MAKRO EKONOMİK AÇIDAN TÜRK EKONOMİSİ
Sn. Şinasi Kara bey'in "MAKRO EKONOMİK AÇIDAN TÜRK EKONOMİSİ" başlıklı makalelerini siz değerli okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.
Ekonomi bilimdir ve doğru ekonomik bilgiyi rakamlar gösterir. Türk ekonomisi hakkında rakamsal göstergeler, işlerin pek de kötü olmadığına işaret ediyor.
1. Dış borç konusunda, bundan bir önceki makalemde rakamları açıkladım. Uluslararası Maastricht Kriterine göre Türk ekonomisinin dış borç sorunu yok.
2. Türk ekonomisi, 2021 yılında yüzde 9 un üzerinde büyüyecek. Büyüme rakamlarının doğruluğunu, Dünya Bankası-IMF ve uluslararası derecelendirme kurumları teyit ediyor.
3. Türk ekonomisi, üç aydan beri, artan oranda cari fazla veriyor. Cari fazla demek, döviz kurunda arz fazlası anlamına gelir. Döviz arzındaki fazla kur artışının en büyük engelidir.
4. Türk Milletinin ve Türkiyede yerleşik halkın bankalarda 300 milyar dolara yakın mevduatı var. Bankalarda halkın dolar mevduatı, devletin dış borcundan daha çok.
5. Merkez bankasında, fiili rezervler 127 milyar dolar civarında. Merkez bankasının bilançosu negatif. Ancak, fiili rezervler olan altın, döviz mevduat karşılıkları ile SDR ler olduğu gibi duruyor. Merkez bankası bilançosunun negatif olması, swaplardan kaynaklandı. Merkez bankaları para basan kurumlardır. Bilançoları çabuk düzelir.
Ekonomik göstergeler düzgün olduğu halde Türkiye neden sorun yaşıyor?
1. Birinci ve en önemli neden GÜVEN dir. Türk Halkı, ulusal parasına güvenmiyor. Türk Lirasına güvensizliğin gerisinde, enflasyon var. Enflasyonu önlemek, merkez bankasının yasal görevi. Türkiyede merkez bankası, ekonomik kurallara göre idare edilmiyor. Merkez bankasına güven sağlanmadığı sürece, enflasyon önlenemez. Enflasyon devam ettiği sürece, Türk Lirasına güven oluşmaz. Nitekim vatandaş mevduatını döviz olarak tutuyor.
2. Ekonomik aktörler Siyasi Otoriteye güvenmiyor. Güvensizliğin gerisinde faiz sendromu var. Siyasi otorite, politika faizi ile piyasa faizi arasındaki farkı ayırt edemiyor. Politika faizi ile, piyasa faizini düşüreceğini zannediyor. Birileri siyasi otoriteye şu gerçeği söylemeli. Piyasa faizini ''ödünç verilebilir fon arz ve talebi'' tayin eder. Politika faizi ile piyasa faizi düşürülemez. Piyasa faizini, ödünç verilebilir fon arzındaki artış düşürür.
Politika faizi, merkez bankasının bankaları fonlama faizidir. Bankalar, politika faizine bakarak mevduat faizini belirler. Mevduat faizi beklenen enflasyonun altına düştüğü zaman, mevduat dolara döner. Nitekim, sürekli politika faizini düşürmenin sonucu, mevduatın yüzde 63 ü, döviz olarak tutuluyor. Son krizin gerisinde de bu sorun vardı. Kur garantili mevduat ile yangına su döküldü.
3. Türkiye tercihini Serbest piyasadan, taraf yapmıştır. Siyasi otorite ''Serbest Piyasa Ekonomisi Kurallarına'' uymuyor. Serbest piyasa denildiği zaman MAL PİYASASINI anlıyor.
Halbuki, serbest piyasanın ikinci ayağını, ÜRETİM FAKTÖRLERİ PİYASASI oluşturuyor. Üretim faktörleri piyasası; sermaye, emek, toprak sahibi ve müteşebbislerin bulunduğu piyasadır. Faktör piyasasında kira, kar, faiz ve ücretler oluşur. Bunlara müdahale edildiği zaman, serbest piyasadan uzaklaşılır.
Ücretleri veriminden daha çok artıranlar, verim farkını maliyet enflasyonu olarak yaşar. Kara müdahale edenler, yatırımların azaldığını görür. Kiralara müdahale edenler, konut yatırımlarında azalma ile karşılaşır. Faize müdahale edenler, dolarizasyon ile karşı karşıya kalır.
4. Devlet bütçesi açık veriyor. Açığın gerisinde israf var. Sosyal Güvenlik giderleri var. Yatırımlara verilen garantiler var. İmamlar gibi verimsiz memurlara ödenen ücretler var. Borç faizleri var.
Bütçe açıkları en kolay enflasyon ile kapatılır. Para basarak enflasyon yaratmak, hiper enflasyona dönüşme riski var. Kurları artırmak yoluyla, maliyet enflasyonu tercih ediliyor. Bizim bütçemiz yüzde 70 oranında vasıtalı vergiler ile finanse ediliyor. Kur arttığı zaman, vasıtalı vergi gelirleri de artıyor. Enflasyon devletin lira üzerinden borçlarını azaltıyor.
Çare bellidir. Denk bütçe uygulamasına geçmek lazım. Buna rağmen 2022 bütçesi 275 milyar lira açık ile bağlandı. Kur artışının gerisinde bütçe açıkları bulunuyor.
Türkiye çok riskli bir karar aldı. Kur garantili mevduat sistemine geçti. Kurların artması halinde, Hazinenin yükü taşıması mümkün görünmüyor. Cumhurbaşkanı Turgut Özalın 1989 yılında yaşadığı tecrübeyi Hükümet örnek almıyor.
Türkiye ekonomik potansiyeli yüksek bir ülke. Ancak, ekonomisi, ekonomi biliminin ön gördüğü kurallara göre idare edilmiyor. Sorunların temelinde, ekonomik kurallara aykırı uygulamalar yatıyor.
Şinasi Kara