EZBER BOZAN ÇAY, KAHVE YAZISI...
'Kültürümüzle alâkalı sembollerde çayın resminin olması bile Türk kültürüne cahil kalmışlığın göstergesidir. Çay 1950'lere hatta bazı yerde 1960'lara dek hiçbir zaman Türk kültüründe olmadı. Kültürümüzde kahve vardı. Kahveden önce atıştırılan hafif öğüne "kahve altı" denirdi...
“Kültürümüzle alâkalı sembollerde çayın resminin olması bile Türk kültürüne cahil kalmışlığın göstergesidir. Çay 1950'lere hatta bazı yerde 1960'lara dek hiçbir zaman Türk kültüründe olmadı. Kültürümüzde kahve vardı. Kahveden önce atıştırılan hafif öğüne "kahve altı" denirdi...
Osmanlı Rumeli kültüründe kahve kesin olarak bir Müslüman içeceğiydi ve şehirlilik sembolüydü. Hristiyanların bu içeceği Müslümanlardan görüp özümsemesi sonraları olmuştur. Kahve, coğrafi keşiflere dek Yemen'den geldiği için ticareti genelde bizim tekelimizde idi. Nasıl yani?
Yemen'de Aden limanı uzak olduğu için El Muha limanından yapılırdı sevkiyat. Buradan gelen kahvelere de muha kahvesi denirdi. Avrupalılar bunu telaffuz edemedikleri için Mokka demişlerdir. Mokka aslında Yemen kıyısındaki Mukha kasabasının, limanının adıdır...
Kahve Balkanlar'da farklı şekillerde tüketilirdi. Yanında rahat il hulkum yani boğazı rahatlatan manasında bir nişasta tatlısı yenirdi. Rahatul hulkum zamanla latilokum oldu ve oradan da lokum dendi. Bosna Hersek'te hâlâ, lokum için rahat lokum kelimesi kullanılır...
Kahve fincanının dibinde görülen Ayyıldız da sadece kültürel bir motif olarak konmaz. Bir muhabbet içeceği olan kahvenin sonuna gelindiğinde uzayan muhabbetlerde namaz vaktini hatırlatması için konulurdu. Sonradan tamamen bir süsleme halini almıştır...
Sabah kahvaltısı da asla ağır yapılmazdı. En yaygın kahvaltı çorba olmuştur. Günümüzde Bulgaristan'da bulunan ve adı Sliven olan İslimye'ye Avrupa'dan ticaret için gelen çok sayıda tüccar olurdu ve şehrin panayırını kaçırmazlardı. Burada yedikleri bile notlarda yazmakta...
Sabahları gulaş benzeri sulu ve etli bir çorba ile çörek yediğini yazan bazı eski tüccarlar olmuş.Türklerin bunu yemeden dükkanlarını açmadığını, yerken biri dükkâna geldiğinde ona da ısmarladıklarını ve ücret alamadıklarını belirtirler. Bundan sonra ise kahve içilirmiş.
Nitekim bu, yöreden yöreye değişirdi. Bosna'da sabahları börek, Arnavutluk'ta ise çörek ve poğaça, Yunanistan'da da sadece kahve ve poğaça olarak yapılırdı kahvaltı. Sırbistan'da ve Bosna'da yağlı ve kaymaklı poğaça da bazı yerlerde yenirdi. Niş ve çevresinde ise farklıydı...
Niş şehrinden başlayıp İvraniye (Vranje)havalisine dek uzanan sahada "basma burek" denen yağlı ve 40 kat yufka ile pişirilen, yarı pişmişken ağır bir taşla ezilen, kaymak sürüp tekrar fırına verilen bir börek yenirdi. Arasında tereyağı ve yeşillikli yoğurt olurdu. Unutuldu bu...
Ayrıca mayasız hemen pişirilen,tuz,un,yumurta ve yoğurtla yapılan hamur işi,kırsal kesimde ve yer yer şehirlerde ev hanımlarının sıkça yaptığı kahvaltılık idi.Kışın boza,yazın ayranla yenirdi. Günümüzde Bosna'da peksimet veya Brzi Uštipci(hızlı bişi)denir lezzetli ve çıtırdır..
Türk kültüründe kahvaltı atıştırmalık ve kısadır.Bu sofra asla abartılmaz. Abartılması, vakitten işten güçten ve malzemeden israf bilinir ve Belgrad,Semendire ve Niş Türklerince "Džaurski Sofra" yani Gâvur sofrası ya da"Adžemski sofra" yani İranlı sofrası şeklinde ayıplanırdı...
Türk çay kültürü diye bir şey yoktur. Demlenip içilen kolay ve köksüz bir şeydir. Japon, Hint ve Çin çay kültürü vardır. Kültür, 20-30 senede ortaya çıkan bir alışkanlıkla oluşmaz. Kültür Toprak gibidir. Belli bir coğrafya parçası üzerinde oluşur ve de oluşumu asırlar sürer...
Diyabet işlerinin geçen seneki çay ve kekli kamu spotu da aslında bu yaygın cehaletin bir yansımasıydı. Kültüre sonradan girmiş olan ve kendi kültürünü oluşturmamış bir şeydir bizdeki.Şu anda tatbik edilen çay sofrası kültürü de bardağı da tamamen İran'dan aşırma bir kültürdür...
Eğer Türk kültürüne vurgu yapılacaksa, asırlardır bir geçmişe sahip kahve ön plana çıkarılmalıdır. İçtiğimiz Çay, Gürcistan tipidir. Çay benim de çok sevdiğim bir aperatif ama bunu Türk kültürüne bağlamak ile lahmacun veya hamburgeri kültüre bağlamak arasında bir fark yoktur...
Bütün fideler Batum'dan ithal edilmiş. Tadı Gürcistan'dan, bardağı ve altlığı İran'dan, keki İngilizden, adı Çin'den olan bir şeye Türk derseniz Türk olmuyor aksine Türklüğü basite indirgemektir.Yoğurt veya kahve gibi değildir bu.Lafı gelmişken rahmetli Zihni Derin'i de analım...
Zihni Derin kanun teklifi hazırlamış bakanlık da Meclis'e sunmuş. Sonra Rize Mebuslarının desteğiyle 6 Şubat 1924 tarih ve 407 sayıyla kanunlaşıp "Rize Vilayeti ile Borçka Kazasında; Fındık,Portakal,Limon, Mandalina, Çay Yetiştirilmesi Hakkındaki Kanun" adıyla yürürlüğe girmiş...
Çay ve kahvaltı konusunda ufak bir geçişte bulunduk. Not:Kahvaltıda çayı çok severim ve kahveyi sonra severim.Ben de maalesef bu konuda hepiniz gibi kültürel yozlaşma yaşamış biriyim. Kahvaltıda çay mı içilir? İçiyoruz işte... Gayet de severek. Ama kültürde yeri yok. Saygılarımla.”