Zuhal Mansfield
-Bu yıl 18 Mart’ta farklı bir tören olacak gibi. Malum Çanakkale Köprüsü’nün açılışı da yapılacak. Köprü, Çanakkale Şehitlerinin anılarını gölgelememeli… Şehitleri anma ise bir hüzündür, sükunettir, iç muhasebedir. 25 Nisan’da Avustralyalıların seremonisindeki hüznü, dua edişlerini, güneşin doğuşundaki o havayı biz de 18 Mart’ta yakalamalıyız, verebilmeliyiz…
-Hüzün çok daha eskilere gidiyor. Truva savaşının olduğu yere gitmeli gençler… Orada da ayrı bir tarih dönümü yaşanmış. Şehirlerin ruhu tarihinden gelen izlerde kendini gösterir. Çanakkale’yi domatesin lezzetinde, peynirin tadında, turistik hareketinde değil de Truva’da, 18 Mart’ta, 25 Nisan’da anlamlandırmak gerekir…Çanakkale’den bütün dünyaya bir mesaj verilebilir.
-Çanakkale ile bağım çocukluğuma dayanır. Babam, her tatilde bizi ayrı bir tarihi yere ve müzelere götürürdü. Benim Çanakkale ile tanışmam 9 yaşında başlar. Ne olduğunu bilmediğim ama babamın ziyarette tutamadığı gözyaşlarını hatırlarım. Hatta anlatırken nefesi tıkanınca çok üzülmüştüm babama… O zaman anladım ki Gelibolu, Kilitbahir, Çanakkale çok önemli bir yerdir.
Her Mart geldiğinde Çanakkale gündemimize düşer. Düşmemesi mümkün müdür?
Geçen ay yine Çanakkale’deydim. Her ziyaretimde ayrı duygular kaplar benliğimi. İstanbul’dan gidişimde Çanakkale Boğazı’nın karşısına genellikle Eceabat’tan değil de Kilitbahir’den geçmeyi tercih ederim. Kilitbahir sadece bir geçitten ötedir. 100 bin Mehmetçiğin ruhunu hissederim orada. Havasına, toprağına ve suyuna şehitlerin esintisi, yansır…
Diğer taraftan Avustralya’da yaşamış olduğum ve o insanları da tanıdığım için Anzakları duyarım, kahrolurum. O günleri düşünen her insan iki taraf için de kahrolur…
Biz, Çanakkale Savaşı’nı 18 Mart’ta anarız. Avustralya ve Yeni Zelandalılar ise 25 Nisan’da… 18 Mart 1916, 1. Dünya Savaşı sırasında 1915–1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara savaşının sona erdiği tarihtir. Bizim zaferimiz, İtilaf Devletleri’nin mağlubiyetidir. Ve mağlubiyetin ardında 100 binlerce gencin kaybı vardır, işte bu kayıplarını Avustralyalılar ancak 25 Nisan 1915 tarihinde Mısır’dan Çanakkale’ye savaşa giden geminin limandan demir alma tarihidir.
O ZAMAN ANLADIM Kİ GELİBOLU, KİLİTBAHİR, ÇANAKKALE ÇOK ÖNEMLİ BİR YERDİR
Çanakkale ile bağım çocukluğuma dayanır. Babam, her tatilde bizi ayrı bir tarihi yere ve müzelere götürürdü. Benim Çanakkale ile tanışmam 9 yaşında başlar. Ne olduğunu bilmediğim ama babamın ziyarette tutamadığı gözyaşlarını hatırlarım. Hatta anlatırken nefesi tıkanınca çok üzülmüştüm babama… O zaman anladım ki Gelibolu, Kilitbahir, Çanakkale çok önemli bir yerdir.
Yozgatlı Hasan’ın “Kınalı Kuzum” hikayesini de ilk orada duydum. Hala capcanlı gözlerimin önündedir. Bizi diri tutacak olan, hayatın her kesimindeki Kınalı Hasanlardır.
Bir asker kızı olarak, Türkiye’nin her yerinde tarihi mekanları görme şansı buldum ama Çanakkale ile bağım bir türlü kopmadı. Hem duygusal hem de yaşayış olarak. Şimdi de kardeşimin görev yapıp, emekliliğinde yaşadığı yerdir, hem de annemin ve babamın kendilerini sık sık attıkları, rahat hissettikleri bir şehrimizdir. Ben de her yıl birkaç kere onlarla aynı havayı alma şansı yakalıyorum.
GENÇTİM, İKİ ÜLKE İNSANINI BİR ARAYA GETİRMEK, ORADA TÜRKİYE ADINA BİR ŞEYLER YAPMAK İSTİYORDUM
80’li yıllarda Avustralya’da yaşadım. Çok yakın arkadaşımın dedesi İngiliz denizaltısında görevliymiş ve hayatını Çanakkale’de kaybetmiş. Gençtim, iki ülke insanını bir araya getirmek, orada Türkiye adına bir şeyler yapmak istiyordum. Avustralya’da Simpson ve Eşeği diye bir heykel var. İşte bu eşek, bizim toprakların eşeğidir.
Sıhhiye görevi yapan er John Simpson Kirkpatrick, fuarlarda eşeği ile çocukları gezdirmekte geçiniyor. Sıhhiye Birliğinde görev alıyor. Ancak, Çanakkale’de birliğini kaybediyor ve kendi başına yaralılara bakıp, onları cephe gerisine taşıyor. Tabii bunu bizim eşeklerle yapıyor.
O günlerde cephedeki askerin hali malum. Türkler de onlar da sıkıntılar yaşıyor. Ateşkes arasında iki taraf öncelikle yaralılarına sahip çıkmaya, kayıplarını telafi etmeye çalışıyor. O yokluk günlerinde, Türk askeri, eşeklere su ve acil gıdalar yükleyip, İtilaf Kuvvetleri tarafına gönderiyor. İşte Simpson da bu eşeklerle ANZAC yaralılarına yardım ediyor.
İtilâf devletleri için Çanakkale, büyük bir mağlubiyettir. Ancak İtilâf güçleri safında yer alan ANZAC {Australia and New Zealand Army Corps} için bu mağlubiyet bir dirilişin ve uyanışın başlangıcıdır.
Çanakkale Cephesi’nden dolayı, Avustralya’nın millî kimlik kazanmasına mesnet teşkîl eden iki olay ortaya çıkmıştır. Bu iki olaydan biri, ANZAC birliklerinde sıhhiye görevi yapan er John Simpson Kirkpatrick, Çanakkale’deki hizmetlerinden dolayı Avustralya’da kahraman ilân ediliyor. Avustralya’da Çanakkale ile ilgili iki Hintli Müslüman’ın Türkler adına Avustralya’ya savaş açması anısı vardır ki filmlere konu olur…
MAKALENİN DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ
YORUMLAR