* Naim Güney
1949 YILINDA ŞAMPİYON YAŞAR DOĞU ORDU’DA ÜÇ GÜN KALMIŞTI... Ünlü Türk güreşçisi Yaşar Doğu, 1915 yılında Samsun'un Kavak ilçesine bağlı Karlı köyünde doğmuştu. Dedesinin köyü olan Emirli'de büyümüş güreşe orada başlamıştı. Aslen Kafkas Türklerindendir. Ecdadı Samsun'a muhacir gelmişti. Ayyıldızlı mayo altında yaptığı 47 maçın 46'sını kazanan Yaşar Doğu, bunların 33'ünde tuş yapmış, 11 maçını ittifakla, birini abandone ile birini de ekseriyetle kazanmıştır. Galibiyetle sonuçlanan 46 güreşi toplam 690 dakika sürmesi gerekirken; yaptığı tuşlarla bu süreyi 372 dakika 26 saniyeye indirmişti. Güreş hayatını kapattıktan sonra Millî Güreş Takımımıza antrenör olan Yaşar Doğu 1955 yılında antrenör olarak Millî Takımımızla gittiği İsveç'te ciddi bir kalp krizi geçirdi. Uzun bir tedavi gördü. Doktorlar kendisine iyi bakmasını, yorulup heyecanlanmamasını söylemişlerdi. Fakat bunu yapamadı. İsveç'ten döner dönmez tekrar kendini güreşe verdi ve 8 Ocak 1961'de Ankara'da bir kalp krizi sonucu vefat etmişti. Olimpiyat, Dünya ve Avrupa şampiyonu milli güreşçi Yaşar Doğu’nun, ölümünün 60. Yılındayız… Şimdi bu vesileyle Şampiyon güreşçi Yaşar Doğu’nun 1949 yılında Ordu’ya gelip üç gün kaldığı günlere gidiyoruz. 1966 yılı Kasım ayında rahmetli üstadımız Uğur Gürsoy, Gürses Gazetesinde “Yaşar Doğu Ordu’da” başlığıyla o günleri tefrika şeklinde kaleme almıştı. Bu pandemi ile dolu zor günlerde keyifle koltuklarınıza yaslanın…1949 yılına doğru filmi geri sarıyoruz… Şimdiye kadar hiçbir yerde okumadığınız veya duymadığınız hikâyeyi izlemeye hep birlikte başlayabiliriz… “…O zaman sadece radyolar var… Şöyle radyolara verin kulaklarınızı… Londra’dan tüm dünyayı hayrete düşüren, biz Türk milletini de gururlandıran haberleri duyar gibi oluyorsunuz…Nasıl unutursunuz Londra olimpiyatlarını…Nasıl unutursunuz Yaşar Doğu, Celal Atik,Gazanfer Bilge, Nasuh Akar’ı…ne de çabuk geçmiş yıllar değil mi? Yaşayanlar için bir rüya gibi…Uyudun uyudun uyandın misali… Önce Nasuh Akar gelmişti… Dünya şampiyonluğunu bir yana koymuştu… Ordu’nun futbol sahalarında ve mavi denizinde cirit atıyordu… Kazandığı unvanın içinde kasılmıyordu… Mütevaziliğine insan inanamıyordu… Sonra bir haber geldi Ordu’ya… Yaşar Doğu da geliyormuş diye… Heyecanlanmıştık… Türk kuvvetinin eşsiz sembolünü görmenin mutluluğu içindeydik… 17 Eylül 1949 günü Yaşar Doğu Ordu’ya geldi… Hayranlıkla onu seyrediyor, onunla konuşuyorduk… O Anadolu’nun mert insanın ta kendisiydi… Tavırlarıyla, konuşmasıyla, hareketiyle, inanışıyla buram buram Anadolu kokuyordu… Şampiyon ne de alçak gönüllüydü… Şatafatın kenarında dahi geçmiyordu… Konuşmasan söylemiyordu… Durgundu… Ama sırası gelince coşmasını iyi biliyordu… Yaşar Doğu üç gün Ordu’da misafir kaldı… Ordu’luların hatıralarında ölmezliğe vardı… Yaşar Doğu’nun