İnce: Kendime göre inançlarım var, abdestsiz sokağa çıkmışlığım yoktur. Hiçbir mitingime Ayet-el Kürsi okumadan başlamam. Bunlar benim inançlarım, isteyen beğenir isteyen beğenmez

28 Mayıs 2018 - 09:50

Muharrem İnce, 24 Haziran'daki seçime sayılı günler kala Hürriyet'ten İpek Özbey'e açıklamalarda bulundu. İnce'ye yöneltilen sorular ve cumhurbaşkanı adayının verdiği cevaplar özetle şöyle:

 

 

© AA / MUHAMMED SELİM KORKUTATAİnce: Solun birlikteliği eski bir terminoloji, cumhuriyetçiler bir araya gelecek

Muhafazakâr bir ailenin solcu çocuğusunuz. Sizi ailenizden farklı düşünmeye iten neydi?

 

Demokrat Partili bir ailenin çocuğuyum. Köyde de farklıydım. Onlar gibi düşünmüyordum. Bu konuda çok azar işittim, tokat da yedim. 1979 ara seçimleriydi. Bir gece köyü boyadık. Adalet Partili birisi babama söylemiş. Babam da beni tokatladı. Bunu rahmetli Demirel’e anlattım.  “Ben Ecevitçiydim, babam Demirelci. Sizin yüzünüzden bana tokat attı” dedim. Rahmetli babamın adı Şerif’ti, Demirel, “Şerif, neden öyle yaptı ki” dedi. (Demirel’in sesiyle anlatıyor bunu)

Hayat değişiyor. Sizin o siyasete ilgi duymaya başladığınız çocukluk yıllarından sonra çizginizde neler değişti?

Size bir şey anlatayım: Babamın kamyonunda çalışan bir şoför vardı. Ben de orada muavinlik yapıyordum. Bir gün Adana’ya gidiyoruz. Kaç para maaş aldığını sordum. Hesapladım. Sonra dönerken, “Salih abi babam seni sömürüyor, zam istemelisin” dedim. 16 yaşındaydım. Dönüşte Salih abi zammı istemiş. Babam da veremeyeceğini söylemiş. “Neden zam istiyorsun” diye de sormuş. Salih abi “Muharrem söyledi, sen beni sömürüyormuşsun” demiş. Babamdan iyi bir fırça yemiştim. O gün hangi çizgideysem bugün de aynı çizgideyim.  

 

© AP PHOTO / BURHAN ÖZBİLİCİŞener, gerekçe verdi: Erdoğan seçimi kaybedecektir

Adaylık sürecinde muhafazakâr isimler telaffuz edilince CHP’li bir kısım seçmenin İYİ Parti’ye kaydığı iddia edildi. Hata mıydı bu isimleri tartışmak?

 

Kayacaktı. Bunu sayın genel başkan ve parti yöneticileri de gördü. Evet; sadece CHP’lilerin oyu yetmez. Bir büyük şemsiye, uzlaşma lazım. Bu uzlaşmanın içinde muhafazakârlar, ülkücüler, sosyalistler, Kürtler, Aleviler, merkez sağdakiler olacak. Büyük uzlaşmayı insanları kandırarak yapmayacaksınız. “Bu benim partimin evladı ama seninle de barışacak, uzlaşacak, birlikte yönetecek” iddiasını ortaya koymak lazım. Bu uzlaşmayı sağlarsa partinin evlatları sağlar, transferlerle bunu denemenin doğru olmadığını düşünüyorum. Çatı aday formülü birinci turda doğru değildir. Çatıyı kuracaksa halk kurar, siz kurarsanız o çatı çöker, millet kurarsa sağlam olur. 

Fransız AFP ajansı şu yorumu yaptı: “İnce, CHP’nin yıllardır destek bulamadığı kesimlerle köprüler kurmaya başladı”… Partinin bu tür bir sıkıntısı var mıydı?

Çook. 

