Türkiye 2023 Haziran ayı içinde; Cumhurbaşkanlığı ve TBMM. Üyelerini -MİLLETVEKİLİ- Belirlemek için sandık da oylarını kullanacaklar...
Ülkeyi 5 Yıl Yönetecek CUMHURBAŞKANINI ve TBMM. Üyelerini belirleyecekler....Bu Tasarruf Anayasa gereğidir.
Ama; bu günlerde bir ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİNDEN Söz edilmeye başlandı...
Anayasanın; Değiştirilmesi mümkün olan bazı Maddelerindeki düzenlemeleri TBMM. değiştirebilir.
Anayasanın TBMM.ce Değiştirilmesi düzenlemesi; Anayasanın 175. Maddesinde kapsamlı olarak da düzenlenmiştir.
Anayasanın Değiştirilmesi için;
- TBMM. Üye sayısının en az 1/3 ünün Yazılı Önerisi gerekir.
-Değişiklik Önerileri TBMM.de iki kez görüşülür.
-Değiştirme Önerisinin kabulü; TBMM Üye Tam Sayısının 3/ 5 ünün GİZLİ OY Çoğunluğu gerekir. Görüşülme de; Kanunların oluşumu ile hükümler uygulanır.
-Cumhurbaşkanı; Anayasa değiştirilmesi ile ilgili Düzenlemeyi; Bir daha GÖRÜŞÜLMEK Üzere TBMM.ne geri gönderebilir.
-TBMM.geri gönderilen Düzenlemeyi, ÜYE Sayısının 2/ 3 ÇOĞUNLUĞU ile AYNEN KABÜL EDERSE, Cumhurbaşkanı, bu kez HALKOYUNA Sunabilir...
-TBMM.ce,Üye Sayısının 3/5 ile ,veya 2/3 ün altında bir oyçokluğu ile Kabül edilmesi halinde; Cumhurbaşkanınca TBMM.ne İADE edilmediği takdirde HALKOYUNA Sunulmak üzere Resmi Gazeteden yayınlanır.
-Doğrudan veya Cumhurbaşkanın iadesi üzerine ; TBMM Üye Tam sayısının 2/ 3 Çoğunluğu ile kabül edilen Anayasa değişikliğine
ilişkin kanun veya gerekli görülen maddeleri Cumhurbaşkanı tarafından HALKOYUNA sunulabilir.
-Halkoyuna sunulmayan Anayasa değişikliğine ilişkin Kanun veya ilgili Maddeler Resmi Gazeteden yayımlanır.
-Halkoyuna sunulan Anayasa değişikliklerine ilişkin Kanunların yürürlüğe girmesi için, Halkoylamasında kullanılan OYLARIN YARISINDA ÇOĞUNUN KABÜL OYU olması gerekir.
Anayasamızın; Değiştirilmesi mümkün olan Maddeleri ile ilğili DEĞİŞTİRME ve tüm Yetkilerinde TBMM.de olduğu düzenleme bundan ibarettir.
Yalnız ANAYASAMIZIN; 1.Maddesindeki Devletin şeklinin CUMHURİYET olduğu hakkındaki DÜZENLEME ile 2. Maddesindeki CUMHURİYETİN NİTELİKLERİ ve 3. Maddesi HÜKÜMLERİ DEĞİŞTİRİLEMEZ....Ve Değiştirilmesi de Önerilemez...
Özellikle de; LAİKLİK....DEMOKRATİKLİK...Ve SOSYAL HUKUK DEVLETİ....İlkeleri....
Mevcut Anayasamızın getirdiği, Anayasa DEĞİŞİKLİĞİ ile ilgili Düzenlemeler bunlardan ibarettir.
XXXXXXXX
Toplumların ANAYASALARINI KİM ve KİMLER Hazırlar?
Yeni Bir ANAYASA HAZIRLAYIP; HALKOYUNA SUNMAK; KURULU MECLİSLERİN DEĞİL.....KURUCU MECLİSLERİN GÖREVİDİR...
Kurulu Meclis; Anayasa gereği Halkoyu ile belirli süre ile yetkilendirilmiş Meclistir. Yani TBMM....
KURUCU MECLİS ise; Halkın Belirlediği Temsilcilerin yanında, Anayasal Kurumların, Sivil Toplum Kuruluşlarının, Üniversitelerin, Sendikaların, Basının, Siyasi Partilerin ve Yazarlar-Çizerler ve Sanatçıların Temsilcilerinin Katılımı ile oluşan BİR MECLİS....
Görevi ise; SADECE ANAYASA TASLAĞINI HAZIRLAYIP; HALK OYUNA SUNULMASINI Sağlamaktır.
xxxxxxxxx
Yüksek YARGI.... Anayasa Mahkemesi.. .Danıştay... Yargıtay.... Sayıştay....Bugün ne durumda?...İlkderece Mahkemeleri.....Ve Özellikle de Hakimlerin Özlük ve Atama sorunlarını yöneten HSK. ne durumda?
Anayasa Taslağını Hazırlayan Komisyon ve Kurucu Meclis Buna hazır mı?
Kılık-Kıyafet takıntısı ile de Anayasa DEĞİŞİMİNE hiç de gerek yok...
Artık ANAYASADA Köklü bir DEĞİŞİM Gereklidir.
Nedir bu Köklü DEĞİŞİM? Sorusunu gündem yapanlar olabilir...
" Güçlü-BAĞIMSIZ bir YARGI DENETİMİ Olan KLASİK PARLAMENTER SİSTEM...."
-Halkın Seçtiği, belirli sayıda bir TBMM....
-TBMM içinde Seçilen Vasıflı ve Yetkileri sınırlı; TEMSİL Yetkisi olan bir CUMHURBAŞKANI....
-TBMM.de Çoğunluğa Dayanan ve DENETİME Açık ve İdari Yargı Denetimine bir Başbakan ve Bakanlar ,,,,
- Gensoru...Meclis Araştırması...Güvenoyu sistemi...
- YASAMA ve YÜRÜTMEDEN UZAK; bir YARGI....Yasama ve Yürütmeyi SINIRLAYAN bir YARGI....
-Hakimler-Savcılar Kurulunun birbirinden Ayrıldığı İki ayrı Kurul...Hakimler Kurulu...Savcılar Kurulu...
Kıdem Esasına DAYALI olarak ; Kendiliğinden oluşan ve Oluşturulan SEÇİM KURULLARI....
xxxxxx
Üniversitelerin ÖZERK ve BİLİMSEL Çalışma yapan Eğitim Kurumlarına dönüştürülmesi daha başka bir sorundur.
Bilime dayanmayan EĞİTİM ve bu EĞİTİMLERİ Veren; Bilim ile ilgisi olmayan Hurafeci Eğitimcilerin Üniversitelerden uzaklaştırılması da önemli bir sorundur.
Üniversiteler; Yönetim kadrolarını kendi bünyelerinde SEÇİM ile belirleme sistemi yeniden oluşturulmalıdır...
Ben, kendi mesleğim gereği görüştüğüm Üniversitede ki Öğretim Görevlilerinden; Dünya Hukuk Literatüründe yerini almış; Akademik bilgiler göremiyorum...
xxxxxx
Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki SENED-İ İTTİFAK, Osmanlı Döneminin ve Tarihinin önemli bir dönüm noktasıdır.
1808 li yıllarda Sadrazam Alemdar MUSTAFA PAŞA'nın çağrısı üzerine silahlı adamları ile beraber İstanbul yakınlarında çadır kuran AYAN ve BEYLER; daha önce hazırladıkları ve " İTTİFAKNAME " adını verdikleri bir metni; PADİŞAH 2. MAHMUT'un Görevlilerine kabül ettirmişlerdir. Ve beraber imza etmişlerdir.
PADİŞAH Tarafı; her türlü ENTRİKA ve RÜŞVETTEN uzak bir YÖNETİM vaat etmiştir. AYAN ve BEYLER de; DEVLETİN İŞLERİNDE PADİŞAH'a yardımcı olma sözünü vermiştir.
Osmanlı'da ilk kez PADİŞAH OTORİTESİ Sınırlandırılmıştır. Padişaha ait olan yetkilerin KEYFİ Kullanımları SENED-İ İTTİFAK ile sınırlandırılmıştır.
SENED-İ İTTİFAK'ın önemli olan yönü; AYAN'a bir çeşit "DİRENME HAKKI " tanınmış olmasıdır. AYAN, Padişah ve çevresindekilerin KEYFİ İŞLEMLERİNE karşı çıkabilecek, haksızlığa uğramış olanlar diğer AYANLARDAN da yardım görebilmiştir.
