Reklam

Hamsi balık değildir, Yaşam kültürüdür...

Harika bir Yılmaz Özdil makalesi; Hamsi balık değildir. Yaşam kültürüdür. Kendisi küçücük, etkisi devasadır.

Hamsi balık değildir, Yaşam kültürüdür...

Harika bir Yılmaz Özdil makalesi; Hamsi balık değildir. Yaşam kültürüdür. Kendisi küçücük, etkisi devasadır.

Hamsi balık değildir, Yaşam kültürüdür...
23 Ocak 2021 - 22:15

 
Kendisi küçücük, etkisi devasadır.
 
Tee dört bin yıllık çömleklerin üstünde çizimleri var.
 
Bol ve ucuz olduğu için Bizans'ın en önemli gıda maddelerinden biriydi, haşlayarak yerlerdi.
 
Kanuni'yle beraber Osmanlı mutfağına girdi, Trabzon doğumlu muhteşem Süleyman'ın çocukluk lezzetiydi, olmazsa olmaz yemeğiydi, buğulamanın adını bile duyduğunda ağzı sulanırdı, bugün Topkapı Sarayı'nda sergilenen kılıcına hamsi motifi işletmişti.
 
1650'li yıllarda Karadeniz'i dolaşan Evliya Çelebi'nin notlarında yeralıyor, çorbası, böreği, yahnisi, 40 çeşit yapıldığını anlatıyor, pilaki tarifi veriyor, “hamsi tekneleri limana yaklaşınca borazanlar öttürülüyor, şehir ahalisi elindeki işi bırakıp limana koşuyor” diyor.
 
Türkülerimizde var, halkoyunlarımızda var, mizahımızda var.
 
Divan şairi ve halk kültürü araştırmacısı Hamamizade İhsan bey'in 1928'de kaleme aldığı Hamsiname'den bu yana, kitapları yazılıyor.
 
 
Ve, tarihte bir ilk yaşandı.
 
Hamsi avı sezonunda hamsi avlamak yasaklandı.
 
 
Çünkü, yasal sınır var.
 
Avlanabilmesi için boyunun 9 santimetre olması gerekiyor.
 
Şu anda 6 santimi bile zor buluyor.
 
Normalde 18 santime kadar büyür, 12 santim avlanması için idealdir ama, şu anda yarısı kadar bile büyümüyor.
 
 
Niye derseniz…
 
Gündüzleri derine iner, 60-70 metrelerde dolaşır, geceleri yukarı çıkar, yüzeye yakın dolaşır, karnını doyurmak için kıyılara yanaşır.
 
Planktonla beslenir.
 
 
Mikroskobik boyuttaki planktonları da dereler doyurur… Sonbaharda ağaçların yaprakları dökülür, çürür, ormanlardan süzüle süzüle gelen derelerle denize taşınır, planktonlar da işte bunlarla beslenir.
 
 
Ağaçtan dereye, dereden planktona, planktondan hamsiye, zincirin halkalarıdır.
 
 
Doğanın kılcal damarları olan dereleri yok ettiğinde, ekosistemin kan dolaşımı sekteye uğrar, besin zinciri kopar.
 
İşte şu anda tam olarak böyle oldu.
 
 
Hamsi “hes”ler yüzünden büyümüyor.
 
 
Hes tabir edilen setler, dereleri kurutmakla kalmıyor, derelerin taşıdığı organik yükü tutuyor, denize ulaşmasını engelliyor, planktonlar azalıyor, hamsi de yiyecek plankton bulamıyor.
 
 
10 yılda Karadeniz derelerine 200'ün üstünde hes yapıldı, 20'sinin inşaatı devam ediyor, 120'sinin projesi temel atma aşamasına geldi.
 
Bunlar henüz devede kulak, toplam 1.700 küsur hes lisansı dağıttılar!
 
 
Tarım ve orman bakanlığının, bir taraftan hes'lere izin verip, öbür taraftan hamsileri korumak için av yasağı getirmesi… Her iki kararın da aynı bakanlıktan çıkması, trajikomiktir.
 
 
Hayatı yok eden “hes” kısaltmasını sevimli hale getirmek için, koronavirüse karşı “hes” kodu verilmesi ise, ölümcül ironidir.
 
 
Hes denilen kavram, hesapsızlıktır, öngörüsüzlüktür.
 
Ve aslına bakarsanız, aşımız niye yoksa, hamsimiz de ondan yoktur.
 
Her iki mahrumiyetin de sebebi, aynı vizyonsuzluktur.
* Yılmaz Özdil
*
Sonuç:
Ekosistem deki zincirin tek bir halkasını dahi bozduğunuz zaman tüm sonuçları başta İNSAN olmak üzere tüm canlılar için felaket oluyor.

Bu haber 1670 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum