Mevlid Kandili'ni daha doğru anlamak için yapılması gerekenler

02 Ocak 2015 - 10:23

Bugün Mevlid Kandili. Yani âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgi ve şefkat güneşi Efendiler Efendisi’nin doğumunun yıl dönümü. O, bütün insanlık için örnek bir hayat yaşamıştı. Hayatında iki önemli esas vardı: Sadelik ve samimiyet.

Bugün, Peygamber Efendimizin (s.a.s.) dünyaya teşrif etmelerinin yıl dönümü. Yani Mevlid Kandili. O’nun doğumunu kutlamak demek sadece Mevlid ve ilahiler okumak değil, Allah Resulü’nü sevmek, hayatını örnek almak, yaşadığı ahlakı yaşamak, emir ve tavsiyelerine uymak, bütün güzel hasletlerde O’na uyma gayretini gösterebilmektir.

Bugün Mevlid Kandili. Yani âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgi ve şefkat güneşi Efendiler Efendisi’nin doğumunun yıl dönümü. O, bütün insanlık için örnek bir hayat yaşamıştı. Hayatında iki önemli esas vardı: Sadelik ve samimiyet.

Devlet başkanı olmasına rağmen, bir kral gibi değil de halktan biri gibi yaşamıştı. Bu onun bilinçli tercihiydi. Sahabeden Hz. Ebû Hüreyre ve Hz. İbn Abbâs anlatıyorlar:

“Bir gün Cebrail (a.s.) Allah Resûlü’nün (s.a.s.) yanına gelip oturdu. Cebrail’in konuşma sırasında gözü hep semada idi. O sırada yanlarına gökten bir melek indi. Meleği takdim eden Cebrail (a.s):

- Bu, bu güne kadar yeryüzüne inmeyen bir melektir. Size bir mesaj getirmek için indi, dedi. Melek:

- Allah, beni size gönderdi. Size kul peygamber mi yoksa kral peygamber mi olmak istediğini sormamı istedi, dedi.

- Kul peygamber olmayı tercih ediyorum, diyen Efendimiz, tercihini açıkça belli etti. Bu olaydan sonra kulluğunu daha belirgin şekilde gösteren Efendimiz, Rabbine ulaşıncaya kadar bir yere yaslanarak (Arap toplumunda kibir/büyüklenme işareti sayılır.) yemek yemedi.” (Tirmizî, Şemâil, 140)

Sade bir hayat yaşıyordu

Sahabeden Hz. Abdullah b. Büsr anlatıyor:

“Bir keresinde Allah Resûlü’ne (s.a.s.) bir miktar koyun eti ikram ettim. Dizleri üzerine çökerek yemeye başladı. Orada bulunun bir bedevi, onu bu durumunu şaşkınlık içinde izledi. Sonunda dayanamadı:

- Nasıl oturuyorsun, diyerek hayretini dışa vurdu. Efendimiz:

- Şüphesiz Allah beni zorba ve kibirli biri değil mütevazı ve kerem sahibi bir kul olarak
yarattı, diye cevap verdi.” (İbn Mâce, Etime 6)

Seçimini yeri geldikçe ifade eden Allah Resûlü (s.a.s.) “Ben köleler gibi oturarak yemek yiyen bir kulum!” buyurur, yere oturarak yemek yerdi. (Tirmizî, Şemâil, 133) Merkebe biner, başkalarını bineğine bindirir, garipleri ziyaret eder, fakirlerle oturur, kölelerin davetine icabet ederdi. Çarşıdan aldığı eşyayı başkasına taşıtmaz: “Kişi aciz ve yardıma muhtaç olmadıkça kendi eşyasını kendi taşımalıdır!” buyururdu. (Kal’acî, Şahsiyeti’r-Resûl, 194)

Hiç bir ayrım yapmadan tüm ihtiyaç sahiplerinin sorununu çözmek için koşar, bir meclise girdiğinde sahabilerin ayağı kalkmasını istemez: “Acem yöneticilerinin birbirlerini tazim ederek ayağı kalktığı gibi kalkmayın!” buyururdu. (İbn Seyyidinnâs, Uyûnu’l-eser, 2/402)

Hayatı boyunca sade bir hayat yaşamayı tercih eden Peygamber Efendimiz, Mekke döneminde kendisine defalarca yapılan makam ve servet gibi dünyevî vaatleri her seferinde reddetmişti. Uzak kaldığı bu hususlardan, ailesinin ve çocuklarının da beri olmasını sağlamıştı.

