Yusuf Ziya Karataş: Yazılmayanlar (1)
Yusuf Ziya Karataş: "Yazılmayanlar (1)"
Susturulmaya alıştık küçük yaşlardan.Önce hastanelere sus! işareti yapan
hemşireleri kondurdular ellerine iğneleri verip,susturulduk. Okullarda sınıf
başkanlarının konuşanlar listesine güzel bir sopa çeken öğretmenlerin varlığında
konuşamadık, susturulduk.Benim ülkemin üniversitelerine pkk giremez dedik, baş
kaldırdık, ve örgüt militanları ödüllendirilirken okullardan
atıldık,yasaklandık, susturulduk..Sus yoksa yakarım zihniyetine sahip
olanlar,bize dokunmayan yılanlar bin yaşadı; nemelazımcıların, bin yaşayan
yılanların sayısı şimdi sayımızı aştı
Susturulduk
Sonra kimliklerimizi susturdular
Ne Mutlu Türküm Diyene! diyemedik birileri
göğüslerini gere gere hepimiz ermeniyiz derken. Biz faşist ırkçı olduk,
ermeniler ülkenin gerçek sahibi. Ermeni ağalarının ellerindeki altın
tasmalarından gazete,dergi köşelerine transfer olup salyalarını akıta akıta
Türke küfrü meslek edinen gazeteci müsvetteleri ülkenin gerçek sahibi.
Türklerin bir milyon ermeniyi öldürdüğünü idda eden matematik dahisi,devrin
no-bellisi pamukçuklar gibi yazarımsı kalem oynatıcıları ülkenin gerçek sahibi
En kötüsü kalplerimizi susturdular
Aşkı unuttuk,aşka unutturulduk. Aşkları tv
dizilerinden öğrenir oldu çocuklarımız. Bir gecelik ilişkileri öğrendi çocuklarımız
aşkın bir ömür olduğundan habersiz. Esas oğlanın kızı nasıl tavladığını
öğrendi; Kaysın Leyla için mecnun olduğunu bilmeden. Kalplerimiz köreldi,
kendimizi bile görmez olduk. Dün aşka methiyeler düzen şairlerin yerini bugün
aşka küfürler dizen şair bozuntuları aldı. Aşkı yazan mürekkeplerin yerini
aşka yazan merkepler aldı. Kalplerimizi susturdular. Kalplerimiz sustu. Suçlu
bizdik aslında, suçlu biziz. Aşkı sahipsiz bıraktık. Aşkı küçük İskender,
murathan mungan gibi şair bozuntularına bıraktık.
Geleceğimizin teminatı gençlerimizi susturdular. Ülkenin 20 yılını çaldılar
düzen getirme uğruna. Gençlerimizi dar ağacına sundular düzen değiştirme
uğruna. 4 Ocak 1968 tarihinde Ankara Site Yurdunun kantininde iftar vaktinden
hemen sonra kızıl komünistler tarafından şehit edilen Ruhi Kılıçkıranla
kısıldı sesimiz; ve her verdiğimiz şehitten sonra sustuk, en son Cengiz Ağabey
ile susturulduk. Susan hep bizdik, hep biz susturulduk. Yıllar boyu Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde pkklı öğrenciler tarafından
saldırıya uğrayan milliyetçi öğrenciler okula düzen getirme uğruna okuldan
uzaklaştırıldı. Yeter; sükunete davet edilen, sokaklardan uzak tutulmaya
çalışılan hep biz olduk. Ama sokakların gerçek sahibi bizlerdik. Biz bu yurdun
sahibi Türklerdik. Nasıl ki Büyük Hun Devletinin kuruluşundan bu yana Türk
yurtlarını sahipsiz bırakmadık, bugün de bu yurdu sahipsiz bırakmayız.
Susturulduk
Susan hep biz olduk.Ve hala da susuyoruz. Ama sessizliğimizin
sınırları aşılmak üzere. Bıçak kemiğe saplandı, kalplerimizi oyuk oyuk oymakta;
vatan evlatları şehadete ulaşmakta.
Düzensiz düzene, iktidarsız iktidara, kendine muhalefet muhalefete bu son
ihtarımız. Suriyeye döndürdüğünüz yönünüzü biraz da Irakın kuzeyinde
Türkmenleri eze eze bağımsızlığını ilan etmeye hazırlanan pkk destekçisi
kürtlere çevirin. Bu ülke daima topyekün savaşa hazırdır. Silahlarımızı
sakladık,ama yerlerini unutmadık
siz de bunu unutmayın. Türkün akan bir
damla kanının dahi hesabını tarihi kendi el yazılarıyla yazan Türk Milleti
sizlerden soracaktır.