Ordu’da kaldığı sırasında yaşadığımız bir hatırayı aktarmak istiyorum. Sanat Mektebinin arkasında meydanda yağlı güreşler vardı… Hazırlık yapılmış, Halkevinin tertip ettiği yağlı pehlivan güreşleri Yaşar Doğu bir parça daha renk kazanmıştı… Yağlı güreşlerde başhakemlik yapacaktı… Güreşler başlamıştı… Rahmetli Kamil Gülen fırsat buldukça toplanan seyirciye fıkralar anlatıyordu… Yaşar Doğu da başhakem olarak güreşleri izliyor, gerekli yerde ikazlar yapıyordu… Başaltına gelene kadar güreşler çok zevkli geçmişti… Başa gelince işler ters dönmüştü… Düzce’li İsmail’in rakibi ile anlaştığı hemen anlaşılıyordu… İki pehlivan güreşmiyor adeta oynaşıyorlardı… Yaşar Doğu kızmıştı…” Olmaz böyle güreş… Er meydanında pazarlık olmaz… Güreşimizi bu yağlı pehlivanlar çıkmaza sokacaklar… Halkla alay edilmez… Vatandaş on lira verip gelmiş, onlar dalga geçiyorlar…” diye söylenmişti… Sanat okulunun arkasındaki meydan tıklım tıklım dolmuştu…
Fındığını satan güreşe gelmişti… Ama güreş seyredemiyordu… Bunun üzerine Yaşar Doğu mikrofonu eline aldı…”Güreşen pehlivanlar size söylüyorum… Güreşi er gibi tutuşun, yoksa ikinizi de diskalifiye ederim…” dedi…Halk Yaşar Doğu’yu çılgınca alkışlıyordu…danışıkçı güreşçiler ise bu çağrıya karşı şaşırmışlardı…
Bir ara başa güreşen pehlivanlardan Çolak İsmail Yaşar Doğu’nun yanına hakem masasına doğru geldi: -Kimi diskalifiye edeceksin? -Sizi… -Hangi hakla… -Başhakem olarak… -Şampiyon da olsan seni dinlemem… Var mısın benimle güreşmeye… Yaşar Doğu bir an durdu… Sinirlendiği her halinden belliydi…Bunu anlayan Çolak İsmail çoktan uzaklaşmıştı…Koca şampiyon yerinde duramaz oldu…”Hani kaçmasa çıkar güreşirim..Bu yağlı güreş..Kaçak güreşecek…Yenişme olmayınca da Yaşar Doğu ile berabere kaldım diye övünecek…aslında bu Çolak İsmail iyi bir güreşçidir…Bir ara onu milli takıma da aldık…Disipline gelemedi…Şimdi benim ikazıma da içerledi…ama onunla karakucak güreşir dersini veririm..” dedi ve birden mikrofona sarıldı… “Sayın Ordulular…
Çolak İsmail bana güreş teklif etti… Kabul ediyorum… Ve onu bu akşam Halkevi salonunda güreşmek için bekliyorum…” Ortalıkta bir uğultudur koptu… Çayırdaki güreşe bakan bile yoktu… Çolak İsmail’e taraftarları ne yapacağını soruyorlardı: “…Kabul ediyorum… Güreşeceğim…” diyordu… Ordu Halk Eğitim Salonu o güne kadar böyle kalabalık görmemişti… Müsabakanın ilan edildiği zamandan iki saat evvel salon balık istifi dolmuştu… Köylüler köyüne, şehirliler evlerine gitmemişti… Salonun sahnesinde güreş minderi hazırlanmıştı… Herkes heyecanla güreşi bekliyordu…
