HERŞEY ASLINA DÖNER
İnsan ne kadar tedbirli davranırsa davransın, soyunu sopunu saklamak için ne derece gayret gösterirse göstersin, (bir süre başarılı olsa bile) sonunda asıl karakterini ortaya çıkarır.
Bir zamanlar, bir çakal şehre yakın bir yerde vatan tutmuştu. Her gece şehrin çarşılarını ve pazarlarını geziyor, ekmek ve kemik parçalarını topluyor, bunlarla karnını doyuruyordu.
Bir gece bu çakal çarşı pazar dolaşıp nafaka ararken bir dükkanın kapısının açık olduğunu gördü, içeri girdi. Meğer burası bir boyacı dükkanıymış. Karanlıkta dolaşıp araştırmaya başladı. O sırada açık bulunan bir boya küpüne düştü. Neye uğradığını bilemeyen çakal, zor güç dışarı çıktı. Lakin bir öteki küpe düştü. Böylece küpten küpe sekiz on türlü boyanın içine girip çıktıktan sonra kendini güç bela dükkanın dışına attı. Acaip ve garip bir görünüme bürünmüştü.
Ertesi gün sahrada kendisini gören bütün hayvanlar hayret ettiler. O zamana kadar görmedikleri bu hayvanın ne olduğunu bir türlü anlayamadıkları için büyük bir topluluk halinde yanına gelip kim olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini sordular. Çakal, bunların hiçbirinin kendini tanımayışından istifade etmek istedi. Bu amaçla cevap verdi:
- Benim adım tavustur. Aslım cennettendir. Bütün hayvanlara hükmetmek için dünyaya geldim. Emirlerime itaat edenler, huzur ve rahat içinde yaşayacaklardır. En küçük bir muhalefette bulunan olursa derhal öldürürüm.
Bu sözleri dinleyen diğer hayvanlar, çakala bağlılıklarını bildirdiler, onu başlarına geçirdiler. çakal Arslan, Kaplan, kurt, ayı gibi iri cüsseli canavarları kendine yardımcı yaptığı gibi, diğer hayvanlara da birer görev vererek mükemmel bir ordu meydana getirdi. Onlara emirler vermeye başladı. Ne var ki bütün bu olanlara rağmen öteki hayvanlar, hâlâ onun ne olduğunu merak edip araştırmaktan geri kalmıyorlardı.
Çakal ise son derece tedbirli ve ciddi hareket ediyor, kendi cinsine mahsus aşağılık hareketlerden hiçbirine yanaşmıyor, herkesi kendine saygı göstermeye sevk ediyordu.
Bir gün makamında oturduğu ve diğer hayvanlar da etrafına dizildiği sırada, civardaki bir bağa giren bir sürü çakal, adetleri olduğu üzere bağrışmaya ve ulumaya başladılar. Bunu gören tavus, kendini unuttu. Hemcinslerine uyarak onlar gibi ulumaya başlayınca diğer bütün hayvanlar, bunun adi bir çakal olduğunu anladılar. Kolundan tutup dışarı attılar. Arslanı önceki makamına geçirdiler. "
Kıssa böyle... Tûtînâme´de Süleyman Tevfik merhum anlatıyor. Hisseye gelince:
İnsan ne kadar tedbirli davranırsa davransın, soyunu sopunu saklamak için ne derece gayret gösterirse göstersin, (bir süre başarılı olsa bile) sonunda asıl karakterini ortaya çıkarır.
Çevrenizdeki insanlara alıcı gözle bir bakın. Hatta kendinizi de aynı kıyaslara vurun ve neticeyi büyük bir özeleştiri ile kabullenin. Çevremizde çakalların cirit attığını göreceksiniz. En candan ve samimi, toz kondurmadığınız kimselerin zaman içerisinde sizi hayretten hayrete düşürdüğü hakikati ise, çakala Arslan kıymeti verdiğinizdendir.