Köprüler kurmakta zorlanmanın nedeni neydi?

 

© FOTOĞRAF : TWİTTERIE Araştırma anketi: Hiçbir parti ve itttifak çoğunluk sağlayamıyor

Belki söylemde, belki de eylemde hata vardı. Ben içimden geldiği gibi davranıyorum. Bazen çevremdeki danışmanları da dinlemiyorum. Osmaniye’ye giderken bir çiftçi gördüm. Saman balyalıyordu, ortalık toz içindeydi. Otobüs şoförüne “Bir dakika dur” dedim, indim. Traktör kullanmayı da biliyorum. Fotoğrafı gördüyseniz fark etmişsinizdir, orada ben çiftçiye sarılmamışım, çiftçi bana sarılmış. Sarılırken de “Helal olsun, seni destekliyorum” diyor. Bisiklete binme meselesi de öyle oldu. Çocuklar getirdi, bindim. Kendiliğinden oluyor, onun için köprü kurabiliyoruz. Ama Kırklareli’de bir olay oldu, buna üzüldüm. 

 

Paylaşır mısınız bizimle?

Kırklareli’de belediye, miting alanı ve tarihi cami yan yana. Miting bitti, belediyeye çıktık üzerimizdeki gömleği değiştirdik. Abdestimizi aldık, yandaki camiye cuma namazına gittik. İçeri girerken vatandaşın biri kulağıma eğildi, “Biz Ak Partiliyiz. Dün iddiaya girdik, mitingin tam Cuma saatinde bitiyordu, CHP cumhurbaşkanı adayı cumaya gelmez diye düşündük” dedi. Onları yanılttığımı, oylarını bana vereceklerini söylediler. Ama onların oyunu almak için gitmedim ki cumaya, 15 yaşından beri gidiyorum. 

Her cuma…

Tabii. Kaçırdığım enderdir.  

Neden böyle bir algı var, hiç sorguladınız mı?

 

© AA / YAKUP BAKARMuharrem İnce: Başörtülü başörtüsüz, sağcı, solcu, ayrım yok

Bilmiyorum ki; üniversite yıllarında da böyleydim ben. Sol grubun içindeydim, lakabım ‘hacı’ydı. Kendime göre değerlerim var. Bunları kimseyle tartışmam, sorgulatmam. Kimin, ne düşündüğü umurumda değil. Nasıl yaşamak istiyorsam, öyle yaşıyorum. Bu 15 yaşımdan beri yaptığım bir şey, seçim için ya da göstermelik değil. Çocukluk arkadaşlarım, ailem, herkes bilir. Kendime göre inançlarım var, abdestsiz sokağa çıkmışlığım yoktur. Hiçbir mitingime Ayet-el Kürsi okumadan başlamam. Bunlar benim inançlarım, isteyen beğenir isteyen beğenmez. 

 

Hiç mi iyi bir şey yapmadı AK Parti? Seçmenin 16 yıldır iktidara taşıdığı düşünülürse…

Bunlar siyasette olabilir. Bakın 450 milyar dolar borcumuz var. Bunun 320 milyar doları 16 yılda alınmış. Bu aldıkları parayı fabrikaya, üretime değil, taşa, toprağa, betona yatırmışlar. Dolar yükseliyor, “Dış mihraklar var” diyorlar. Bu mantığa aykırı. 450 milyar dolar alacağı var bu dış güçlerin. Alacağı olan biri seni niye batırmaya çalışsın? O parayı tahsil etmek ister. Türkiye’nin bu gidişattan çıkışı hukuk devletiyle olacak. 

 

© AA / MURAT KAYNAKBaşbakan Yıldırım'dan ABD'ye: Bize hukuk dersi vermeye çalışanlar hukuku katletti

CHP adaylarından Prof. İbrahim Kaboğlu “Hukuka ve anayasaya dönüş yıllar alacak” diyor.

 

Ben daha iyimserim. 