Batı-AVRUPA -Toplumunda, FEODAL DÜZEN çok önceleri tarihe karışıp yerini BURJJUVAZİ bir düzen alırken; Osmanlı Toplumu ise her yerde boyun eğdiren merkezci bir DEVLET Yapısına kavuşamamıştır. Aksine DEREBEYLERİN, EGEMEN oldukları bir düzene kaymıştır.
xxxxx
Osmanlı Dönemindeki İSLAHAT Hareketlerine gelince;
Bu dönemde ise;" MEŞVERET " Usulü ortaya çıktı. Devletin Kuruluş yıllarında sık sık başvurulmuş bir usül idi.
MEŞVERET; Padişahlarca alınacak kararlarda Devletin ileri gelenlerine DANIŞILMASI anlamına geliyordu. Padişah II. Mahmut; Adli İşlere bakmak üzere kurduğu " MECLİS-İ AHKAM-I ADLİYE " yasama işini de görüyordu. Padişahın iradesi olarak belirecek YASA niteliğindeki DÜZENLEYİCİ Kuralların hazırlanmasına da katılmakta idi...
Yönetim ve Askerlik İşleri bakımından "DAR-I ŞURAY-I BABIALİ " ve DAR-I ŞURAY-I ASKERİ " adlarla oluşturulan kuruluşlarda ; PADİŞAHIN MUTLAK Otoritesi yanında yer alan YARDIMCI ORGANLAR olmaktaydılar.
III.SELİM ve II. MAHMUT Dönemlerinde hazırlanan bu gelişmeler tam anlamı ile " İKTİDARI SINIRLANDIRMAK " özelliğini de taşımıyordu. Bu durum en fazla MUTLAK OTORİTENİN ; İŞLERİ İYİ BİLENLERE DANIŞILARAK UYGULANMASI oluyordu.
3 Kasım 1839 günlü HATT-I HÜMAYUNU da mutlak otoriteye karşı dışarıdan getirilmiş bir SINIRLAMA da olamaz. Padişah ABDÜLMECİT;MUSTAFA REŞİT PAŞANIN Etkisi ile Yayınladığı bir FERMAN ile " İMPARATORLUĞUN UYRUKLARINA EŞİT HAKLAR ..." tanımaktaydı. Fermanda; " MAL,CAN,IRZ, NAMUS ve MAL " güvenliğinden söz edilmiştir.
TANZİMAT Döneminin diğer FERMANLARI da, GÜLHANE HATTINDAN farklı değil idi... 1856 İSLAHAT FERMANI, 1861 deki HATT-I HUMAYUN'u da aynı nitelikteydi. ISLAHAT FERMANI, özellikle de Hıristiyan uyruklulara tanınan eğitim ve yönetim hakları ve eşitlik ilkesi dikkat çekiciydi.
Bu gelişmelerin sonunda; Osmanlı da; İSLAHAT ÖNLEMLERİ gibi gözükse de; Yabancı Sermaye öne çıkmıştır. Ve Osmanlıda BURJUVAZİ Yaratılmaya da adım atılmıştır.
xxxxxx
Avrupa'da; Parlamenter nitelikte MEŞRU Düzenlere geçişler yeni bir sınıfın doğmasına etken olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğundaki Meşrutiyet hareketlerinde sınıfsal bir zorlama yoktur. Birinci MEŞRUTİYETİ; Yeni OSAMNLILAR, yani JÖN TÜRKLER adı ile anılan küçük bir grup kurmuştur.
BİRİNCİ MEŞRUTİYET; Osmanlı Devlet sisteminde tam anlamı ile PARLAMENTER bir nitelik taşımamaktadır.
Yalnız PARLAMENTER Sistem ile DEMOKRATİK Rejim, zaman zaman birbiri ile karıştırılır.
PARLAMENTER Sistem; demokratik rejimlerde görülen yönetim şekillerinden birisidir. Böyle bir sistemde; tüm YETKİLERİ elinde bulunduran PARLAMENTOYA dayanan " MECLİS HÜKÜMETİ " veya Meclisten ayrı olarak SEÇİLMİŞ bir Yönetimin ağır bastığı " BAŞKANLIK SİSTEMİ " gibi bir yönetim sistemi vardır.
Hukuk kuralları yönünden , Parlamenter Hükümet sistemi için önemli olan nokta , YASAMA YETKİSİNİN gerçek olarak Hükümdarın elinden çıkmış olması ve Bakanların bu YASAMA Yetkisini kullanan MECLİSE karşı sorumlu sayılmasıdır. Bu açıdan baktığımızda; Osmanlı da Birinci MEŞRUTİYETLE gelen Yönetim şekli kağıt üzerinde kalmıştır.
1876 yılında Padişah II. ABDÜLHAMİT bir fermanla ilan edilen "1293 KANUN-U ESASISİ" İLK OSMANLI ANAYASASIDIR...
