Vali Yavuz, 'Zamanında ve Doğru Bilgilendirmeyle, Dezenformasyon Engellenir'

20 Şubat 2018 - 16:22

Vali Seddar Yavuz, Ordu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema ve Televizyon Bölümü öğrencilerinin 'İletişim Bilimine Giriş' dersinin konuğu oldu.

Ders konusu olan “Olağanüstü Dönemlerde ve Durumlarda Devlet ve Medya İlişkileri” konusunda bilgi, deneyim ve tecrübelerini öğrencilerle paylaşan Vali Seddar Yavuz, olağanüstü hal kavramının Anayasa'da düzenlendiğini söyledi.    Konuşmasında, basın özgürlüğüne değinen Vali Yavuz, “Basının görevi; geneli ilgilendiren ya da ilgilendirmesi gereken bütün olaylar hakkında objektif ve gerçekleri yansıtacak şekilde halkı aydınlatmak, çeşitli konularda kamuoyunu düşünceye sevk etmek için tartışmalar açmak, onun toplumsal ve siyasal oluşumunun üzerinde doğru ve gerçeğe uygun biçimde bilgilerle donatmak, bireylerin içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın sorunları yönünde bilinçlendirmektir. Basına bu görevin niteliği gereği, Anayasa'da ve ilgili kanunlarda ayrıcalıklı bir konum tanınmış ve bunun da basının özgür olduğu kabul görmüştür. Ebetteki basının bu ayrıcalıklı konumu ve hukuk düzeninin kendisine tanıdığı özgürlük, tüm özgürlükler gibi yine hukuk düzenince çizilen sınırlara tabidir. Basın yaptığı yayınlarda gerek Anayasanın temel hak ve özgürlükler bölümünde yer alan ve gerekse Medeni Kanun ve ayrıca özel kanunlarda güvence altına alınmış olan kişilik haklarına saygı göstermek, bunlara saldırı niteliği taşıyabilecek tutum ve davranışlardan kaçınması zorunludur” dedi.   Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27’nci madde hükümlerinin uygulanabileceğini ifade eden Vali Yavuz, “Devletin iç ve dış güvenliğini, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit eden veya suç işlemeye ya da ayaklanma veya isyana teşvik eder nitelikte olan veya Devlete ait gizli bilgilere ilişkin bulunan her türlü haber veya yazıyı, yazanlar veya bastıranlar veya aynı amaçla, basanlar, başkasına verenler, bu suçlara ait kanun hükümleri uyarınca sorumlu olurlar” diye konuştu.   Paylaşılan bilginin ve haberin doğru olması gerektiğine vurgu yapan Vali Yavuz, “Dünyanın hiçbir döneminde, bilgi bu denli hızlı üretilmemiş ve hızlı yayılmamıştır. Aslında çağımızı, diğer çağlardan farklı kılan en önemli özelliği de budur. Dolayısıyla bilginin bu denli hızlı üretildiği ve hızlı yayıldığı bir dönemde, haberler de hızlı yayılıyor. Bu denli hızlı yayılan haberlerin de mutlak doğru olması ve belli bir süzgeçten geçirilmesi gerekiyor. Duyduğumuz her şeyin doğru olduğunu düşünmek ve paylaşmak, yanıltıcı olabilir. Nitekim,  bugün baktığımızda dünyadaki bütün haberleri, haber ajanslarının gözünden görüyoruz. Demek ki, dünyada olan biten her şeyi biz kendi penceremizden değil, aslında başkalarının gözünden görüyoruz” diye konuştu.   Olağanüstü dönemlerde devlet-medya işbirliğinin nasıl olması gerektiğine de değinen Vali Yavuz, “Olağanüstü dönemlerde, devlet kurumlarının muhafazakar davranmayıp, bilgiyi saklama alışkanlığından vazgeçip, medyayı doğru bilgilendirmesi gerekir. Eğer medyaya zamanında doğru bilgiler, doğru fotoğraflar, doğru görüntüler verilirse, büyük ölçüde dezenformasyon engellenebilir. Dolayısıyla medya ile devlet organları arasında sürekli iletişimin, sürekli bilgilendirmenin olduğu ve bu bilgilendirmenin de sadece yönlendirmek amaçlı değil, gerçeği ortaya koyan yaklaşımlar olması gerekir” şeklinde konuştu.    Ülke menfaatlerinin korunması için milli şuur içinde hareket edilmesi gerektiğine işaret eden Vali Yavuz, “Modern demokrasilerde, hukuk devletlerinde, o ülkenin medyası, o ülkenin ulusal menfaatleri aleyhinde yayın yapmaz. Çünkü, bu konuda ciddi bir şuur var. Hukuk devletinde, Anayasa ve kurallar söz konusudur. Bu kurallara uymayanlara işlem yapılır. Ama önemli olan cezalandırmak değil. O yüzden de yetiştirdiğimiz bütün insanlarımıza, 18 milyon öğrencimize bizim milli şuuru öğretmemiz gerekir. Ülkenin menfaatleri, Türk milletinin menfaatinedir. Dolayısıyla hepimizin görevi, akademisyen olarak, yönetici olarak, basın mensubu olarak veya iş adamı olarak, hangi işlevi görüyorsak görelim, önce ulusal menfaatler konusunda hemfikir olmamız gerekir” dedi.   Türk medyasının, olağanüstü dönemlerde ülke menfaatini gözeten bir tutum içinde görevini yaptığını ifade eden Vali Yavuz, konuşmasını şöyle sürdürdü: 
“Olağanüstü dönemlerden geçtiğimiz 15 Temmuz darbe girişiminde, Türk medyasının duruşunu takdir etmek lazım. Türk medyası, hakikaten devletin ve milletin yanında yer aldı. Bu konuda asla terörü özendirmedi, teşvik etmedi. 15 Temmuz’un arkasından PKK terör örgütüne yönelik çok ciddi bir mücadelemiz var. PKK terör örgütünü, Kürtlerin temsilcisi ya da hak arama aracı gibi masum gösterme çabalarına karşın, medyamız PKK'nın katil ve cani olduğunu, Kürtleri de mağdur eden bir örgüt olduğunu her daim gösterdi. Bu tutum ve anlayış, her türlü takdirin üzerindedir. Dolayısıyla yeni dönemde bizim ulusal menfaatlerimizi gözeten ve devletin de sürekli medyayı doğru bilgilendirdiği yaklaşımla yolumuza devam etmemiz gerektiğini düşünüyorum.”