ESKİLERİ ÖZLÜYORUZ...
Kıymetli Zeynep Bayraktaroğlu 'nun naif kaleminden enfes bir yazı"Tüm güzellikler geçmişte kaldı. Edep vardı. Ahlak vardı. Komşuluk vardı."
İnsanoğlu topraktan uzaklaştıkça birbirinden soğudu.
Başı göğe değen binalar çoğaldıkça hırsları çoğaldı komşuluk bitti, dahası insanlık bitti.
Gösteriş, lüks, israf arttıkça kıskançlık arttı.
Şimdilerde samimiyeti mumla arar olduk.
Selam verdiğinizde ayıplanan bir dönem yaşıyoruz.
Kaybediyoruz birer birer değerlerimizi.
Buna da "Morden yaşam diyoruz"
Halbuki modern yaşam dedikleri şey, kalabalıklar içinde yalnızlığın ta kendisidir. Modernite; beraberinde konforu getirdi.
Konfor tembelliğin ta kendisidir oysa. Manuelden otomatiğe geçme serüveni peşinden tembellik, sağlık sorunları, izole hayatlar meydana getirdi.
Sanıldığı gibi kolaylıkla her lükse ulaşmak mutluluk değildir aslında. Lükse sahip olmak mutluluk getirseydi şayet eskileri özlemezdik.
Eskiyi özlüyoruz, sıcaklığı resimlerde arar olduk.
Kaçımız kışın sobanın etrafında ailece oturup yapılan sohbetleri özlemiyoruz ?
Kaçımız internetin olmadığı, en gözde iletişim ağının ev telefonlarının olduğu dönemi unutabilmekteyiz.
Söyleyin bana mektupların etkisini yitirmediği, kalemin kelam olduğu dönemler sıcak bir anı değil mi zihninizde? Hele bayramlar! Bayramlar adeta panayır havasında geçerdi.
Şimdiki gibi bilmem hangi tatil köylerine bir an önce kapağı atmak için iple bayram tatili beklenmezdi . Arefe dendi mi gurbetten sılaya anne baba ve büyükler ziyaret edilirdi.
Şimdilerde modern hayatın keşmekeşinde sılaya gitmek hayal oldu neredeyse. Torunlar dede neneyi yıllarca görmeyebiliyor...
Eskileri özlüyoruz, çünkü çalışmak için yaşamıyorduk, yaşamak için çalışıyorduk. Geriye kalan zaman da Sılai rahim yapılır, eş dost, akraba ziyareti yapılırdı. Sorarım size gönül hoşluğu, huzur, paylaşma, sevgi, saygı, yardımseverlik, dürüstlük, cömertlik yoksa ne anlamı var hayatın şu üç günlük dünyada?