MECLİS-İ MEBUSAN adını taşıyan iki meclisli bir Parlamento kurmuştur. Bu Meclisler; HEYEET-İ AYAN ve HEYET-İ MEBUSAN olarak Anayasada yerini almıştır. İşte OSMANLI da ANAYASACILIK Sistemi bu şekilde başlamıştır.
Birinci MEŞRUTİYET; 19 Mart 1987 de kuruldu ve 28 Haziran 1877 de Padişah emri ile de dağıtıldı.
ll. ABDÜLHAMİT,23.07.1908 de Seçim Yapılması ile de İKİNCİ MEŞRUTİYETİ ilan etti. Osmanlı Devlet yönetimi PARLAMENTER Sisteme doğru kaymaya başladı. Bunun karşısında tepkiler doğdu ve 31 MART VAKASI çıktı...
Normal olan bir parlamenter sistemde ; Hükümetler Çoğunluk Partisinin ileri gelenlerinden oluşur. II. Meşrutiyette durum farklıydı. Mutlakiyet Yönetimini deviren İTTİHAT ve TERAKKİ'nin yönetim kadrosu genel olarak, Hükümette sorumluluk yüklenmediler. Düzgün bildiği kişileri İŞBAŞINA getirdi.
xxxx
Kurtuluş Savaşı sırasındaki DEVLET Yapısının temel özelliği MECLİS HÜKÜMET Sistemidir. Bu sistem 1789 Fransız İhtilali ile doğmuştur.
Yasama - yürütme ve yargılama sistemi Mecliste toplanıyordu. Adı da CONVANSİYON sistem idi....
Bizde de KURTULUŞ Savaşı döneminde; Yasama-Yürütme ve hatta Yargı yetkisi de bir kuruluş olan gücün elindeydi.
Yeni Türk Devleti CUMHURİYETİN İlanı öncesi 1921 Anayasasına kavuştu.
Yeni Türk Devleti 29.Ekim 1923 de CUMHURİYETİ İlan etti. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu oluşturuldu. Ve Anayasadaki MECLİS Üstünlüğü ortadan kaldırıldı. 1924 Anayasası da yürürlüğe girdi. MECLİS HÜKÜMETİ Sistemi yerine artık Parlamenter sisteme geçişe başlatıldı...
xxxx
1924 Anayasası ile TEK DERECELİ Genel Oy Sistemi çok Partili yaşam düzeninde uygulanışı başlamıştır.
Çok Partili Siyasi Yaşama geçiş; 21 Temmuz 1946 Milletvekili Seçimlerinde oldu. Çok Tartışmaları olmuştur.
14 Mayıs 1950 de Yapılan Milletvekili Seçimlerinde Doğrudan İKTİDAR DEĞİŞİMİ Oldu. Tabi ki SEÇİM Sonuçlarını etkileyen 2.Dünya Savaşı sonrası çıkan krizler ve Ülkedeki TOPRAK Ağalığı sistemi de etkiliydi.
Bu Dönemde Türkiye'de; çok partili düzenin ve önemlisi de bu dönemdeki tartışmaların ve siyasi tartışmaların git gide bir ANAYASA Sorunları üzerinde toplandı. Ve bir POLİTİK Atmosfer doğdu.
Siyasetçilerin yetersizliği ve 1924 Anayasasına bir işlerlik de kazandıramadılar. Ve bir ARAYIŞ İçine girildi...Bu ARAYIŞIN öncülüğünü de Merhum OSMAN BÖLÜKBAŞI yaptı.
12. Mart 1954 de "YENİ ANAYASA TEDVİNİ " adlı bir bildiri yayınladı... Ve Muhalefet Partileri de destek verdiler bu Bildiriye...
-Acil Anayasa değişikliği, Yurttaşların Hak ve Özgürlükleri ile ilgili Anayasa Hükümlerinin sarih olmasını , Bağımsız Mahkemeler ve Hakim Teminatı getirilmesini, Çift Meclis Sistemini, Meclisin Yargısal Denetimi yanında İdarenin de Denetimi öneriyordu.
Ben 1963 lü yıllarda Merhum BÖLÜKBAŞININ ; " MP. Fikren İktidar olmuştur....Yargı Bağımsızlaştırılmış ve C. Senatosu da oluşturularak Çift Meclis sistemi gerçekleşmiştir...."
xxxx 27 Mayıs ve 1961 Anayasası...
