Osmanlıspor: Kuruluş, yükseliş, duraklama, gerileme ve ligden düşüş
Osmanlıspor, sezonun son iki haftasında yaşadığı puan kayıplarıyla İkinci Lig'e düştü. Kökleri bundan 42 yıl öncesine, Ankara Belediyesi'ne uzanan Osmanlıspor'un kuruluş, duraklama, gerileme ve ligden düşüş dönemlerinin hikayesi...
Maçlarını yeniçeri heykelleriyle, eski Türk devletlerinin bayraklarıyla donatılmış Osmanlı Kalesi Stadyumu’nda oynayan, maçlara mehter marşıyla çıkan, logosu altı hilalli Ankara’nın sarı mor renkli takımı Osmanlıspor, geçen hafta Birinci Lig’den İkinci Lig’e düştü.
Peki, Ankaraspor adıyla 2003-2004 sezonunda yükseldiği Süper Lig’de altı sezon mücadele etmiş, Futbol Federasyonu tarafından Birinci Lig’e düşürüldükten sonra 2014-2015 sezonunda yeniden Süper Lig’e yükselmiş, ligi 5. sırada bitirdiği için katıldığı UEFA Avrupa Ligi’nde gruptan birinci olarak çıkmayı başarmış Osmanlıspor neden bu kadar geri kaldı?
Osmanlıspor’un kökleri Kayı Boyu’na olmasa da bundan 42 yıl öncesine, Ankara Belediyesi’ne dayanıyor.
1978 yılında kulüp ilk olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi bünyesinde Ankara Büyükşehir Belediyespor adıyla kuruldu. Daha sonra kelimelerin yerleri değiştirildi, “Büyükşehir Belediye Ankaraspor” oldu.
Gökçeklerin ‘Ankara’yı fethi
Bu adla 2004 yılında Süper Lig’e yükseldikten bir yıl sonra kulübün futbol şubesi belediyenin bünyesinden çıkartılarak özelleştirildi. Yeni ismi artık Ankaraspor’du.
Kulübün onursal başkanı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, başkanı onun sağ kolu Hilmi Gökçınar, futbol şubesi sorumlusu ise Gökçek’in oğlu Ahmet Gökçek’ti.
Gökçekler kulübe damgalarını öylesine vurmuşlardı ki, Brezilya’dan transfer edilen futbolcular, yerli statüsünde oynatılmak için Türk vatandaşlığına geçerken Gökçeklerin adlarını almışlardı; Gökçek Vederson Melih Jaba, Ahmet Tita…
Ama ligde orta sıralarda mücadele eden, bir türlü taraftar bulamayan Ankaraspor, Gökçek’e yetmemeye başladı.
Belediye başkanlığını yaptığı şehrin arkasında taraftar desteği olan iki dev çınar vardı: 1910 yılında İmalât-ı Harbiye olarak kurulan Ankaragücü ve 1923 yılında Ankara Sultanisi öğrencileri tarafından kurulan Gençlerbirliği.
Ankara’da fetret devri
Gökçeklerin gizli aşkı ise daima Ankaragücü oldu. Sarı-lacivertli ekibin milyonlarca taraftarı vardı, etki alanı şehrin esnaflarına kadar yayılıyordu, mahallelerine kök salmıştı, başkentin esas temsilcisi Ankaragücü’ydü.
Hikayeyi Osmanlıspor’a kadar getiren süreci de işte bu Ankaragücü sevdası başlattı.
Gökçek’in oğlu Ahmet Gökçek, 2009 yılında Ankaragücü’nün başkanlığına seçildi. Fakat hem Ankaraspor’un hem de Ankaragücü’nün Gökçeklerin etkisinde olması, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) tarafından adil rekabete ve dürüstlüğe aykırı bulundu. Ankaraspor, 2009-2010 sezonunda küme düşürüldü. Gökçekler de Ankarasporlu futbolcuları ortada bırakmayıp Ankaragücü’ne transfer ettiler.
