YARGI KRİZİNDE SU AKARINI BULUR

14 Ocak 2024 - 15:00

Sn. Necdet Topçuoğlu Bey'in "YARGI KRİZİNDE SU AKARINI BULUR" başlıklı makalesini siz değerli okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.



Necdet Topçuoğlu

Hatay Milletvekili Can Atalay konusunda Anayasa Mahkemesi’nin iki defa vermiş olduğu hak ihlali kararı, ilk derece mahkemesi ve Yargıtay üçüncü dairesi tarafından tanınmamıştır. Bu durum Anayasanın 153’üncü maddesini yok saymaktır. Anayasa Mahkemesi Kararlarına katılmamak, eleştirmek ve beğenmemek mümkündür. Ancak uygulamamak mümkün değildir. İlk derece mahkemesi ve Yargıtay üçüncü dairesi siyasette bir kliğin güdümüne girmiştir. Göstermiş olduğu tavır hukuki değil siyasidir. Hukukçuların siyasetin güdümüne girmeleri mesleki yeminlerine aykırıdır.

Can Atalay’ın avukatlarının tekrar Anayasa Mahkemesine gitmeleri gereksizdir. Sonuçta aynı kararın çıkacağı kesindir. Yargının bu sorunu kendi mecrasında çözemeyeceği belli olmuştur. Yol tıkanmıştır, açılması mümkün görülmemektedir. Bu durumda sorunun çözülmesi için başka yol açılması zorunludur. Devlet yönetiminde krizler her zaman olabilir, bu mümkündür. Önemli olan krizden çıkabilmektir. Krizleri çözemeyen devlet yok olmaya mahkumdur. Devlet işleyişinin bilinmesi krizlerin çözümünde en güvenilir rehberdir.

Yargıtay Can Atalay konusunda kesinleştiğini iddia ettiği yargı kararını TBMM’ye gönderecektir. Muhalefet buna karşı çıkmaktadır. Halbuki karşı çıkmak, tartışmayı derinleştirir ve içinden çıkılmaz hale getirir. Karar Meclise geldiğinde, Meclisi yöneten Başkan Vekili kararı okutarak, Can Atalay’ın Milletvekili dokunulmazlığını kaldıracaktır. Bu durum yeni yol açılmasına imkan sağlayacaktır. Bu defa Can Atalay’ın avukatları, Meclisin dokunulmazlığı hukuksuz bir şekilde kaldırdığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne taşımalıdır. Daha önceki örneklerinde görüldüğü gibi Anayasa Mahkemesi dokunulmazlığın kaldırılmasını iptal edecektir. Etmemesi ihtimali zayıftır.

Bu defa Anayasa mahkemesinin iptal kararı doğrudan TBMM’ye gidecektir. Böylece İlk derece Mahkemesi ve Yargıtay devre dışı kalacaklardır. Meclis Anayasa Mahkemesi kararını uyguladığı takdirde, Can Atalay tekrar dokunulmazlığını kazanır ve yemin ederek Milletvekilliği görevine devam eder. Meclis Anayasa Mahkemesi Kararını uygulamazsa ne olur? İşte derin devlet krizi bu aşamada başlar. Ancak Meclisin daha önceki uygulamaları, Anayasa Mahkemesi Kararlarını uyguladığı yönündedir. Bu yol mutlaka takip edilmelidir.

Bu nedenle 16 Ocak 2024 tarihinde Meclis açıldıktan sonra, Can Atalay kararının Meclis de okunmasına Muhalefetin karşı çıkmaması gerekir. Karşı çıkmak negatif olaylar üzerinden, faydasız politikalar üretmeye yarar. Maalesef muhalefetin krizleri yönetebilme becerisi yoktur. Meclis’deki Milletvekilleri tablosuna bakıldığı zaman, entelektüel birikimi ve derinliği olanların sayısı çok azdır. Olanlarında cesaret eksikliği sorunları bulunmaktadır. Tek Meclis sistemi çok fazla hukuki hatalar yapılmasına neden olduğundan, Anayasa Mahkeme’sinin yükü artmaktadır. Bu nedenle 600 milletvekili sayısının 450’ye indirilmesi, 150 üyeden oluşan Cumhuriyet Senatosu’nun kurulması tartışılmalıdır.

Cumhur İttifakı, Gezi olaylarını yanlış değerlendirerek hukuk dışı bir yola girmiştir. Buradan dönüşü çok zor görünmektedir. Bu nedenle Can Atalay konusunun hukuken çözülmesini istememektedir. Bu çözüm yargı yolu ile gerçekleşirse Gezi Davasının düşeceğini bilmektedir. Başta Osman Kavala olmak üzere Gezi tutuklularının serbest kalacağı ihtimalinden endişe duymaktadır. Bu nedenle Yargıtay’daki yandaş Hakimler üzerinden çözüm yolu tıkanmış, başka çözüm yolu aranmasına sebep olmuşlardır. Olaylar çok yönlü analiz edildiğinde tepkiye gerek yoktur. Önemli olan devlet işleyişini bilmektir.

Diğer yandan Cumhur ittifakı, teröre bulaşması iddiasıyla yargıya sevk edilenlerin Milletvekili seçilerek kurtarılmalarına endişe ile bakmaktadır. İleride Fetö suçlularının da Milletvekili seçilerek kurtulmalarının yolunun açılacağını öngörmektedir. Ancak mahkumiyet kararı kesinleşenlerin bu imkandan faydalanmaları mümkün değildir. Aslında Yüksek Seçim Kurulu ve adli sicil belgesi veren Adalet Bakanlığı daha işin başında bu sorunları çözmelidir. Milletvekili seçilmeye yasal engeli bulunanlar daha başvuru aşamasında engellenerek sorunların çıkması önlenmelidir.

Yargı Devlet Kurumu değildir. Yargı Millet Kurumudur. Dikkat edilirse mahkeme kararlarının başında ‘’Türk Milleti adına’’ yazmaktadır. Bu nedenle yargı bağımsız olduğunun farkında olmalı ve siyasetin güdümüne girmemelidir. Bağımsız yargı milletin ve devletin varlığının güvencesidir. Hukuk en çok, hukuka karşı olanlara lazımdır. Bu gün ortamdan faydalanarak suç işleyenler, bir gün mutlaka yargılanacaklarını unutmamalıdırlar. Ölseler bile işledikleri suçlar yargılanmadan dosyaları kapatılmayacaktır. Özetle siz, siz olun hukuk ve adaletten şaşmayın.

(13, Ocak, 2024-Ordu)