27 Mayıs Hareketine yol açan olaylar zinciri ;1957 Seçimlerin den hemen sonra DP İktidarının Basın ve Parlamentodaki eleştirileri hoş karşılayamayıp; Meclis Üstünlüğü ilkesine dayanarak SERT Önlemler almasıdır. MECLİS TAHKİKAT Komisyonları bunu örneğidir.
27 Mayıs; Asker-sivil Bürokrasinin bir tepkisidir.
27 Mayıs'tan hemen sonrada belirlenen YENİ BİR ANAYASA Yapma isteğinin en belirli Özelliğidir. Harekette sonra düşünülen ilk şey; YENİ BİR ANAYASA...
Tüm SORUNLARIN YENİ BİR ANAYASA ile Çözümleneceğine İNANMIŞ bir Toplum, tüm sorunlarının cevabını da bu Anayasada görmek isteğindeydi.
1961 Anayasası, İktidarı sınırlayabilmek için, Yurttaşların haklarını ve özgürlüklerini ayrıntılı olarak sınırlamıştır. GÜÇLER AYRILIĞI İlkesini benimsemiştir. İktidarı bölerek denğelendirmek amacına gitmiştir. GÜÇLER ATRILIĞI İlkesini yerleştirmeye yönelik çalışmalar yapmıştır. ORGANLARIN Çalışmaları üzerinde de etkin bir YARGI DENETİMİNİ Kurmuştur.
YASAMAYI-TBMM- Anayasa Mahkemesi; YÜRÜTMEYİ-BAKANLAR KURULUNU- Danıştay'ın Denetlemesini benimsemiştir.
1961 Anayasası sonraki dönemlerde olumsuz çok eleştiriler aldı...
-Anayasadaki Özgürlükler, Batı Toplumundan kopya edilerek alındığı...Ve Türk Toplumunun da bunu içine sindiremeyeceği...
-Getirilen Özgürlükleri kötüye kullananlar; Anayasanın getirdiği DÜZENİ de yıkabilecek özgürlüğe sahip oldukları...
-Yasaları yapılması işlemlerinin Çift Meclis nedeni ile de uzadığı...
- YASAMA ve YÜRÜTME Üzerinde kurulan YARGI Denetiminin; İktidarları iş yapamaz konuma getireceğini...
-Özerk ve Bağımsız Kurumların ,Devlet içinde Devlet olduğu görüşü...
Ağır eleştiri konusu olmuşlardır. TBMM.nin Çıkardığı Yasaların Anayasa Mahkemesince İPTAL Edilmesi hazmedilememiştir.
Ana doğrultusu Türk insanın maddi-manevi varlığının geliştirilmesi ve Kişi Özgürlüğünü sınırlayan ;" Siyasi, ekonomik ve sosyal tüm engellerin kaldırılması " olan bir ANAYASA, Türkiye için LÜX sayılamazdı.
Tam tersine kendi egemenliğini sağlam temellere oturtmak amacı ile tüm bu engellerin kaldırılmasına herhangi bir Batı Toplumundan daha çok ihtiyaç duyan TÜRK Halkı açısından Anayasayla Yasama ve Yürütme Organlarına getirilen SINIRLAMALAR bir LÜXÜN Değil; bir ZORUNLULUĞUN Belirtisidir.
12 Mart öncesinin yaratılmasında 1961 Anayasasının uygulanması değil; UYGULANMAMASI büyük ölçüde etkili olmuştur.
1961 Anayasasının "Türk toplumunca sindirilemeyecek aşırı özgürlük düzeni " getirdiğini ve bu nedenle de 12.. mart Muhtırasına yol açıldığı söylenmektedir.
Aksine; Özgürlükler 1961 Anayasası yıkımı için kullanılmıştır. 1961 Anayasası sorumlu tutulmuştur.
"Biz bu ülkeyi HUKUK DEVLETİ İlkeleri sınırları içinde yönetmek istemiyoruz...Bizim gibi düşünmeyenleri veya davranmayanları ezmek istiyoruz..." görüşü yaratıldı.
12 Mart sonrası Anayasada yapılan ilk değişiklik; Siyasi Partilere Hazine yardımı ve Parlamenterler Maaş artımının hemen uygulanması ve bir sonraki Milletvekili Seçiminin beklenmemesi düzenlemesidir.
1961 Anayasasında Temel Hak ve Özgürlükler serbest iken; Sınırlılık getirildi. Sınırlılık ASIL oldu...Sınırsızlık tali oldu...
