Turan Ateş yazdı :
" Yaşam için gerekli şeyleri; bunları Üretenler bulamazken; bunları Üretmeyenler bolluk içindeler, ise......
Devletin , Anayasal bir sistem ile bunu çözmesi gerekir...."
Ve dolayısıyla ANAYASA......
Bu güne dek kabul edilmiş, uygulanmış ve uygulanmakta olan tüm ANAYASALAR; TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİNİ ;
"insan Haklarına dayanan, milli, demokratik, laik ve sosyal HUKUK DEVLETİ....."
ilkesini benimseyerek de kabul etmiştir.
a) ANAYASANIN MEŞRULUĞU; Bu ilke bir temele dayanmaktadır. 27 Mayıs 1960 öncesi ; "Anayasa ve Hukuk dışı tutum ve davranışları ile meşruluğunu kaybetmiş bir SİYASAL YÖNETİME Karşı yapılan ASKERİ Müdahale sonucunda, Türk Halkı tarafından KABÜL ve İLAN edilmiş bir ANAYASADAN almıştır, geçerliliğini...
Çünkü Anayasalar; belirli Birim ve Kurumların hazırlayarak; Halktan onay alınan temel YASADIR. Çünkü; Anayasaların özünde; Yönetilen Halkın İradesi vardır.
Aslını ; HUKUKÇU düşünce ve görüşü ile inceleyecek olursak;
" ANAYASALARIN MEŞRULUĞU DENENEN " bir sorun yoktur. Anayasalar çok çeşitli yollardan yapılabilir. Bu YOLLARIN DEMOKRATİK OLUP -OLMAMASI BAŞKA BİR ŞEYDİR. HUKUKA UYGUNLUK ve MEŞRULUK Başka bir şeydir.
Demokratik yollardan yapılmamış veya bir Lider Kişinin iradesi sonucu ortaya konan ve Yönetimde de etkili olan bu tür ANAYASALAR,SALT HUKUK açısından da geçerli ve BAĞLAYICIDIR...
Bunun yanında, DEMOKRATİK Yoldan-Seçimle Gelen Siyasal bir Yönetim tarafından hazırlanıp, Halkoyu ile kabul gören ANAYASA; Toplumbilimi alanında daha GÜÇLÜDÜR.
Şunun KABÜLÜ gerekir ki; 1961 ANAYASASI; HALKOYUNA Sunulmadan önce; Hazırlık Safhası ÜNİVERSİTELERİN BİLİM KURULLARININ hazırlaması ile KURUCU Meclise sunulmuştur.
b) DİRENME HAKKI; Anayasa ve Hukuk dışı tutum ve eylemleri ile MEŞRULUĞUNU Kaybeden SİYASAL YÖNETİME Karşı; Kişilerin DİRENME Hakları vardır. Bir DARBE GİRİŞİMİNİ; DİRENME HAKKI Olarak tanımlayamayız.... Göremeyiz ve Değerlendiremeyiz de...
DİRENME HAKKI; İnsanların baskı ve zülüm karşısında ; ÖZGÜRLÜKLERİNİ Koruyabilmek için ve gerekirse ZOR kullanıp başkaldırarak DİRENMELERİ....Ortaçağ HİRİSTİYAN Felsefesinin savunduğu bir yöntem olmuştur. Çünkü; O çağlarda her zaman KRAL ile KİLİSE arasında EGEMENLİK Kavgaları başlamıştır.
Hirıstiyan Düşünürler; "ZÜLÜMLERE KARŞI DİRENME HAKKIN-DAN ve ZALİMLERİ KATLETME HAKLARINDAN SÖZ ETMİŞLERDİR.
17. Yüz Yılda Yaşamış İNGİLİZ BİLİM ADAMI JOHN LOCKE; Direnme Hakkını, bir Devlet içindeki ÜSTÜN GÜCÜN Yönetilen HALKA AİT olduğunu...Halkın bu GÜCÜNÜ de , YASAMA ve YÜRÜTME ORGANLARINA Devredebileceğini...Ancak devretmiş olduğu bu YETKİLERİN KÖTÜYE KULLANILDIĞI ZAMAN da; KÖTÜYE KULLANANLARA Karşı BAŞKALDIRI Yapabileceği İnancına dayanmaktadır.
Yalnız böyle bir DÜZENLENİN de ANAYASAYA Metin olarak konması da son derecede sakıncalıdır.