Ama bu hikayede mağdur olan camia Ankaragücü oldu. Kulüp Gökçek döneminde hızla battı, borcu yüzde 325 kat artarak 94 milyon 886 bin 396 TL’ye yükseldi. Yeşil sahalarda ender görülen gelişme, 2011 yılında yaşandı. Yargıtay, başkan seçildiği 2009 kongresini yok hükmünde sayarak Ahmet Gökçek’in başkanlığına son verdi. Borç içinde yüzen asırlık çınar, 2011-2012 sezonunda sadece 11 puan toplayarak küme düştü.
Ankaragücü taraftarları, bu dramatik gelişmeden Melih Gökçek’i sorumlu tuttu. Gökçek, tribünler tarafından protesto edildi. Gökçek ise kendisini “Ankaraspor’u gözümüzü kırpmadan Ankaragücü için feda ettik” diye savundu.
“Osmanlı” kuruluyor
Küme düşürülen Ankaraspor ise 2012 yılında tüm profesyonel liglerden men edildi. Ancak TFF’de süren pazarlıkların ardından ceza kaldırıldı ve 2013-14 sezonunda Ankaraspor, Gökçeklerin sahibi olduğu Beyaz TV’nin ortaklarından Sadık Dik başkanlığında yeniden liglere döndü.
2014-2015 sezonunda Ankaraspor ismi yeniden değiştirildi. Bu değişiklikle onursal başkanlık babadan oğula geçti, onursal başkan bu defa Ahmet Gökçek oldu. Kulübün yeni ismi o günlerin siyaseten yükselen değerleriyle uyumluydu: Osmanlıspor.
Renkleri sarı-mor olarak seçilen kulübün formalarında Osmanlı motifleri yer aldı. Armaya ise altı tane hilal konuldu.
Sincan’da bulunan Yenikent Stadyumu’nun adı “Osmanlı Kalesi” olarak değiştirildi. Yenilenen stadyum, Melih Gökçek tarafından Osmanlıspor’a 25 yıllığına bedelsiz olarak kiralandı. Tribünlerin üstüne eski Türk devletlerinin bayrakları yerleştirilirken, stadyumun çevresine yeniçeri heykelleri dikildi. Sahaya mehter marşları eşliğinde çıkan takım kısa sürede Süper Lig’e yükseldi.
Osmanlıspor’un yükseliş dönemiydi bu. Takım ligde beşinci oldu, UEFA’ya kalarak Avrupa kapılarına dayandı. İspanya’nın Villarreal, Romanya’nın Steaua Bükreş ve İsviçre’nin Zürih takımlarının yer aldığı grupta Balkanlardan Akdeniz’e zaferden zafere koştu ve grubu zirvede tamamladı. Bir üst tura çıkan Osmanlıspor’un Avrupa’daki ilerleyişini Yunan Olympiakos durdurdu.
Her ne kadar ligde ve Avrupa’da başarılar elde etse de Osmanlıspor bir türlü taraftar desteğini yakalayamamıştı. Maçları sadece üç büyükler Ankara’ya geldiğinde ilgi görüyordu.
Heyecan bir de Ankara derbilerinde yükseliyordu. Özellikle Gençlerbirliği taraftarları Osmanlıspor maçlarında yaratıcı sloganlar bulmuşlardı. Gençlerbirliği maça çıkarken Ankara Savaşı’na atıfla “Timur’un filleri geliyor” diye bağırılıyor, tribünlerden “Osmanlı fetrete!” tezahüratları yükseliyordu.
“Osmanlı” geriliyor
Osmanlıspor’un gerileme dönemi ise 2017 yılında Gökçek’in ‘tahtı’ndan indirilmesiyle başladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın isteğiyle Melih Gökçek Ankara Büyükşehir Belediye başkanlığı görevinden istifa etti. Ne tesadüftür ki Osmanlıspor da aynı sezon Süper Lig’de tutunamayıp küme düştü.