Hakların KÖTÜYE Kullanılmaması, HUKUKUN ANA İLKESİDİR. Hukuk kötüye kullanılan hakkı koruyamaz....
Özgürlükleri; Özgürlükçü demokratik temel düzene karşı mücadele için kötüye kullananlar bu TEMEL HAKLARI kaybederler...
Kişi hakları, genellikle kişiyi Devlete karşı koruyan haklardır. 1961 Anayasasında 1971 yılında yapılan değişiklik ile; DEVLETİ kişiye karşı koruyan haklar oldu...
Anayasamıza ilk kez LAİKLİK İlkesi 1924 Anayasasına 1937 de yapılan bir ekleme ile girdi.
1961 Anayasasının getirdiği "DİRENME HAKKI ";Bir Devlet içindeki üstün gücün halka ait olduğu , halkın bunu Yasama ve Yürütme organlarına devredebileceği, ancak devrettiği yetkiler kötüye kullananlara karşı AYAKLANABİLECEĞİ İnancına dayanmaktadır.
Direnme sözü; Anayasayı çiğnemeye kalkışacak Yöneticiler için bir UYARMA Özelliği taşımaktadır.
xxxxxx
ÖZGÜRLÜKLERIN SINIRI ve SINIRLANDIRILMASI......
Ne tür sebeplerle olursa olsun; getirilecek olan SINIRLANDIRMALAR; bir HAKKIN veya ÖZGÜRLÜĞÜN hiç bir zaman ÖZÜNE dokunamaz.
Yasalar , Kamu yararı, genel ahlak, kamu düzeni, sosyal adalet ve milli güvenlik gibi nedenlerle de olsa, bir hakkın ve özgürlüğün ÖZÜNE DOKUNAMAZ....Yani SINIRLAMA ile HAKKIN ÖZÜ yarış içindedir.
Anayasa Mahkemesi bir Kararında;
" Bir hakkın yada özgürlüğün kullanılmasını açıkça yasaklayıcı veya örtülü bir şekilde kullanılamaz hale koyucu veya ciddi suretle güçleştirici ve amacına ulaşmasını önleyici ve etkisini ortadan kaldırıcı nitelikte olmayan hükümler bir hak ve hürriyetin özüne dokunmuyor sayılamazlar."
Yüksek Mahkeme bu Kararını 4 Ocak 1963 yılında "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri" yasası düzenlemesi gereği vermiştir.
- DÜŞÜNCE ÖZĞÜRLÜĞÜ Sınırlanabilir mi?
Bu düzenleme karşısında; Hiç bir DÜŞÜNCE Sınırlanamaz.
Herkes, düşünce ve kanaat özgürlüğüne sahiptir. Düşünce ve kanaatleri söz, yazı resim ile veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklayabiliriz - Yayabiliriz.
Kimse; düşünce ve kanaatlerini açıklamaya da zorlanamaz...
Düşünce ya vardır. Yada yoktur. " Bazı düşünceler açıklanabilir ve bazıları açıklanamaz." görüşü; DÜŞÜNCE ÖZĞÜRLÜĞÜNÜN özü ile beraber ortadan kaldırılmış olduğu anlamını taşır.
Düşüncenin Açıklanmasını ÖNLEMEK; Bir SUÇUN önlemesi ile olabilir.
Önlenmesi gereken DÜŞÜNCE değil; SUÇTUR. Yani Düşünce tek başına SUÇ Olamaz... SUÇ için KAST gereklidir.
KAST; suç sayılan eylemi, sonuçlarını bilmek ve isteyerek işlemek iradesidir.
-LAİK DEVLET.....
Luğat anlamı; "Kilise yada Dine ait olmayan " anlamını taşımaktadır.
Laiklik , Avrupa Toplumlarında aşamalardan geçmiştir. İlk aşamada Devlet organlarınca güdülen Mezhep yobazlığının kaldırılmasını, dinsel inançların insanlara eşit davranılmasını engellememesini sağlamıştır. Bu rağmen bir süre Devlet Kurumları ile din Kurumları arasındaki kargaşa devam etmiştir. Devletler; Remi dine sahip olmuşlardır.
Bizde: 1921 Anayasasında TC. Devletinin DİNİ İSLAMDIR... Düzenlemesi konmuştur.
Din ve Devlet işlerinin birbirinden ayrılması sonucu; Din Kişilerin serbest inançlarına bırakılmıştır.
Efendim, LAİK Bir Devlette; DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞININ Genel idare içinde yer alması, Türk devriminin özelliklerine uygun bir LAİKLİĞİN , yani dini toplum işlerinden kişisel vicdanlara yönelme işinin daha sağlam ve emin yollardan gerçekleştirilmesi dışında bir anlamda vermez.
