Yine Yeşillendi Fındık Dalları

07 Ağustos 2017 - 13:20

Olayın vehametini şöyle özetleyelim, neredeyse hiç fındık üretmeyen Avrupa, doğal olarak fındığa en çok ihtiyaç duyan ülkeleri barındırıyor. Borsa'yı elinde tutarak, istediği fiyatı biçtiği bizim fındığımızı ucuza alıp, çatır çatır yiyor. Ne denebilir ki?

Karadeniz,

Ülkemizin doğa harikası köşelerinden sadece biri.



Şu sıralar tatlı bir heyecan var kuzeyde. Zira Ağustos ayı demek fındık sezonu demek. Yılda bir kez toplanabilen fındık, belki de tarım ürünleri içerisinde toplaması en zahmetli mahsüldür. Benim gibi  Karadeniz çocuğu olanlar bilir, ne zahmetler çekilir, tek tek nasıl toplanır fındık. İnadıyla ünlü Karadeniz ahalisi, canını dişine takıp toplar, harman eder, çuvallar derken, iş emeğin karşılığını almaya gelir.

İş bu noktaya geldiğinde, yüzler düşer, canlar sıkılır, bir pazarlıktır başlar.
Onca emek, masraf, heyecan, yorgunluk Almanya'nın Hamburg kentinde ki Dünya Fındık Borsasının o sene belirleyeceği fiyatın insafına kalmıştır çünkü. Tamam ülkemiz de bir tavan/taban fiyat belirleniyor ama Dünya piyasası nispetinde bu fiyatlar ortaya çıktığı için, tek dikili fındık ağacı olmayan Almanya'yı Dünya fındığının patronu yapıyor.

Olayın vehametini şöyle özetleyelim, neredeyse hiç fındık üretmeyen Avrupa, doğal olarak fındığa en çok ihtiyaç duyan ülkeleri barındırıyor. Borsa'yı elinde tutarak, istediği fiyatı biçtiği bizim fındığımızı ucuza alıp, çatır çatır yiyor. Ne denebilir ki?

 

 



Peki bu haksızlığa nasıl dur denilebilir?

Kızmaca, gücenmece yok. Tarım denildiğinde, örnek alınabilecek ülke malesef ki İsrail.
"İsrail'in ne toprağı var ki tarım da söz sahibi olsun?" demeyin.

Şöyle ki;
 

Nüfusu 7 milyon olan bir ülke, Ülke bireylerinin sadece %4'lük bir kısmı tarımla uğraşıyor. Buna karşın, tarımın ülke ekonomisine katkısı %30. Ekonomisinin 1,5 milyar dolarlık kısmını tarım ihracatı oluşturuyor.  Türkiye ile kıyasladığımızda ise;   Ülke nüfusumuzun %26'sı tarım ile uğraşıyor. Tarımın ülkemiz ekonomisine katkısı ise sadece %13. İsrail gibi Dünya'nın gözü önünde katliam yapan bir ülke, kendi kendine yetmesi gerekliliğini düşünüyor olacak ki, tarım kültürünü daha 19. yüzyılda oluşturma çabasına girmiş. Filistin topraklarına gelen ilk Yahudi yerleşimciler ile tarım harekatı da başlamış.   Kibbutz Sistemi;   İbranice, "topluluk" anlamına gelen Kibbutz sistemini daha 1909 yılında kurmuşlar. Bu sistem içerisinde tarım ile uğraşan insanların herhangibir mal varlığı söz konusu değil. Sadece üretmek için devlet arazisi üzerinde, devletin araçlarını kullanarak işçilik yapmaktalar.    Şimdiler de 100 bin nüfuslu, yaklaşık 250 adet Kibbutz tarım alanı bulunmakta. Adeta bir kompleks olarak tasarladıkları yaşam alanları içerisinde  çalışmaya giderken çocuklarını  bırakabilecekleri kreşler, havuzlu lojmanlar ve her türlü sosyal imkan devlet tarafından sağlanmakta.   Her çalışan bir alanda uzmanlaşmak zorunda. Yeni yöntemler düşünüp uygulamaları isteniyor. Misal damla sulama sistemi 60'lı yıllarda su kaynakları kısıtlı olan İsrail'den çıkmış bir fikir.

   Bir Kibbutz Köyü  Kibbutz İşçileri


Mashov Sistemi;   Kibbutz sisteminin toprak sahibi olunabilen hali gibi düşünülebilir. Bir nevi kooperatif sistemi.  Ülkede bu sistem daha revaçta, çünkü rekabet ortamı fiyatları yükseltiyor.   Volcani Center AR-GE Merkezleri;   Tarım sektörünü yenilenen teknolojiden faydalandırmak amacıyla, devlet kurduğu bu merkezle üreticisini daima destekliyor, takip ediyor ve hep birlikte kazanmaya devam ediyorlar.   Hayvancılık Nasıl?

Saydığımız bütün bu sistemler, hayvancılıkla entegre bir şekilde çalışmakta,

Ülkenin şu sıralar hayvancılıkta ki  en büyük sorunu ne biliyor musunuz?
Hayvancılıkta ki aşırı hızlı büyüme sonucu, yıllık üretilen süt miktarı iç piyasada satılamadığından, arz fazlası oluşuyor, fiyat düşüyor ve dış ülkelere daha ucuza satılıyor. Üretime kota koymayı düşünüyorlar.

Tüm bu tarım devrimini verimsiz topraklarda başarabilen İsrail, bir çok Kibbutz bölgesine taşıma toprakla tarlalar kurmuştur.

Böyle olunca da İsrail tohumlarından, İsrail üretim tekniklerinden, İsrail tarım kültüründen konuşuyor, hayıflanıyor ve üzülüyoruz.

Harekete geçmek gerek, şu cennet vatanın toprağı hak ister bizden. Anadolu bereketin doğduğu coğrafyadır.

Ülkemizde güzel şeyler de oluyor elbette,

Bir halk, kooperatifi olarak TORKU kurumunu doğal üretimi ve ülke için ürettiği onca ürünü için kutlamadan geçmeyelim.

Torku internet sitesi için tıklayınız.

Sonuç olarak,

Fındık ile başladık, yine onunla bitirelim.

Karadeniz halkı artık, emeğine değer verilmesini, fındığın hak ettiği yere gelmesini istiyor.

Dünya fındığına, hakkımız olduğu gibi bir borsa kurarak biz fiyat vermek istiyoruz.

Bizim bahçemizde, bizim memleketimizin kızı Yasemin'in tek tek topladığı fındığı, Alman kızı Jasmin'nin yediği, Alman çikolatasını Dünya markası yapmasını istemiyoruz.

Bu ürün buraya has ise, önce bizi zenginleştirecek, önce bizim ülkemizin kasasına döviz getirecek, önce bizim refahımızı sağlayacak. Sonra zaten biz paylaşmayı seven bir milletiz.

Güzel günler görmek dileğiyle,

Görüşmek üzere.