Türkiye’nin bir numaralı sorunu hukuk mudur?

Yargıdır, eğitimdir, dış politikadır, terördür. Askeri birliklerde “Önce Vatan” yazar. Bu doğru değildir, önce adalet. Adalet yoksa vatan yoktur. Orası bir toprak parçasıdır sadece. Önce herkes için adalet.

Şu anda cezaevinde yatan, sizin de affedeceğiniz bir isim var mı?

Hayır, kişi bazında yok. Aftan önce aklımda adalet var. Adaleti gerçekleştiremezseniz sürekli af peşinde koşarsınız. 

Seçildikten sonra parlamenter sisteme dönüşte kararlı mısınız?

Hemen değil. Onarım sürecini tamamlayacağız. Yargıyı düzeltip, aksaklıkları gidereceğiz. Bunları yapmadan teknik olarak isteseniz de dönemezsiniz. 

 

© AA /Erdoğan: Ey finans sektörü, bedelini ağır ödersiniz

“Ben gelince dolar düşecek”, “ben gelince hukuk sistemi düzelecek” iddianız var. İyi de nasıl olacak?

 

AKP öyle kanunlar çıkardı, o kadar çok yetki verdi ki, iyi niyetle kullanıldığında bozması gibi düzeltmesi de kolay olacak. Bir kere para güvenli bir liman ister. Biz mahkemelerimizin güvenli olduğunu önce milletimize anlatacağız. Millet buna inanınca Amerikalı da İngiliz de Türkiye’ye güven duyacak ve gerisi gelecek. Ekonomik kurullara liyakatli insanlar atayacağız. Başörtülü, başörtüsüz, sağcı, solcu buna bakmayacağız. İdeolojik saplantılarımız olmayacak. Bunlardan uzak duracağız. Güvenilir bir yatırım ortamı kuracağız. İsraftan vazgeçeceğiz, millete kemer sık demeyeceğiz, devlet kendisi kemer sıkacak. 

Mesela… Milletvekili maaşları da düşürülecek mi?

Gazeteciler bu popülist laflara bayılıyor ama şunu söylemek istiyorum. Şu odanın içinde bir kesme şekerin kapladığı yeri bile kaplamaz milletvekili maaşları. Milletvekillerine hiç maaş vermeseniz okyanus kenarında bir çay bardağı su kadardır. Derdimiz popülizm değil, sorunu çözmek. 

Nereden başlayacaksınız?

İsraftan. 300 arabayla, 3 bin koruma polisiyle gezmeyeceğiz…40 milyar doları Suriyelilere harcamayacağız. 20 bin kişinin geçtiği köprüye 40 bin garanti vermeyeceğiz. Allah’ın izniyle cumhurbaşkanı olduğumuzda acil olmayan kamu yatırımlarını hemen erteleyeceğiz. Gelir gider tablosuna bakacağız. Gider fazlaysa ne borç alacağız, ne para basacağız. Giderleri kısacağız. Vatandaştan değil, devletten başlayarak savurganlığa son vereceğiz. 

 

© REUTERS / SERTAC KAYARKONDA: HDP'lilerin yüzde 92'si çözüm sürecine dönmek istiyor

En büyük dertlerimizden biri de terör… Teröre karşı hangi adımları, nasıl atacaksınız?

 

İki konuda amansız mücadelemiz olacak, biri terör, diğeri yolsuzluklar. “Senin teröristin, benim teröristim” gibi bir bakış açısı olmayacak. İster PKK, ister IŞİD, ister FETÖ… Pazarlıksız, kararlı bir mücadele götürülecek. 

Sizinle birlikte bir çözüm süreci daha başlar mı?

