Küçük bir bahçesi...
Bahçesinde köpeği...
Yemişler dikelim fidandan, biraz da domates falan...
Aksam erken yatıp, sabah ezanıyla uyansak.
İlk önce bahçeye inip, çiğ düşmüş biberleri toplasak...
Ağaçları sulayıp, feslegenleri okşasak...
Ayagımız toprağa bassa, gelen geçenle selamlaşsak...
Etrafımızda kuş sesleriyle...
Balkonda bir kahvaltı, kahvaltıda tereyağlı köy yumurtası...
İkindi vakitlerinde asma çardagı altında, komşularla semaverde çay sefası...
Çilek kokusu getiren meltem esintileri ve
kucaklaşan gönül sohbetleri..
Akşam olunca çeksek perdeleri, sobayı yakıp kestane atsak.
Kıvrılıp miskin bir kedi gibi yerdeki mindere,
iliklerimize kadar uykuya dalsak.
Diyorum ki gitsek buralardan.
Ardımızda lüzumsuz telaşlar...
Heybemizde yeni huzur...
Tek derdimiz yumurtlamayan tavuk.
Çürümüş domates...
Çiçeğine dolu vurmuş kiraz olsa..
Ne trafik gürültüsü, ne bir yere yetişme arzusu..
Tüm bu kargaşayı şehirlere bıraksak.
Ağrıyan başımızı, yorgun ayaklarımızı alıp,
kirlenmiş ruhumuzla yola koyulsak...
Diyorum ki; gitsek buralardan...
Ne varsa bizi yaşamaktan alıkoyan,
arkamızda bıraksak...
Ne güzel olur.
Kaynak:
Aybastı Haber sayfası
Diyorum ki; toplasak tası tarağı...
Kapatsak telefondaki tüm hesapları... Hiç kimsenin bilmediği bir köye yerleşsek.
15 Ekim 2020 - 00:16
Bu haber 3948 defa okunmuştur.
YORUMLAR