Küme düşen Osmanlıspor’a bir darbe de Ankara’nın yeni belediye başkanı Mustafa Tuna’dan geldi. Tasarrufa önem veren yeni başkan, medya önünde belediyeye bağlı iştiraklerden Osmanlıspor’a kaynak aktarılmasından şikayet etti ve bu uygulamaya son verdiklerini açıkladı.
Sincan’daki “Osmanlı Kalesi” Stadyumu’nun bedelsiz bir şekilde Osmanlıspor’a kiralanmasını sağlayan protokoller iptal edildi, tesislere zabıta gönderildi. Belediye otobüsleriyle stadyuma seyirci taşınması ayrıcalığına son verildi. Melih Gökçek tarafından havaalanı yolu üzerinde zamanında Ankaraspor için yaptırılan Saray Spor Tesisleri’nin önündeki kimliği belirsiz iki futbolcu ve uçan kaleci heykelleri kaldırıldı.
Aynı zamanda TFF’nin elektronik bilet uygulaması PassoLig’den sorumlu Yönetim Kurulu üyesi olan Ahmet Gökçek’in takımı, 30 Kasım 2017’de stadyuma biletsiz seyirci sokulduğu için 100 bin lira para cezasına çarptırıldı.
“Osmanlı” düşüyor
2018-2019 sezonunda yeniden Süper Lig’e çıkmak üzere umutlanan Osmanlıspor, play-offlara kalmaya hak kazandı. Fakat Gaziantep engelini aşamayıp elendi.
Osmanlıspor’u çöküş dönemine sokan ise 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde ülkücü kökenli CHP adayı Mansur Yavaş’ın Ankara Büyükşehir Belediye başkanlığına seçilmesi oldu.
Seçimin ardından Gökçekler Osmanlıspor’u elden çıkarmak için girişimlerde bulundular, kulübün Trabzonlu iş insanı Şenol Ayvaz’a satılacağı haberleri dolaştı, fakat satış gerçekleşmedi.
Böylece Birinci Lig’in 2019-2020 sezonu Osmanlıspor için adeta 100 yıl önceki, Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı’na dönüştü.
Osmanlıspor, sezonun son iki haftasında yaşadığı puan kayıplarıyla TFF 1. Lig’de de tutunamayarak İkinci Lig’e düştü.
Cumhuriyet’ten Sena Yaşar’ın haberine göre, Melih Gökçek döneminde kulübe belediyenin kaynaklarından 1.1 milyar lira gelir aktarılmış. Osmanlıspor artık ilçe takımlarının çoğunlukta olduğu İkinci Lig’de mücadele edecek.
Aslında tam da Osmanlı’nın itibarı adına, kulübün adı Osmanlıspor’a çevrilirken itirazlar yükselmişti.
Futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen, “Tarihimizle gurur duyan birisi olarak, Osmanlıspor adının bir futbol kulübüne verilmesine karşıyım. Bu isme karşı küfür de edilebilir” diyerek karara itiraz etmişti.
Osmanlı tarihçisi Prof. Cemal Kafadar’e göre ise bu isim tercihi zaten Osmanlı’yı hızla yok ettiğimizin simgesiydi:
“Neden tarihi mirasa bunca hoyrat ve nobran davranıldığı bir dönemde Osmanlı düğmesine devamlı basılıyor? Bu şekilde sorduğumuzda belki de yanıt ‘tam da bu yüzden’ olabilir. Hızla yok etmekte olduğumuz için belki de bu kadar vurgu ihtiyacı. Toplum olarak miras bildiğimiz, keyif aldığımız şeylerin hoyratça yok edilmesi yönündeki gidişatın üstünü kapatmak için, bunun toplumsal tartışma konusu olmaması için ‘Osmanlı biziz, Osmanlı’yı yaşatıyoruz’ denmesi bana normal geliyor.”