"Tuz ekmek hakkı "
Sn. Süreyya Özcanım Hanım 'ın 'Tuz ekmek hakkı ' başlıklı yazısını siz değerli okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.
Ne oldu da atalarımızın nimet olarak gördükleri ekmekle eş değer tutukları kutsallaştırdıkları tuz, her yerde kötülenir oldu .Uzmanlar sofradan tuzu kaldırın diyor . Tuz gerçekten bu kadar zararlı mı ?
Bunu öğrenmek adına tuzun tarihine uzun bir yolculuk yaptım .
Ve gördüm ki ,
tuz kelimesi farklı farklı anlamlarda kullanılmış olsada o kadar geniş bir yelpazeye sahip ki . Her bir anlamı atalarımızın tuza ne kadar çok önem verdiklerini gösteriyor . Buna en güzel örnek, ekmeği tuza banıp yemeleri için misafir geldiğinde misafire ilk tuzla ekmek ikram edilirmiş , …tuz olan evler zengin, olmayan evler ise fakir ev olarak değerlendirilmiş . Tuzun değerini gösteren bu tür uygulamaları anlatsam sayfalar yetmez. Ama bir kaçını sizinle paylaşmak istiyorum …
Tuzu ilk bulan kişinin Türklerin atası olan Türk han olduğunu gösteren yazılı belgeler var .
Kutsal kitabımız da tuz ,kılıç ve ekmekle birlikte üzerine yemin edilecek derecede kutsal sayılmış . Hatta peygamberimiz “Yemeğe tuz ile başlanıp , sonunda da yine tuz ile bitirmenin , ölüm hariç, yetmiş derde devadır!” diye buyurmuş …
Geçmişte çeşitli topluluklar arasında tuz savaşları yapılmış .. Dikkat ederseniz eski yerleşim yerlerinin birçoğu tuz ocaklarına yakındır.
Eski Yunan kültüründe esirler tuz ile değiş tokuş ediliyormuş .Romalı askerler eskiden maaşlarını tuz halinde alıyorlarmış.
Tuz dünyanın bazı bölgelerinde o kadar kıymetliymiş ki Avrupalı kaşifler, keşifleri sırasında bir fincan tuz almak için 1 fincan altın tozu verirlermiş. Size biraz abartılmış gelebilir ama tuz, kıt bulunduğu yörelerde altın kadar kıymetli imiş, hatta tuza beyaz altın diyorlarmış.Şimdide üç zehirden biri …
Tuz
Anadolu insanının batıl ve büyüsel inançlarında , hastalıkların tedavisinde, gelenek göreneklerinde etkin rol oynamış. Ateşe atılan tuzun oluşturduğu alevlere bakılarak yapılan “tuz bakısı”nazara karşı “tuz patlatma” ve “tuz çevirme” bunlardan bir kaçı
…
Tuz aynı zamanda ,
asker uğurlamadan, kız istemeye; hamile kadınların çocuğunun erkek olmasından, evlilik çağında kısmeti öğrenmeye; yılan ve akrep sokmalarının tedavisine kadar çok sayıda farklı amaçlarla kullanılmış.
Bunlar sadece bir kaçı , görünen o ki ,tuz günümüze kadar geldiği yolculuğunda sadece bizim kültürümüzde değil tüm dünya kültüründe ; destanlarda , mitolojik hikayelerde , atasözlerinde , bir çok ünlü ozan, şair ve yazarların eserlerinde , gelenek ve görenekler de güzel duygular uyandırmak için sıkça kullanılmış .
Peki
günümüze gelirsek …
Yakın zamana kadar tuza gereken önem veriliyormuş aslında …tuzla ilgili bir çok gelenek , görenek ve uygulamalar hep yapılıyormuş ,bu uygulamalara şahitlik etmesem de anamın anlattığın kadarıyla biliyorum bende…
“Tuzlayayım da kokmasın “
İşte ben doğduğumda anam da kokmayayım diye beni tuzlamış..
“Hastane mastane bilmezdik biz . Doğumlar hep evde ebelerle olurdu Doğumdan hemen sonra bebeklerin ağızlarında pamukçuk olmasın diye hazırlanan tuzlu suyla ağzı silinir , aynı suyla koltuk altı , ayak tabanları kısaca her yerini silerdik. Büyüklerimiz “Artık teri kokmaz , mantar da oluşmaz “derlerdi . Göbek bağı düştüğünde de bir beze tuz döker göbeğe sarardık… kısa sürede kurur iyileşirdi Bir de bebek sarılık olmasın, nazar değmesin diye odasına da tuz koyardık…
Biz öyle gördük , öyle uyguladık bir zararını da görmedik
Şimdi hepsine cahil inanışı diyorlar…
Evet anam çok haklıydı . Tarih boyunca atalarından gördükleri , yavrularını , peynirini , salçasını, turşusunu, ekmeğini, kabuk bağlamamış yarasini hep tuz ile korumuşlar , bir zararınıda görmemişler…hatta her bir uygulamadan şifa bulmuşlar .Fakat zamanla bu uygulamalar ve kaya tuzun kullanımı rafa kaldırılmış . Kaya tuzu yerini rafine tuzuna bırakmış .
