Ne derler acaba diye kahrolası bir put vardır...

05 Aralık 2020 - 15:18

Fransız filozof Diderot tüm hayatını yoksulluk içinde geçirir. Diderot'un kızı evlenmek ister ancak ailesinin parası yoktur. Konuyu duyup yardımcı olmak isteyen Rusya imparotiçesi Catherine, Diderot'un 1000 kitaplık kütüphanesini yüklü bir para karşılığında satın alır. Parayı bulan Diderot kızını evlendirir ve kendisine lüks bir kırmızı gecelik alır. Kırmızı geceliği aldıktan sonra hayatı değişir.

DİDEROT' UN GECELİĞİ   Fransız filozof Diderot tüm hayatını yoksulluk içinde geçirir.   Diderot’un kızı evlenmek ister ancak ailesinin parası yoktur.    Konuyu duyup yardımcı olmak isteyen Rusya imparotiçesi Catherine, Diderot’un 1000 kitaplık kütüphanesini yüklü bir para karşılığında satın alır.   Parayı bulan Diderot kızını evlendirir ve kendisine lüks bir kırmızı gecelik alır.   Kırmızı geceliği aldıktan sonra hayatı değişir.    Kırmızı geceliği giyince evin içindeki ve dışındaki yoksulluk geceliğin yanında çok basit kalır.   Diderot bu durumdan huzursuz olur ve tüm eşyalarını değiştirip, yenilerini daha pahalı olanlarını satın alır.   Evin tabloları, duvarlardaki objeler, halılar, avizeler de değiştirilir. En pahalı saatleri alır, o zamanlarda çok kıymetli olan varaklı aynalardan alır.   Tüm parası biten Diderot tekrar yoksul günlerine geri döner ve şunları söyler.   “Eski sabahlığımın mutlak efendisiydim fakat yenisinin kölesi oldum.”   Bu duruma Diderot etkisi nedir.   Pazarlama ve satış dünyası bunu kullanır.   Sabahtan akşama kadar, pazarlama bilimi adı altında bizlerin sabah kalkıp ne yapacağı, marketten ne alacağı, tv’den ne izleyeceği, evde ne yiyeceği, ayağına ne giyeceği gibi konularda pazarlama bilimi çalışıyor.   Tüm insanlık olarak bunu yiyoruz.   Papaz eriği olmasa bile yiyoruz, müslüman mahallesinde de satılıp, alınıyor pazarlama tuzakları.    Evleri değiştiriyoruz,o eşyalara uygun harcamalar yapıyoruz, o evlere uygun eşyalar alıyoruz..    Mahalle değişiyor, o mahallenin kullandığı arabalara binmek zorunda kalıyoruz veya değiştirmek zorunda hissetiyoruz    İhtiyaç olmadığı halde tarımsal alandaki üreticiler de gereksiz makineler alıyor, nasıl olsa destek var, nasıl olsa devle bir kısmını karşılıyor diye, büyük traktörler, ağır makineler vs.   Bunların hepsi döviz kaybı. Sonrada bağırıyoruz cari açıııııık.    Kendimize bakmıyoruz, sorgulamıyoruz.   En pahalı telefonlar, kıyafetler, arabalar vs.   Çünkü işin başında, sonunda “ Ne derler acaba” vardır.   İsmet Özel’in bir sözü ile kapanışı yapalım.   “NE DERLER ACABA DİYE KAHROLASI BİR PUT VARDIR.”   Murat Yılmaz