Türlü söylentiler de kulağa geliyordu… Çolak İsmail taraftar grubuyla salona gelip hadise çıkaracakmış diye… İddiaya tutuşanlar bile vardı… Bazıları, “Çolak, Yaşar’ı yener diyorlardı… Avukat Fazlı Ertekin eski bir güreşçiydi… Bu söylentileri duydukça sinirleniyor “…Bu adamlarda hiç utanma da yok… İsmail Yaşar’ı yener diye de propaganda yapıyorlar… Görürler şimdi… Yaşar’ın sırtını yere getirecek pehlivan göremiyorum ben…” diyordu… Vakit ilerledikçe heyecan da artıyordu… Sahnenin arkasında Yaşar Doğu ay yıldızlı formasını giymiş, sükûnetle rakibini bekliyor, konuşmalara kulak vermiyordu…
Birden herkesin başı arkaya döndü…”Çolak geliyor, Çolak geliyor…” dediler… İsmail yanında diğer pehlivanlar olduğu halde topluca salona girmişlerdi… Çolak ilerledi ve sahne kapısından geçerek kulise geldi… Yaşar Doğu’nun boynuna sarılarak birden ağlamaya başladı… Bir parça alkol de almıştı…”Seninle güreş tutulur mu hiç? Sen bu milletin göz bebeği olan bir güreşçisin… Seni kızdırmak için öyle konuştum… Biliyordum yağlı güreşe çıkmayacağını… Minderde seninle mücadele olamaz… Allah seni bu millete bağışlasın…” deyince Yaşar Doğu ve Çolak İsmail birbiriyle kucaklaşıp öpüştüler…
Ama Ordu halkı Yaşar Doğu’yu görmek istiyordu… Onu hiç olmazsa ay yıldızlı milli formayla doya doya seyretmek istiyordu… Yaşar Doğu tezahüratlar üzerine formasıyla kulisten sahneye çıktı. Gösterilen ilgiye teşekkür etti ve bir gösteri maçı da yapacağını söyledi…
Ama Yaşar Doğu’ya şimdi de gösteri maçı için bir rakip bulunamıyordu… Nihayet Çarşambalı Mustafa Sarıca çıktı ortaya… Mustafa daha genç ve iyi bir güreşçiydi… İki pehlivan güreşe başlamadan Mustafa Sarıca, Yaşar Doğu’nun elini öptü… Güreş başlamasıyla daha dakika dolmamıştı ki; Mustafa havalanmış ve sırtı yere gelmişti…
Salon alkıştan yıkılıyordu… Halk, Yaşar’a “Oyun göster, bastır…” diyordu… Yaşar bu sefer güreşi durdurdu…”Bu genç fidanı bastıramam… Onun ciğerlerine yazık olur… Ben başımdaki yabancı güreşçiye kuvvetimi gösterir ve oyunlarımı tatbik ederim…”dedi…
Ve Yaşar Doğu, Mustafa ile 15 dakika boyunca gösteri güreşi yaptı… Yere yatıyor, köprü kuruyor, burgu geçiyor, türlü türlü güreş oyunları tatbik ediyordu…
Ordu halkı öylesine mest olmuştu ki, saatlerce Yaşar Doğu’yu seyretmek istiyordu… Yaşar’da güreştikçe açılıp coşuyor, coştukça aslanlaşıyordu…
O geniş omuzlar ve o omuzlara layık bir baş ve onları süsleyen ay yıldızlı bir forma… Halen o geceyi unutamayan ve tanık olan o gecenin heyecanını ve gururunu hatırasını içinde taşıyan belki birkaç Ordu’lu aramızda halen vardır…
Türk gücünü bütün dünyaya tanıtan Yaşar Doğu’nun Ordu’yla olan yakınlığı ve Ordu’da yaşadığı böylesi değerli bir hatırayı rahmetli gazeteci Uğur Gürsoy üstadın usta kaleminden ilk kez günümüze aktarmış olmanın bahtiyarlığı ve gururuyla yazıma burada son veriyorum… Yaşar Doğu gibi örnek sporcuların ve marka isimlerin geride hoş bir seda olarak bıraktığı hatıralar, bugünkü nesil için en büyük miras olmuştur… Mekanları cennet olsun…Nur içinde yatsınlar…
GÜZEL ORDU YEREL TARİH ARAŞTIRMALARI SAYFASI
YORUMLAR