Zaferler başını döndürmedi

Gerek zekât ve sadakanın yasak olduğu aile efradına bakıldığında, gerekse, kendisine bir kolye takma izni bile verilmeyen kızı Fatıma’ya bakıldığında onun bu hassasiyeti daha iyi anlaşılacaktır.

Medine döneminde de elde ettiği çeşitli muvaffakiyetler, zaferler ve malî imkânlardan sonra hiç değişmemesi, O'nun yüce ve yüksek ahlâkının doğruluk derecesini gösterir. Zaten büyük zafer ve fetihlerden sonra bile bakışının bulanmaması, başının dönmemesi, vazifesini başladığı gibi bitirmesi, peygamberliğinin en parlak delillerinden birisi değil mi?

Bütün ümmete O’nun (s.a.s.) izinde iman ve Kur’an dolu bereketli bir hayat duasıyla...

SÖZÜN ÖZÜ

1. Efendimiz (s.a.s.), bizim için örnek bir hayat yaşamıştır.

2. Sadelik ve samimiyet hayatının ayrılmaz bir parçasıydı.

3. Elde ettiği zaferler O’nun başını döndürmedi.

BİR SORU-BİR CEVAP

“Herkes O’nu Okuyor” yarışması ne zaman başlıyor?

Peygamber Efendimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) daha iyi tanınmasını sağlamak ve ülkemizde çok düşük seviyelerde bulunan kitap okumayı teşvik amacıyla Peygamber Yolu Derneği tarafından Türkiye çapında gerçekleştirilen “Herkes O’nu Okuyor” kampanyasının 2015 takvimi belli oldu.

Efendimiz’i (sallallahu aleyhi ve sellem) daha iyi tanımak ve tanıtmak için ne yapmalıyız sorusundan hareket eden Peygamber Yolu Derneği’nin hayata geçirdiği “Herkes O’nu Okuyor” kampanyasının ikincisi bugün Ankara’da yapılacak program ile kamuoyuna duyuruluyor.

Başvurular bugün başlıyor

Kampanya başvuruları 2 Ocak-8 Mart 2015 tarihleri arasında ve www.herkesonuokuyor.com internet adresinden dijital ortamda gerçekleştirilecek.
İl bazında dereceye girenlerin belirleneceği birinci basamak sınavları 16-22 Mart 2015 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Mümkün olan en fazla sayıda vatandaşımızın sınava katılımını sağlamak amacı ile sınavlar değişik seanslarda gerçekleştirilecek, her seansın soruları da birbirinden farklı olacak. Türkiye genelinde dereceye girenlerin belirleneceği ikinci basamak sınavı ise 28 Mart 2015 Cumartesi günü düzenlenecek.
Bu yıl bir yenilik olarak internet üzerinden online sınavlar gerçekleştirilecek. Bu şekilde iş yoğunluğu, sınav salonlarının uzaklığı gibi sebeplerle sınava katılamayanlar evlerinden yarışmaya katılabilecek.

Hangi kitaplar okutulacak?

Bu sene sınav için dört yeni kitap kaleme alınmış. İlkokul kategorisi için “Çocuklar için Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.s) Hayatı”, ortaokul kategorisi için “Gönüllerin Efendisi”, lise kategorisi için “Şiddet ve Savaş Karşısında Nebevi Duruş: Sulh Peygamberi”, yetişkin kategorisi için ise “İnsan ve Topluma Ulaşma Yönüyle Peygamber Efendimiz” kitaplarından sınavlar yapılacak.

Sınavlarda il ve Türkiye bazında dereceye girenler umre ziyaretleri, I-pad mini, bisiklet, kol saati gibi binlerce hediye ile ödüllendirilecek. Nisanda sonuçların belli olacağı yarışmada ödüllerin dağıtımı ve umre ziyaretleri Nisan-Mayıs aylarında gerçekleştirilecek.

Hepiniz kaybedeni olmayan bu güzel yarışmaya davetlisiniz...

TEFEKKÜR ATLASI

Dünyanın kendisi de bir pazar değil mi?

Gözümüzü kapatalım ve kendimizi bir pazar yerinde düşünelim. Bu pazarda yüzlerce tezgâh var ve her tezgâh sahibi avaz avaz bizi kendisine çağırıyor, aklımızı çelmeye, sermayemizi ele geçirmeye çalışıyor. Ama akşam çöküp de tezgâhlar söküldüğünde o seslerden, sedalardan geriye derin bir sessizlik kalıyor. O zaman anlarız ki ne bu davetlerde, ne de davet sahiplerinde hakikat ve vefa var. Bütün o dostluk ve sevgi gösterileri bir kuşyemi kabilinden.