Demokrasilerde ; DİRENME SÖZÜ; Anayasayı İhlale kalkışacak bir yönetim içinde; bir UYARMA HAKKI anlayışı taşıyacaktır...
DİRENME HAKKI denen müessese; Hukukçular arasında da çok tartışmalar getirmiştir. Anayasalara bu HAKKIN Konması gerektiğini savunmuşlardır. Bazı Hukukçular bu hakkı kullanmanın sınırlarını...Bazı Hukukçularda; böyle bir DÜZENLEMENİN Anayasa ve Yasalarla düzenlenemeyeceğini savunmuşlardır.
Dünyada; 1789 FRANSIZ İHTİLALİ bu konulara çok ışık tutmaktadır...
Ama; tüm sorun sonunda; DİRENME HAKKINI kullanacak olanların; yeterli inançla beraber, yeterli güce de sahip olmaları gerekir.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI öncesi ABD.deki ZENCİ Mücadelesinde HİNDİSTAN Lideri MAHATMA GANDHİ'nin başvurduğu PASİF DİRENME olayı vardır. Bu da; Yönetimin Emir ve talimatlarını yerine getirmemek...Ve Alınan Kararlara uymamak... Boykotlar... Yürüyüşler
ve Gösteriler....
c) ANAYASAYA Yurttaşların BEKÇİLİĞİ....
Anayasadaki çeşitli Haklardan ve özgürlüklerden yoksun bırakılmak ve dayanılmaz, katlanılmaz, zora başvurmadan kaldırılamaz bir BASKI ile karşı karşıya kalmış olmaktır.
Bu BASKILAR; birden bire gelmez...Haklar ve Özgürlükler, genel olarak yavaş yavaş törpülenmek sureti ile SINIRLANDIRILIR veya ALINIR...
Bunların hafif hafif zedelenmesine SES ÇIKARILMAZ ise; Her SINIRLAMA KARŞISINDA gereken TEPKİLER verilmez ise; SESSİZLİK ve TEPKİSİZLİK ....Bir gelir HAKLARIN ve ÖZGÜRLÜKLERİN Kaybına katlanarak gelir ve daha sonraki atılacak adımları da CESARETLENDİRİR...
xxxxxxx
1975 -1976. lı YILLAR....12 Mart Askeri Darbesinin Anayasa değişimi ile Anayasal bir YARGI KURUMUNA Dönüşen;
DEVLET GÜVENLİK MAHKEMELERİ....
Hakimlerini; HÜKMÜMETİN gösterdiği 3 misli Adaylar arasında o zamanda Yüksek Hakimler Kurulu, Savcıları da aynı şekilde Yüksek savcılar Kurulu atıyordu
Ayrıca bir ASKERİ HAKİM...C. Savcılarını da yeteri kadar Askeri Savcı bulunuyordu
DGM. ne karşı olmamızın nedeni de bu sistem idi. Hakim- Savcılarını Kuralların belirleyip atamalarını arzuluyorduk.
Anayasa Mahkemesi KURULUŞ YASASINI İPTAL Etti....Ve TBMM.nede BİR YIL içinde yeni bir YADA Çıkarma Süresi verdi. Ama Mahkemelerin görevi BİR YILLIK süre....Bu süre içinde Yasa Çıkmaz ise; DGM. kapanacak...
Sürenin Bitimine BİR AYLIK Bir süre kaldı....Merhum DEMİREL BAŞBAKAN...Erbakan, TÜRKEŞ ve FEYZİOĞLU'nun Partileri
2: Milliyetçi Cephe Hükümetini devam ettiriyorlar...
O dönemin ÜNİVERSİTE GENÇLİĞİ...SENDİKALAR...Bazı SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI....Ve CHP, DP. mensupları SOKAKLARA döküldük...Ankara sokakları inliyor...
Merhum DEMİREL; SOKAĞIN Nabzına baktı ve YASAYI TBMM. gündeminden çekti...
Bir süre sonrada DGM. kapandı....
İşte Gösterinin ve Kamuoyunun GÜCÜ....
xxxxxx
Anayasa , İnsan haklarına dayanan bir DEVLET sistemini benimsemiştir. Yurttaşların onurlu bir şekilde yaşamaları, insanlıklarının kendilerine verdiği HAKLARDAN ve ÖZGÜRLÜKLERDEN Yararlandıkları bir DEVLET olmalıdır. Bu Hakların neler olduğunun gösterildiği gibi, insancıl bir görüş ile de uygulanması ve de korunması gerekir.
