Kara lastiğin hatırlattıkları...
Kara lastiğin hatırlattıkları...
DP GİK üyesi İbrahim Çetinkaya, kaleme aldığı yazıda Demokrat Parti'nin misyonunu ve önderlerini ağızlarından düşürmeyen siyasetçilere zor bir soru yöneltti.
İşte Çetinkaya'nın "Kara lastiğin hatırlattıkları..." başlıklı o yazısı:
Ben köyde doğdum ve İstanbula ilk okul 3. sınıfa geldim ancak köyümle ilişkimi hiç kesmedim.
Benim köyümde 1940lı yıllarda çoğunluğun ayakları çıplaktı. Hemen tüm çocuklar çıplak ayakla dolaşırlardı. Ayaklarının altındaki deri yaklaşık bir parmak kalınlaşırdı çıplak ayakla yürümekten, nasır gibi giderek topuklar hafifçe çatlardı. Yolda, derede, ormanda, tarlada çıplak ayakla yürünürdü Ağaçlara çıplak ayakla çıkılırdı. Taştan, topraktan, kesekten, tezekten daldan, dikenden etkilenmezdi çocukların ayakları kara diken hariç! Kara diken, sinsi bir dikendi, diğer dikenlere benzemezdi, şekli ok gibiydi Farkında olmadan üzerine basıldığında ayak altındaki ölü kalın deri tabakasından içeriye doğru işler ve birkaç günde canlı dokuya ulaşırdı. Ayağınızın üzerine basamayacak kadar sancıyla şişmesi, 'kara diken'e bastığınızın göstergesiydi ancak emin olmak için gelenekten sağlıkçılığı üstlenmiş köy büyüklerine gösterirdiniz hastalıklı bölgeyi. Teşhisi onlar koyar, tedaviyi gene onlar yapardı.
O yıllarda yürüyerek 4 saatte ulaşılabilen ilçe merkezine gidip
gelmek
gidilebilse bile doktor, hatta bir sağlıkçı bulabilmek çok kolay değildi
O yıllarda bizim köyde dişin ağrırsa önce tuz konur, ağrı
dinmezse ocak ateşinde kor gibi kızartılan demir örgü şişiyle ağrıyan
diş yakılırdı
Bazen el titrer kızgın şiş dudakları dağlardı veya
yakardı. Son çare dişinizi bulabildiğiniz berbere çektirmekti
Kısacası, ayağınıza kara diken battıysa, iltihapla zonklayan ayağınızın tedavisini köyde yaptırmak zorundaydınız
Anımsadığım kadarıyla önce ayağın şiştiği yerdeki nasırlaşmış deri, dikenin başı görülene kadar jiletle tabaka tabaka oyulur, diken başının göründüğü nokta iğneyle açılır ve diken tırnakla çekip çıkartılırdı. Oyulan noktanın çevresine basılarak içerdeki iltihap çıkartılır ve iltihaplı noktaya ebegümeci yaprağı konularak ayak bir bezle sarılırdı. İltihabın tamamen boşalması için ebegümeci operasyonu birkaç gün sürer ve bu cerrahi tedavi yöntemi genellikle başarılı olurdu.
Köyün yetişkinleri çarık giyerlerdi. Bayramlarda kesilen büyükbaş kurbanların derisinden genellikle çarık yapılırdı. Bu deriye gön denirdi. Gönler tuzlama, kurutma ve tüylerini temizleme operasyonlarına tabi tutulduktan sonra ayak ölçülerine göre kesilirdi. Ön tarafı bir kayık başı görüntüsünde kalkık arkası yarım yuvarlaktı. Bağcıklar deridendi. Çarıklar duvarlara asılırdı. Bir süre giyilmezse kurur, çeker ve ayağa girmezdi; Yeniden giymek için suda bekletilerek yumşatılırdı.
1950li yıllarda Gıslaved olarak dillendirilen ve ayakkabı şekli verilen lastikler çıktı. Bunlara kara lastik de denirdi. Muhtemelen ithal ediliyordu o yıllarda. Gıslaved aslında yapımcı firmanın adıydı, ancak vatandaş bu ismi ayağına giydiği ürünle özdeşleştirdi. Benim Gıslavedim var demek, benim lastik ayakkabım var demekti. Gıslavedler ucuz ve dayanıklıydı.
Gıslavedli sürecin ilk yıllarında benim köyümde çarıklar dağda, tarlada çalışırken giyilirdi, Gıslavedler ise yürüyerek yaklaşık bir saat uzaklıktaki 'çarşı'ya giderken giyilirdi. Gıslavedler suyla temizlenerek rugan ayakkabı gibi parlatılırdı. Çarşı haftada bir, Cuma günü toplanırdı. Köylerden gelenler çarşıda meyva, sebze, yoğurt gibi kendi ürünlerini satarlar karşılığında dükkânlardan tuz, şeker, yağ vs. satın alırlardı.
Gıslaved'ler giderek her zaman her yerde giyilmeye başlandı.
Demokrat Parti iktidarına 4 beyaz iktidarı da deniyordu. Gaz, tuz,
bez ve şeker bu 4 beyazı simgeliyordu. Gıslaved lastikler ise Demokrat
Partinin diğer bir sembolüydü. Vatandaş çarık yerine "Gıslaved"
giyiyordu artık. Köylünün ve kırsalda çalışanın ayağı taştan, topraktan, çarıktan kurtulmuştu. Demokrat Parti iktidarına Gıslavedli yıllar
demek yanlış olmazdı.
1960lı yıllardan itibaren Gıslavedler itibarını kaybetmeye başladı. Gı
slaved giyenler azaldı. Sadece özgün yerlerde giyiliyordu. Demokrat Partinin sembol lastiğinin yerini deri ve köseleden yapılan ayakkabılar aldı. Bot, çizme, potin gibi çeşit çeşit ayakkabılar yapıldı, modanın önemli bir sektörü oldu ayakkabıcılık.
Siyasetteki misyon çizgimin parametrelerinden bir tanesi de çıplak ayakları çarıktan ve Gıslaved"den sonra ayakkabılara kavuşturmaktı. Demokrat Partiden bugüne aynı çizgideki partiler her türlü engele rağmen hep bu misyonu sürdürdüler
Demokrat Partinin misyonunu ve önderlerini ağızlarından düşürmeyen günümüz iktidarındaki siyasetçilere soruyorum!
Mazlum ve mağrur bir şehit babasının ayağındaki yırtık kara lastiğin; boyalarınızı silip pullarınızı dökeceği, Demokrat Parti misyonunu özümsediğiniz için değil sadece oy için dile getirdiğinizi deşifre edeceği hiç aklınıza gelirmiydi?
Hiç zannetmem...
Kaynak: http://www.ibrahimcetinkaya.com/-haber-430-Kara-lastigin-animsattiklari....html