Benim için tartışma yeri Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir, milletten gizli Dolmabahçe ya da Oslo değildir. Çözüm yeri halkın gözünün önüdür, televizyonlardır. TRT’nin zaten bir işe yaradığı yok. TRT kanallarından birini bu işe ayırabiliriz. Tartışalım, kırmızıçizgi yok, herkes eteğindekini döksün. Kimse birbirine kızmasın, ötekileştirmesin. Kürt vatandaşlarımızla terör mafyasını birbirine karıştırmayalım. Kürt sorunu bir demokratikleşme sorunudur, kültürel, ekonomik bir sorundur. Ama aynı zamanda bir siyasi ahlak sorunudur. Politikacılar bunu hep kötüye kullandılar. Diyarbakır’a gidip, Kürtlerin hoşuna gidecek laflar ettiler, Trabzon’a Edirne’ye gidip milliyetçi söylemlerde bulundular. 

 

© FOTOĞRAF : TWİTTER/SAADET PARTİSİSeçim beyannamesini açıklayan Saadet Partisi'nden Kürt açılımı

Yakında siz de Diyarbakır’a gideceksiniz… Orada ne diyeceksiniz?

 

Hakkari’de ne konuştuysam Rize’de onu konuştum. Diyarbakır’a gittiğimde Sayın Demirtaş’ın evine de uğrayacağım. Ziyaretine gittiğimde benden böyle bir isteği oldu. “Diyarbakır’a gidecek misin” dedi, “Gideceğim” dedim. “Gittiğinde evime de uğrar mısın, çocuklarıma, eşime selam söyler misin” dedi, “Tabii memnuniyetle” dedim, eşimle birlikte gideceğiz. 

İş ikinci tura kalırsa Kürt seçmen size oy verir mi?

Ben birinci turda kazanacağım. Öyle bir şey olursa, neden vermesinler. Bir sıkıntı görmüyorum. 

Ya kazanamazsanız?

Yok kazanacağım, ben bunu görüyorum. Sloganım; “Allah’ın izni, milletin isteğiyle bu iş olacak…”

 

© FOTOĞRAF : DHAAK Parti ve CHP, dış politika hedeflerini beyannamelerinde nasıl anlattı?

Dış politikaya gelirsek… ABD, Avrupa,  Rusya ve Ortadoğu ile ilişkiler konusunda hangi adımları atacaksınız?

 

Bir kere ilkeli, tutarlı, meydanlarda bağırmadan, uzmanları aşağılamadan, onlara “Monşerler” demeden diplomasi yoluyla meseleleri çözeceğiz. Amerika ile ilişkilerimiz problemli; evet ama geçmişte Bosna’da, Kosova’da büyük işler yaptık. Yine yapabiliriz. Barışabiliriz, uzlaşabiliriz. Rusya’yla soğuk savaş döneminde bile ilişkilerimizi kesmedik. İç politikaya oynadığınız zaman ne Rusya’dan Antalya’ya turist gelir ne de Antalya’dan Moskova’ya domates gider. 

Suriye konusunda ne yapacaksınız?

Toprak bütünlüğü korunmalıdır. Suriye’ye yeni bir anayasa lazımdır. Suriye içinde ve dışında yaşayanların tümünün katıldığı BM gözetiminde bir seçim gereklidir. Bu yapı kurulduğunda Türkiye’de yaşayan Suriyeliler güle oynaya memleketlerine gidecektir. 

 

© REUTERS / OSMAN ORSALİnce: Esad'la da görüşürüm

Esad kırmızı çizgi. Sizin için de öyle mi?

 

Benim ne özel bir sempatim ne özel bir antipatim var. Devlet yönetiminde küsmek olmaz. Türkiye’yi yöneten birinin kişisel duygularıyla hareket etme hakkı yoktur. 

Ya Avrupa Birliği?