-SOSYAL DEVLET......
Yurttaşların sosyal durumları, refahları ile ilgilenen ,onlara asgari bir YAŞAM DÜZEYİ sağlamayı görev kabül eden devlettir.
Sosyalist Devlet ile arasındaki fark;
SOSYALIST Devlet; üretim araçlarının, insanları sömürmek olanağı vermeyecek ölçüde kamulaştırdığı ve egemenliğin emekçiler elinde bulunduğu DEVLET...
SOSYAL Devlet ise; Üretim araçlarının kamulaştırılmadığı ve yönetiminde EMEKÇİLER elinde olmadığı DEVLET...
1961 Anayasasını SOSYAL DEVLET ilkesi; hiçbir zaman SOSYALİST Devlet anlamına da gelmez...
Devlet; Halkın eğitim işlerini karşılamak zorundadır. Ama, bu görevi de olanakları oranında yerine getirir...
-HUKUK DEVLETİ....
Polis Devletinin karşıtı olan devlettir. Hukuk Devleti, Yurttaşların HUKUK GÜVENLİĞİNİ sağlayan devlet; anlamına gelir.
Temel Hakların Güvence alınması gerekir. Yasalarda da ; Anayasaya uygunluk gerekir... Yönetimde her zaman HUKUK İÇİNDE Kalacaktır.
En önemlisi de; YARGI KURUMLARININ BAĞIMSIZLIĞINI ve GÜVENİRLİĞİNİ SAĞLAYACAK KOŞULLARIN YERLEŞMESİ ve BENİMSENMESİ GEREKİR.
-ANAYASAYA UYGUNLUĞUN YARGISAL DENETİMİ...
TBMM.de çıkarılan YASALARIN ANAYASAYA UYGUNLUĞUNUN DENETİDİR. Anayasa Mahkemesinin Görevidir...
Anayasa Mahkemesinin verdiği HÜKÜM niteliğindeki KARAR Gereği; Düzenleme Yürürlükten KALKAR. Anayasa Mahkemesi; İPTAL ettiği Hükmün yerine yeni bir hüküm de koyamaz. Ancak; hukuk düzeninde bir boşluğun ortaya çıkmasını önlemek için; İPTAL KARARININ YÜRÜRLÜK TARİHİNİ de Belirleyebilir.
Anayasa Mahkemesinin verdiği İPTAL KARARI da GERİYE Yürümez....İPTAL olunan Düzenleme de Yürürlükten kalkar. TBMM. Yeni bir düzenleme ile oluşan boşluğu doldurur. Genel olarak bu süre BİR yıldır. Ama daha da bu süreyi kısaltabilir. Ama uzatamaz...
-Anayasa Mahkemesi İPTAL Kararı sonrası yeni bir Düzenleme amaçlı Hükümde koyamaz. Yani ; " YENİ BİR KURAL KOYMA..." yetkisi yoktur.
Anayasa Mahkemesi; 1968 li yıllarda; Seçimlerde uygulanmış MİLLİ BAKİYE SİSTEMİNİ; BARAJLI d' Hondt Sistemini getiren TBMM .Kararında ki-YASA- BARAJI İPTAL Etti. Çünkü Anayasa çok partili sistemi benimsemiştir. Baraj olayı küçük partilerin TBMM.ne girmesini engelliyordu.
Anayasa Mahkemesinin bu Kararında; Mahkeme TBMM.nin Yasama Yetkisini elinden alarak; Yeni bir DÜZENLEME getirmiş gibi görünmekte...Ancak; İptal Sonrası Yasadaki; Barajı kaldırmıştır.
-ANAYASA Mahkemesi, başka Mahkemelerde gelen ANAYASAYA Aykırı gördüğü Yasayı da İPTAL ETME Görevi de bulunmaktadır. Bu tür düzenlemeler, çok eski tarihli veya bu konuda Yargı Denetiminden geçmemiş düzenlemelerdir.
-ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI KESİNDİR.... Bu Kararı değiştirecek bir makam da yoktur.
- ANAYASA MAHKEMESİ; ANAYASA DEĞİŞİKLİKLERİNİ ;ANAYASAYA UYGUNLUK YÖNÜNDEN DENETLEYEBİLİR Mİ?
Evet....Denetleyebilir... 1971 deki Değişiklikle bu yetki; USUL Yönünden olarak değiştirildi. Mahkemenin yetkisi sınırlandırıldı.