Anayasada " İNSAN HAYSİYETİ.." sözünü, KATIKSIZ HAPİS CEASI ile bağdaştıramayız.
ÖZGÜRLÜK; soyut olarak savunulması gereken bir konum olamaz. Devamlı olarak kazanılması ve gerçekleştirilmesi gereken bir oluşumdur.
TEMEL HAK ve ÖZĞÜRLÜKLERİN SINIRLANDIRILMASI....
Hakların ve özgürlüklerin belirli bir oranda sınırlandırılması; Toplum halinde yaşamanın doğal bir sonucudur. HER ZAMAN BİREYİN ÖZĞÜRLÜKLERİ ile SİYASAL YÖNETİM SAHİPLERİNİN SINIRLAYICI GÜÇLERİ ARASINDA BİR ÇELİŞKİ VAR OLMUŞTUR.
Özgürlüklerin hepsi sınırlandırılabilir mi ?.Özgürlükler nasıl sınırlanabilir* Özgürlükler ne gibi nedenlerle sınırlanabilir? Ve Özgürlükler ne ölçüde sınırlanabilir?...
-Özgürlüklerin hepsi sınırlanamaz. Ancak; Anayasalar da hangi özgürlüklerin, hanği nedenlerle sınırlanabileceğinin düzenlemesi olması gerektiğini düzenlemesi gerekir.
DÜŞÜNCE ÖZĞÜRLÜĞÜ SINIRLANABİLİR Mİ? Niteliği bakımın-dan kocaman bir HAYIR....Bu konuda YAZILI Bir Düzenleme de olamaz.
Ancak; " Temel hak ve özgürlükler, Devletin ülkesi ve milleti ile bütünlüğünün, Laik Cumhuriyetin, milli egemenliğin , kamu düzeninin ,kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması amacı ile veya Anayasadaki düzenlemelerle, Anayasanın ruhuna uygun olarak YASA ile sınırlanabilir.
-Hak ve özgürlüklerin sınırlaması anacak YASA ile olur. Bir Karar ve Kararname ile olamaz.... Bakan veya Bakanlar Kurulu Kararı ile Özgürlükler sınırlandırılamaz.
-Hangi nedenlerle olursa olsun, GETİRİLECEK SINIRLAMA, bir HAKKIN veya ÖZGÜRLÜĞÜN ÖZÜNE DOKUNAMAZ. Sınırlama, hiç bir zaman bir hakkın özüne dokunmamalı...
DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ SINIRLANABİLİR Mİ?
Bu kavram üzerinde duralım...Anayasa gereği;
" HERKES ,DÜŞÜNCE ve KANAAT HÜRRİYETİNE SAHİPTİR. DÜŞÜNCE ve KANAATLERİNİ SÖZ, YAZI,RESİM ile veya başka yollarla TEK BAŞINA veya TOPLU OLARAK AÇIKLAYABİLİR ve YAYABİLİR. Kimse DÜŞÜNCE ve KANAATLERİNİ AÇIKLAMAYA ZORLANAMAZ...."
Bazı HUKUKÇULAR; diğer özgürlükler gibi; Tüm Özgürlükler gibi, DÜŞÜNCENİN de sınırlanabileceğini savunmaktadır.
Şunu unutmamak gerekir; AÇIKLANAN DÜŞÜNCE EYLEME DÖNÜŞEREK, DEVLETİ ve KURUMLARINI YOK ETMEYE DE YÖNELEMEZ...
Önlenecek olan düşünce değil; suçtur. DÜŞÜNCE tek başına da SUÇ Olamaz.
SUÇ için; TCK. KASIT Unsurunu getirmiştir. Kastı; bilinçli bir irade kavramı ile açıklamak gerekir. Ve KASTI; "SUÇ SAYILAN EYLEMİ, SONUÇLARINI BİLEREK ve İSTEYEREKİŞLEMEK İRADESİDİR."
DÜŞÜNCE; tek başına yasaklanamaz, yasaklanmış de değildir. Yasaklanan ,istismar etme ve kötüye kullanma eylemidir.
DĞŞÜNCE; bu suçla yakın ve açık bir tehlike ilişkisi içinde bulunduğu ölçüde tek başına değil; o suçun bir UNSURU olarak ele alınması gerekir.