Onlara şunu anlatacağız: Benim ülkemde AB karşıtları var mı? Var. Sizde Türkiye karşıtları var mı, var. Biz Türkiye’de AB karşıtlarına teslim olmuyorsak siz de kendi ülkenizde Türkiye karşıtlarına teslim olmayın. Siz tek dinli bir yapı mısınız yoksa seküler bir yapı mı? Seküler bir yapıysanız bize ihtiyacınız var. Genç nüfus bizde… ABD ile rekabet etmenizin tek yolu ARGE… ARGE’yi de genç nüfus yapar. Genç nüfus nerede; Türkiye’de… Tabii genç nüfus derken, eğitimli bir genç nüfustan bahsediyorum. Maalesef Türkiye’nin genç nüfusu eğitimsiz. Bizim yapmamız gereken eğitmek. 

Bir örnek verirseniz…

Güney Kore. 1980’de Türkiye ile Güney Kore’nin milli geliri 2 bin dolar. Birbirimize eşitiz. 1996’da Asya kriziyle birlikte Güney Kore iflas ediyor. Devlet beş büyük şirketi çağırıyor. “Birbirinizle rekabetten vazgeçin. Gücünüzü birleştirin. Size ARGE desteği vereceğim ve sermaye katkısı sağlayacağım” diyor. Şimdi bu beş şirketin toplam ihracatı 250 milyar dolar. Bunu neyle yapıyor Güney Kore? Eğitimli mühendisleri var. Demek ki biz yatırımımızı çocuklarımıza yapacağız, onları iyi eğiteceğiz. Türkiye’nin eğitim ortalaması bir yıl artarsa, Gayri Safi Milli Hasılamız yüzde 10 artıyor. 

 

© AA / ENGİN ÖZEKİNCİİnce'den Passolig sözü

Statlardaki şiddeti önlemek için bir projeniz var mı?

 

Passolig’i kaldıracağız. Passolig insanları terbiye etmek ve yandaşlara para kazandırmak için üretilmiş bir şeydir. İnsanların protesto hakkı vardır. Siz memleketi doğru yönetin, stadyuma gittiğinizde alkış alın.  “Seni fişlerim, sen beni protesto edemezsin” yaklaşımı doğru değil. Benim cumhurbaşkanlığımda bir yıl sonra maça gittiğimde insanlar beni alkışlamıyorsa ülkeyi kötü yönetiyorum demektir. Toplumsal tepkinin en büyük dışavurumudur orası, bir göstergedir. Tam tersine ben orayı diri tutmak isterim. Göreyim, nasıl düşünüyor insanlar. 

Parayla aranız nasıl?

Mutluyum. Evim, arabam, namerde muhtaç olmayacak kadar param var, çocuğumu evlendirdim, hiçbir sıkıntım yok Allah’a şükür. Daha çoğunu istemem, çok para delikanlıyı bozar. 

Ne kadar bağış topladınız?

 

© AA / SERHAT ZAFERİnce'nin seçim kampanyasına 9 milyon lira bağış yapıldı

Herhalde 9 milyon civarında, ben takip edemiyorum. Vekillerimiz Engin Altay ve Yaşar Tüzün takip ediyor. Üniversite öğrencisi beş lira göndermiş, asgari ücretli bir arkadaşımız 50 lira, biri tüm emekli maaşını yollamış. Öğrencilerimden de gönderen var… 

 

Adaylık sürecinden mutlu kaldınız mı?

Çok. Hatta kazandığımda sokakların bayram meydanına döneceğini görüyorum. 

Oturur oturmaz ne yapacaksınız?

İlk işimiz ekonomi tabii ki…

Ortaya Gülen’le ilgili bir iddia attınız. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da ispatlamanızı istedi. Kanıtlayabilecek misiniz? Ne zaman?

Onun ispatını ben yapamam, kendisi yapabilir. Önümüzdeki günlerde arkadaşlarımı adalet bakanlığına göndereceğim, bakalım evrakları gösterecekler mi? Ama ben bir şey daha söylüyorum: Erdoğan partiyi kurmadan önce icazet almak için Pensilvanya’ya gitti mi? Ben kiminle gittiğini biliyorum. Cumhurbaşkanı olmadan açıklayamam, o kişiye zarar veremem.