Yalnız 1975- veya 1976 lı yıllarda; ben HUKUK Öğrencisi iken; 12. Mart 1971 de Anayasa da KAMULAŞTIRMA ile ilgili Madde değişime uğradı. "Kamulaştırma Bedeli VERĞİ BEYANINI geçemez " Düzenlemesi geldi. İlkderece Mahkemesindeki Bedel Artırım Davası sırasında Maliklerden birisinin İTİRAZINI Asliye Hukuk Mahkemesi Ciddi gördü ve ANAYASA Mahkemesine taşıdı.
Yüksek Mahkeme bir oy farkı ile;" Bu düzenleme MÜLKİYET HAKKININ ÖZÜNE DOKUNUYOR...Bir Hak ,bir Hakkı sınırlandırabilir. Ama özüne dokunamaz. KAMULAŞTIRMA; Mülkiyet Hakkını yok ediyor..." düşüncesi ile bu kararı verdi. Ve Kamulaştırma BEDELLERİĞ; Gerçek bedele dönüştü...
2010 lı Yıllarda Anayasanın DEĞİŞTİRİLEMEYECEK Maddelerinde değişiklik yapıldı. Ve Mahkeme bu değişikliği de İPTAL ETTİ...
- ANAYASAYA AYKIRILIK ve ANAYASAYI İHLAL KAVRAMLARI....
Anayasaya aykırılık; bir HUKUK Kuralının konulması nedeni ile ortaya çıkar. Ama Anayasa Mahkemesi KARARI İle de DÜZELTİLEBİLİR. Kuralı koyanlarda cezalandırılamazlar...
ANAYASAYI İHLAL ise; TCK. açısından Anayasayı tanımamak ve suç işlemektir. Müeyyidesi de CEZADIR. Terör suçu bunun örneğidir.
Bazı Toplantı ve Gösteri hareketleri ve Protestoları bu kapsama alamayız. Bu eylemler TEPKİDİR...Anayasayı İHLAL Değildir.
xxxxxxx
ARTIK BİZ GELELİM; ANAYASAYA GÖRE DEVLET SİSTEMİNE....
Bunun en güzel örneğini 1961 ANAYASASINDA Görüyoruz....
"GÜÇLÜ BİR YARGI DENETİMİ İLE SINIRLANDIRILMIŞ KLASİK PARLAMENTER SİSTEM...."
O Zaman; YASAMA YETKİSİNİ KULLANAN BİR PARLAMENTO-TBMM-,ONUN İÇİNDEKİ ÇOĞUNLUĞA DAYANARAK KURULAN ve ÇALIŞAN BİR HÜKÜMET....
SEMBOLİK YETKİLERE SAHİP-SORUMSUZ BİR DEVLET BAŞKANI-CUMHURBAŞKAN-...
Normal YARGI İŞLERİNİNİN YANINDA ; HEM YÜRÜTMENİN (DANIŞTAY),HEMDE YASAMANIN İŞLERİNİ DENETLEYEN (ANAYASA MAHKEMESİ) düşünmek ve anlamak gerekir.
ÇAĞRIM;
İSTANBUL BAROSUNUN ÇİCEĞİ BURNUNDA KADIN BAŞKANI başta OLMAK ÜZERE... TÜM BAROLARA.....SİYASİ PARTİLERE....YARGI ORGANLARINA....TÜM ANAYASAL KURUMLARA....MEDYA ve BASINA...SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINA...ÜNİVERSİTELERE....ÜNİVERSİTELERİMİZDEKİ GENÇ BEYİNLERİMİZE...ÖFKE İLE ÜLKEYİ TERK EDEREK YURTDIŞINDA BİLİMSEL ÇALIŞMA YAPAN HEKİMLERİMİZE...
TC. DEVLETİ YAPISINI; CUMHURİYETİN KURULUŞUNUN 100. YILDÖNÜMÜNDE ; BU SİSTEME DÖNÜŞTÜRMEYE VAR MISINIZ?......
BEN ŞEREF SÖZÜ VERİYORUM....
" VARIMMMMMMMM!......"
Saygı ile.....
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ ve SEÇİM SONRASI SENARYOLARI!....
Sn. Turan Ateş Bey'in "ANAYASA DEİŞİLİKLİĞ ve SEÇİM SONRASI SENARYOLARI!...." başlıklı makalelerini siz değerli okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.
29 Ekim 2022 - 12:45
Bu haber 856 defa okunmuştur.
YORUMLAR