli Hocam Alper Akçam’ın ‘’Kiraz’’ adlı eserinde de Dursun Akçam’ın öykü ve romanlarında( Ölü Ekmeği, Köyden İndim Şehire, Haley, Kanlıdere'nin Kurtları, Maral, Sevdam Ürktü, Ucu Ucuna Yaşam, Kafdağı'nın Ardı ) tadına doyamadığım izlere denk geldim pek çok yerinde:

Anadolu’da hasat zamanı gece gündüz günlerce dağlarda, tarlalarda ürünleri derleme telaşındayken kuru hasırlarda yatmaktan, kavurucu sıcağın ortasında, yarı aç, susuz bir durumda verilen mücadeleden sonra yaşamın güzelliğini bir avuç kirazın can veren tadında bulmak ayrı bir keyiftir.

Ve bu eserde, sevdiği kadına olan tutkusunu, aşkını ifade etmek için ‘’Sen benim kirazımsın’’ der genç adam. Çünkü kiraz günlerce yatak yüzü görmeden dağlarda hasat için mücadele veren Anadolu insanı için cansuyu gibi değeri olan meyvedir. Üstelik uzaklardan, Karadeniz'den uzun yolları kat ederek çoğu kez öküz sırtında gelir. Takas yoluyla (peynir, buğday, arpa) tüketiciye ulaşır.

Ve bu aşk öyküsü Ankara’ya kadar uzanırken günümüz kültürü de sorgulanıp, irdelenir derinlemesine....

"Kiraz bir tek bireyin değil, ortak bir güzelliğin adı olabilirdi ancak! Yoksunluktan varsıllığa, karanlıktan aydınlığa, kıtlıktan berekete geçişin, bencillikten paylaşmaya çıkan bir yolun sonunda varılacak olan bir cennet meyvesi. Çocuksu umutların tazelendiği bir tat." (Alper Akçam )

Hani ninelerimiz, yemek ya da ekmek yapmak için evin ocağında sönmeye yüz tutmuş tezek ya da odun küllerinden ufacık bir ateş kırıntısını alıp da büyütürlerdi ya, istiyorum ki o ateşin bir benzerini biz de bu değerli eserleri okuyarak aydınlanma yolunda büyütelim.

Çünkü her biri uzun yorucu engellerle dolu yaşamın öykülerinden yansımaları içeriyor. Bu öykülerden alınacak dersler ve öğretilerle yolunuz aydınlık olur umarım.
Gülsen Dede

Bu haber 1945 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum