Mevlid Kandili'ni daha doğru anlamak için yapılması gerekenler
Bugün Mevlid Kandili. Yani âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgi ve şefkat güneşi Efendiler Efendisinin doğumunun yıl dönümü. O, bütün insanlık için örnek bir hayat yaşamıştı. Hayatında iki önemli esas vardı: Sadelik ve samimiyet.
Bugün, Peygamber Efendimizin (s.a.s.) dünyaya teşrif etmelerinin yıl
dönümü. Yani Mevlid Kandili. Onun doğumunu kutlamak demek sadece Mevlid ve ilahiler okumak değil, Allah Resulünü sevmek, hayatını örnek almak, yaşadığı ahlakı yaşamak, emir ve tavsiyelerine uymak, bütün güzel
hasletlerde Ona uyma gayretini gösterebilmektir.
Bugün Mevlid Kandili. Yani âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgi ve
şefkat güneşi Efendiler Efendisinin doğumunun yıl dönümü. O, bütün
insanlık için örnek bir hayat yaşamıştı. Hayatında iki önemli esas
vardı: Sadelik ve samimiyet.
Devlet başkanı olmasına rağmen, bir kral gibi değil de halktan biri gibi yaşamıştı. Bu onun bilinçli tercihiydi. Sahabeden Hz. Ebû Hüreyre ve
Hz. İbn Abbâs anlatıyorlar:
Bir gün Cebrail (a.s.) Allah Resûlünün (s.a.s.) yanına gelip oturdu.
Cebrailin konuşma sırasında gözü hep semada idi. O sırada yanlarına
gökten bir melek indi. Meleği takdim eden Cebrail (a.s):
- Bu, bu güne kadar yeryüzüne inmeyen bir melektir. Size bir mesaj getirmek için indi, dedi. Melek:
- Allah, beni size gönderdi. Size kul peygamber mi yoksa kral peygamber mi olmak istediğini sormamı istedi, dedi.
- Kul peygamber olmayı tercih ediyorum, diyen Efendimiz, tercihini
açıkça belli etti. Bu olaydan sonra kulluğunu daha belirgin şekilde
gösteren Efendimiz, Rabbine ulaşıncaya kadar bir yere yaslanarak (Arap
toplumunda kibir/büyüklenme işareti sayılır.) yemek yemedi. (Tirmizî,
Şemâil, 140)
Sade bir hayat yaşıyordu
Sahabeden Hz. Abdullah b. Büsr anlatıyor:
Bir keresinde Allah Resûlüne (s.a.s.) bir miktar koyun eti ikram
ettim. Dizleri üzerine çökerek yemeye başladı. Orada bulunun bir bedevi, onu bu durumunu şaşkınlık içinde izledi. Sonunda dayanamadı:
- Nasıl oturuyorsun, diyerek hayretini dışa vurdu. Efendimiz:
- Şüphesiz Allah beni zorba ve kibirli biri değil mütevazı ve kerem sahibi bir kul olarak
yarattı, diye cevap verdi. (İbn Mâce, Etime 6)
Seçimini yeri geldikçe ifade eden Allah Resûlü (s.a.s.) Ben köleler
gibi oturarak yemek yiyen bir kulum! buyurur, yere oturarak yemek
yerdi. (Tirmizî, Şemâil, 133) Merkebe biner, başkalarını bineğine
bindirir, garipleri ziyaret eder, fakirlerle oturur, kölelerin davetine
icabet ederdi. Çarşıdan aldığı eşyayı başkasına taşıtmaz: Kişi aciz ve
yardıma muhtaç olmadıkça kendi eşyasını kendi taşımalıdır! buyururdu.
(Kalacî, Şahsiyetir-Resûl, 194)
Hiç bir ayrım yapmadan tüm ihtiyaç sahiplerinin sorununu çözmek için
koşar, bir meclise girdiğinde sahabilerin ayağı kalkmasını istemez:
Acem yöneticilerinin birbirlerini tazim ederek ayağı kalktığı gibi
kalkmayın! buyururdu. (İbn Seyyidinnâs, Uyûnul-eser, 2/402)
Hayatı boyunca sade bir hayat yaşamayı tercih eden Peygamber Efendimiz,
Mekke döneminde kendisine defalarca yapılan makam ve servet gibi dünyevî vaatleri her seferinde reddetmişti. Uzak kaldığı bu hususlardan,
ailesinin ve çocuklarının da beri olmasını sağlamıştı.
Zaferler başını döndürmedi
Gerek zekât ve sadakanın yasak olduğu aile efradına bakıldığında,
gerekse, kendisine bir kolye takma izni bile verilmeyen kızı Fatımaya
bakıldığında onun bu hassasiyeti daha iyi anlaşılacaktır.
Medine döneminde de elde ettiği çeşitli muvaffakiyetler, zaferler ve
malî imkânlardan sonra hiç değişmemesi, O'nun yüce ve yüksek ahlâkının
doğruluk derecesini gösterir. Zaten büyük zafer ve fetihlerden sonra
bile bakışının bulanmaması, başının dönmemesi, vazifesini başladığı gibi bitirmesi, peygamberliğinin en parlak delillerinden birisi değil mi?
Bütün ümmete Onun (s.a.s.) izinde iman ve Kuran dolu bereketli bir hayat duasıyla...
SÖZÜN ÖZÜ
1. Efendimiz (s.a.s.), bizim için örnek bir hayat yaşamıştır.
2. Sadelik ve samimiyet hayatının ayrılmaz bir parçasıydı.
3. Elde ettiği zaferler Onun başını döndürmedi.
BİR SORU-BİR CEVAP
Herkes Onu Okuyor yarışması ne zaman başlıyor?
Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) daha iyi tanınmasını sağlamak ve ülkemizde çok düşük seviyelerde bulunan kitap okumayı
teşvik amacıyla Peygamber Yolu Derneği tarafından Türkiye çapında
gerçekleştirilen Herkes Onu Okuyor kampanyasının 2015 takvimi belli
oldu.
Efendimizi (sallallahu aleyhi ve sellem) daha iyi tanımak ve tanıtmak
için ne yapmalıyız sorusundan hareket eden Peygamber Yolu Derneğinin
hayata geçirdiği Herkes Onu Okuyor kampanyasının ikincisi bugün
Ankarada yapılacak program ile kamuoyuna duyuruluyor.
Başvurular bugün başlıyor
Kampanya başvuruları 2 Ocak-8 Mart 2015 tarihleri arasında ve
www.herkesonuokuyor.com internet adresinden dijital ortamda
gerçekleştirilecek.
İl bazında dereceye girenlerin belirleneceği birinci basamak sınavları
16-22 Mart 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Mümkün olan en
fazla sayıda vatandaşımızın sınava katılımını sağlamak amacı ile
sınavlar değişik seanslarda gerçekleştirilecek, her seansın soruları da
birbirinden farklı olacak. Türkiye genelinde dereceye girenlerin
belirleneceği ikinci basamak sınavı ise 28 Mart 2015 Cumartesi günü
düzenlenecek.
Bu yıl bir yenilik olarak internet üzerinden online sınavlar
gerçekleştirilecek. Bu şekilde iş yoğunluğu, sınav salonlarının uzaklığı gibi sebeplerle sınava katılamayanlar evlerinden yarışmaya
katılabilecek.
Hangi kitaplar okutulacak?
Bu sene sınav için dört yeni kitap kaleme alınmış. İlkokul kategorisi
için Çocuklar için Sevgili Peygamberimizin (s.a.s) Hayatı, ortaokul
kategorisi için Gönüllerin Efendisi, lise kategorisi için Şiddet ve
Savaş Karşısında Nebevi Duruş: Sulh Peygamberi, yetişkin kategorisi
için ise İnsan ve Topluma Ulaşma Yönüyle Peygamber Efendimiz
kitaplarından sınavlar yapılacak.
Sınavlarda il ve Türkiye bazında dereceye girenler umre ziyaretleri,
I-pad mini, bisiklet, kol saati gibi binlerce hediye ile
ödüllendirilecek. Nisanda sonuçların belli olacağı yarışmada ödüllerin
dağıtımı ve umre ziyaretleri Nisan-Mayıs aylarında gerçekleştirilecek.
Hepiniz kaybedeni olmayan bu güzel yarışmaya davetlisiniz...
TEFEKKÜR ATLASI
Dünyanın kendisi de bir pazar değil mi?
Gözümüzü kapatalım ve kendimizi bir pazar yerinde düşünelim. Bu pazarda
yüzlerce tezgâh var ve her tezgâh sahibi avaz avaz bizi kendisine
çağırıyor, aklımızı çelmeye, sermayemizi ele geçirmeye çalışıyor. Ama
akşam çöküp de tezgâhlar söküldüğünde o seslerden, sedalardan geriye
derin bir sessizlik kalıyor. O zaman anlarız ki ne bu davetlerde, ne de
davet sahiplerinde hakikat ve vefa var. Bütün o dostluk ve sevgi
gösterileri bir kuşyemi kabilinden.
Gerçekte dünyanın kendisi de böyle bir pazar değil midir? Bu pazarda da
her insan, her fikir ve inanç bizi kendisine çağıran bir nevi tezgâhtar
sayılmaz mı? Bunca ses arasında hangisinin hak ve hakikat olduğunu
anlamak için gerçeğe ayarlı bir kulağı olmalı insanın. Meydanı sessizlik aldığında geride sadece hakikatin sesi kalır. Hakikat, Hakkın sesidir,
hakiki davet Onun davetidir. Sökülmeyen tezgâh ve eskimeyen mülk Ona
ait olanlardır. Ancak Onun sattıkları yenmekle bitip tükenmez ve insanı yarı yolda koymaz...
ÖRNEK HAYATLAR
Peygamber Efendimizin gençliği nasıldı?
Efendimizin (s.a.s.) on dört-on beş yaşlarına geldiğinde diğer
gençlerden farklı biri olduğu her halinden belli oldu. Allah, Onu
cahiliyyenin bütün kötülüklerinden ve ayıplarından korudu. Hilmi, sabrı, şükrü, adaleti, tevazusu, iffeti, cömertliği, cesareti, hayâsı ve
vakarı ile kısa sürede halkın parmakla gösterdiği fazilet, ahlak ve
şeref timsali bir genç oldu.
Hiç bir zaman halktan uzaklaşmayan Efendimizin sosyal ilişkileri son
derece iyiydi. İnsanlara iyilik eder, yardımlarına koşar, düşenin
elinden tutup kaldırırdı. Hal ve hareketleri ile sevilip sayılan bu
genç, doğru sözlülüğü, eminliği, iyilikseverliği, kötülüklerden uzak
durması, aklı başında insanların hoşlanmayacağı işlere yaklaşmaması
sayesinde daha o yaşta gıpta edilerek örnek gösterildi. el-Emîn lakabı ile anılarak büyük değer verildi.
İnsanlarla iyi ilişkilerin yanı sıra yanında kaldığı aileye karşı
sorumluluklarını da en iyi şekilde yerine getirmeye gayret etti.
Yalnızca ailenin koyunlarını otlatmayıp, her konuda yardımlarına koştu.
Günahlardan hep uzak durdu
Mekkeye misafir olarak gelenlere yemek ve zemzem ikram etme görevini
üstlenen amcası Ebû Tâlib, zemzem kuyusunun yıkılan yerlerini tamir
etmeye karar verdiğinde çocuklarını ve yeğenini yanına çağırarak
kendisine yardım etmelerini istedi. Mekkeli gençlerle çok güzel
arkadaşlıklar kuran Efendimiz, amcasına daha fazla yardım etmek için
arkadaşlarının yanına koştu. Durumu anlatarak yardım istedi. Olumlu
cevap veren arkadaşları elbirliği ile işi kısa zamanda bitirdiler.
Bütün Mekkeliler tarafından takdir edilen Efendimiz, gençliği boyunca
putlara tapmaktan ve günahlardan uzak durdu. Bir konuşma sırasında
Mekkelilere Efendimizin gençliğini anlatan Nadr b. Hâris şöyle diyordu:
Muhammed aranızda büyüyen, her halini bildiğiniz bir gençti. Gençlik
yıllarında onun hal ve hareketlerinden çok memnundunuz. O sizin en doğru sözlünüz, en güvenilir olanınızdı. Olgunluk çağına ulaşıncaya kadar en
küçük bir hatasına şahit olmadınız. Şimdi siz getirdiğini getirince ona
sihirbaz yaftasını yapıştırdınız. Vallahi o sihirbaz değildir
(İbn
Seyyidinnâs, Uyûnul-Eser, 2/403)
BİR AYET
Onları gördüğünde kalıpları kıyafetleri senin hoşuna gider, onları
beğenirsin. Konuştuklarında sözlerine kulak verirsin. Gerçekte ise
onlar, âdeta duvara dayatılan, ruhsuz kütüklere benzerler. İçleri boş,
ödlek olduklarından çıkan her sesten pirelenir, her yeni haberi kendi
aleyhlerinde sanırlar. (Münafikun Sûresi, 63/4)
BİR HADİS
Peygamber Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyuruyorlar: Ben, haklı
bile olsa münakaşayı terk eden kimseye cennetin kenarında bir köşkü
garanti ediyorum. Şaka bile olsa yalanı terk edene de cennetin ortasında bir köşkü, ahlakı güzel olana da cennetin en üstünde bir köşkü garanti
ediyorum. (Ebu Davud, Edeb 7)
Ali DEMİREL- BUGÜN GAZETESİ