Temel ölçü şu olmalıdır; DİNDEN,DİNİ DUYGULARINDAN YARARLANMAK,BUNLARI DÜŞÜNCENİN BİRER UNSURU OLARAK KULLANMAK YASAKLANMAMAKTADIR.
Yasaklanan, bu duyguların SÖMÜRÜLMESİ ve KÖTÜYE KULLANILMASIDIR.
Yasaklama ve Cezalandırma için araştırılması ve ortaya konması gereken unsur, " DİNİ,DİN DUYGULARINI veya DİNCE KUTSAL sayılan şeyleri SÖMÜRME ve KÖTÜYE KULLANMA KASTIDIR...
xxxxx
Tüm Toplumların EĞEMEN GÜÇLERİ ve ONLARIN TEMSILCİLERİ her zaman BİLİME saldırdılar. Ama, yine de karşılarında Bilimi ve düşünen Bilim Adalarını gördüler. AYDINLIKTAN,IŞIKTAN,GERÇEKTEN,ÖZĞÜRLÜKTEN ve en sıkıntılısı da UYANAN İNSANDAN ve HALKTAN KORKTULAR....
" Dünya Dönüyor..."diyen ve "Sanıyorum bu dünyada BİLGİSİZLİĞİN BİLİME Karşı duyduğu KİN ve NEFRETTEN daha zorlu bir KİN ve NEFRET yoktur..." diyebilen GALİLE'ye saldırdılar...
COPERNİC Sistemini geliştiren GİORDANO BRUNO'yu TANRI TANIMAMAZLIKLA Suçladılar. Bu DÜŞÜNÜRÜ, 7 Şubat 1600 tarihinde ROMA'da CAMPE DEİ FİORİ Meydanında ODUNLAR Üzerinde Odun Kafalılar yaktılar... Ama 1894 yılında aynı meydana yani yakıldığı Meydana HEYKELİ Dikildi.
Çağdaş Kimyanın kurucusu ;" Doğada hiçbir şey kaybolmaz, hiç şey yeniden var olmaz.." diyen LAVOİSİER'i " Cumhuriyetin BİLİM Adamlarına ihtiyacı yoktur, düşüncesi ile GİYOTİNE gönderdiler...
Bilim , Bilim Adamı düşmanlığı; kitap ve Sanat düşmanlığına dönüştü. KİTAPLAR Yasaklandı. DÜŞÜNCE ve SANAT Zincire vuruldu.
Çok Yaşlı Tarihimiz; Cehaletin, bilime karşı duyduğu kin ve cinayetler ile de doludur. Tüm bu cinayetler ve saldırılar DÜŞÜNCEYİ ve BİLİMİ ortadan kaldıramadı. Varlığımızın parçası olan DÜŞÜNCE; SED Tanımadı....ASIRLARI aşarak günümüze kadar geldi.
Giyotinlerde CAN Verenlerin, İdam edilenlerin, Odunlar üstünde yakılanların, İnsanlık dışı İŞKENCELERE uğrayanların YASAKLANAN ESERLERİ ve DÜŞÜNCELERİ; İnsanlığın mutluluğuna ışıklarını serpti...BİLİM OLDU ve Üniversitelerde okutuldu...
Kuşaktan kuşağa ,dönemden döneme insanlığın KURTULUŞUNA Katkı yaptı. İnsan zekası, İNSANCA olan her şeyi sevdi.
Toplumlar, ÖZĞÜRLÜĞÜNÜ Kazanmış bir aşamaya gelinceye dek, uğraşlarını verecektir. KÖLELİK Düzeni, nasıl sonlandırılmış ise; Bu günde DÜŞÜNCE ve DÜŞÜNCE ÖZĞÜRLÜĞÜNÜ de az da olsa elde etmiştir....
Tarihsel gelişme; her zaman BİLİMDEN Yanadır. Bilim de GERÇEKTEN yanadır...
DÜŞÜNCE; Bilimsel olmalıdır. İnsanlığı ÜSTÜN bir dönemlere ulaştırmaya a etken olmalıdır.
Saygı ile...
ANAYASAYA GÖRE; DEVLETİNİN ANA İLKELERİ....
ANAYASAYA GÖRE; DEVLETİNİN ANA İLKELERİ....
05 Eylül 2021 - 18:51
Bu haber 513 defa okunmuştur.
YORUMLAR