Geleneksel mimari bağımsızlıktır...
Geleneksel mimari bağımsızlıktır. Bağımsızlığını yaslandığı coğrafyadan alır. Dere taş getirir, orman ağaç verir, yeryüzü toprak verir ve her nerede yaşıyorsanız oranın diliyle konuşan bir ev yaparsınız.
Tıpkı bir kırlangıcın, bir sincabın ya da leyleğin yuva yapması gibi...
Geleneksel mimari imecedir, dayanışmadır. "Olanın olmayana borcu var" felsefesinin somutlaşmış biçimidir. Üzerinde birçok insanın gönülden uzanan eli vardır.
Geleneksel mimari insanla konuşur, onu edilgen kılmaz. Tepeden bakıp böbürlenmez. İçinde yaşayana dostça davranır. Protokol mekânı değildir, her zaman yaşar, soluklanır, değişir ve dönüşür.
Geleneksel mimari insanın ömrünü almaz, insana ömür verir. Bir ömrün yarısını konut borcu ödeyerek geçirenlere bunu anlatmak zordur. Bir ev için ayrılacak zaman ancak bir iki aydır ve sonra konu kapanır...
Her zerresini doğadan alan geleneksel mimarinin son malzemesi insandır. İçinde soluk alıp veren insanlar oldukça ayakta durur, harcı insan nefesidir. İçindekiler onu terk ettiklerinde o da geldiği yere, doğaya geri döner; yavaş yavaş dağılıp doğaya karışır...
Geleneksel mimari yurttur, memlekettir. Atadır, dededir, anadır, dayıdır...
Geleneksel mimari bahçedir, topraktır, tohumdur. Yeşil soğandır, bir tutam taze nanedir. Mis kokulu çilektir kimi zaman, sardunyadır, zambaktır, sarmaşık güldür.
Geleneksel mimari türküdür, masaldır, ninnidir. Bacası tüten bir mutluluk resmidir uzaktan bakınca. İçine girince allı güllü yorgan.
Yağmurdur, çamurdur, istir, dumandır kimi zamanda. Ama illaki sımsıcak ekmeklere hamurdur. Sıcak süt, demli çay, kaynamış ıhlamur kokusudur. Oğlak sesi baharda, bülbül şakıması yazda. Kışta kedi huzuru, keçeli tahta döşeme, basmalı perde, asmalı pencere...
Her fırsatta TOKİ cumhuriyetinin cumhuruna dönüştürülen yurdum insanının yitirdiği en büyük değerlerden biridir...
Yazı ve fotoğraflar: (Yusuf Yavuz)