Kaya tuzu bilinen en iyi iyot kaynaklarından biridir .İyot vücudumuz için en gerekli minerallerin başında gelir . Yapılan araştırmalara göre en yaygın sağlık sorunları iyot eksikliğinden kaynaklanıyormuş .Onun içinde şimdilerde vücudumuzda %50 azalan iyot miktarı bir çok hastalığın sebebi olarak gösteriliyor. Çünkü ne tuzumuz da ne toprağımızda nede besinlerimizde iyot kalmadı .Olsada , kullanılan tüm kimyasallarla ve sigara gibi alışkanlıklarla yok olup gidiyor ,
Böyle oluncada ,
Vücudumuzdaki virüs, bakteri, parazitler ve mantarlar iltihaplanmalara sebep oluyor ve millet olarak kokuşuyoruz, çeşit çeşit hastalıklar türüyor. Tabi bunun akabinde de çeşit çeşit ilaçlar ,antibiyotikler ve aşılar de devreye giriyor ,
Artık bu durum kimlerin işine yarıyor hepimiz için tartışmasız bir konu …
Peki
Böyle giderse gelecekte bizi hangi sağlık senaryoları bekliyor…
Gebelikte ve bebeklik döneminde yetersiz iyot alımı, beyin hasarı ve zeka geriliğine ,bipolar bozukluklara ve depresyona sebep oluyor
Troid bezinde iyot olmayınca ,
guatr, yani tiroid bezi büyümesine
Troid çalışmayınca da , hipofiz bezi , böbrek üstü bezleri, yumurtalar , pankeas bozuluyor.
Mide de bağırsakta zararlı bakteri ve mantarları yok eden iyot olmayınca ,savaşacak olan bağışıklık sistemi çöküyor ve tüm hastalıklara kapı açıyor. Ve bu durum ilk başta bazı semptomlara neden oluyor .
Kilo verme güçlüğü
Cilt kuruluğu
Baş ağrısı
Yorgunluk
Unutkanlık
Adetle ilgili sorunlar
Hiperlipidemi (kan yağları yüksekliği)
Tekrarlayan enfeksiyonlar
Soğuğa karşı duyarlılık
El ve ayakların soğuk olması
Zihin bulanıklığı
Saçlarda incelme
Kabızlık
Nefes darlığı
Böbrek işlevlerinde azalma
Kas güçsüzlüğü, eklem katılığı kısacası hepimizde mevcut olan belirtiler .
Siz hatırlıyor musunuz ?
Eskiden var mıydı bu hastalıklar .Atalarımız da belli başlı 3 5 hastalık olurdu .şimdi hepsi ya şeker hastası ya tansıyon .
Tuz tansiyonu yükseltiyor deniyor. Peki hangi tuz . Canan karatay bas bas bağırıyor, kaya tuzu tansiyon yapmaz diye …
Hiç düşündünüz
Neden?
Turşularda da , uzun süreli gıda hazırlıklarında ,zeytin yapımında rafine tuz değilde , kaya tuzu kullanıyoruz . Çünkü rafine tuz çürütüp eritiyor . Kaya tuzu bu besinlerin bozulmasına sebep olacak zararlıların oluşmasına izin vermiyor…
Evet çocukluğumda tuzla ilgili uygulamalara şahitlik etmedim ama kaya tuzunun faydasın öğrendikten sonra uyguladığım bir çok yöntemin de faydasını gördüm …
İbni Sinan’ın mizaca göre sağlıklı kalma yöntemlerine göre her organın bir mizacı vardır der . Midenin mizacı soğuktur , tuzun mizacı ise sıcaktır . Zıt mizaçlar birbirine şifadır . Balgamı uzaklaştırır Tuz kanı sulandırır ...kan basıncını düşürür.
Kaya tuzu kullanmak eklem arasında ki balgamı iltihabı temizler , idrar ile atılımını sağlar..
Deniz suyunun rahatlattığına hepimiz şahit olmuşuzdur . Deniz suyundaki iyot gözenekleri açarak derinin daha rahat nefes almasını sağlar . Nefes alan deri tuzla birlikte bakteri oluşumuna izin vermez…
Ayakları tuzlu suya koyduğunuzda , tüm akupunktur tedavi noktalarına nüfuz,ederek dolaşımı rahatlatır , mantarı öldürür..mantar nemli ortamı sever , tuz nemi kurutur, tekrar oluşmasına müsaade etmez…
Tansiyonunuz varsa ılık bir suya kaya tuzu koyup içine ayaklarınızı koyun . Bir deneyin ne kaybedersiniz …bu benim babamda sonuç aldığım bir uygulama …
Sabah kalktığınızda bir bardak sole denilen kristal tuz ve su karışımını içtiğinizde ,
ağızdan mideye kadar tüm zararlı mikrop ve parazitleri temizleyip bağırsaklara yolluyor ..
Gece yatarken aynı şekilde içeceğiniz bir bardak sole su
bağırsak da ki mikrop ve parazitleri öldürür ve dışkı ile atılımını sağlar…
Peki ne yapmalıyız şimdi ?
Atalarımızın bu kadar kutsallaştırdığı kaya tuzunu kullanmalı mıyız?
Yoksa
Modern tıbbın kara listeye aldığı zararlı dediği kaya tuzundan uzak mı durmalıyız?
Artık bu size kalmış …
Belkide her şeyin fazlası zarar azı karardır .
Ama şunuda unutmayalım lütfen !!!
Bu önerdiğim her şey kaynaklı bilgi dahilinde olsada,sizin kullanımınıza uygun olup olmadığını mutlaka araştırın..
Sağlıkla kalın
Süreyya Özcanım