Gerçekte dünyanın kendisi de böyle bir pazar değil midir? Bu pazarda da her insan, her fikir ve inanç bizi kendisine çağıran bir nevi tezgâhtar sayılmaz mı? Bunca ses arasında hangisinin hak ve hakikat olduğunu anlamak için gerçeğe ayarlı bir kulağı olmalı insanın. Meydanı sessizlik aldığında geride sadece hakikatin sesi kalır. Hakikat, Hakkın sesidir, hakiki davet O’nun davetidir. Sökülmeyen tezgâh ve eskimeyen mülk O’na ait olanlardır. Ancak O’nun sattıkları yenmekle bitip tükenmez ve insanı yarı yolda koymaz...

ÖRNEK HAYATLAR

Peygamber Efendimizin gençliği nasıldı?

Efendimizin (s.a.s.) on dört-on beş yaşlarına geldiğinde diğer gençlerden farklı biri olduğu her halinden belli oldu. Allah, O’nu cahiliyyenin bütün kötülüklerinden ve ayıplarından korudu. Hilmi, sabrı, şükrü, adaleti, tevazusu, iffeti, cömertliği, cesareti, hayâsı ve vakarı ile kısa sürede halkın parmakla gösterdiği fazilet, ahlak ve şeref timsali bir genç oldu.

Hiç bir zaman halktan uzaklaşmayan Efendimizin sosyal ilişkileri son derece iyiydi. İnsanlara iyilik eder, yardımlarına koşar, düşenin elinden tutup kaldırırdı. Hal ve hareketleri ile sevilip sayılan bu genç, doğru sözlülüğü, eminliği, iyilikseverliği, kötülüklerden uzak durması, aklı başında insanların hoşlanmayacağı işlere yaklaşmaması sayesinde daha o yaşta gıpta edilerek örnek gösterildi. “el-Emîn” lakabı ile anılarak büyük değer verildi.

İnsanlarla iyi ilişkilerin yanı sıra yanında kaldığı aileye karşı sorumluluklarını da en iyi şekilde yerine getirmeye gayret etti. Yalnızca ailenin koyunlarını otlatmayıp, her konuda yardımlarına koştu.

Günahlardan hep uzak durdu

Mekke’ye misafir olarak gelenlere yemek ve zemzem ikram etme görevini üstlenen amcası Ebû Tâlib, zemzem kuyusunun yıkılan yerlerini tamir etmeye karar verdiğinde çocuklarını ve yeğenini yanına çağırarak kendisine yardım etmelerini istedi. Mekkeli gençlerle çok güzel arkadaşlıklar kuran Efendimiz, amcasına daha fazla yardım etmek için arkadaşlarının yanına koştu. Durumu anlatarak yardım istedi. Olumlu cevap veren arkadaşları elbirliği ile işi kısa zamanda bitirdiler.

Bütün Mekkeliler tarafından takdir edilen Efendimiz, gençliği boyunca putlara tapmaktan ve günahlardan uzak durdu. Bir konuşma sırasında Mekkelilere Efendimizin gençliğini anlatan Nadr b. Hâris şöyle diyordu:

“Muhammed aranızda büyüyen, her halini bildiğiniz bir gençti. Gençlik yıllarında onun hal ve hareketlerinden çok memnundunuz. O sizin en doğru sözlünüz, en güvenilir olanınızdı. Olgunluk çağına ulaşıncaya kadar en küçük bir hatasına şahit olmadınız. Şimdi siz getirdiğini getirince ona sihirbaz yaftasını yapıştırdınız. Vallahi o sihirbaz değildir…” (İbn Seyyidinnâs, Uyûnu’l-Eser, 2/403)

BİR AYET

“Onları gördüğünde kalıpları kıyafetleri senin hoşuna gider, onları beğenirsin. Konuştuklarında sözlerine kulak verirsin. Gerçekte ise onlar, âdeta duvara dayatılan, ruhsuz kütüklere benzerler. İçleri boş, ödlek olduklarından çıkan her sesten pirelenir, her yeni haberi kendi aleyhlerinde sanırlar.” (Münafikun Sûresi, 63/4)

BİR HADİS

Peygamber Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyuruyorlar: “Ben, haklı bile olsa münakaşayı terk eden kimseye cennetin kenarında bir köşkü garanti ediyorum. Şaka bile olsa yalanı terk edene de cennetin ortasında bir köşkü, ahlakı güzel olana da cennetin en üstünde bir köşkü garanti ediyorum.” (Ebu Davud, Edeb 7)

Ali DEMİREL- BUGÜN GAZETESİ